Toplu mezardaki gerillaların ailelerinin hukuk mücadelesi sürüyor
Çatak’ta 1998 yılında çıkan bir çatışmada infaz edilen 22 ARGK gerillasının cenazeleri uzun yıllardır süren hukuk mücadelesine rağmen ailelerine teslim edilmedi.
Çatak’ta 1998 yılında çıkan bir çatışmada infaz edilen 22 ARGK gerillasının cenazeleri uzun yıllardır süren hukuk mücadelesine rağmen ailelerine teslim edilmedi.
12 Ekim 1998 tarihinde Van’ın Çatak ilçesine Kayaboğaz köyü Görentaş yaylasında Türk ordusu ile ARGK gerillaları arasında çıkan çatışma 22 gerilla yaşamını yitirdi. ARGK gerillaları cenazeleri olay yerinde açıkta bırakılırken, ailelerin cenazelere ulaşması engellendi. Aynı çatışmada yaşamını yitiren 4 korucunun cenazesi ise ailelerine teslim edildi. Çatışmanın olduğu ve kaç kişinin yaşamını yitirdiği Kayabaoğazı Jandarama Karakol Komutanlığının tarihçe defterine kaydedilirken, dönemin Van Devlet Güvenlik mahkemesinde 1998/36 dosya numarasıyla daimi arama kararına kaydedildi.
Çatışmanın ardından Mustafa Malğaz, Beşir Apakhan, Melek Avcı, Tekin Gültekin, Muzaffer Parlak, Zeynal Arduk ve Mehmet Durak adına 13 Ekim 1998 yılında çatışmada hayatını kaybeden yakınlarının sağ yakalanıp yakalanmadıkları, işkence edilip edilmedikleri ayrıca cenazelerin yakılıp yakılmadığı hususlarının araştırılması iddiaların doğruluğunun araştırılarak doğru ise failler hakkında işkence suçundan dolayı dava açılması ve cezalandırılmaları için Çatak Cumhuriyet Savcılığında suç duyurusunda bulunuldu. Ancak o dönem savcılık kovuşturmaya yer olmadığına karar vererek dosyayı açılmadan kapattı. Ancak aile başvurusunda ısrar ederek Van Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine itirazda bulundu. Van 1. Sulh Ceza Mahkemesi de başvuruyu reddetti.
KİMLİKLER TESPİT EDİLDİ, ANCAK CENAZELER AİLELERİNE VERİLMİYOR
Konuya ilişkin bilgi veren Avukat Turan Ece, Jandarma’nın tuttuğu rapora göre operasyon bölgesi yakınında bulunan 6 gerillanın daha askerler tarafından öldürüldüğünü belirterek, “Söz konusu 12 Ekim 1998 tarihinde hayatını kaybeden gerillaların kimlik tespiti yapılması ve ailelerine teslim edilmesi yönünde Anayasa Mahkemesine başvuru için yürüttüğümüz araştırmalar sırasında aynı dosya içerisinde söz konusu operasyondan 2 gün sonra tekrar o bölgeye yakın operasyon yapıldığına dair jandarma tutanağı ve Cumhuriyet Savcılığının tutanaklarına rastlanmıştır. Söz konusu tutanakta 14 Ekim 1988 tarihinde Abalı Köyünün güneydoğusundaki Hidrovan deresinde 3’ü kadın olmak üzere toplamda 6 gerillanın öldürüldüğü ve yapılan otopsi sonrasında 3 kişinin kimliğinin tespit edildiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Kimliği tespit edilen şahıslardan biri Çatak ilçesi Övecik köyü nüfusuna kayıtlı 1970 doğumlu Ayşe- Cafer kızı Keser Mamuk olduğu, diğerinin ise Van Çatak İlçesine kayıtlı 1978 doğumlu Dilber kızı Vesile Siyahtaş olduğu sonuncusunun ise Cevahir ve Sıdıka oğlu Gevaş 1979 doğumlu Bahçesaray ilçesi Altındere köyü nüfusuna kayıtlı Sadullah Eren olduğu tespit edilmiştir. Yapılan araştırmalarımız neticesinde kimliği tespit edilen Sadullah Eren’in gerilla değil korucu olduğu bilgisine ulaştık” dedi.
Dönemin cumhuriyet savcılığı nezaretinde gerçekleştirilen otopsi sonrası kimlik belirleme işlemi tamamlanarak 3 kişinin kimliği tespit edildiği halde hayatını kaybedenlerin yakınlarına cenazelerinin teslim edilmediğini kaydeden Ece, “Bölgemizde yıllardır yaşanan savaş beraberinde bir sürü yıkım getirdi. Kayıplar, faili meçhul ve toplu mezarlar tahribatın en somut gerçekliğidir. Yapılan tüm bu çağrılar, kampanyalar ve hukuk mücadelelerine rağmen, kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması konusunda devletin bir çalışması olmadı. Kayıpların ve faili meçhul cinayetlerin failleri hakkında yapılan suç duyuruları yanıtsız kalırken, toplu mezarların açılması için yapılan başvurular ya yanıtsız kaldı veya mezarlar usulüne uygun açılmadı. Zorla kaybettirmeler ve toplu mezarlar, uluslararası hukukun ve insani değerlerin ihlal edilmesi gerçeğinden yola çıkarak, bu suçların “insanlığa karşı işlenmiş suçlar” olduğunu söylemekte yarar var.” diye konuştu.
“CENAZELERİN İNFAZIN KANITLARINI SİLMEK İÇİN YAKILDI”
Mevcut haliyle 1998 yılından bu yana başvuruculara yönelik politik bir cezalandırmanın uygulandığını kaydeden Ece, “ Beklentimiz kimliği tespit edilerek belediye teslim edilen ve belediye tarafından defin işlemleri gerçekleştirilen gerilla cenazelerinin sahiplerine verilmesi ve kimliği tespit edilenler ile birlikte defnedilen diğer gerillaların mezarlarının ve kimliklerinin tespit edilerek ailelerine verilmesidir. Türkiye’de Kürtler kendi cenazelerine dair sahip olamamışlardır. En temel insani eylem olan ‘yas tutmak’ Kürtlerden esirgenmiştir. Kürtlerin yaşam hakkı sistematik olarak ihlal edilirken, birçok kişiye yakınlarının cenazeleri verilmemiştir. Çoğu yargısız infazla öldürülen kişilerin cenazeleri, yargısız infazın olası kanıtlarını silmek uğruna parçalanmış, yakılmış ve sahiplerine teslim edilmemiştir. Temennimiz uzun yıllar en temel insani hak olan ‘yas tutmak’ hakları ihlal edilen müvekkillerimin bu mağduriyetlerinin giderilmesidir. Ancak cenazelerin kimlik tespiti ve sahiplerine iadesi, söz konusu kişilere karşı devlet makamlarınca işlenmiş olan hak ihlalleriyle ilgili etkin ve tarafsız bir soruşturma ve olası cezalandırmayı öngörmemektedir. Tüm kamuoyunun bu konuda duyarlı olması gerekiyor“ şeklinde konuştu.