Suriye’deki mezhep çatışması büyüyor - Aziz Köylüoğlu
Suriye’deki mezhep çatışması büyüyor - Aziz Köylüoğlu
Suriye’deki mezhep çatışması büyüyor - Aziz Köylüoğlu
Suriye’deki savaşa dışarıdan ne kadar müdahil olunuyorsa, içeride acı ve insanlık dışı olaylar da bir o kadar artıyor. En son Suriye rejim güçleri Kusayr’ı Özgür Suriye Ordusundan geri aldı ve son gelen haberlere göre, Kusayr yakınlarındaki Buveyda beldesinin denetimini sağlamış durumda. Dışarıdan bakılınca rejim güçleri tarafından böyle stratejik öneme sahip yerlerin ele geçirilmesi Suriye’de yeni bir duruma işaret. Peki bu noktaya nasıl gelindi? Esas soru burada.
Mezhep kutuplaşmasının yoğun olduğu Suriye’de olayların başlamasıyla, herkesin aklına gelen temel soru “acaba halkın demokrasi ve özgürlük talepleri bir mezhep çatışmasına dönüşür mü?” oldu. İlk olarak Sünni Araplarda olmak üzere halkın demokrasi talebi olarak başlayan gösteriler, rejim güçlerinin sert müdahalesiyle karşılaştı. Buna karşı Suriye’nin Alevi kesimleri içinde de gösteriler başladı, Kürtler zaten yıllardır bir başkaldırı halindeydi ve rejim karşıtlığının sadece Sünni çoğunluğun Esad-Alevi iktidarına karşı olmadığı halkların demokrasi talebi olduğunun bir göstergesiydi.
Fakat rejimin sert müdahaleleri ardından Humus’ta Sünni çoğunluğun, rejime olan tepkilerini sivil Alevilere yöneltmesi ve onlarcasını öldürmesi, Alevilerin bu desteğini çekmesine neden oldu. Aslında Sünni Arap muhalefetin en büyük hatalarından bu oldu. Fakat bu hatalar bir silsileye dönüştü. Şu an İran-Hizbullah-Suriye rejimi ile ÖSO-Suudi Arabistan- Katar ve Türkiye’nin içinde bulunduğu blok, Suriye’de açıktan olmasa da bir mezhep çatışması içine girmiş durumda. Geniş çerçevede ise Rusya ve ABD’nin içine girdiği bir çatışma zemini olduğunu söyleyebiliriz.
2004 yılından bu yana Suriye’de demokrasi ve hak mücadelesi içinde olan Kürtler böyle bu mezhep çatışmasının bir parçası olmadan, üçüncü güç olma stratejisi içine girerek büyük oranda hem çatışmalardan uzak durdu, hem de kendi haklarını önemli oranda korumuş oldu.
Suriye muhalefetinin içine girdiği temel yanlış ise, Libya örneğini kendisine esas alması oldu. Libya’da Kaddafi’ye karşı Fransa BM kararını beklemeden müdahalede bulunmuş, BM uçuşa yasak bölge ilan etmiş, bir NATO savaşı yürütülmüştü. Suriye Muhalefeti de böyle bir senaryo ile aynı yolu izlemek istedi, fakat Suriye’nin Ortadoğu’nun kapısı olduğunu ve buradaki yaşanacak savaşın aktörlerinin çeşitleneceğini öngörmediler.
İkinci husus, Suriye Muhalefetinin Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye gibi Sünni kimliği olan devletler tarafından açıkça desteklenmesi ve bu devletlerin mezhep hissiyatı çerçevesinde hareket etmeleridir. Buna karşılık İran uzun bir süredir Ortadoğu’da zayıflayan gücünü yeniden kazanmak, hem kendi üzerindeki ABD eksenli uluslar arası baskıyı biraz hafifletmek, hem de kendi üzerinden yürütülen hesapları Suriye zeminine çekmek istedi. Buna açıkça Lübnan Hizbullah’ının dahil olması ile Suriye’de yaşanan savaş mezhep savaşına dönüştürüldü.
Suriye rejimi ise yaşanan savaşın bir mezhep kimliği kazanmasından memnun görünüyor. Şia hilalinin desteğini arkasına alarak son günlerde geri çekilen ve savunma pozisyonundan çıkmış gibi duruyor.
Kuseyr’ın ÖSO’nin elinden alınması stratejik ve coğrafik açıdan da önemli. Hem İsrail sınırı olması, hem Şam ve Alevi bölgesinin birleştirilmesi, en önemlisi de Şam’ın böylelikle Alevi bölgesi içine alınması amaçlanmıştır. Aslında bu hamle ile Esad rejimi fiili olarak Alevi bölgesinin sınırlarını çizmiş oldu. Birde İsrail sınırını Sünni muhalefetten korumuş oldu. Sünni muhalefetin gelecekte İsrail karşıtlığı temelinde bir politika içine girip girmeyeceği hiç belli değil.
Bu savaşın sonuçları açısından yakın zamanda Suriye’nin şuan ki siyasi sınırlarını korumasının güç olacağını kestirmek zor değil. Yakın dönemde Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Banyas’a giden bir gazetecinin anlattıkları bu öngörümü doğrular nitelikteydi.
Meslektaşımın aktardıklarını özetlersem “Şu an Aleviler içinde yakınını bu savaşta kaybetmemiş aile yok. Aleviler Suriye’de Sünnilerle bir gelecek düşünmüyorlar.”
Bu yoruma denk giden bir bilgiyi de ben dipnot olarak düşeyim. Aleviler Emin Qewmi diye bir yapılanma oluşturmuşlar ve bu emniyet gücünün içine sadece Alevileri alıyor. Bu örgütlenmenin giderek güçlendiği söyleniyor.
Öte tarafta ise Sünni cephesinde gelişmeler dikkat çekiyor. Hizbullah’ın Suriye’deki iç savaşa dışarıdan bir güç olarak katılması, savaşın mezhep yönünü açık bir biçimde açığa çıkarmış durumda. Mısırlı Şeyh Davud Hayrat’ın içinde bulunduğumuz ayın başında verdiği hutbe binlerce Mısırlı genci Suriye’de cihada teşvik etmesi, tarihsel Sünni-Şia çatışmasının yeniden alevlendirilmeye çalışıldığının bir işareti.
ABD-Türkiye-Suudi Arabistan ve Katar blokunun Sünni muhalefete eskisi gibi destek vermediğini söylemek gerekiyor. ABD’nin ve Suriye’nin dostları grubunun en son SUK’a silah yardımı yapacağını açıklaması yeni bir tartışma yaratsa da, bu silah yardımının Suriye’de ciddi bir değişim yaratmayacağını şimdiden söylemek gerekir. Esad rejiminin son hamlelerinde başarılı olmasının bir yönü de, bundan kaynaklanmaktadır. Bu devletlerin eskisi gibi ÖSO’e yardım etmemesinde mezhep çatışması faktörünün önemli bir rol oynadığı ve özellikle Suudi Arabistan Yarımadasındaki Şiaların bu mezhep çatışması içine girmesindeki endişe bunda önemli bir rol oynamaktadır. İran’ın böyle bir mezhep çatışmasının gelişmesi durumunda bölgede çok daha etkili olacağını söylemek gerekir. Eğer Suriye’deki çatışmaların yönü böyle giderse, İslam coğrafyasında yeni bir mezhep çatışması riskinin arttığını şimdiden belirtebiliriz.
Kürtlerin bu şiddet sarmalından uzak durarak, kendi bölgelerini koruyarak, demokratik bir Suriye ve özgür Kürdistan ekseninde yürüttüğü özgürlük mücadelesi ve son günlerde bu konuda geliştirdiği diplomasi hamlesi önemlidir. Özellikle de İkinci Cenevre Konferansı öncesinde…