'Toplumsal mücadele olmadan tecrit kalkmaz'

Zindan direnişine dikkat çeken İHD Şube Başkanı Gülseren Yoleri ve Marmara TUHAY-DER Eşbaşkanı Hüsnü Taş, tecridin toplumsal mücadele ve direnişin sahiplenilmesiyle kalkacağını belirtti.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a dönük tecridin kırılması ve özgürlüğü için Türkiye ve Kuzey Kürdistan'daki siyasi tutsakların açlık grevi direnişi 60. gününde.
Binlerce PKK ve PAJK'lı tutsak, 27 Kasım 2020'de direnişe geçti; 5’er günlük süresiz-dönüşümlü açlık grevini sürdürüyor.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri ve Marmara TUHAY-DER Eşbaşkanı Hüsnü Taş, zindan direnişini ANF'ye değerlendirdi...

Yoleri, direnişin ancak toplumsal mücadelenin de büyütülmesiyle sonuç vereceğini belirtirken, Taş da aileler ve topluma direnişi sahiplenme çağrısı yaptı, "Tutsaklar kararlı" mesajını verdi, şunları ekledi: "Bu bir uyarı eylemidir. Bir an önce talepler kabul edilmezse, eylem süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine de çevrilebilir."

YOLERİ: İMRALI'DA KİŞİYE ÖZEL SİSTEM VAR

Gülseren Yoleri, "Bilinmesi gereken iki temel şey var: İlki, tecrit bir işkencedir; mahpusun kişiliğini parçalamayı, sosyalliğini ortadan kaldırmayı, dayanışmayı yok etmeyi hedefleyen bir işkence. İkincisi, en ağırı İmralı'da olmak üzere bütün hapishanelerde sistematik olarak uygulanmaktadır" dedi.

"Mahpusların 60 günlere varan açlık grevlerine dair yazdıkları mektuplarda, İmralı hapishanesindeki ağır tecridin pandemi sürecinde tüm hapishanelere yaygınlaştığı tespiti var" diyen Yoleri, "Yine, açlık grevinin İmralı tecridinin yanında tüm hapishanelerdeki tecrit ve hak ihlallerine karşı yapıldığının altını çiziyorlar. Tecrit uygulamasında siyasi saik göz ardı edilemez" diye ekledi.

İmralı'da siyasi saiklerle hazırlanan ve uygulanan kişiye özel bir infaz sistemi olduğuna dikkat çeken Yoleri, şöyle devam etti:

"Ve İmralı tecridi iktidarın barışa mesafesi ile yakından ilişkili görülüyor. Tüm mahpusları ayrımsız tehdit eden uygulamalar da söz konusu ancak ceza infazında eşitlik ilkesini ihlal eden pek çok düzenleme ve uygulama olduğu biliniyor. Dönüşümlü devam eden açlık grevinin tüm bu sorunlara karşı bir uyarı, dikkat çekme işlevi gördüğü aşikar. Ve umuyoruz ki bu ölçünün dışına çıkmaz."

'TOPLUMSAL MÜCADELE BELİRLEYİCİ OLUR'

Yoleri, "Açlık grevlerinin ağır sonuçlarını yakından takip eden herkes gibi biz de endişeliyiz" diyerek, şunları belirtti: "Çünkü iktidarın mahpusun sağlığı ya da yaşamını koruma kaygısı taşımadığını biliyoruz. Bu anlamda sırf açlık grevi yapıyor diye taleplerine olumlu yaklaşma ihtimali neredeyse yok. Pandemi süreci toplumsal tepkinin ortaya çıkmasını da güçleştiriyor öte yandan. Peki ne olacak? Büyük zararların oluşmaması için açlık grevi sürecinin doğru yönetilmesi bir zorunluluk. Devlet tabii ki mahpusların sağlığı ve yaşamından sorumlu. Tabii ki bu sorumluluklarını hatırlatmak önemli. Ancak öte yandan asıl sorunlara değil de açlık grevlerine odaklanmak açlık grevlerini yüceltmek olur. Açlık grevinin tecridi ortadan kaldırmak anlamında sonuç alıcı bir eylem olarak görülmemesi gerekiyor. Çünkü tecrit sistematik ve yaygınlığının yanında siyasi saiklerle uygulanıyor ve bu siyasi saik ancak toplumsal mücadelenin gücüyle değişebilir. Demokrasi güçlerini, toplumu bekleyen görev, tecrit ve hak ihlallerine karşı uzun vadeli, planlı, programlı bir mücadele ki bu mücadele de tek başına değil, ancak demokratik bir anayasa ve barış çalışmalarıyla anlam kazanabilir."

TAŞ: HÜKÜMET SAVAŞTA ISRAR EDİYOR

Marmara TUHAY-DER Eşbaşkanı Hüsnü Taş, direnişin 108. cezaevine yayıldığını vurgulayarak, "Taleplerin karşılanması noktasında hükümetin tek bir adım atmadığını görüyoruz. Tecrit devam ediyor. Avukatların İmralı başvuruları kabul edilmiyor. Hükümet tecritte ısrar ediyor. Bu savaşta ısrara devam etmektir" dedi.

"Tecrit artık bir işkence sistemidir" vurgusunda bulunan Taş, şunları kaydetti:

"Sayın Öcalan’ın üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit bütün Türkiye'de devam ediyor, hak ihlalleri devam ediyor. Tecitte ısrar anlaşılır bir durum değildir. Sayın Öcalan’ın Türkiye'ye getirilişinin yıl dönümü yaklaşıyor ve aynı komplo devam ediyor.

Kadıköy'de bir açıklama oldu, siyasi parti ve dernekler ortaklaşa yaptı. Saldırdılar. Sadece demokratik haklarımızı engellemek değil, tecridin adını bile duymak istemiyorlar. Çok hırçınlaşmış ve antidemokratik tutumlarını devam ettiriyorlar."

'HASTA TUTSAKLARIN DURUMU ÇOK CİDDİ'

Direnişteki tutsaklara dönük saldırılara değinen Taş, Silivri ve Kandıra'da maskesiz, eldivensiz ve tahrik edici şekilde baskınlar yapıldığını, tutsakların eşyalarına el konulduğunu söyledi.

Hasta tutsaklara yönelik ihlallerin de arttığını anlatan Taş, "Hasta tutsaklar hastaneye götürülmüyor, götürülse bile ağrı kesici verilip gönderiliyorlar" diye ekledi.

Tutsaklara radyo ve televizyon da verilmediğini söyleyen Taş, "Tekirdağ 2 Nolu Cezaevi'nde Cumhuriyet gazetesi bile verilmiyor. Hasta tutsakların durumu çok ciddi. Yakın dönemde Hadi Yalçın Edirne Cezaevinden tahliye edildikten 3 gün sonra yaşamını yitirdi. Ölene kadar cezaevinde bırakılıyorlar. Metris Cezaevinde ağır hasta, engelli tutsaklar Ergin Aktaş, Abdullah Turan, Serdar Yıldırım aynı koğuşta kalıyordu. Serdar tahliye oldu, onun yerine yeni bir hasta tutsak getirildi. En yakın zamanda gidip durumunu öğreneceğiz" diye konuştu.

'AİLELER VE KAMUOYU DAHA CİDDİ TEPKİ VERMELİ'

Taş, aileler ve kamuoyuna seslenerek, şunları ifade etti:

"Aileler son derece kaygılı. Ailelerden ciddi bir tepki gerekiyor. Yoksa açlık grevleri farklı bir yere evrilecek. Geçmiş dönemdeki açlık grevleri gibi ölümle sonuçlanmaması için cezaevlerindeki sese kulak verilmeli. Süresiz ve dönüşümsüz açlık grevlerine dönüşmemesi için siyasi partilerin, STK'lerin bir an önce eyleme ses vermesi gerekiyor.

Tutsakların talebi kabul edilmeli. Kabul edilmez ve bir ölüm olursa sorumlusu devlet ve hükümettir."

'TUTSAKLAR KARARLI, BU BİR UYARI EYLEMİ'

Marmara TUHAY-DER Eşbaşkanı Hüsnü Taş, tutsakların kararlı olduğunu söyleyerek, "Tutsaklar, aileleri ve avukatları aracılığıyla bize gönderdikleri mektuplarda, 'Tecrit ve ağır işkence kalkana kadar eylemlerimizi sonlandırmayacağız' diyor. Bu bir uyarı eylemidir. Bir an önce talepler kabul edilmezse, eylem süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine de çevrilebilir" diye konuştu.