GÖRÜNTÜLÜ

'Türkiye’de yerel yönetimler yok edilmiştir!'

Mardin Büyükşehir Belediyesi Teftiş Kurulu Başkanı Mustafa Yıldız, yerel yönetimlere ilişkin kanun tasarısı üzerine ANF’nin sorularını yanıtladı.

Mardin Büyükşehir Belediyesi  Teftiş Kurulu Başkanı Yıldız, yerel yönetimlere ilişkin hazırlanan kanun tasarısının hiçbir demokratik değere sığmadığına işaret ederek, “Bu kanun ile bu ülkede yerel yönetim ortadan kaldırılmıştır” dedi. Yıldız, bu kanunlar ile  belediyelerin, valiliklerin birer birimine dönüşeceğini söylerken, Kürdistan'da halkı göçertmenin hedeflendiğini kaydetti.

Yıldız, söz konusu tasarıyı şu örneği de vererek eleştirdi: "Diyelim, Cizre’de bir alan afet bölgesi, yada riskli alan ilan edilmişse, artık Cizre Belediyesi'nin bu alanda herhangi bir çalışma yetkisi kalmamıştır. Bu ülke genelinde tüm belediyeler için geçerlidir ama bu alanlarda daha yakıcı biçimde hissedilecektir."

"Türkiye Varlık Fonu Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” Meclis gündemine alındı. Yakın zamanda Meclis'ten geçerek yasalaşması beklenen tasarının yerel yönetimleri neredeyse tümden ortadan kaldırması bekleniyor.

Mardin Büyükşehir Belediyesi Teftiş Kurulu Başkanı Mustafa Yıldız, yerel yönetimlere ilişkin kanun tasarısı üzerine ANF’nin sorularını yanıtladı.

"BU TASARI İLE YEREL YÖNETİMLER ORTADAN KALDIRILIYOR"

Meclis'te "Türkiye Varlık Fonu Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” olarak adlandırılan çalışmanın yerel yönetimlere etkisi ne olacak?

Bu değişiklikler, yerel yönetimin birçok yetkisini elinden almaktadır. Bu yasa yürürlüğe girdiğinde belediye başkanı görevden alınıyor, meclis devre dışı bırakılıyor, encümen yok sayılıyor. Mevcut kanunda belediyenin karar organı belediye meclisidir, yürütme ise başkan ve encümenlerden oluşur. Yeni düzenleme ile meclis baypas ediliyor, atanacak olan memur başkan, yada yaygın olarak kullanılan ismi ile kayyumunun çağrısı olmadan meclis toplanamayacak. Mevcut durumda belediye meclisi birilerinin iznine tabi olmaksızın her ayın ilk haftasında kendiliğinden toplanıyor.  Bu düzenleme ile belediye meclisi tümden devre dışı bırakılarak, memur başkan yada kayyum tüm karar süreçlerinin tek hakimi haline getiriliyor. Bu insan hakları ve yerel yönetimler şartına aykırı, anti-demokratik bir düzenlemedir.

Düzenlemede yer alan bir başka anti-demokratik uygulama belediye meclisinin, ölüm, tutuklama, görevden alma ve diğer durumlardan dolayı boşalan  belediye başkanının yerine başkan vekili seçemeyecek olmasıdır. Mevcut yasada  belediye başkanının seçilememesi  durumunda il belediyelerine İçişleri Bakanlığı, ilçe belediyelerine ise valilik tarafından atama yapılır. Ancak, yeni düzenlemeye göre, görevden alınan, vefat eden, tutuklanan yada başka nedenlerle görevden ayrılan/uzaklaştırılan belediye başkanlarının yerine merkezi yönetim tarafından atama yapılacağı şeklinde bir madde eklenmiş. Aslında bu da gösteriyor ki, bu yasa ile görevden alınması planlanan belediye başkanlarının yerine kendi belirledikleri memur başkan ataması yapmanın yolunu açmış olacaklar.

Mevcut yasalar, görevde bulunan belediye başkanının görevden alınması, vefat etmesi veya tutuklanması halinde kimin yerine nasıl  geleceğini belirlemiş; seçilmiş bir belediye meclis üyemiz başkana vekalet eder ve başkanın yerine kalan süreyi tamamlamak üzere başkan olarak seçilir. Bugün tasarıya baktığımızda 1993 yılında yürürlüğe giren Avrupa Birliği  Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın giriş maddesi olan yerel yönetim kavramına aykırı olduğunu görüyoruz.

"EKONOMİYE EL KONULUYOR; MECLİSLER DEVRE DIŞI BIRAKILIYOR"

Bu yasa ekonomik olarak neyi öngörüyor?

“Belediye bütçesi valilik yolu ile mal müdürlüğü ve defterdarlık tarafından yürütülebilir” şeklinde bir madde var. Yani bu şekilde merkezi yönetim, valilik yerel yönetimin muhasebesine de el koymuş olup, ekonomiyi de yönetmiş oluyor. Belediye ekonomik olarak hiçbir konuda karar alamaz hale getiriliyor. Yerel yönetim içerisinde yer alan ekonomiyi düzenleyen memurlar da işleyemez hale getiriliyor.

Belediye meclisleri başkan seçemiyor, karar mercii olmaktan çıkarılıyor, bu durumda belediye meclislerinin  ne gibi bir işlevi olacak?

Belediye meclisleri, yani halkın iradesi olan meclisler feshedilmiş olacak. Onların yerine encümen üyesi olan memur üyeler görev yapacak. Yani bu durumda yerel yönetimlerin temel mekanizmalarından biri olan belediye meclisleri tümden devre dışı bırakılmış olacaklar.

"TASARI GERİYE DÖNÜK OLARAK İŞLEYECEK"

Tasarı yasalaşırsa geriye dönük olarak da işleyecek. Bu ne anlama gelir?

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan soruşturma ve suçlamalara ilişkin de yaptırım ve ceza uygulanabilecek. Yani, diyelim ki bir belediye başkanı bu maddelerden önce örgüte yardım yataklık suçundan yargılanmış ise bu madde geriye dönük olarak bu yargılamayı da kapsayacak ve belediye başkanı yada belediye çalışanları bu maddeler çerçevesinde yaptırıma tabi tutulabilecekler. Anayasa Mahkemesi'nin kararları dahi geriye dönük işleyemiyorken bu tasarının geriye dönük olarak işleyecek olması tam bir hukuk skandalı olarak görülebilir.

Daha somut örnek verecek olursak…

Tasarının geriye dönük işlemesi örneğin, görevden uzaklaştırılan belediye başkanı, meclis üyelerinin yerine belediye meclisinin yaptığı seçimlerin iptal edilmesi anlamına gelecek.

Yani varsayalım ki A belediyemizin belediye  başkanı görevden alınmış, belediye meclisi toplanarak bir başkan vekili seçmiş, bu tasarı yasalaştığında geriye dönük işleyeceği için  meclisin seçtiği  belediye başka vekilini de feshetmiş, görevden uzaklaştırmış olacak. Yada aynı şey belediye meclis üyeleri için de geçerli olacaktır.

“ARAÇLARIMIZA EL KONULABİLECEK"

Belediye taşınırlarına el koymak ile ilgili bir madde de yer alıyor. Bunu da biraz açar mısınız?

Belediyeye ait araçlara el koymayı kapsayan bir madde. Bu madde ile de belediyenin araçlarının alınması için istedikleri zaman gerekçe üreterek araçlara el koyabilecekler.  Bu tasarıdan sonra, belediye araçları merkezi yönetimin denetimi altında olacak ve araçların kullanılmasına ilişkin olarak belediyeler etkisiz hale getirilecektir.

“BELEDİYE BAŞKANININ GÖREVE GERİ ALMA YETKİSİ OLMAYACAK”

Görevden uzaklaştırmalara ilişkin nasıl bir süreç başlayacak?

Bu konu da bir madde ile açıklanmış. Burada yine belediye başkanı ve meclis üyelerinin iradesini yok eden bir düzenleme ile karşı kaşıyayız. Merkezi yönetimin, valiliğin görevden uzaklaştırdığı bi çalışanı, belediyelerin göreve geri alma yetkisi ellerinden alınıyor. Yani örneğin valilik bir çalışanı görevden alıyorsa onun göreve geri iade edilmesi  kararının da kendi inisiyatifine almış oluyor.

Mevcut yasada belediye başkanları göreve geri alabiliyor muydu?

Evet. Mevcut yasada belediye başkanı görevden uzaklaştırılan bir personeli görevden alabiliyordu. Tasarıdan sonra  görevden alınan bir personeli belediye başkanı geri alamayacak, ancak vali kararı ile göreve iade edilebilecek. Yani bu saatten sonra istedikleri kişiye “Sen şu bilmem örgütle ilişkilisin” diyerek görevden alarak yerlerine kendi memurlarını atayabilecekler.  Yani seçimle alınamayan belediyelere bu yasa ile istedikleri anda el koyabilecekler.

Sonuç olarak, bu tasarının yasalaşması ve uygulanması durumunda yerel yönetimlerden geriye ne kalıyor?

Hiçbir şey kalmıyor.  Yani belediyenin karar organı olan meclis devre dışı, belediye eş başkanları devre dışı, ekonomi üzerinde karar verme yetkisi, yürütme organı devre dışı. Bu durumda valiliğin herhangi bir birimi haline getirilmiş oluyoruz.  Yerel yönetim olgusu tümden ortadan kaldırılmış oluyor.

“İMAR PLANLARI BELEDİYELERİN ELİNDEN ALINIYOR”

Tasarıda riskli bölgelere ilişkin bir yasa da var. Bu yasanın örneğin Şırnak, Cizre, Nusaybin ve diğer öz yönetim alanlarına yansıması ne olacak?

Biliyorsunuz, imar planları genelde belediyelere yani yerel yönetimlere  aittir. Bu “Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanun” olarak bu tasarı da tanımlanıyor. Buna göre artık imar ile ilgili tüm yetkiler Çevre Şehircilik Bakanlığına devrediliyor.  Biliyorsunuz, Şırnak, Cizre, Sur, Silopi, Nusaybin ve başka alanlarda yaşanan yıkımda sonra bu bölgeler de “Riskli alan” kapsamına alındı, bu alanların yendiden inşası bu yolla belediyelerden alınarak merkezi hükümet ve bağlı bakanlığın yetkisine verilmiş oldu.  Yani bu kentlerin bundan sonra kontrolü Çevre Şehircilik Bakanlığında olacak ve istedikleri gibi kentleri yeniden dizayn edebilecekler. Şöyle ki, diyelim Cizre’de bir alan afet bölgesi, yada riskli alan ilan edilmişse, artık Cizre Belediyesi'nin bu alanda herhangi bir çalışma yetkisi kalmamıştır. Bu ülke genelinde tüm belediyeler için geçerlidir ama bu alanlarda daha yakıcı biçimde hissedilecektir.

“HALKA NAKDİ ÖDEME YAPILMAYACAK"

Yine tasarı da belirtilen bir başka madde de evleri yıkılan halka nakdi ödeme yerine ayni ödeme yapma durumu... Bu uygulamayı da biraz anlatır mısınız?

Bu yıkılan kentlerde yaşayan halka ait evlere yönelik tahribatların  ayni olarak karşılanacağı belirtiliyor. Şu demektir; vatandaşın evine karşılık nakdi ödeme yapılmayacak, devlet belirlediği bir alanda kuracağı binaları evleri yıkılan halka, yıkılan evlerinin karşılığı olarak verecek. 

"HALKI İSTEDİKLERİ YERE GÖÇERTMEYİ HEDEFLİYORLAR"

Yani kentleri istedikleri yere taşımayı ve halkı da istedikleri yere göçertmeyi hedefliyorlar, diyebilir miyiz?

Aynen öyle. Kent planını tümden belediye ve halkın elinden alarak istedikleri yere kent inşa edebilecekler. Şimdi Nusaybin’i istedikleri yere taşıma ve halkı bu alanlara taşımanın yasal zeminini oluşturdular.

Yani  belediyelerin işlevsiz kaldığı ve kentlerin halkın seçtiği irade dışında merkezi yönetim tarafından planlandığı bir durumun ortaya çıktığını söyleyebiliriz.