Tokat ve Mersin'deki cezaevlerinde neler yaşanıyor?
AKP-MHP rejimi, cezaevine koymasına rağmen teslim alamadığı tutsaklara dönük baskı ve işkencelerini artırıyor.
AKP-MHP rejimi, cezaevine koymasına rağmen teslim alamadığı tutsaklara dönük baskı ve işkencelerini artırıyor.
Gardiyanların tutsakları "Burayı Efrîn’e çevireceğiz. Sizi de yakacağız. Hepiniz teröristsiniz" diye tehdit ettiği de öğrenildi.
TOKAT
Tokat T Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutsaklar, İnsan Hakları Derneği (İHD) Van Şubesi'ne cezaevlerinde artan hak ihlallerine ilişkin mektup gönderdi. Mert Sönmez imzasıyla gönderilen mektupta, hak ihlalleri şöyle sıralandı:
"* Dışarıdan ailelerimizin getirdiği veya postayla gelen kitap ve dergiler bizlere verilmemektedir. Biz cezaevinde bulunan insanların hiçbir maddi geliri bulunmamaktadır. Temel yaşamsal ihtiyaçlarımızı ailelerimizin kısıtlı imkanlarıyla sağlamaya çalışıyoruz. Durum bu kadar yalınken paramızla kitap almamız imkansız olmaktadır. Bu gerçeklik bilinmesine rağmen dışarıdan gelen kitapların verilmemesi ve paramızla almamız şartını öne sürmeleri bir insan hakkı ihlali olarak okuma hakkımız ihlal edilmektedir. Bir yıldır dış kantin üzerinden istediğimiz dergilerin tek bir tanesi dahi getirilmedi.
* Başka cezaevlerinde arkadaşlarımız beraberinde getirdikleri bireysel defter, kitap, çalışma dosyası, ajanda verilmemektedir. Bu durum uzun yılların emeği sonucu olan yazımsal çalışmalarımızın engellenmesi ve yazılmış olanların da heba olmasına neden olmaktadır. İdarenin bu yaklaşımı bir anlamda içerdeki insanı okumaktan ve yazmaktan alıkoymaktır. İçerideki insanın, yazımsal çalışma hakkının engellenmesi olmaktadır.
* Başka cezaevlerinden gelen arkadaşlarımızın yanlarında getirdikleri Kürtçe-Türkçe sözlükleri tercüme etmeden vermeyeceklerini, tercüme parasını da bizlerin vermesi istenmektedir. Kürtçe- Türkçe olan sözlük nasıl tercüme edilecek? Sözlüğün kendisi zaten yazıyor, aynı zamanda Türkçe olan kelimenin karşısında da Kürtçe yazmaktadır. İdarenin bu tutumu bizleri mağdur etme maksadı taşıdığı gibi, Kürtçe-Türkçe olan bir sözlüğü tercüme etmeden veremeyeceklerini söylemelerini anadilimiz Kürtçeye karşı alerji ve nefretini ortaya koyduğu gibi dilimizle, bizimle alay etmekten başka bir anlam ifade etmemektedir.
* Yönetmelikle her tutsağa haftada 10 saat odasının dışında sosyal, kültürel etkinlik hakkı tanınmakta; ancak haftada iki saatle sınırlandırılan bu hak da keyfi uygulamalarla odaları, tutsakları birbirinden tecrit etme temelinde uygulanmaktadır.
* Tahliyelerine az bir süre kalan arkadaşlarımızın alakaları olmadığı nedenlerden disiplin cezaları verilerek bilinçli bir şekilde tahliyeleri geciktirilmektedir.
* Hastane sevklerinde muayene esnasında kelepçeler açılmamakta, kelepçeli muayeneyi kabul etmediğimizden dolayı, muayene olmadan geri dönmek zorunda kalıyoruz. Bu zamanda sağlık sorunlarımızın büyümesine ve artmasına neden olmaktadır. Yine 18-19 kişinin kaldığı her odaya haftada 3 kişiyi revire çıkarma sınırı getirilmektedir. Her odadan haftada yalnız üş kişi çıkınca dördüncü bir arkadaş gitmemekte, doktorun zaman belirleyip söylediği kontrollere gidilmemekte. Acil hasta olma durumları gözetilmemektedir.
* Cezaevi girişinde asker ve cezaevi personeli tarafından çıplak arama gibi onur kırıcı dayatmalarda bulunulmakta. Buna yapılan itirazlar disiplin cezası gerekçesi olmaktadır.
* Uzun zamandır aynı odada kalıp da odasını değiştirmek isteyen arkadaşlarımızın odaları değiştirilmemekte, oda değiştirme isteği; oda değiştirmek için gerekli gerekçe oluşturulmadığı belirtilerek kabul edilmemektedir. Bu uygulama kişiyi kalmak istemediği odada adeta zorla tutmak anlamına gelmektedir. Bu da insan haklarına aykırı bir ceza olmaktadır. Hukukun verdiği hapishane cezası idare tarafından bir üst boyuta taşırılıp oda cezasına dönüştürülmektedir. Örneğin 7 aydır oda değişimi için dilekçe yazan arkadaşlarımızın talepleri hala karşılanmamıştır.
* Gelen giysilerden bir çoğu 'renkleri uygun değil' denilerek toplandı ve içeri alınmamaktadır. Fiiliyatta tek tip giysiye mecbur etmeye doğru keyfi uygulamalar bulunmaktadır. Tokat gibi kışı çetin bir yerde, hiçbir makul gerekçesi bulunmadığı halde eldivenler verilmemekte, eldivenler yasaklanmaktadır. Kapüşonlu elbiseler ise toplanmaktadır.
* Her tutsağın diğer cezaevlerine sevk isteme hakkın bulunmaktadır. Buna karşı fiilen bu hak tamamen askıya alınmış, yıllardır sevk isteyen arkadaşların sevk talebine yanıt verilmemektedir.
* Ailelerle yapılan telefon görüşmelerinde ‘Devleti, hükümeti eleştiren’ konuşma ve diyaloglardan dolayı disiplin cezaları verilmektedir. Telefon görüşmelerinde iktidara yapılan kimi eleştiriler propaganda olarak değerlendirilmekte ve bu durum ceza konusu yapılmaktadır.
* Sürgüne gönderilen ya da sevk edilen arkadaşların eşyaları, onlarla götürülmemektedir. Daha sonra kargo ile gönderilen eşyalar için çok yüksek kargo ücreti talep edilmektedir. (En son hücrede kalan 2 arkadaşımız, buradan Kayseri’ye sürgün edildi. Gittikten sonra gönderilen eşyaları için 700 TL kargo ücreti istendi.)
* Yatak, yastık, çarşaf ve nevresim ihtiyaçları karşılanmamakta, verilen malzemeler ise kullanılmış ve sağlıksız olmaktadır.
* Sözde tüm ihtiyaçları devlet tarafından karşılanan tutuklular kantinlerin tercihsiz müşterisi olarak fahiş fiyatlarıyla sömürülmektedir. Çok yüksek kantin fiyatları, keyfi zamanlarda, keyfi fiyat belirlemelerle tutsaklara dayatılmaktadır.
* Odalarda 18 hatta 20 kişi kalıyoruz. Toplu fotoğraf çekmek istiyoruz ancak 'her fotoğraf karesine 3 kişiden fazla yer alamayacak' denilerek, fotoğraflarımız çekilmiyor.
* Ailelerimizin gönderdiği kimi koliler kayboluyor. Bazen bize haber verilmeden koliler geri gönderiliyor.
* Hasta olup diyetli olanlara hastalıklarına uygun diyet yemekleri verilmemekte, ileri düzeyde şeker ve kalp hastası olan arkadaşlarımız bulunmaktadır. Fakat diyet raporları olmasına rağmen göz önünde bulundurulmamaktadır. Örneğin, iğne ipliğin yasaklanması tek tipçi ve akıllarını yitirmiş zihniyetlerin ürünüdür."
MERSİN
Tarsus T Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nde önceki gün tahliye olan Şehriban Erdem de cezaevinde maruz kaldıkları hak ihlallerini anlattı. Cezaevinde sistemli hale gelen baskı ve şiddetin Efrîn saldırısıyla birlikte yoğunlaşarak devam ettiğini dile getiren Erdem, 22 Ocak Pazartesi günü sabah sayım yapmak için koğuşlara gelen gardiyanların Efrîn'e yönelik işgal operasyonunu dillendirerek kendilerine tehdit ve hakaretler savurduğunu söyledi. “A., D. ve S. adlı gardiyanların sözlü hakaretlerine maruz kaldığını ifade eden Erdem, “Özellikle; S., girdiği C5 koğuşunda ‘Keşke ben de Efrin operasyonunda olsaydım. Ben orada değilim; ama burayı Efrîn’e çevireceğiz. Sizi de yakacağız. Hepiniz teröristsiniz’ dedi. Arkadaşlar da bu söylem üzerine, ‘Neden böyle diyorsunuz?’ diye sorunca, saldırarak fiziki şiddete başvurdu. Daha sonra, gardiyanlar; 4 arkadaşı yerlerde sürükleyerek, darp ederek götürüp hücreye attı” ifadelerini kullandı. Darp edilerek hücreye konulan arkadaşlarının girişimler sonucu akşamüzeri koğuşa getirildiğini belirten Erdem, “Gardiyanlar arkadaşlarımızı hücreye götürdüklerinde de hakaret ederek darp etmişler. Arkadaşlarımız fiziki şiddete maruz kaldıkları için darp raporu aldı” dedi.
Gardiyanların kendilerini, “Tek tip için de hazırlık yapıyoruz. Size yeni cici biciler getiriyoruz” gibi sözlerle tehdit ettiğini söyleyen Erdem, ancak tutsakların elbiseleri giymeme konusunda kararlı olduklarını belirtti ve şöyle dedi: Tarsus’taki kadın arkadaşlar ‘Biz ölsek de tek tip elbiseleri giydiremeyeceksiniz’ diyerek tutum sergiliyorlar. Tek tip ve çıplak aramaya karşı yürüttüğümüz eylemselliklerden kaynaklı herkese soruşturma açtılar. Şu anda birçok arkadaşın 1 yılı aşkın görüş cezaları var."