‘Tecrit, bir soykırımdır, inkar ve imha saldırısıdır’

2017 yılını değerlendiren KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanları Besê Hozat ile Cemil Bayık, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın felsefesi, ideolojisi ve mücadele anlayışı ve geliştirmek istediği sistemin yayıldığını belirtti.

Medya Haber Kanalı’nda Esra Mikyaz ile Baki Gül’ün sorularını yanıtlayan KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Besê Hozat ile Cemil Bayık 2017 yılını değerlendirdi.

Hozat: 19 yıldır Önder Apo’ya karşı bir saldırı var. Tecrit iki yıllık süreç değildir. Tecrit 18-19 yıldır uygulanıyor. Önder Apo şahsında bir soykırım, inkar imha saldırısıdır. Bu saldırı bitmedi, çünkü inkar imha siyaseti değişmedi.

Bayık: Biz PKK’yi bitirdik, bitiriyoruz diyen, herkes baksın, izlesin diyen güçlerin hangi durumu yaşadığı bu MİT operasyonu ile ortaya çıktı. Ne kadar güçlü oldukları, başarılı oldukları ortaya çıktı. Başarı diye bir şey yoktur.

Tam bu süreçlerin dönemlerde, Kerkük düşmek üzereydi, Kürt halkının yaşadığı bölgeler işgal edilmek üzereydi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük bilgiler sosyal medyada bazı bilgiler dolaştı. Tam böylesi bir süreçte büyük bir Kürt kazanımı aslında Ortadoğu kazanımı varken bu açıklama oldu. Kadınlarda Kürt halkına dönük bu saldırıyı boşa çıkarmak için Raqa zaferini Kürt Halk Önderine armağan ettiler. Bir cevap vermeye çalıştılar. O bahsettiğiniz iki çizginin savaşı konusunda Öcalan’a bir saldırı yapılmaya çalışıldı.

Bese Hozat: Faşist soykırım savaşının merkezinde Önder Apo var. Bu soykırım savaşına karar ne zaman verildi? İşte 5 Nisan 2015 de Önder Apo ile diyalogun kesilmesiyle “çöktürme planı” doğrudan devreye girmiş oldu. 30 Ekim 2014 yılında bu plan yapıldı. Baştan itibaren bu diyalog süreciyle birlilkte aslında AKP çok ciddi bir savaş hazırlığı yaptı. Çünkü gerçekten sorunu çözmeye dönük bir yaklaşımı yoktu. Beklenti yaratıp oyalamaktı ve kapsamlı, topyekün bir savaş hazırlığı yapmaktı. Ne öyle bir niyeti ne de öyle bir zihniyeti vardı. Önderliğin tüm projelerini rededip bir tarafa attılar. Önderlik bir çözüm süreci olarak ele alışı da eleştiriyordu. “Bu bir operasyondu” diyordu. Fakat ısrarla “bu devlet zihniyetini değiştirip müzakereye getirmeye çalışıyorum” diyordu. Önder Apo bunun mücadelesini verdi. Bir de bize fırsat tanıdı. Ciddi bir toplumsal inşayı geliştirme, demokratik siyaseti geliştirme Türkiye’de demokrasi cephesinin oluşturulması. Ciddi bir siyasal ve toplumsal direnişin geliştirilmesi, Rojava’da AKP ve DAİŞ’e karşı bir savaş vardı. Bu savaşın daha ciddi yürütülmesinin olanağını yaratmaya çalıştı. Buydu amaç.

Şimdi sürekli bu son haberlerle gelişen bir durum değil. 19 yıldır Önder Apo’ya karşı bir saldırı var. Tecrit iki yıllık süreç değildir. Tecrit 18-19 yıldır uygulanıyor. Önder Apo şahsında bir soykırım, inkar imha saldırısıdır. Bu saldırı bitmedi, çünkü inkar imha siyaseti değişmedi. Bu son süreçte de bu tür haberlerin yayılması bu nedenledir. Kürt halkı üzerinde de korkunç bir psikolojik ve özel savaşla aslında halkı moralsizleştirmeye çalıştılar. Paralelinde Güney Kürdistan’a saldırılar oldu, Kerkük işgali başladı. Germiyan’a işgal başladı. Aynı süreçte Raqa zaferi vardı. O zafer iradesini kırmak içinde böyle bir yaklaşıma gittiler. Tabi şunu da bilemiyoruz. Bunu değerlendirirken, hiçbir bilgi yoktur İmralı’dan. Önderliğin durumu nedir, ne tür uygulamalarla karşı karşıyadır. Varlığı, güvenliği sağlığı ne durumdadır bilemiyoruz. Zaten çok cidddi endişeler söz konusu. Hem hareketin hem de halkın kaygıları var.

Avrupa’da eylemler yoğun, Kürdistan’ın birçok yerinde eylemler var. Halkın endişeleri var. Durumu da bilemiyoruz her şeye özel savaş diyoruz ama bir de böyle bir durum var. Önderlik şahsında Kürt halkına ve halklara karşı büyük bir saldırı var.

KÜRT HALKI DA ORTADOĞU HALKLARI DA ÖNDER APO İLE KAZANIYOR

Kürt kadınlarının buna yanıtı oldu. Daha çok Ortadoğu’ya açılan, Kürt-Arap birliğini geliştirmeye çalışan, tabi bu kürt kadınları açısından değil tüm toplumsal yapı açıdan geçerli. Kürtler yeni bir süreç başlattı. Siz nasıl değerlediriyorsuunz bu süreci?

Cemil Bayık: Önder Apo, büyük bir direniş yürütüyor. Bu mücadeleyi sadece kürtler içinde yürütmüyor. Belki Kürtler şahsında yürütüyor ama bir bütün Ortadoğu ve insanlık için bir mücadele yürütüyor. Ve bu mücadele giderek Ortadoğu halklarında hemde uluslararası alanda çeşitil sosyalist güçlerde demokrasi çevrelerinde yankı buluyor. Giderek Önder Apo’nun felsefesi, ideolojisi, mücadele anlayışı yine geliştirmek istediği sistem yayılıyor. Herkes kavradığı oranda bunu kendi ülkelerinde de uygulamaya çalışıyor. Onun için kavrayanlar önder Apo’yu kendi önderliği olarak kavrıyorlar. Önder Apo’nun kendilerinin bir türlü çözemediği sorunlarına cevap verdiğini görüyorlar. Bu giderek gelişiyor.

Az önce sorduğunuz soru vardı. Besê arkadaşa ilaveten şunu söyleyeyim; Kerkük’e saldırı, Zap’a ve İdlib’e saldırı hemen öncesinde o haberleri yaymaları bilinçliydi. Çünkü Kürt kazanımlarına ve Kürt halkına bir saldırı vardı. Hemen hemen her yerde bu kazanımları ortadan kaldırmaya yönelikti, şimdi Kürtlere yönelik bu kadar her yerde kapsamlı saldırıya hazırlanan güçlerin öncelikle önderlikten başlamaları gerekiyordu. Onun için önderlik hakkında bilgileri AKP’ye yakın medya servisledi ortama. Bununla geliştirecekleri saldırının zeminini olgunlaştırmak istiyorlardı. Bununla halka da mesaj vermek istiyorlardı. Bakın önder Apo size kazandırıyor ama her yerde Kürtlere saldırıyoruz, en çok güvendiğiniz önderliğiniz yoktur.

Bununla aslında Kürt halkının mücadelesini kırmak istiyorlardı. Çünkü saldırılar var direnişler olabilir. Bunun olmaması için o haberleri sevris ettiler. Çünkü Kürt halkı da Ortadoğu halkları da Önder Apo ile kazanıyor. Bunu çok iyi tespit etmişler. Türkiye’deki faşist rejim sadece Kürtlere saldırmıyor. Kürtlerin şahsında insanlığa saldırıyor. Onun için önder Apo’ya saldırıyor. Halkları, insanlığı öndersiz bırakmak istiyor. Bunu da herkese kabul ettirmek istiyor. Bunun için her yerde eylemler geliştiriyor. Dikkat edelim; eylemlerin başını çekenler daha çok kadınlar, ezilenler, yoksullar, özgürlük, adalet arayışı içinde olanlardır. Bunlar daha çok önderliğe sahip çıkıyor. Önderlik için eylemler geliştiriyor. Önderliğin sağlığını, güvenliğini geliştiriyorlar bu neyi gösteriyor. Önder Apo’nun kadının, yoksulların, sosyalizmin, halkların önderi olduğunu gösteriyor. Çünkü bunlar sahip çıkıyor bütün eylemleriyle.

Halklarda bu ortaya çıkarken egemenlerde ise tam tersi önderliğe düşmanlık gelişiyor. Bu düşmanlık ise daha çok Erdoğan ve Bahçeli eliyle yürütülüyor. Bu saldırıların arkasında sadece Erdoğan ve Bahçeli yok. Belki göz önünde onlar görülüyor ama arkasında bir sistem var, işbirlikçiler var. Bunlar Önder Apo’ya yönelik saldırıları Erdoğan ve Bahçeli eliyle yürütüyorlar. Dikkat edelim; önder Apo’ya, PKK’ye, Kürt halkına yönelik saldırılara karşı sessizler. Çünkü çıkarları onu gerektiriyor. Erdoğan ve Bahçeli onlar adına bu savaşı yürütüyor. Onun için sessiz kalıyorlar. Başka konularda en ufak bir şey olsa ses veriyorlar. Ama önder Apo’ya, Kürt halkına, gerillaya dönük bu kadar saldırı var, hukuk çiğneniyor, insanlık çiğneniyor ama ses yok. Nedeni bu önderlik onların sistemine karşı bir sistem geliştiriyor. Halkların özgürlük ve çağını geliştiriyor. Ve bunda da kadına esas rol veriyor. Bu toplumlarda özgürleşmeyi geliştiriyor. Alternatif sistemi geliştiriyor. Bu sistemin öncülüğünü yapan önderliğe karşı da faşizmin uygulamalarına ses çıkarılmıyor.

Ayşe Huso, PYD eş başkanı Kürt halk Önderi ile tanışıyor. Ben Sayın Öcalan’ı gördükten sonra yaşamım değişti diyor. Ortadoğu’da bir kadının yaşamında nasıl bir değişiklik yaratmıştır?

Cemil Bayık: Ben de onu TV’den izledim. Sadece o söylemiyor. Birçoğu söylüyor, önderliği tanıyanlar konuşuyor. Hemen hemen hepsi biz önderilği gördük, toplantılarına katıldık, biz etkilendik, kararımızı verdik. Bu önderlikle yürümeyi esas aldık diyorlar. Önder Apo halkçıdır. Onun için halktan her kesimden ilişki kurabilmiştir. Kimin ile tartışmış, konuşmuşsa mutlaka onun üzerinde etki bırakmıştır. Kimseye benimle yürü dememiştir. Ne yapmak istiyor, Kürt halkı için, halklar için, Ortadoğu için, insanlık için neler gerçekleştirmek istiyorsa hep bunları anlatmıştır. Yine görüştükleri kadınsa kadının sorunlarını onlara aştırmıştır. Çocuksa onların sorunlarını nasıl giderecek, ihtiyarsa yine sorunların çözümünü tartışmıştır. Kısacası toplumun her kesimi ile konuştuğunda hem genel sorunları hem de özgün sorunları konuşmuştur. Çözüm yollarını göstermiştir, onun için herkes etkilenmiştir. Nedenini burada aramak gerekiyor. Ancak büyük halk sevgisi, ülke sevgisi, insanlık sevgisi olan, özgürlük sevgisi olan, özgürlüğe aşık olan biri halkın herkesimine böyle yaklaşabilir. Halkı eğitebilir, moral verebilir, inanç, bilinç verebilir. Önder Apo kendisine ait olmaktan çıkmış, tümüyle kendini insanlığa mal etmiş bir önderliktir. Onun için bütün çalışmalarında, yaşamında insanlığın sorunlarını nasıl çözecek, kadının, gençliğin, çocuğun sorununu nasıl çözeceğine kendini adadığından toplumun her kesimi etkilenmiştir. Birkez önderliği gören artık önderlikle yürümeye sonuna kadar karar vermiştir. O arkadaş ne diyordu TV’de, benimle sadece 15 dakika konuştu. O dakilardan sonra ben onunla birlikte yürümeye başladım. Ona yetiyor. Bunu tabi herkes başaramaz. Ancak toplumu, insanlığı yaşayan, onun geleceğini düşünen kişiler başarabilir.

MİT’ÇİLERİ YAKINDA KAMUOYU İLE PAYLAŞACAĞIZ

İki MİT’çinin yakalandığı açıklandı. 2018 bütçesi tartışılırken Tuncay Özkan, MİT bütçesi tartışılırken “dört daire başkanı, çok önemli, kritik noktadaki isimler, PKK’nin elinde” dedi ve AKP’ye sorular sordu. 2017 tarihine yine dünyada çok az görünen karşıt istihbarat operasyonu olarak ela alabilir miyiz?

Besê Hozat: Halkların mücadele tarihinde bu tür örnekler azdır. Bir devletin istihbarat örgütünden merkezi noktalarda yer alan istihbaratçıların tutuklanması az görülen örneklerdendir. O anlamda Tuncay Özkan’ın söylediği şeyler gerçeği yansıtıyor. Elimizdeki adamlar sadece bu iki kişi değil, başkaları da var.

Kilit noktalarda yer alan, istihbarat örgütünün beyin takımından kişilerdir bunlar. Bu anlamda önemli verdikleri bilgiler de var. Bazılarını ileride kamuoyuyla da paylaşırız. Bu anlamda kendisini çok güçlü gösteren, adeta bölgenin çok güçlü devleti ve istihbarat örgütü olarak gösteren Türk devletinin gerçek gücünü de yansıtıyor. Dünyada yansıttıkları gibi Türk devleti özel de şu anda AKP-MHP devleti, rejimi öyle güçlü bir devlet değildir. Çok ciddi gedikleri ve zaafları var. Zayıf noktaları var, yıllardır da bu konuda bu mücadele içinde çok ciddi darbede yiyor.

40 yılı aşkındır NATO’nun tüm desteğini yanına almış bir devlettir. Her türlü desteğini Amerika, İsrail, Avrupa destek veriyor, NATO bu gücün içindedir. Fakat bu hareket ile baş edemiyor. Bu hareketi tasfiye edemiyor. Aksi bir durum ortaya çıkıyor. Hareket aksine bölgede de dünyada da etkisini çok belirgin bir biçimde hissettiriyor, açığa çıkarıyor. Aslında bu da somut ifadesidir. Öyle kendisini lanse ettiği gibi ne güçlü bir istihbarat ne de güçlü bir rejimdir. Çok ciddi zayıf noktaları var. Harekette bunu yakaladığında ciddi bir darbe vuruyor. Basit ele almamak lazım. Çok büyük bir eylemdir. Düşmana da özel savaş rejimine de çok büyük bir darbedir. Türk devleti bir istihbarat devleti olarak yönetiliyor. Böyle bir gerçeği var. Bu büyük bir darbe aldı. Belki bizim eksikliğimiz yeterince işlememiz oldu. İleride aşmaya çalışacağız. Çok büyük bir eylem oldu.

MİT’ÇİLERLE İLGİLİ İLERİDE DAHA FAZLA BİLGİ PAYLAŞILIR

Eylem ötesinde Erdoğan “Hakan Fidan sır küpümdür. Darbeyi engelleyen” diyordu. Daha farklı bilgiler de var mı?

Cemil Bayık: Besê arkadaş da birtakım şeyleri izah etti. Şu aşamada her şeyi izah etmek iyi değil. İleride daha fazla şey paylaşılır. Tayip Erdoğan, Hakan Fidan gerçeği daha iyi anlaşılır. Bu devletin özel de Kürtlere yönelik genel de de sosyalistlere yönelik yürüttüğü politikanın hangi temele dayandığı, nasıl bir politika izledikleri daha iyi anlaşılır. Niye Erdoğan, Bahçeli, Hakan Fidan bu kadar psikolojik ve özel savaşa ağırlık veriyor. Niye iç ve dış kamuoyunu aldatmaya çalışılıyor. Çokça söyleniyordu ya “2017’nin baharına kadar PKK bitecek” diyorlardı. Bu anlamda güya büyük bir savaş yürüterek sonuç alacaklardı. Ama bu savaşta büyük bir darbe yediler. Özellikle istihbarat savaşında kaybettiler. PKK ile savaşta kaybettiler. Bunu herkesin görmesi, anlaması gerekiyor. Bu kadar toplumu aldatan, biz PKK’yi bitirdik, bitiriyoruz diyen, herkes baksın, izlesin diyen güçlerin hangi durumu yaşadığı bu MİT operasyonu ile ortaya çıktı. Ne kadar güçlü oldukları, başarılı oldukları ortaya çıktı. Başarı diye bir şey yoktur. Başarılı olan PKK’dir. PKK yürütülen savaşta başarı elde etmiştir. Kaybeden Erdoğan ve Bahçeli’dir. Yine onlara istihbaratçılığını yapan, çantalarını taşıyan Hakan Fidan’dır.

Bu rejim psikolojik ve özel savaş rejimi olduğu için her şeyi ters yüz gösteriyor. Her şeyi “Fetöcü” adı altında gösteriyor. Dikkat edilirse; kimi yakalarllarsa fetöcüdür diyorlar. Bilmem OHAL’i yürütmek istiyor, bunun altında Kürtleri, sosyalistleri ezmek istiyor. FETÖ tehlikesi var diyor. Oysa böyle bir şey yok. Bu bir perde, Kürt düşmanlığı, sosyalistlere düşmanlık PKK düşmanlığı var. Fetöcülüğü kullanıyor ki kimse karşısına çıkmasın. Belki ileride bunlar için de Fetöcüler de diyebilirler, işte gittiler PKK’ye teslim oldular diyebilirler. Dikkat edelim; Amerika’daki Reza Zarrab olayına kadar, Avrupa’daki birçok olaya kadar, yine Sakine arkadaş onların katliamına kadar FETÖ’cüler yaptı diyorlar. Hatta Kılıçdaroğlu’na da bunu söylüyorlar. Ama artık uluslararası alana bunu yutturamıyorlar. Çünkü herşeyi fetö ile izah ettikleri için eskisi gibi tutmuyor.

AKP açısından giderek zayıflayan güçsüzleşen bir sistemi ifade ediyoruz. Bunun karşısında ise bölge siyasetini iyi okuyor, bölge dengelerini iyi okuyan ve ulusal birlik çalışmalarını derinleştiren KCK var. En son gelinen aşamada neler var?

Besê Hozat: Yılın en önemli çalışmalarından biri de ulusal birlik çalışmaları oldu. Süleymaniye’de bir ulusal çalıştay oldu. Dört parça Kürdistan’dan dostlarından katılımıyla önemli bir tartışma yürütüldü. İyi bir perspektif de çıktı. Bir yol haritası çıktı. Rojava ve Rojhilatlı örgütler Avrupa’da çalıştaylar yürütüldü. Yine Bakur’da belli çalışmalar oldu. Fakat mevcut durumda yeterli değil. Bu dönemin en stratejik, en acil çalışmalarından biri de ulusal birlik çalışmaları ve ulusal kongredir. Güney’in içinde bulunduğu durumda buna bir aciliyet kazandırıyor. Diğer parçalar açısından da benzer bir durum geçerlidir. Kürtlerin onlarca yılldır verdiği mücadele ile yine yüz yıldır verilen mücadelede büyük direnişler geliştirdiler. Yine çok değerli kazanımlar elde ettiler, Güney’de ortaya çıkan statüde Rojava’da ortaya çıkan statü Kuzey’deki kazanımlarında garantiye alınması Kürtlerin birliği ile olur. Bu da ancak ulusal konrge de ortaya çıkacak olan strateji ve yol haritasi ile bir sonuca gidebilir. O nedenle ulusal birlik çalışması bütün Kürtler açısından çok önemli bir çalışmadır.

2018’İN EN TEMEL HEDEFLERİNDEN BİRİ DE ULUSAL BİRLİK ÇALIŞMALARI OLACAK

Peki ulusal birlik konusundaki en büyük engel nedir. Bir noktaya geliniyor tekrar başa dönülüyor. Klasik yöntemle kongre toplanabilir mi? Somut olarak pdk buna gelmiyor. Bu aşılacak mı?

Besê Hozat: Açık olan bir şey var ki bunu engelleyen işbirlikçi anlayıştır. Sürekli Kürtlere zarar veren, işbirlikçi anlayıştır. Yıllardır bu böyle, bunu aşmak için çaba da oldu. Özelde önderliğimizin, hareketimizin büyük bir mücadele ve çabası oldu. Kürtlerde de bu çaba ve mücadele bir bilinç geliştirdi. Duyguda, ruhta, zihinde bir ortaklaşma oldu.

Kobanê oldukça etkili oldu diyebilir miyiz?

Besê Hozat: Kobanê direnişi oldukça etkiliydi. Dört parça Kürdistan’da büyük bir destek sağladı. Ulusal bilinç ve ruhta çok büyük bir rol oynadı. Bakurda 40 yıllık mücadele etkili oldu. Ama Kürtlerin ulusal birliğinden konrge ile taçlandırılmış bir birlikten bahsedemeyiz. Ortak bir konseptten, savunma gücünden, diplomasisinden bahsedemeyiz. Bütün bu mücadeleyi kendi önümüzde de PDK’nin şu yaklaşımı, YNK’nin şu yaklaşımı, örgütlerin şu yaklaşımını kendimize de gerekçe yapamayız. Şimdiye kadar olan ciddi bir realiteydi, ciddi bir engeldi. Ama şu anda halkımızdaki ulusal birlik bilinci iradesi ve özlemi de bir realitedir. Biz bu realite ve hakikati de görerek hiçbir engel ile de gerekçe yapmadan, mutlaka başarıya ulaştırmamız gerekiyor. Bunun konseptini geliştirdik. Şöyle bir yaklaşım vardı; sanki sadece siyasi partilerin bir araya gelmesiyle ulusal birlik sağlanır gibi bir ele alış vardı. Bu da yanlıştır. Doğru değildir. Bunun zihniyetini kültürünü, ahlakını geliştirmek, bir programla geliştirme, çalışmak zaruridir. Temel bir çalışmadır. KNK’nin yürüttüğü çalışmalar bu perspektif ekseninde gelişti. Ortak değerler, üslubu, stratejisi çıkarıldı ve o temelde gelişti. 2018 yılı da ulusal birlik çalışmaları açısından da temel hedeflerinden biri olacak. Kürtlerin ulusal birliğini sağlayıp ulusal kongresini yapmak olacak. Çalışmalarımızı böylece dört parça Kürdistan ve yurt dışında da geliştireceğiz.

KCK SİSTEMİ TOPLUMUN ÖRGÜTLENMİDİRLEMİSDİR

PKK, KCK sisstemi hem aktör hem de anlaşılmaya çalışılıyor. Rojava’da bir sistem, Bakur’da da etkili bir sistem. KCK sistemi bir toplumsal sistem örgütlenmesi olarak nedir?

Cemil Bayık: Esas sorunlarımızın başında KCK sistemimizin inşa sorunları geliyor. Çünkü bu sistem geliştirilmezse toplumu örgütleme zayıf kalır. KCK sistemi toplumun örgütlendirilmesidir. Örgütlü bir toplumun yaratılmasıdır. Örgütlü bir toplum bütün sorunlarla boğuşabilir, çözebilir. Ekonomisinden tut, eğitimine kadar, savunmasına kadar, sağlığına kadar ancak örgütlü bir toplum yaratılırsa halkın sorunları çözülebilir. Bu da önder Apo’nun geliştirdiği sistem ancak gerçekleştirilebilir. Önder Apo bu sistemi aslında çoktan geliştirdi ve elimize verdi.

Ancak bu toplumsal sistemle, demokratik sistemle toplumlar sorunlarını çözebilir dedi. Fakat biz bu sistemi tam inşa edemedik. Pratikleştiremedik. Belki bunun adımlarını attık çeşitli yerlerde. Güçlü zeminleri de ortaya çıkarıldı. Ama halen bu sistemi her yerde istediğimiz tarzda örgütlemiş değiliz. Ciddi yetersizliklerimiz, hatalarımız var. Bunun özeleştirisini de yaşıyoruz. Ve geliştiriyoruz da. 2017’ye kadarki mücadele bu sistemin zeminini ve olanaklarını yaratmaydı. Eksik ve hatalar nelerdir bunlarda ortaya çıktı. Bunun üzerinden 2018’de KCK sisteminin inşasını daha doğru geliştirebiliriz. Ki böyle bir hedefimizde var. İnşa çalışmalarını belli bir süreye sıkıştırmak da doğru değil. Bu sürekli yaşanması gereken bir çalışmadır öyle ele almak gerekiyor. Bu konudada bazı eksik yaklaşımlar vardı. Sanki hemen inşa edilecek bir sistem gibi ele alan yaklaşımlar vardı. Hem de savaş gerçeği içinde inşa edilecekmiş gibi bir yaklaşım vardı. Savaş içinde kısa sürede yapabiliriz gibi bir kolaycılığa yol açtı. Bu sistemin doğru örgütlenmemesine yol açtı. Yani öyle savaş koşullarında KCK sistemini inşa etmek kolay değil, hemen birkaç ayda ya da yılda başırılacak bir olay değil. Sürekli toplumun örgütlenmesi ve örgütlü toplumla sorunların çözülmesi gerekiyor. Böyle ele alınırsa doğru ele alınır. Böyle ele alınırsa 2018 görevidir.

Parçalara ilişkin görevler ve perspektifleriniz var mı?

Cemil Bayık: Her parçanın, yurt dışının özgünlükleri var. Sistemi örgütlerken bu farkları dikkate almak gerekiyor. Örneğin bakurda farklı ele alıp, yurtdışında daha farklı ele almak gerekiyor. Rojava’da daha farklı ele almak gerekiyor. Eğer parçaları ve yurtdışının özgünlükleri ele alınmazsa her parçaya aynı tarzda sistem uygulanmak istenirse sistemin bazı yerlerde uygulanması ama bazı yerlerde de boşa çıkarılmasına neden olur. Dedim ya; geçmiş pratikten epey sonuçlar var. Çıkardığımız sonuçlardan biri de budur. Sistemin esası her yerde aynı ama farklı ve özgün koşulları da var. Olanaklarıyla farklı bunları da dikkate alarak yaklaşmak gerekiyor.

2018’de demokratik cephenin örülmesi anlamında nasıl bir beklentiniz var?

Besê Hozat: 2017 yılı büyük bir mücadele ile geçti. Yetersiz yanları da oldu. Bizim bu yetersizlikleri tamamen aşmamız lazım, bunları devam ettirmenin koşulu da lüksü de yok. Sürmesi durumunda büyük kaybedişlere de yol açabilir. Bölgedeki siyasi konjonktürde 3. Dünya Savaşı yaşanıyor. Eski sistem yıkılmış, yeni dengeleri 21. Yüzyıl dengelerini kurma, dizayn etme mücadelesi var. Bunun hegemonik mücadelesi var. Kürtlerin pozisyonu çok kritik noktada bulunuyor. Çok cidddi kazanımlarda var. Bundan sonraki mücadele sürecini güçlü yürütemezlerse toplumsal inşa çalışmalarını geliştiremezlerse, doğru bir siyaset ve savunma stratejisini izleyemezlerse çok büyük kaybedebilirlerde o açıdan bu süreç içine gireceğimiz yeni yıl çok tarihi gelişmelere sahne olacak bir yıl.

Bölgede yaşanan savaşın da büyük oranda haritasının çıktığı bir yıl. Kürtlerin pozisyonuda 2018 yılında bölge dizaynında nasıl bir statüyle ne biçimde yer alacağı gittikçe daha fazla netlik kazanacak daha fazla gireceğiz. Bu anlamda savaş giderek derinleşecek bu temelde direnişinde, mücadenin de bu paralelde büyümesi gerekiyor. Kürtlerin tüm mücadele alanlarında çok ciddi bir mücadele ve hamle içinde olması gerekiyor. En aktif, en atak, hamleci olması gereken bir sürecin içindedir. Kürtler bölgenin yeni dizaynında siyasi statüleriyle, demokratik sistemleriyle mutlaka öz kimliklerine dayalı yer almalı ve bölgeyi de demokratikleşme mücadelesini yürütmelidir. Bu açıdan önemlidir. Bu 2018 yılının da temel perspektifini oluşturuyor. Bu mücadeleyi özgürlük, demokrasi ve statü mücadelesini mutlaka başarıya götürme mücadelesi olacak. Ve bu mücadele çok görkemli ve yaygın bir biçimde de sürecek. Bu temel perspektifimizdir. Bunun yolu da faşist AKP-MHP faşizmini de yıkmaktan geçiyor. Şu an Kürtlerin varlığı ve özgürlüğü konusunda en büyük tehdit oluşturan Türk rejimidir. Artık DAİŞ tehlikesi aşıldı. DAİŞ, AKP’nin stratejik müttefiğiydi. Bu müttefik darbe aldı ve yenildi. Savaşma iradesi ve gücü kalmadı. Faşist AKP rejimine de diktatör Erdoğan’a da büyük bir darbe indi. Bunun da yenilgisiydi. Bu anlamda 2018 yılı da AKP-MHP rejimine karşı bu rejimi destekleyenlerle, sömürgeci rejimle büyük bir mücadele ile geçmelidir ve geçecektir. Bu rejimini mutlaka bu yıl içinde yıkma tüm Kürtlerin de demokratik ve özgürlük güçlerinin de mücadele perpektifi olmalıdır.

DOĞRU ÖNCÜLÜK YAPMAK GEREK

Bu rejim yıkılırsa Türkiye’de tüm demokrasi güçlerinin zemini açılacak. Bunun zemini de mücadele koşulları da, ortamıda çok güçlü biçimde ortaya çıkacaktır. Kürt halkı da kadınlarda büyük bir özgürleşme şansına kavuşacaktır. Temel hedeflerimizden biri AKP-MHP faşist rejimini yıkmak olacak. Türkiye’de demokrasi mücadelesinin zemini olacaktır. Tüm mücadele odaklarının bir araya gelip anti-faşist cepheyi oluşturması önemlidir. Bu konuda zayıflıklar yaşandı. Mücadele ediliyor değil ki edilmiyor. Ama son derece parçalı, dağınık ve yüzeysel bir yaklaşım var. Faşist rejimi yıkmanın temel yaklaşımı anti-faşist cephenin örgütlenmesidir. Nasıl bu güçler tarafından bu hissedilmiyor. Bir stratejisi geliştirilmiyor. Bunu anlamak zor. Bu tür duyarsız yaklaşımları da eleştirmek gerek. Buna müsada etmemek gerek. Doğru öncülük yapmak gerek. Türkiye halkı bunu hak etmiyor, bu kadar iradeden yoksun, zayıf, devletten beklentili, adeta onun güdümünden çıkmayan bir mücadele olamaz. Demokrasi güçlerinin pozisyonu bu olamaz. Bağımsız bir siyaset geliştirerek tüm direnen kesimler bir araya gelmeli, güçlü bir anti-faşist cephe örgütlenmeli. Kürtlerle de bir araya gelinmeli. Kürt fobisi de aşılmalı. Bu aşılmazsa Türkiye’de anti-faşist cephede örülemez. O milliyetçi, şovenist yaklaşımlardır. Bu kırılırsa sol-sosyalist kesimlerde CHP tabanı da dahil bir araya gelip güçlü bir mücadele verilebilir. Bu AKP-MHP rejiminin diktatör, faşist Erdoğan reijiminni yıkılacağı halkların da özgürleşeceği bir yıl haline gelebilir.

Cemil Bayık: Türkiye’deki faşist rejim her hangi bir ülkedeki faşist rejime benzemiyor. Türkiye’deki faşist rejim Osmanlı imparatorluğunun son döneminde ortaya çıkan faşist rejimdir. Dünyadaki faşizme öncülük yapan bir faşizmdir. Dağılan imparatorluğu kurtarmak istemiştir. Türk olmayan, Müslüman olmayan herkesi ezerek, imrapartorluğu kurtarmak istemiştir, onun için soykırımcı bir özelliği var. İttihat ve Terakki biçiminde şekillendir. Bu zihniyet aslında giderek güçlendirdi. Giderek derinleştirdi. Erdoğan-Bahçeli faşizmi ittihat ve terakkinin günümüzdeki versiyonu, uygulanmasıdır.

Nasıl ki Osmanlı imparatorluğunun dağılma sürecinde halklar üzerinde soykırım yürütüldüyse şimdi de yürütülen mücadele sonucunda Türkiye’deki rejim çöktü. Bunun en açık ifadesi 7 Haziran’da herkes tarafından görüldü. Aynen Osmanlının son dönemi gibi bir durum ortaya çıktı. Erdoğan ve Bahçeli güya bu rejimi ve devleti kurtarmak için soykırım politikalarını devreye koydu. Dikkat edilirse; Hitler bile ittihat ve terakkiden bu politikaları aldığını söylüyor. Yani faşizmin babasıdır. Böyle bir rejimle mücadele etmek sadece Kürtler ve Türkiye halklarını bu rejimden kurtarma anlamına gelmiyor aslında insanlığı bu rejimden, beladan kurtarmak anlamına geliyor. Bu açıdan HPG, YJA, STAR gerillasının yürüttüğü mücadele, Kürt halkının yürüttüğü özgürlük ve demokrasi mücadelesi insanlığın özgürlük ve demokrasi mücadelesidir. Bu mücadelede gerçekten büyük darbeler faşizme vuruldu. DAİŞ’e darbe vurulmuş ardından Bahçeli ve Erdoğan rejimine darbeler vurulmuş. Bu açıddan yürütülen büyük bir mücadeledir. İnsanlık adına yürütülen bir mücadeledir, görkemlidir. Bedelleri belki veriliyor ama insanlık için veriliyor. Bu rejim yıkılma aşamasına gelmiştir. Eğer demokrasi cephesi de geliştirilirse kesinlikle bu rejim, faşizm yıkılacaktır.