“Tanzimat’la başlatılan Kürt soykırımı hala devam ediyor”
“Tanzimat’la başlatılan Kürt soykırımı hala devam ediyor”
“Tanzimat’la başlatılan Kürt soykırımı hala devam ediyor”
Kürt Kütüphanesi’nde düzenlenen bir toplantıda, Finli Gazeteci-Sosyolog Kristiina Koivunen Tanzimat’tan bu yana Kürtlere soykırım politikası uygulandığını ve bu politikanın tarihsel süreç içinde değişik biçimler alarak gününüzde de sürdüğünü söyledi.
Koivunen 2006 Aralık ayında Van’da Kürt sorunu üzerine araştırma yaparken Polis tarafından gözaltına alındı. İstanbul’da birkaç gün tutulduktan sonra sınır dışı edildi. Mahkeme kararı olmamasına rağmen Türkiye ve Kuzey Kürdistan’a girişi yasaklandı ve Habur’dan Kuzey Kürdistan’a geçme girişimi başarısız sonuçlanınca araştırmalarını Güney Kürdistan’da sürdürmeye karar verdi.
Selahattin ve Süleymaniye üniversitelerinde eğitim görevlisi ve araştırmacı olarak görev yaptı. 4,5 yıl süren çalışmasının sonucu olarak ortaya çıkan “The Kurds, A Nation of Genocides” adlı kitabını tanıtmak için düzenlenen konferansta Koivunen Çaldıran Barış Anlaşmasından Tanzimat’a gelene kadar Kürtlerin durumlarının iyi olduğunu ve Kürtlerin özerk 16 ayrı emirlikleri bulunduğunu söyledi.
KÜRTLER TÜRKLEŞME VE ARAPLAŞMAYI REDDETİKÇE BASKILAR ARTTI
Tazminat Fermanı ile birlikte Emirliklerin kaldırıldığını ve Kürtlerin sürülmeye başladıklarını ifade ettikten sonra “Kürdistan’ının bölünmesiyle birlikte zorla asimile etme politikası başlatıldı. Kürtler Araplaşma ve Türkleşmeyi reddettikçe devletlerin uyguladıkları baskılar artmaya başladı. Ben soykırım terimini kullanırken “Birleşmiş Milletler’in Soykırım Sözleşmesi’ni formüle eden Rafael Lemkin’in tanımından hareket ettim. Lemkin soykırımını 8 kategoriye ayırıyor. Ama Kürt soykırımından söz edildiğinde insanların aklına sadece Kürtlere yönelik yapılan fiziki katliamlar anlaşılıyor. Kürtlere yönelik soykırım bir süreç. Bu Anfal ve Halepçe’den daha kötü. İnsanların toplu olarak katledilmeleri korkunç bir şey. Ama Kürtlere yapılan soykırım bu fiziki soykırımından daha kötü. Sadece insanların fiziki olarak ortadan kaldırılmasıyla sınırlı değil. Kürt dili ve kültürünün ortadan kaldırılmasıyla ilgili” dedi.
AL ANFAL SADECE FİZİKİ DEĞİL AYNI ZAMANDA KÜLTÜREL SOYKIRIMDIR
Al Anfal’ın sadece fiziki değil aynı zamanda kültürel soykırımı olduğunu vurgulayan Koivunen Anfal’dan sonra yakılan ve yıkılan köylerin hiç birinin inşa edilmediğini, kentlere göç eden Kürt kadınlarının el işleri, halı dokumacılığı ve boyaması yapmayı unuttuklarını belirttikten sonra, “İran ve Türkiye Kürdistan’ında halk halı işlemesini ve doğadan elde ettikleri bitkileri kullanarak boyamasını biliyor. Güney Kürdistan’da neredeyse kimse bu tür yöntemleri bilmiyor. Ben bunu da soykırımın bir biçimi olarak görüyorum” şeklinde konuştu.
Koivunen Orta-Doğu’daki ülkelerin Kürt kültürünün yok etmek için çok çeşitli yöntemlere başvurduklarını belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kürt soykırımının her zaman sürdüğünü görmek gerekir. Türkiye’de Kürt dili her zaman baskı altına alındı. Güney Kürdistan’da iki bölgede Musul ve Kerkük’te Kürtler, Ermeniler, Süryaniler ve diğer azınlıklara saldıran İslamcı terör grupları var. Musul Valisiyle görüştüğümde bana Amerikalıların bölgede olduğu dönemde 3 bin Kürdün terör saldırıları sonucu öldürüldüğünü söyledi. Buda soykırımın bir biçimi.”
TÜRK HÜKÜMETİNİN KÜRT LİDERLERİ TUTUKLAMASI SİYASİ SOYKIRIMDIR
Lemkin’in soykırımının yöntemlerini sayarken siyasi soykırımından söz ettiğini de hatırlatan Koivunen, “Bununla liderlerin tutuklanmasını kastediyor. Türkiye’de bu hala sürüyor. Görsel ve yazılı medyada tutuklamalardan söz edilirken Kürt aktivistlerin tutuklandığı şeklinde haberler yapılıyor. Tutuklananlar politikacı ve ulusal liderler. Bu nedenle terimleri doğru kullanmak gerekir” dedikten sonra Türk Hükümetinin Kürt Liderleri tutuklayarak Kürtlere yönelik siyasi soykırımını sürdürdüğünü söyledi.
Güney Kürdistan’daki çalışmaları sırasında Kürtlere yönelik yapılan soykırımlarını araştıracak bir Enstitü’nün kurulması için çabaladığını, ancak Yerel Kürt Yönetiminin ilgisizliğinden dolayı girişiminin başarısızlıkla sonuçlandığını söyleyen Koivunen, “ Bu tür konuları araştırmak için kurumlara gereksinim var. Güney Kürdistan zengin bir ülke ama bu tür araştırmalara yatırım yapmayı düşünmüyor. Başka ülkelerin üniversitelerinin veya öğretim üyelerinin gelip araştırma yapmasını bekliyorlar. Bu sorun Kürtlerin kendi sorunu ve bunu en iyi kendileri yapabilir. Başkaları katkıda bulunabilir ama inisiyatifin Kürtlerden gelmesi gerekir” dedi.
Apec yayınlarının Nisan ayında yayımladığı “The Kurds, A Nation of Genocides” adlı kitabının İngilizce baskısı [email protected] adresinden temin edilebilir.