Başbakan Erdoðanın baş danışmanı Yalçın Akdoðanın dünkü yazısı yorumlanmayı hak etti.
Önce diplomasi alanından başlayalım. Şöyle yazdı: Özerk bölgelere ayrılmış bir Suriye senaryosu aslında Ýsrail, Ýran ve Rusyayı çok da rahatsız etmeyebilir. Sünni Arapların nüfuzu altında olacak bir demokratik Suriye yönetimi görmek yerine manipüle edecekleri daha zayıf düşmüş bir Suriye hepsinin işine gelecektir. Eski rejime destek veren ülkeler biliyorlar ki, yeni dönemde SUKun etkili olması, bu ülkelerin etkisiz olması demektir.
Suriyenin demokratik ve çoðulcu geleceðinden deðil de, Sünni Arapların nüfuzu altında bir Suriyeden söz eden Baş Danışman, böylece, AKP hükümetinin mezhepçi bir siyaset izlediðini ve Suriyede var olan ve Sünni Kürtleri de hesaba katarsak, toplumun yarısını oluşturan farklı etnik, kültürel, dini ve mezhebi farklılıkları silip süpürecek bir totaliter tekçi rejim için çalıştıðını itiraf etmiştir.
Dış politika, iç politikanın devamıdır. AKP hükümetinin Türkiyede yapmakta olduðunu Suriyede istemesi doðaldır. Erdoðan Türkiyede, Kürtlerin, Alevilerin, Hıristiyan azınlıkların ve seçmenin yarısını oluşturan laik toplumun üzerinde Sünni-Hanefi Türk nüfuzu kurmaya çalışıyor. AKP iktidarı yalnız Türkiyede deðil, tüm bölgede Alevi-Nusayri-Şii inancından halkları tehdit ediyor. Bu bir.
Ýkincisi Ýranı bir yana bırakırsak, Baş Danışman, boyunu posunu aşan hedeflere yöneliyor. Rusya ve Ýsraili karşısına alıyor. Bu devletler Suriyenin özerk bölgelere ayrılmasını isterlermiş. Sünni Arap nüfuzu, yani diktatörlüðü Rusya ve Ýsraili etkisiz kılacakmış. Baş Danışman, eðer bir gram diplomasi nosyonuna sahipse, Ýsrailden söz ederken, aslında ABDden söz ettiðini fark etmeli ve ABDnin de adını anmalıydı. Anmıyor. Mezarlıktan geçerken ıslık çalan korkak ve itikatsız bir adam gibi susuyor. Bırakalım özerkliði, Irakta federatif bölgelere bölünmüşlüðün altında ne Ýran, ne de Rusyanın imzası var. Kürt halkının taleplerini onaylamak zorunda kalanlar ABD ve Ýsrail...
Başdanışman çaresizlik içindedir. Tampon bölge saldırısı için ABDden izin alamamıştır.
Bu çaresizlik, PYD karşısında takındıðı tutum ve kullandıðı dile de yansıyor. Çok aðırbaşlı görünen danışman, iş PYDye gelince aðzını bozuyor, terbiyesizleşiyor. PYDnin racon kestiðinden, caka sattıðından söz eden bu adamın içinde, tıpkı Başbakan gibi, kibarcası Kasımpaşalılık, hakiki anlamıyla lümpenlik dediðimiz, hırpani bir ruh hali yatıyor.
Fakat yine de, onun çok uzun dili, karşı konulamaz gerçekler ortaya çıktıkça, kısalıyor. Ýlk günlerde PYDyi Suriye PKKsi diye tanıtan ve Suriyede PKKye izin vermem diye efelenen hükümet, belli ki hizaya geliyor. Danışman artık Suriye PKKsinden söz edemez olmuş, PYD türü terör örgütü uzantıları demeye başlamış. Tıpkı BDPye yakıştırılan uzantı lafı, aslında, Batı Kürdistanda PKK hakimiyeti var, biz buna askeri yoldan müdahale ederiz palavrasından geriye doðru adım atıldıðını gösteriyor.
Ve bu geriye doðru adım, hilekarca bir yöntemle, yani Başbakanın müdahale etme blöfünün etrafından sessizce dolanılarak şöyle ifade ediliyor:
Türkiye Federatif veya bölünmüş bir Suriye oluşmasını bölgenin istikrarı açısından riskli görür. Bu temennisinin hayata geçmesi için de her ülke gibi elbette gayret gösterir. Ama bu gayret, Suriye halkının iradesine ipotek koymak veya askeri güçle yeni Suriyeyi dizayn etmek anlamını taşımaz.
Bu sözlere ne denir? Ha şöyle, haddini bil denir. Belli oluyor ki, hükümet, askeri müdahale laflarını, tehditten vazgeçmese de, geri alıyor ve bir başka kurnazlıða soyunuyor. Okuyalım:
Esad daha düşmeden miras kavgası yapan bu anlayışı, Barzaninin de çok iyi görmesi ve dikkat etmesi gerekiyor. Şimdi Barzaniyle geçici uzlaşma yapan PYD türü terör örgütü uzantıları ayakları üzerinde doðrulduðu ilk anda Kuzey Irakta efelenmeye başlayacaktır.
Evet... Anlı, şanlı, tastamam Osmanlı, kılıç-kalkanlı, generallerinin yüzde onu hapiste, geri kalanı Şemdinli kırsalında naçar kalmış Türk devleti, Barzaniyi PYD türü terör örgütü uzantılarıyla, onların efelenme ihtimaliyle korkutmaya çalışıyor. Kendisi ezemeyince, ya da ezme izni alamayınca, PYDyi KDPye ezdirme niyetindeki sakillik utanç vericidir.
Ve şu da var: Danışman Özerk bölgelere ayrılmış bir Suriye senaryosuna karşı çıkarken, federal bölgelere ayrılmış Irak gerçeðine ne diyor? O bu gerçeðin de düşmanıdır. Barzani bunu bilmiyor mu?
Son söz: Kürtleri birbirine düşürmek ve bölmek için yırtınan AKP, şu sıralar, kendi paçasını toplayamaz hale geldi. Abdullah Gül-Tayyip Erdoðan kavgası artık medyada ayaða düştü... Cemaatin oyunu çoktur. Suriyede Şama şekere giden AKP, evindeki nane şekerinden olabilir.
Not: Yazımı bitirdim, Davutoðlunun demecini okudum. Özeti şu: Kürtler fiili durum yaratmasın, onların statüsünü Sünni Arapların kuracaðı Meclis belirlesin. Kurnaz Davutoðlu, buradan çıkacak sonuca razı olacakmış. Böyle olmaz. SUK şimdiden Kürtlerin özerklik taleplerini kabul ettiðini açıklamalı; Davutoðlu da buna razı olmalı...