Teker: Toplantılarda Öcalan'ın etkisini görüyoruz

Teker: Toplantılarda Öcalan'ın etkisini görüyoruz

Akil İnsanlar Komisyonu'nun "Doğu Anadolu" grubu ilk toplantısını Malatya'da (Meleti), ikincisini ise Elazığ'da (Xarpet) düzenledi. Grup, STK temsilcileri ve halkla bir araya gelerek, bu kesimlerin çözüm sürecine ilişkin yaklaşımlarını öğrendi. Akil İnsanlar Komisyonu'ndan Zübeyde Teker, toplantılarda Öcalan'ın büyük bir kesim tarafından ciddiyetle takip edildiğini gözlemlediklerini kaydetti. Erdoğan'ın dilinin ve CHP ile MHP'nin yaklaşımlarının da eleştirildiğine dikkat çeken Teker, "Süreç eskiye dönmesin diye Hükümetten yasal girişimler bekleniyor" dedi. 

Akil İnsanlar Komisyonu'nun "Doğu Anadolu" grubunda yer alan, Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Dernekleri Federasyonu Başkanı (TUHAD-FED)  Zübeyde Teker, izlenimlerini ANF'ye anlattı.

Grupta yer alan isimlerle yeni tanıştığına dikkat çeken Zübeyde Teker, "Daha önce bir kısmını yaptıkları çalışmalardan dolayı tanıyordum ancak kişisel tanışmışlığımız yoktu. İlk toplantıda her birimiz sürece yaklaşımımızı, hassasiyetlerimizi ifade ettik ve çalışma ilkeleri belirledik. Genel planlamamızı; sivil toplum kuruşları, kanaat önderleri ve akademisyenler ile görüşme ve halk toplantıları şeklinde planladık" dedi.

Toplantılarda genel olarak süreç konusunda heyecan ve yer yer de kaygıların yöneltilen sorulardan anlaşıldığını belirten Teker, ekledi: "Çok farklı uçlardan insanların yan yana oturup fikirlerini ifade etmesi ve birbirine tahammül göstermesi doğrusu oldukça etkileyiciydi."

'SÜREÇ HEBA OLMASIN DİYE YASAL DÜZENLEMELERİN YAPILMASI İSTENİYOR'

Tüm kesimlerde bu sürecin heba edilmemesi noktasında ortak bir talebin olduğunu fark ettiklerini ifade eden Teker, bu çalışmaların bir an önce yasal bakımdan yapılacak düzenlemelerle ilerlemesinin gelişebilecek olumsuzlukların böylece engellenmesinin de, toplantılardaki ortak beklentilerden olduğunu kaydetti.

Teker, şöyle konuştu: "Türkün de Kürdün de temel kaygıları birbirine yakındı. Her iki taraf da 90 yıldır yaşananların yarattığı travmaları, yarattığı önyargıları hissettirdi. Bu yanlış politikalardan dönülüyor olmasından mutluluk duyuyorlardı. Küçük bir Türk ulusalcı kesim bölünme üzerinden, intikamcı söylem üzerinden kendini ifade etse de bu ifadeler toplantıda genel kabul görmediği gibi temel eleştiri sebebi oldu. Demokratik çözüm isteyen kesimin kaygısı ise ötekileşen kimlikleri ile ilgili düzenlemenin hükümetin kaygı ve korkularından kaynaklı eksik olarak yer alması yada göz ardı edilebileceğiydi. En önemlisi de geçmiş süreçlerdeki gibi bir anda tekrar başa dönülüp eskide ısrarın dayatılması ile karşı karşıya kalınabileceği endişesiydi. Hükümetin geçmiş pratikleri süreç ile ilgili 'acaba' sorularının temel kaynağı durumundaydı."

TALEPLER

Teker, toplantıda görüştükleri kişilerin ortak taleplerini ise şöyle özetledi: "Sivil anayasa, kimlik ve kültürlerin güvenceye alınması, ana dilin kamusal alanda kullanılması, genel affın mutlaka olması, din ve vicdan özgürlüğünün güçlendirilmesi, düşünce özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması, köy koruculuğunun kaldırılması, köye dönüşlerin sağlanması gibi talepler vardı. Ayrıca çekilme koşullarının yaratılması da önemseniyor; çünkü bu sağlanmazsa az önce de dediğim gibi 'sürecin başa dönmesi' kaygıları başlayabilir. Zaten kimse 'önce PKK çekilsin' gibi bir beklentide değil; devletin adımlarının bunu kolaylaştıracağını söylüyorlar. Roboski raporunun tekrar hazırlanması ve katledilen Kürt büyüklerinin itibarının iade edilmesiyle birlikte zindandaki siyasi tutsaklar ile gerillalara iadeyi itibarın yanı sıra tazminat ödenmesi, tekke ve zaviyelerin açılması ve seçim barajının düşürülmesi gibi, çok çeşitli talepler dinledik."

Teker, bazı emekli askerlerin de toplantıya katılarak ırkçı söylemlerde bulunduğunu ancak bu kişilerin halk ve kurumlar tarafından dikkate alınmadığını kaydetti.

Malatya'daki toplantıda "Sorun Kürtlerle Türklerin değil; Kürtlerle devletin sorunu" ifadelerini sıkça duyduklarını anlatan Teker, bunun devletin politikalarına olan tepkiyi açıkladığını söyledi. Bazı köy korucuları ile de görüştüklerini belirten Teker, "Onlar da 'sorun bitince ne yapacağız' kaygısında olsalar bile; süreci desteklediklerini söylüyorlar" dedi. Teker, "Alevi kesimlerinin de kaygılı olmadıklarına ancak kafalarında soruların olduğuna" vurgu yaptı.

'ERDOĞAN'IN DİLİ VE CHP İLE MHP'NİN TAVRI ELEŞTİRİLİYOR'

Toplantılarında, Türkiye Başbakanı Erdoğan'ın dili ve CHP ile MHP'nin yaklaşımlarının da eleştirildiği bilgisini veren Teker, "Erdoğan'ın kapsayıcı bir dil kullanmasının önemli olacağı düşünülüyor. Ayrıca zaman zaman çalışma grubumuzdaki bazı arkadaşların 'terörizm' kavramını kullanmaları da tepki ile karşılandı" dedi.

'ÖCALAN BÜYÜK KESİM TARAFINDAN CİDDİYETLE TAKİP EDİLİYOR'

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın yaklaşımları ve çağrısının yaratmış olduğu etkiyi de gözlemlediklerini dile getiren Teker, şöyle konuştu: "Sayın Öcalan'ın yaklaşımları ve çağrısı çok ciddi etki yaratmış. Süreci umutlu kılan temel etkenlerden biri de ayrıca bu çağrıdaki kapsayıcı dil ve samimiyet. Güven vermiş birçok kesime. Şu izlemimi de paylaşmak istiyorum ki; Sayın Öcalan'ı büyük bir kesim ciddiyet ile takip ediyor."

Bölgedeki İslamcı Kürt kesimin de Kürt kimliğine gösterdiği hassasiyeti ve bu konudaki meşru talepleri dillendirmesini önemseyen Teker, "Böyle bir çaba içindelerdi ve sevindirici oldu. Çok farklı yapıları temsilen bir arada olan grupların çalışmalarda aynı taleplerde ortaklaşmalarını önemli bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Ayrıca legal siyasette BDP'nin 2 dönemdir yaptığı temsilinde de birçok ön yargının kırılmasında etkili olduğunu anladık" diye kaydetti.