Temelli: Ekonomide çözüm kör inadın kırılmasından geçiyor

Temelli, döviz kurlarındaki önlemeyen yükselişin temel nedeninin OHAL’den referanduma AKP/ Saray’ın izlediği politikalar olduğunun altını çizdi.

Türkiye ekonomisindeki alarm veren gidişatı ANF’ye değerlendiren HDP’nin Ekonomiden Sorumlu Eş Başkan Yardımcısı iktisatçı Yar. Doç. Sezai Temelli, döviz kurlarındaki önlemeyen yükselişin temel nedeninin OHAL’den referanduma AKP/ Saray’ın izlediği politikalar olduğunun altını çizdi.

Bu gidişat devam ederse halkın başına daha büyük felaketler geleceği uyarısında bulunan Temelli, “Öncelikle bu gidişatın ve kör inadın kırılması gerekiyor; bunun da yolu referandumda ‘Hayır’ demekten geçiyor” dedi.

Türkiye’de döviz kurlarındaki yükselişin küresel piyasalardaki dalgalanmalardan farklı olduğuna işaret eden Sezai Temelli, Türkiye’de doların önlenemeyen yükselişinin temel nedeninin, OHAL’den referanduma AKP/ Saray’ın izlediği politikalar olduğunu vurguladı. Türkiye’de ekonominin ciddi bir kriz içinde olduğuna dikkat çeken Temelli, bu krizin toplum tarafından tam olarak algılanmaması için hükümetin tedbirler almak yerine, spekülatif açıklama ve uygulamalarla günü kurtarmaya ve referandumda istedikleri sonucu çıkartmaya çalıştıklarını belirtti. Bu kötü gidişatta ekonomi bürokrasisinin de büyük bir payı olduğuna işaret eden Temelli, Merkez Bankası olsun hazine olsun, ekonomi bürokrasisi Erdoğan ve AKP’nin direktifleri doğrultusunda hareket ettiği için bir tedbir alınamadığını kaydetti. Referandum sürecinde ve sonrasında Türkiye’nin ekonomik olarak ciddi bir sürece gireceği uyarısında bulunan Temelli, “İşsizlik rakamları giderek yükseliyor, bu da durgunluğun en önemli göstergelerinden biri” dedi.

KRİZ MEVSİMİ KAPIDA

Türkiye’nin 2001 krizinden de vahim bir durumla karşı karşıya kalabileceğine işaret eden Temelli, şunları belirtti: “2001 krizi sonuçta iktisadi bir krizdi ancak bugün içinde bulunduğumuz kriz hem iktisadi hem siyasi hem de toplumsal, topyekun bir kriz durumu yaşıyoruz ve krize karşı tedbir geliştirecek kaynaklar hızla tüketilmekte ve çarçur edilmekte. Dolayısıyla 2001 krizinden çok daha sert, daha kalıcı bir kriz mevsimi yaşayacağız.”

2017’yi ekonomik açıdan kayıp bir yıl olarak nitelendiren Temelli, gereken tedbirler alınmadığı takdirde ülkenin 2018 yılını da kaybedeceğini söyledi. Tedbirlerin alınmasının yolunu politik alanın açacağını ifade eden Temelli, dayatılan tek adam rejimi ile ülkedeki siyasal sistemin daha da çıkmaza sürüklendiğini herkesin artık görmesi gerektiğinin altını çizdi.

‘GİDEREK İRADESİNİ YİTİREN BİR HÜKÜMET İZLİYORUZ’

Temelli, genel tabloda işsizliğin artması, enflasyonun yükselmesi, peşpeşe zamlar ve döviz kurunun yükselişi gibi unsurlara bakıldığında, giderek iradesini, müdahale gücünü yitiren bir hükümetle karşı karşıya kalındığını vurguladı. Hükümet yetkililerinin de bu durumun farkında olduğunu ifade eden Temelli, Ekonomiden Sorumlu Bakan Mehmet Şimşek’in tutarsız açıklamalarının bu farkındalığın göstergesi olduğuna dikkat çekti.

Temelli, “Ekonomiden bir numaralı sorumlu bakan Mehmet Şimşek’in Davos’ta söyledikleri ile Türkiye’de söyledikleri arasındaki farka bakmanız, aslında ne kadar ciddi bir krizin içinde olduğumuzu bize göstermeye yeterli. Şimşek Davos’ta Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu gerçekçi bir şekilde tarif edip destek isterken, Türkiye’ye döndüğünde iktisaden ülkenin çok iyi durumda olduğunu söyleyebiliyor. Burada toplumu yanıltma çabası var çünkü tek dertleri referandumdan ‘Evet’ çıkartmak” şeklinde konuştu.

Bunun boş bir çaba olduğunu; çiftçiden esnafa, işçiden köylüye, çalışan tüm yurttaşların ekonomik krizi bir şekilde hissettiğini dile getiren Temelli, ekonomik krizin günlük hayatı doğrudan etkilediğini, insanların satın alma gücünün düştüğünü hatırlattı.

‘BU KÖR İNAT KIRILMALI!’

Herkesin aklı selime gelerek bu gidişatın durdurulması gerektiğinin altını çizen Temelli, bunun da yolunun referandumdan ‘Hayır’ çıkması olduğunu vurguladı. Aksi halde bu gidişat devam ederse halkın başına daha büyük felaketler geleceği uyarısında bulunan Temelli, “2008’den beri toplumu düşmanlaştıran, kamplaştıran, ayrıştıran, dediğim dedik siyasetle geldiğimiz nokta budur. Bunun durdurulması lazım. Bu açıdan referandumda ‘Hayır’ çıkması herkesin yeniden düşünmesine vesile olacaktır. İlk etap budur. Parlamentonun vesayetten kurtulup kendi iradesiyle hareket edebileceği bir geçiş dönemi yaşanması için tüm toplumun barış, demokrasi zemininde ortaklaşması lazım. Bu yapılabilir mi? Evet, yapılabilir ama öncelikle bu gidişatın ve kör inadın kırılması gerekiyor; bunun da yolu referandumda ‘Hayır’ demekten geçiyor” dedi.