Osmanlı’dan Ýttihat-terakki zihniyetini devralan TC’nin kurucuları ülkeyi bir ulus-devlet olarak dizayn etmeye karar verdiler. Bu ulus-devlet inşa sürecinde Kürtlere ve Kürdistan’a yönelik toplum mühendisliðinin altyapısını ise bölgeye ilişkin raporlar oluşturdu. Aralarında, Ýsmet Ýnönü, Celal Bayar, Fevzi Çakmak gibi dönemin üst düzey devlet yöneticilerinin de bulunduðu onlarca bürokrat tarafından yüzlerce rapor hazırlandı.
Birkaç istisna dışında bu raporların neredeyse tamamının ortak noktası, Kürt sorununun askeri tedbirler, katliam, zorunlu iskan ve Türkleştirme siyaseti ile çözülebileceðinin savunulmasıdır. Kürtlerin Türkiye’nin Batısına tehciri, Balkanlar ve Kafkaslardan gelen göçmenlerin ise Kürtlerin topraklarına yerleştirilmesinin savunulduðu bu raporlarda, çözüm olarak tüm farklı etnik kimliklerin Türkleştirilmesi yani asimilasyon öneriliyordu.
Diyarbakır Türk Ocakları Müfettişi sıfatıyla 4 rapor yazan Hasan Reşit Tankut da bu tür raporlara imza atan isimlerden biri. 1925’teki Şeyh Said Ýsyanı sonrasında, bizzat Mustafa Kemal tarafından Şark Ýlleri Asayiş Müşaviri ve Türk Ocakları Koordinatörü sıfatıyla bölgeye gönderilen Tankut, hazırladıðı gizli raporları Mustafa Kemal’e ve Cumhuriyet Halk Fırkası’na sunmuştu.
Sonraki yıllarda 4 dönem CHP milletvekilliði de yapan Tankut, araştırmacı-yazar Ayşe Hür’ün verdiði bilgilere göre, küçük bir yetimken Maraş Elbistan’da Alevi Kürt bir aile tarafından evlat edinildi. Güneş-Dil teorisinin mimarlarından biri olan Hasan Reşit Tankut, Kürt, Ermeni, Arap, Çerkez tüm halkları aşaðılayıp “hain” ve “düşman” olarak tanımlarken, Türklerden “dünyanın en iyi insanları” diye söz ediyor.
Tankut, 1 Şubat 1930 tarihli Dördüncü Umum Raporu’nda, Cumhuriyet öncesi Diyarbakır’ını şöyle betimliyor:
“Pazarında Türkçe, Arapça, Zazaca, Kürtçe, Ermenice, Süryanice, Arnavutça ve Boşnakça konuşmalar duyarsınız. Her cemaat dinine gece kadar karanlık, her fert lisanına taassup kadar inadçıdır. Müslümanlıkta ve Hristiyanlıktaki muhtelif mezheplerin birbirinden en çok ayrıldıðı yer burası olmalı ki Diyarbekirde Hanifi ve Şafiyi birbirinden Sünni ve Alevi kadar ayrı görürsünüz.”
Her etnik ve dinsel kimliðin barış içerisinde ve özgürce yaşayabildiði bu tablo Tankut’u rahatsız ediyor. Türkçeden başka dilin konuşulmasına tahammülü yok. Zavallı Tankut, tulum içerisindeki yayık ayranını satmak için Kürtçe “Hayde dew” diye seslenen Kürt kadınlara, üç yıl boyunca uðraşmasına raðmen “Haydi ayran” dedirtemediði için hayıflanıyor.
ERMENÝ VE SÜRYANÝLER HAÝN
Tankut raporunda farklı kimlik ve kültürleri sürekli aşaðılıyor. Gayrı Müslimlerin vatana hıyanet ettiklerini iddia eden Tankut, şu ifadeleri kullanıyor:
“Beşiri Ovasına hakim ( Deer Kiryakus)dan bakılınca ovanın üzerinde müteaddi köy harabeleri görülür; bu köylerin kadim senekesi Ermeni, Süryani ve Asuri idi. Bunlar vatana hiyanet ettikleri için Cihan muharebesi bidayetlerinde hiyanet yapamayacakları yerlere sürülmüş ve mütareke üzerine hudut haricinde kalmışlardır.”
EZÝDÝLER KIZLARINI ÇOCUKKEN SATAR
Tankut, Ezidilere de aðır ithamlarda bulunmayı ihmal etmiyor:
“Yezidiler Şeytana Taparlar, itikatlarına göre şeytan Allahın hem dostu hem de müşaviridir. (…)Sencar taraflarında ibadet ve ayinlerini serbest yaparlarmış: Gün batar batmaz müezinler yüksek bir yere çıkar: (Şuaybin Horozu öttü, Artık ne ayıp ne ar var) diye haykırırmış. (…) Kızlarını daha çocuk iken satarlar, bu karlı iş hala vardır; satılan çocuk efendisinin her işini dindarane bir sadakatle görür ve aynı zamanda güzel oldukları için ekseriya hanımlarına ya (Kuma) olurlar ve yahut yerlerine geçerlermiş. Midyat Yezidileri bu gün de çocuklarını satarlar(…)Ana babaya gelince: bedelini aldıkları çocuðun ismini bile hatırlamazlar. Bu hali içtimai hayattaki iptidailiklerini çok eyi izah eder.”
ZAZALAR HER ÝŞTE HÝLEYLE MARUFTUR
Tankut, “Ýranileşmiş Türkler” dediði Zaza Kürtleri de unutmamış:
“Erkek, kadın yalnız bünye kuvveti ve yalancılıkta zengindir, çok sefil hizmetlere koşulurlar: bir külhanın bütün gübresini dama çıkarıp seren, bir Merkep yükü beş saat sırtında gezdiren Zaza emeði mukabilinde yalnız On beş Kuruş alır ve zavallının bu vaziyetini idrak eden şehirliden ancak şu sözleri duyarsınız: ‘Zazalar olmasaydı merkeplerin hali nice olurdu’. Zazalar her sözde yemin, her işte hileyle marufturlar: eðer aldıðınız odunu tartarken Zazanın ayaðına dikkat etmezseniz Kantar behemahal bir misli fazla tartar ve bu sahtekarlıðı yapan Zazayı cürmü meşhut(suçüstü) halinde yakalarsanız kızaracaðını zannetmeyiniz, o dakika anda yalnız bir vardır; o da şudur: ‘niçin yakalanarak kardan kaybettim’”.
KÜRT, KURT KADAR ZALÝMDÝR
Tankut, elbette Kurmanc Kürtleri de unutmaz. Kürt kelimesinin Kurt’ta geldiðini iddia eden Tankut, bu sıfatın “Kurt kadar zalim” oldukları için Kürtlere verildiðini öne sürüyor ve hakaretlerine şöyle devam ediyor:
“Kürt derbederdir. Emsalsiz sabrü tehammülüne raðmen yurdunu bırakarak kendisine yeni bir bey yeni bir sahip aramaya gidenler kafileler teşkil eder. Bey ‘seni istemiyorum çekil git’ dediði zaman Kürtün teessürüne payan olmaz, fakat bu tessür yurdundan çocukların büyüdüðü topraklardan senelerce alnının terini saçtıðı tarladan uzaklaştıðı için deðildir, olsa olsa yeni bir yata girene kadar geçireceði buhranlı zamanları düşünmesindendir. Kürt uysaldır: koðulmadıðı yerden hiçbir rahatsızlık, fakır onu uzaklaştıramaz. Uzun müddet zararsız ve sadık kalan bir Kürdün doðru olduðuna inanmalıdır; bilhassa para ve intikamın davetine karşı zafı fazladır. Muhit müsaade ve fırsat tebessüm ederse Ahlaki itiyatların hiç biri harekete gelmesini menedemez.”
DÜNYANIN EN ÝYÝ ÝNSANLARI BÝZ TÜRKLER
“Dünyanın en eyi insanları olan biz Türkler Propogandayı hiçbir zaman anlamadık” diyen Tankut’a göre, Araplar sürekli Türkler aleyhinde propaganda yapmaktadır. “Ümmülkara adlı propaganda kitabında bütün Müslümanlara ezberlenmesi ve ezberletilmesi tavsiye olunan” şu örneði verir:
“Şu Beyit ne kadar müdhiş bir propoganda silahıdır, dikkat buyrulsun:
Üç şey cevrü fesat için yaratılmıştır: Bunlarda Çekirge, Kene, Türktür.”
Yalnız Araplar mı, Tankut’a göre, “Çerkeslerde dahi böyledir: onlar kaba, duyarsuz ve her hususta nefrete layık insana (Türkuj) derler.”
“Kürde gelince”, Tankut’a göre, Kürdün de diðerlerinden pek farkı yok: “O Rumi dediði Türkü, doðru söylemek lazım gelirse hiç de sevmiyor.”
ÇÝNLÝLER HEM VATANINI KURTARDI HEM DE 30 MÝLYON TÜRKÜ ASÝMÝLE ETTÝ
Tankut, yapılması gerekeni “Şu halde bize düşen vazife zannederim ki propogandaya karşı durmakla beraber, hiç tereddüt etmeden Propaganda hücumu yapmaktır” cümlesiyle özetliyor. Yani asimilasyon. Bu konuda en taktir ettiði millet ise Çinlilerdir: “Onlar tuttukları siyasetin doðruluðu ve devamı dolayısıle hem vatanlarını kurtardılar, hem de en azından otuz Milyon Türkü bütün manasıyla Çinli yaptılar.” Ýngilizlerin de Kanada’da iskan ve asimilasyona başvurduðunu belirten Tankut, Kürtlerin birbirinden ayrı parçalar halinde Batı’da kullanılmayan arazilere göç ettirilmesini, Kürtlerden boşalan topraklara ise muhacirlerin yerleştirilmesini öneriyor.
ANF NEWS AGENCY