Kudüs’te Mescidi Aksa çevresinde iki polisin öldürülmesinden sonra İsrail’in girişlere metal dedektör koymasından sonra gerçekleşen protestolarda birçok Filistinli yaralanıp tutuklanmış, üç Filistinli de yaşamını yitirmiştir. Dış politikada iflas eden ve Arap dünyasında da dışlanan Tayyip Erdoğan bu olayı Arap dünyası ve İslam âlemiyle ilişkilerini düzeltme fırsatı olarak kullanmaya çalışmaktadır. Nasıl ki Avrupa’da şu ya da bu ülkeye çatarak, kabadayılık yaparak şovenizmi körükleyip içeride toplumsal desteği sağlamak istiyorsa; İsrail’e çatarak, İslam ülkeleri birlik olmadığı için başımıza bunlar geliyor diyerek Araplar ve Müslümanlardaki İsrail karşıtlığından yararlanmaya çalışıyor. Her olaydan bir karşıtlık çıkararak iktidarını ayakta tutmayı amaçlıyor. İktidarını ayakta tutmada o kadar zorlanıyor ki, politikanın en kirli yöntemlerini pervasızca kullanıyor.
Eğer Tayyip Erdoğan içeride ve Arap dünyası içinde bu kadar sıkışmasaydı İsrail’e bu kadar çatmazdı. Mavi Marmara için sözde kabadayılık yapmış, sonunda İsrail’in istediği çerçevede uzlaşmıştı. Önceki tüm söylem ve taleplerinden geri adım atmıştı. Zaten dış politikada kamuoyuna açık alanlarda bağırıp çağırıyor, ama kamuoyuna açık olmayan görüşmelerde hep alttan alıyor. Söylemlerinin sadece tepkiler olduğu ileri sürülüp geri adım atılıyor. Bu politika Erdoğan’ın tarzı haline gelmiş bulunuyor. Ancak bu tarz toplumda kalıcı algılar yaratıyor. Dış ülkelere düşmanlık, İsrail’e düşmanlık, şovenizmi ve dinciliği körükleme halklar için büyük tehlikeler yaratıyor. DAİŞ ve benzeri örgütleri ve bunlara militan olan kişilikleri Tayyip Erdoğan’ın bu tarzı ve söylemleri ortaya çıkarıyor. Avrupa düşmanlığı, İsrail düşmanlığı, Hıristiyanlık düşmanlığı bu söylemlerle yaratılıyor.
Avrupa, ABD, İsrail ya da sorun yaşadığı Arap ülkeleri Türkiye basınını ne kadar takip ediyor bilemiyoruz. Televizyonlar, gazeteler ve diğer basın yayın organları Türkiye halkını Hıristiyan olan tüm ülkelere düşman yapıyor. Hükümete bağlı kanallar olan TRT’ler, a haber, TGRT, TV Net ve daha başka onlarca kanal Avrupa ülkeleri başta olmak üzere tüm Hıristiyan ülkeleri düşman ilan ediyor. Toplumu söylemleriyle bu ülkelere karşı kışkırtıyor. Bu yayınların olduğu yerde DAİŞ de, El Kaide de, El Nusra da, İhvan da ortaya çıkar. Tayyip Erdoğan şimdi bunların söylem babası olmuş durumda. Hiçbir ülkede halklar Hıristiyan dünyaya karşı böyle kışkırtılmıyor. Sadece ABD’ye açıktan karşı çıkma ve düşmanlık geliştirme dili kullanılmıyor. Ama dinleyenler ABD’ye karşı da bir kin besliyor. Bu antiemperyalist ya da antikapitalist duygularla yapılmıyor; sadece onların İslam ve Türk düşmanı olduğu üzerinden bu kin yaratılıyor. Kürt soykırımına tam destek vermemeleri faşizmin böyle bir politika ve söylem içine girmesine neden oluyor. Aslında Tayyip Erdoğan, AKP hükümeti ve bu hükümete bağlı basın yayının söyledikleri bir mahkemede yargılama konusu yapılırsa Tayyip Erdoğan AİHM’de yargılanan Sırplardan yüz kat daha suçlu görülür.
Tayyip Erdoğan Katar krizinde tüm Arap ülkeleriyle karşı karşıya gelmişti. Katar yatırımları ve gelen sıcak parayı garanti altına almak için diğer Arap ülkelerini karşısına almıştı. Açıktan Katar yanlısı tutum takınmıştı. Çünkü Katar parası olmazsa ekonomi çökecek, bu çöküntü Tayyip Erdoğan’ı da alıp götürecekti. Bu nedenle açıktan Katar’ı desteklemişti. Öte yandan Suriye’de tüm suçları Katar’la birlikte işlediklerinden Katar’a sahiplenmişti. Katar çöker ya da tüm ilişkiler ortaya çıkarsa Katar’dan çok Türkiye hedef haline gelirdi. Bu nedenle Katar dışındaki tüm Arap ülkeleriyle karşı karşıya gelmişti. Mescidi Aksa olayı patlak verince bunu Arap ülkeleri ve Arap sokağıyla ilişki geliştirme fırsatı olarak görmüştür. Bunun için de İsrail’e çatmaya başlamıştır. Ancak Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e yönelik çatmaları bu defa tepki görmüştür. Çünkü Tayyip Erdoğan’ın Kürt düşmanlığı hemen önüne konmuştur. Türkiye’deki despotizm hemen önüne konmuştur. Tayyip Erdoğan’a sen kendine bak, kendi ülkene bak, denilmiştir.
Tayyip Erdoğan Mescidi Aksa krizinden sonra Ortadoğu’da imaj düzeltmeye çalışırken, batı dünyasında ise yüzü daha da teşhir olan bir ülke ve iktidar haline gelmiştir. Artık Tayyip Erdoğan’ın 5-6 yıl önce var olan imajı yok olmuştur. Bu nedenle izlediği politika ve söylemler dönüp kendini vurmaktadır. Erdoğan’ın dışa yönelik her konuşması içeride bir destek bulsa da, dışarıda tam bir bumerang gibi kendisini vurmaktadır. Ortadoğu’da “ölümü gelen it cami duvarına işermiş” deyimi vardır. Tayyip Erdoğan’ın şu andaki politikası ve söylemleri tam da bu deyimi çağrıştırıyor. Kendini ayakta tutmak için en tehlikeli işleri yapıyor. Erdoğan bu konuda o derecede fütursuz ki, muhalifleri kendini yıkmasa da Erdoğan bu politikalarla sonunu kendi getirecektir. Bu da sadece Türkiye halkları için değil, Ortadoğu halkları için hayırlı sonuçlar getirecektir.
Erdoğan’ın pervasızlığı artık herkesi çileden çıkarmış bulunmaktadır. Öyle ki, Papa bile “evi camdan olanlar başkasının camına taş atmasın” demek zorunda kalmıştır. Tayyip Erdoğan şu anda ne Türkiye halkını, ne de Ortadoğu halkını savunuyor. Eğer emperyalizme, kapitalizme, oryantalizme karşı bir tutum alsaydı buna kimsenin diyeceği olmazdı. Ancak Tayyip Erdoğan’ın ne söylemi, ne de politikası böyledir. Tayyip Erdoğan içeride şovenizmi şahlandırmak, Ortadoğu’da ise fanatik dincilerin desteğini almak için kışkırtıcı söylemlerde bulunuyor. Bu nedenle kendi iktidarını düşünmek dışında herkesin aleyhine olan bir politika izliyor. Bu politikadan Türkiye halkları da Ortadoğu halkları da zarar görmektedir.
Bu açıdan Tayyip Erdoğan’ın politikasının Türkiye halklarına da Ortadoğu halklarına da bir faydası olmadığı, aksine Türkiye’yi de, Ortadoğu’yu da maceraya sürükleyen politikalar olduğu görülüp dur denilmelidir. Yoksa akılsız başın cezasını toplumlar çekecektir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika