Suriye Koalisyonu Erdoğan’a esir düştü

Demokratik Suriye Meclisi-MSD Eşbaşkanı İlham Ehmed'in Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi'ne yazdığı makale.

Her ne kadar geç de olsa Türkiye’nin Suriye’deki tahripkar rolüne yönelik sesler yükselmeye başladı. Türkiye’nin DAİŞ’e sağladığı desteğe ilişkin çok sayıda belge Suriye Demokratik Güçleri’nin eline geçti. Bu belgeler Türkiye-DAİŞ ilişkisini tartışmaya mahal vermeyecek şekilde ispatladı ve defalarca basına yansıdı. Bu belgeler zaman zaman uluslararası güçlerle de paylaşıldı. Maalesef aralarındaki çıkar ilişkisinden dolayı bu belgeler görmezden gelindi. Erdoğan ne zaman Avrupa ülkelerini tehdit etmişse, hemen akabinde adı geçen ülkelerde patlamalar oldu. Aynı Erdoğan, DAİŞ saldırıları sırasında “Kobanê düştü düşecek” diyerek kentin çetelerin eline geçmesi için verdiği desteği ve desteğin sonucunda temenni ettiği sonucu ifade etti. Bu politika hala başka araçlarla sürüyor. Suriye Koalisyonu adı altında konsolide edilen gruplar adeta Türk şovenizminin esiri haline getirilerek Kürtlere saldırtılmaya devam ediliyor.

Kürt fobisi depreştikçe Türkiye, bu grupları daha fazla harekete geçiriyor. Eskiden var olan Baas rejiminin şovenizmine, AKP faşizmi de eklenerek bir felakete dönüşmüş durumda. Bu grupların karakterinde ikili bir yapı oluştu. Bir yanı, boğazına kadar ihanete batmış teslimiyetçilik ve kendini düşmana kul köye yapan AKP işbirlikçiliği, diğer yanı ise demokrasi ve özgürlük başta olmak üzere ulusal ve evrensel değerlere karşı kör bir saldırganlık.

Neden bu kadar insanlık değerlerine ve devrime saldırdıkları sorulduğunda ise kesinlikle verebilecekleri bir cevapları olmaz. Ölçüleri o kadar karışmış ki, neyin yanlış neyin doğru olduğunu kestirmeleri mümkün değil. Tek bildikleri efendileri Erdoğan’ın talimatına göre QSD, PYD ve YPG’ye saldırmaktır. QSD ve YPG nefretine o kadar teslim olmuş ki bu gruplar, bazı pazarlıklar sonucu ‘yeşil otobüslere’ bindirilerek birçok bölgeden çıkarılmaları hiç zorlarına gitmedi. Denetimlerinde tutukları bölgelerden kovulan bu gruplar, şimdi bilinçsizce özgürleştirilen bölgelere saldırmaktalar. DAİŞ ve rejimi unutarak tek dertleri QSD, YPG ve PYD olmuş. Tüm bunlar ise Türk devletinin parçalama ve işgal etme projesi kapsamında gerçekleşmektedir. Erdoğan’ın bu siyaseti ile kendi uluslarına düşman hale geldiler.

Suriye Koalisyonu’ndan çok sayıda kişi ile görüşmeler gerçekleştirdik. Şimdi de ilişkiler var. Görüştüğümüz tüm kesimler, “Lütfen, sizinle görüştüğümüzü kimse duymasın” diyerek Türkiye’den kaynaklı korkularını dillendirdi. Hepsi de Türkiye ile ilişkilerinde ciddi bir çıkmazı yaşamakta ve QSD’nin projesine olumlu bakmaktadır. Hakeza girdikleri ilişkilere nedeniyle kendilerini Türkiye’den kurtarmamaktan yakınıyorlar. Son dönemlerde Türkiye’nin onlarla yaptığı toplantılarda ise tek isteği olmuş. O da tüm grupların, “Rakka’nın QSD tarafından özgürleştirilmesine karşı çıkmaları ve karşı beyanat vermeleri” olmuş. Rakka’nın özgürleştirilmesi birçok kesimi kahretmekte ve rüyalarını kaçırmaktadır. Zira DAİŞ’i onlar Rakka’ya geçirmiş ve kenti devretmişlerdi. Rakka halkının tüm değerlerine yapılan saldırıların müsebbibi de bu kesim ve gruplardır. Çünkü efendileri böyle istemişti.

Türkiye, Suriye Koalisyonu adı altında topladığı gruplarla DAİŞ’e yardım etti. Muhalefet adına milyarlarca dolar kazandı. Suriye davasıyla ticaret yaptı. Bu kaynaklar karşısında Suriye halkına ise herhangi bir hizmet yapmadı. En basitinde ne kadar okul açtıkları ortada. Açtıkları bir iki okulu da halkları Türkleştirmek için kullanıyorlar. Birkaç gün önce basına yansıyan sınırdaki Suriyelilerin işkence edilmesi, Türkiye gerçekliğini ortaya koymaktadır. Suriye halkına istediği gibi el atabileceğini söylemektedir. Maalesef Suriye halkını özgürlüştirme iddiasında olan bu grupların Türk devletinin şiddetine karşı gıkları bile çıkmıyor.

Bazı güçlere karşı şantaj aracı olarak kullanmak için Türkiye’nin Suriye toprağına geçmesine yeşil ışık yakanlar, şimdi Türkiye onların başına bela olmuş durumda. Kendileri Türkiye’den korkar hale gelmişler. Çünkü Türkiye şimdi çetelere oksijen sağlayan ve Suriye’de çözümü engelleyen güçlerin başında gelmektedir. Türkiye, DAİŞ’e karşı savaşma iddiasıyla Suriye topraklarını işgal etti. Her ne kadar kimse buna inanmasa da şimdi işgal ettiği bölgede DAİŞ kalmadı. Artık görevleri bittiğine göre dönmeleri gerekir. Aksi Suriye’nin bedeninde bir kanser hücresi haline gelen Türk işgalciliğinin kesilerek atılması lazımdır. Suriye’de daha fazla kalması, yeni plan ve oyunların içinde yer alması ile sonu gelmez bir savaşı derinleştirmesidir.

Türkiye, şimdilik gücünü El Nusra’yı desteklemek için harcıyor. İdlib, Cerablus ve Azaz kapılarını silah ticareti ve çete gruplarının geçişi için kullanıyor. Bu başıbozuk grupların siyasi temsili olan Suriye Koalisyonu, tetikçilikten zaman buldukça da QSD’nin terör listesine girmesi için uluslararası alanda talepte bulunmakta. Kendileri dünyada terörün yegane örneği durumundalar.