Türkiye’nin AB üyeliği müzakerelerinin dondurulması isteniyor
Türkiye’nin AB üyeliği müzakerelerinin dondurulması isteniyor
Türkiye’nin AB üyeliği müzakerelerinin dondurulması isteniyor
İsveç’in Avrupa Birliği üyesi ülkeler içinde Türkiye’nin AB üyeliğini savunan ülkeler arasında başı çekmekle biliniyor. Irkçı ve yabancı parti ‘İsveç Demokratlar’nın dışında tüm partiler, özellikle de geçmiş hükümetin ortağı Muhafazakar Parti, Halk Partisi, Merkez Partisi ve Hıristiyan Demokratlar Türkiye’nin AB üyeliğine alınması için özel bir çaba gösterdiler.
Ancak Türkiye’deki son gelişmelerden sonra bu partilerden bazılarının Türkiye’ye yaklaşımlarında belirgin bir değişiklik olduğu gözleniyor.
Geçtiğimiz hafta Hıristiyan Demokratlar’ın Avrupa Parlamenteri Lars Adaktusson, ardından da Halk Partlili Avrupa Parlamentosu Dilekçe Komitesi Başkanı Cecilia Wikström de, Türkiye’nin giderek anti-demokratikleştiğini ve farklı düşüncede olanlara yönelik tutuklamaların arttığını belirterek Türkiye’nin AB Üyeliği müzakarelerinin dondurulmasını talep etti.
İlk kez İsveç’in Avrupa Birliği Parlamenterlerin böylesi bir öneride bulunmaları AK Hükümeti’nin en ateşli destekçilerini kaybetmeye başladığını göstermesi açısından önem taşıyor.
Hıristiyan Demokrat Avrupa Parlamenteri Lars Adaktusson, Dagens Nyheter Gazetesinde yayımlanan makalesinde, demokratikleşeceği, ifade özgürlüğü, hukuk güvencesi ve azınlıkların haklarının tanınmasında ilerleme göstereceği umuduyla Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini desteklediklerini ve müzakarelerin devam etmesinden yana tutum takındıklarını belirtiyor.
Ancak gelişmelerin tam tersi istikamette olduğunu belirten Adaktusson, Türkiye’yi yönetenlerin İslami ajandayla başka dini kökenden grupları aşağıladıklarını, Erdoğan’ın yüzbinlerce Ermeniyi sınır dışı etmekten söz ettiğini ve tarih kitaplarında Hıristiyanların vatan hainleri olarak kabul edildiklerini söylüyor.
Din özgürlüğüne yönelik saldırılara paralel olarak ifade özgürlüğünün de ağır baskı altına alındığını, gazeteci ve yorumcuların kriminalize edildiklerini veya tutuklandıklarını, Youtube ve Twitter gibi sosyal medyanın kapatıldığını belirtiyor.
Erdoğan ve AKP Hükümeti’nin geçtiğimiz yılın sonlarında açığa çıkan yolsuzluk skandalından sonra yasaları manipüle ettiklerini, yargıyı denetimleri altına aldıklarını, anti-terör yasalarını kendi çıkarları için kullandıklarını ve barışcıl gösterileri bastırdıklarını söylüyor.
AKP’nin dış politikada da karşı jeo-politik öneminden dolayı İslam Devleti’ne karşı mücadelede yapıcı ve önemli bir rol üstelebilecek koşullara sahip olduğunu belirttikten sonra “Türkiye Kürt azınlıkla olan eski anlaşmazlığını bir tarafa bırakıp İslam Devleti’nin kuşatması altında bulunan Koban’e’ye askeri yardım yapılmasına izin verebilirdi. Üstlerinin ABD tarafından kullanılmasına izin vererek ekstremizme karşı sürdürülen mücadeleye katkıda bulunabilirdi. İslam Devleti’nin Türkiye aracılığıyla kaçak petrolden elde ettiği gelirleri engellemek için pek çok önlem alabilirdi” diyor.
Avrupa Parlamentosu Dilekçe Komitesi Başkanı Cecilia Wikström de, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olabilmek için daha önce gösterdiği çabayı artık göstermediğini belirterek Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği müzakerelerinin durdurulmasını istedi.
“Temel insan hak ve özgürlükleri söz konusu olduğunda ilgi azaldı ve neredeyse öldü ve demokrasi gerçekten ciddiye alınmıyor” diyen Wikström, “Ben gerçekten Türkiye’nin AB üyesi olmasını isterdim ama bu bugün uzak bir rüya gibi görünüyor” şeklinde konuşuyor.
Wikström, muhaliflere yönelik tutuklamaların arttığına, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi Kıbrıs’ın petrol aradığı kendi bölgesine savaş gemileri ve helikopterler gönderdiğine dikkat çekiyor.
Muhafazakar Parti üyesi Avrupa Parlamenteri Maria Corazza Bildt ise ülkede reform yanlısı güçleri zayıflatacağını öne sürerek Türkiye’nin AB üyeliği müzakerelerinin dondurulmasına karşı çıkıyor.
Bildt, üyelik müzakerelerinin daha fazla demokrasi ve ifade özgürlüğünün sağlanması için Türkiye’ye verilebilecek en iyi havuç olduğunu söylüyor.