Süryani örgütleri: Saray darbesine sessiz kalmayalım

Saray darbesine ilişkin ortak açıklama yapan Süryani örgütleri ESU, SÜDEF, SÜRKADİM, “Türkiye’de Saray darbesine sessiz kalmayalım” çağrısında bulundu.

Saray darbesine ilişkin ortak açıklama yapan Süryani örgütleri ESU, SÜDEF, SÜRKADİM, “Türkiye’de Saray darbesine sessiz kalmayalım” çağrısında bulundu.

Ortak bir açıklama yapan Avrupa Süryaniler Birliği (ESU), Süryani Dernekleri Federasyonu (SÜDEF), Süryani Kadın Derneği (SÜRKADİM) Türkiye Meclisi’nde 20 Mayıs 2016’da Süryani ve bütün halkların iradesine karşı tek tipçi bir darbe yapılarak, demokratik mücadele platformu olabilecek tüm yolların kapatıldığını belirtti.

“Süryaniler, Osmanlıdan bu yana kendilerine karşı tehlikelerin azalabileceği bir sürece girdiklerine inandılar. Bunun için iradelerini diğer halklarla birlikte meclise ve diğer kurumlara yansıtmaya başladılar. Ayrıca ülkeye dönüş planlarını yaparak, eşit vatandaşlık hukukuna kavuşabileceklerine inandılar. Ancak geçmişte olduğu gibi demokrasi, barış beklentileri ve iradeleri yok sayıldı” denilen ortak açıklamada Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarihinde halklara karşı birçok katliam ve siyasi, askeri darbe gerçekleştirdiğini kaydetti.

Devleti ele geçiren egemen güçlerin her zaman toplumun siyasi, ekonomik ve demokratik taleplerini militarist yöntemlerle bastırmayı esas aldığı belirtilen Süryani örgütleri ortak açıklamasında, “20 Mayıs 2016 tarihinde TBMM’de halkların iradesini temsil eden HDP’ye karşı sarayda tezgâhlanan oyunlarla faşist bir darbe yapılmıştır. Milletvekilliği dokunulmazlığını kaldırma bahanesiyle anayasada yapılan değişiklikle, Türkiye’deki halkların özgürlük taleplerinin tasfiye edilmesi amaçlanmaktadır. AKP hükümetinin Türkiye’de başlattığı savaşla şehirler yakılıp yıkılmakta insanlar toplu halde katledilmekte, gazeteciler, aydınlar, politikacılar ceza evlerine atılmakta ve her yerde devlet terörü estirilmektedir. Bu da yetmiyormuş gibi mevcut yasaların ve anayasanın çağdışı olmalarına rağmen ayaklar altına alınarak parlamento fiilen feshedilmiştir. Başka devletleri anti demokratik ve diktatörlükle suçlayan Türkiye’nin yöneticileri tek adam diktatörlüğü için, Osmanlıda olduğu gibi entrika ve komplolara başlamışlardır. AKP, Türk İslam sentezine dayalı ırkçı bir diktatörlüğü gerçekleştirmesi için, parlamentoda temsil edilen halkların iradesini saraya teslim etmeyi planlamaktadır. AKP’nin yürüttüğü bu siyaset halkları ve bireyleri köleleştirme siyasetidir. Çünkü çok sesli ve farklı kimliklere sahip olan bir toplum istenmemektedir” denildi.

Haklarında fezleke olan bazı milletvekillerinin yakında güdümlü mahkemelerde yargılanmalarıyla topluma gözdağı verilmeye çalışılacağı da ifade edilen ortak açıklamada şunlara dikkat çekildi: “Böylece herkese teslimiyet dayatılarak özgürlükçü ve demokratik hareketlere karşı da daha ağır bir şiddet uygulanacaktır. Dolayısıyla önümüzdeki süreç kanlı ve karanlık topyekûn bir savaş konseptiyle devam edecektir. Çünkü demokratik değerlere, özgürlük ve adalet talebinde bulunan halklara karşı, Türk milliyetçiliği ve Sünni İslam mezhepçiliği bir araç olarak kullanılmak amacıyla körüklendirilmektedir.

Türkiye büyük millet meclisi ilk kez 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan milletvekili seçimi sonucunda ortaya çıkan tabloyla halkları temsil eden bir görüntüye kavuştu. Bu görüntü toplumda barış özgürlük ve demokrasi beklentilerini yükselti. Ancak 24 Temmuz 2015 tarihinde başlatılan savaş 1 Kasım’da yapılan erken seçim ve 20 Mayıs 2016 tarihinde yapılan saray darbesiyle barış umutları yerini gözyaşı, korku ve kaygılara bırakmıştır. Parlamentoda yapılan darbe bütün demokrasi güçlerine karşı olduğu gibi, Süryani halkının beklentilerine ve iradesine karşı da olmuştur. Binlerce Süryani ülke içinde ve dışında demokratik bir Türkiye için oy kullanmış ve yüzünü tekrar huzur içinde yaşamak umuduyla ülkesine çevirmiştir. 20 Mayıs’ta milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması amacıyla yapılan anayasa değişikliğini ve saray darbesini anti demokratik ve hukuk dışı bir uygulama olarak görüyoruz.

Bu yaklaşım diktatörlüğe, faşizme ve tekçiliğe yol açacaktır. Dolayısıyla demokrasiden yana olan herkesi bu kötü gidişata dur demeye çağırıyoruz.”