'Tecridi kabul etmiyor ve Gemlik'e yürüyoruz!'-YENİLENDİ

HDK, DTK, TJA, HDP, DBP ve MED TUHAD-FED, İmralı tecridine karşı 12 Haziran'da Gemlik'e yapılacak yürüyüşe güçlü katılım çağrısı yaptı.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Özgür Kadın Hareketi (TJA), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED)  tarafından Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a dönük tecride karşı yürüyüş organize edildi. 12 Haziran’da “Tecrit siyasetine karşı özgürlüğü savunmak için Gemlik’e yürüyoruz!” şiarıyla yapılacak Gemlik yürüyüşüne dair basın toplantısı düzenlendi.

HDK Genel Merkezi'nde düzenlenen toplantıya, HDK eşsözcüleri Esengül Demir ve Cengiz Çiçek, DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, HDP Sözcüsü Ebru Günay, DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, TUHAD-FED Eşbaşkanı Zeki Baran ,TJA temsilcisi Eylem Saruca, Asrın Hukuk Bürosu avukatları da katıldı.

Açılış konuşmasını yapan MED TUHAD FED Eşbaşkanı Zeki Baran, katılımcıları selamlayarak, “Toplumda ciddi bir ekonomik kriz mevcut ve bunun topluma da ciddi yansımaları oluyor. Sayın Öcalan üzerinde 23 yıldır süren tecridin sonucunda şu anda toplumda böyle bir krizin yaşandığını düşüyoruz” dedi.

'ÜLKE EN KRİZLİ DÖNEMİNİ YAŞIYOR'

Kurumlar tarafından açıklanan ortak metni DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz okudu.
Ortak metin şöyle:
"Türkiye kendi tarihinin sosyal, siyasal, iktisadi ve kültürel olarak en krizli dönemini yaşamaktadır. İktidar mevcut çoklu krizi, küresel kriz üzerinden ört bas etmeye çalışadursun; bilmekteyiz ki içinden çıkılmaz bu halin nedeni, küresel kapitalist sistemin varoluşsal krizine Türkiye’nin kendi varoluşsal krizlerinin eklemlenmesidir. Cumhuriyetin ikinci yüz yılına girerken söz konusu sistemsel krizlerin en temel sebeplerinden birisi de Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözülememiş olmasıdır. Çözümsüzlük, AKP/MHP iktidarı tarafından toplumsal muhalefeti teslim almanın aracısı kılınırken; çözüm ise başta mevcut iktidarın kaybetmesi ve ülke halklarının barış, huzur, refah ve özgürlüklerle buluşması demek olacaktır.

'ABDULLAH ÖCALAN TOPLUMUN ÇIKARLARINI SAVUNUYOR'

Bütün bu tehlikelerin ve oyunların farkında olan Sayın Öcalan, Türkiye’ye getirildiği 1999 yılından bugüne Kürt sorununa dair geliştirdiği Toplumsal Barış ve Demokratik Cumhuriyet perspektifiyle iktidarların savaş ve kutuplaştırıcı politikalarını boşa çıkarmaya çalıştı. Dar parti ve iktidar çıkarlarının karşısına halkların, emekçilerin, kadınların, inançların ve doğanın çıkarlarını gözeterek hareket etti. İmralı’da bulunduğu 23 yıl boyunca toplum karşıtı her düşünceye, ideolojiye karşı toplumun çıkarlarını savundu, savunmaya devam ediyor.

'TECRİDİN SONUÇ ALMASI HALKIN ALEYHİNE'

Bu gerçekten hareketle İmralı Adası, halklara köleliği, sömürüyü dayatan anlayışla demokrasi ve özgürlüğü geliştirmeye çalışan anlayışın temel mücadele sahası oldu, olmaya devam ediyor. Esasında İmralı tecrit ve işkence politikalarının sonuç alması, faşist rejimin lehine; eşitlik, adalet ve özgürlük mücadelesi yürütenlerin aleyhine oldu, oluyor. Bugün 'İmralı tecridi toplumun kuşatılmasına, toplumun tecrit edilmesine dönüştü' derken bu gerçekten hareket ediyoruz.

'TECRİDE KARŞI DAHA KAPSAMLI TAVIR ALINMALI'

Yakın tarihimiz, çözümsüzlük siyasetinin İmralı tecridini derinleştirdiği; tersinden İmralı’da görüşme ve diyalog kanallarının açık tutulduğu dönemlerde ise Türkiye’de demokrasi kültürünün yükseldiği deneyimleriyle yüklüdür. O nedenle diyoruz ki İmralı tecridine karşı tavır sahibi olmak, Kürt sorununun toplumsal barışına dair tavır geliştirmektir. Bu toplumsal barış tavrı da halkların ortak ve demokratik geleceğini savunmak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla İmralı’da uygulanan bu mutlak tecrit ve işkence sistemine karşı politik, etik ve hukuki olarak itirazı yaygın ve daha kapsamlı bir hale getirmek zorundayız.

İŞGAL SALDIRILARI

Benzeri sorunları salt askeri yöntemlerle çözmeye çalışan devletlerin günümüzde tekleşen, yozlaşan ve ekonomik olarak da iflas eden halleri bilinmektedir. Sorunlarını diyalog ve barışçıl yollarla çözen ülkelerin yaşadığı gelişmişlik seviyesi de ortadadır. Bu şartlar altında halen tecrit siyasetinde ısrar ve ‘sınır ötesi operasyon’ adı altında yaygınlaştırılmaya çalışılan iktidarcı ve sermaye dostu savaş siyasetine karşı ezilen tüm kimliklerin ve doğanın yaşam politikasını savunuyoruz, savunmaya da devam edeceğiz.

'KABUL ETMİYOR VE 12 HAZİRAN'DA GEMLİK'E YÜRÜYORUZ'

Sonuç olarak 23 yıldır İmralı Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan Sayın Abdullah Öcalan’dan kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptığı 25 Mart 2021 tarihli son görüşmeden bugüne haber alınamamaktadır ve bu durumu kaygıyla karşıladığımızı, kabul etmediğimizi ve etmeyeceğimizi defaten yineliyoruz. Bu kaygı ve itirazımızı dile getirmek amacıyla 12 Haziran günü ‘Tecrit siyasetine karşı özgürlüğü savunmak için Gemlik’e yürüyoruz!’ şiarıyla bir yürüyüş gerçekleştiriyoruz. Tüm duyarlı çevreleri, dost güçleri ve demokratik kamuoyunu Gemlik’e yapacağımız yürüyüşe destek vermeye çağırıyoruz. Saygılarımızla…”

'İLK YAPILMASI GEREKEN TECRİDİN KALDIRILMASIDIR'

Ortak açıklamadan sonra söz alan HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay şunları söyledi:

"Tecrit sistemi hayatın her alanında yaşanan, İmralı’dan başlayarak Türkiye’nin her mahallesinde uygulanan bir yönetme sistemine dönüştü. Bunun en büyük bedelini sayın Öcalan ile birlikte diğer tutsaklar ve bütün tutsaklar yaşıyor. Bu tecridin kabul edilemez olduğunu başlarken ifade etmek isterim. HDP olarak bir çok kez ifade ettik. Bir kez daha ifade etmek isterim, İmralı tecrit sistemin dağıtılması Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecridin kaldırılması Türkiye’de demokrasinin olmazsa olmazıdır. Demokratik bir Türkiye’nin gelişmesi Orta Doğu’da barışın gelişmesi için ilk yapılması gereken tecridin kaldırılması ve Sayın Öcalan'ın ailesiyle avukatlarıyla bağımsız heyetlerle objektif koşullarda temasının sağlanmasıdır. 12 Haziran’da yapacağımız yürüyüş bu görüşmelerin başlaması için önemli bir adım.

İmralı tecrit sistemi, AKP ve MHP’nin faşizmini, savaş politikalarını besleyen temel alanlardan biridir. Türkiye’nin geleceği, halkların bir arada, eşit, sömürüsüz bir şekilde yaşayabilmesi için Türkiye’deki tecrit politikalarının bir an önce bitmesi gerekiyor. Türkiye’nin geleceği için bütün uluslararası kuruluşlara, STK’lara, kadınlara, gençlere bulundukları her alanda tecrit karşıtı mücadeleyi büyütmeye davet ediyorum. Duyarlılık çağrısı yapıyorum. Tecrit demek tek adam rejiminin derinleşmesi, farklılıkların yok edilmesi, kadınların katledilmesi, gençlerin geleceksizleştirilmesi demek. Tecrit, savaş politikalarında milyonlarca insanın yurtsuzlaşması demektir. Bizler DTK, HDK, TUHADFED, DBP ve TJA öncülüğünde kurumlar olarak tecridin sona ermesi için Gemlik’e yürüyeceğiz. HDP olarak bu yürüyüşe destek verdiğimizi, bu etkinliğin güçlü geçmesi için çalışacağımızı ifade etmek istiyorum.

Bütün Türkiye halklarını, kadınları, gençleri, derdi demokratikleşme olan herkesi 12 Haziran’da tecrit siyasetine karşı özgürlüğü savunmak için yürüyüşe katılmaya çağırıyorum. Demokratik bir gelecek için, özgür bir Orta Doğu için hep birlikte yüzümüzü Gemlik’e dönerek bu mücadeleyi büyütmenin, tecridi kaldırmanın zamanı. Zaman özgürlük zamanı."