Temelli: Tecrit ve kayyuma karşı gelmeyen kaybeder

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, tecrit ve kayyum rejimine karşı gelmeden AKP-MHP'nin yenilemeyeceğini belirtti.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin Adana İl Örgütünün 3’üncü olağan kongresine katıldı. Temelli, rehin tutulan, önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın anne ve babası ile çok sayıda kişinin katıldığı kongrede güncel gelişmeleri değerlendirdi.

'ÇÖZÜME KARŞI KIYIM VE SAVAŞ BAŞLATTILAR'

Temelli'nin konuşmasının satır başları şöyle:
"Bugün 14 Aralık. Çok değil 4 yıl önce dönemin iktidarı - ki bu iktidar 17 yıldır değişmiyor 17 yıldır aynı istikrarı koruyor, nedir o istikrar; Kürt düşmanlığı. Asla bu istikrardan vazgeçmediler. Geldiklerinde de Kürt düşmanıydılar gittiklerinde de Kürt düşmanı olarak gidecekler. Tarih onları faşist bir iktidar olarak Kürt düşmanı bir iktidar olarak hatırlayacak. 10 kentte uygulanan ablukalar sonucu yüzlerce insan, masum insan katledildi. 40 yıl geçse de bu hafızalarımızda canlılığını koruyacak. Nedeni neydi? Bu ceberut iktidar barıştan, hukuktan, çözümden kaçmak için savaş ve kıyım politikalarıyla saldırıyordu. Dün olduğu gibi bugün de aynı politikalarda ısrar ediyor.
Mehmet Tunç’u, Asya Yüksel’i unutmadık; Sur’u Şırnak’ı yıkanları da unutmadık.
Çözüm masasını devirenler Ortadoğu’ya, Türkiye’ye acıdan başka bir şey getirmedi.
O masa kurulacak. O masanın muhatabı Sayın Öcalan ile birlikte demokratik çözüm bu coğrafyada Türkiye halklarıyla, Kürt halkıyla, emekçilerle, kadınlarla bütün halklarımızla birlikte bu ceberut iktidara karşı mutlaka var edilecektir.
Türkiye’de insan hakları tablosu vahimdir, bu utancın müsebbibi bu iktidardır.

İMRALI TECRİDİ

Bugün her şeyden önce bu ülkede bir mutlak tecrit vardır. Tecridin olduğu yerde hukuk devletinden, anayasal devletten bahsedemezsiniz. Tecridin olduğu yerde hukuk askıya alınmıştır. Tecrit hukukuyla ayakta durmaya çabalamalarının nedeni demokratik çözüm süreçlerini tıkamaktır, barışın önünü tıkamaktır. Tecrit hukuku sadece İmralı’da değildir bugün artık. Tam 21 yıldır süren bu tecride karşı hep şunu dile getirdik: Tecride karşı çıkmak hukuk devletine sahip çıkmaktır. Buna karşı çıkmazsanız bu tecrit gelir sizi de sarıp sarmalar. Öyle de oldu. Bugün hukuksuzluk her yerde, adaletsizlik her yerde, koca ülke açık cezaevine çevrilmiş durumda. Bütün adaletsizliklerin birbiriyle yarıştığı bir ülkeye dönmüşsek bunun sebebi tecrit hukukudur. İnsan hakları karnesine baktığımızda neden bu kadar ihlal var diyorsanız dönüp o tecrit hukukuna bakmak zorundasınız. Bugün Türkiye açık cezaevidir ama cezaevlerinde de 280 bin tutsak vardır. Bugün cezaevleri kötü koşulların ötesinde adeta birer işkence yuvasına dönüşmüştür. Osmaniye Cezaevinde açlık grevi yapan insanlar bunu bedenleriyle bir kez daha haykırmaktır. Cezaevinde yaşanan hak ihlalleri son bulsun, işkence son bulsun diye. İktidar cezaevleri üzerinden bütün topluma şu mesajları veriyor; ben otoriter rejimi inşa etmek için bütün hakları gasp etmeye devam edeceğim. Biz de buradan diyoruz ki biz buna izin vermeyeceğiz.

'JİTEM' KARARI

Bakın bugün cezaevlerinde resmi rakamlara göre 139 gazeteci vardır. Bir de resmi olmayan rakamlar var. Çünkü bazı gazetecileri gazeteci olarak kabul etmiyor Saray. Onun gazeteci olarak tanımladıkları TV'lerde her akşam Saray güzellemesi yapanlar, bordrolu gazeteciler. Ama özgür basın adına çalışan hiçbir gazeteciyi gazeteci olarak kabul etmiyor. Basın örgütlüğü bu ülkede kabul etmiyor. Yargı bağımsızlığı yok,  talimatlı bir yargı var. Çok uzağa gitmeyin, daha dün bir karar verildi Ankara’da. 17 bin faili meçhulun yaşandığı bu ülkede 17 sanık hakkında 17 ayrı berat verildi. Türk yargı sistemine bir utanç kararı daha eklendi.

'KAYYUMA KARŞI ÇIKMIYORSANIZ...'

Bugün yaşadığımız rejimin adı kayyum rejimidir. Bugüne kadar 33 belediyemiz YSK ve iktidar marifetiyle kayyum atanarak gasp edilmiştir. Gasp edilen sadece belediye binaları değildir, o binalarda kayyumlar çürüsün, çürüyorlar da zaten. Gasp edilen esas esas şey halkın özellikle Kürt halkının seçme ve seçilme hakkıdır, iradesidir. Türkiye’de eğer bir demokrasi zemini var edeceksek, o zemini var etmenin birinci yolu seçme ve seçilme hakkına sahip çıkmak, Kürt halkının iradesine, tüm Türkiye halklarının iradesine sahip çıkmaktır. Bu konuda duyarlı değilseniz bütün dostlarımıza, tüm Türkiye halklarına, hatta HDP’ye ters bakanlara da sesleniyorum, bu rejim sizin de kapınızı çalar. Eğer bugün kayyumlara karşı çıkmıyorsanız bu halkın mücadelesinin yanında yer almıyorsanız bilin ki bu rejime tutsak oldunuz.

İŞGALCİ SALDIRILAR

Bu iktidar şiddetini sadece Türkiye sınırları içinde yaygınlaştırmıyor, bir savaş politikası olarak Türkiye sınırları dışına da taşırıyor. Bugün Suriye dediğimizde akla gelen tek iyi şey tek olumlu şey aslında Rojava’dır. Suriye iç savaşı boyunca huzur içinde yaşanacak bir siyasal iklim yaratıldığı, halkların Türkmeniyle, Arabıyla, Ermenisiyle, Kürdüyle, Süryanisiyle, Orta Doğu’da yarattıkları bir vahadan bahsediyorum. SDG ve bütün bu halkların bir arada oluşturdukları şey hem Suriye meselesi için önemli çözüm adresi hem de Orta Doğu açısından önemli bir modeldir. Türkiye ne yapmıştır, buraya saldırmıştır. Çünkü bu iktidar nerede demokrasini filizlendiğini, nerede eşit özgür bir yaşamın filizlendiğini görse oraya saldırıyor.
Bu iktidara bakarsanız IŞİD artıkları dışında herkes terörist .

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

Bütçe hakkına sahip çıkmalıyız. Bütçe bizimdir, bizim kaynaklarımızla var ediliyor. O yüzden yapılacak kamu harcamaları ve yatırımlar halka dair olmalıdır. Halkın eğitim, sağlık, barınma hakkını var etmelidir, emekçinin hakkını korumalıdır, toplumsal cinsiyete dayalı bir bütçe olmalıdır. Kadın-erkek eşitliği temelinde kaynakların dağılımını sağlamalıdır. Bu bütçe böyle mi? Hayır, tam tersine bütçe kaynaklarının bir kısmı silah tüccarlarına bir kısmı müteahhitlere dağıtılıyor, halkı daha da yoksullaştırıyor.
Tek dertleri hazine arazileri ve düşük kredilerle müteahhitleri beslemek.
Şimdi de karşımıza Kanal İstanbul Projesi ile geliyorlar. Kanal İstanbul iklim krizini büyütür, bu ülkenin gelecek 40 yılını mali olarak, finansal olarak ipotek altına alır. Yani bu ülkenin daha doğmamış çocuklarını borçlandırır. Borçsuz olan kimse var mı? Herkesi borçlandırıyor. Gelin, bir erken seçim provası yapalım; Kanal İstanbul Projesini referanduma götürelim."