Tutsaklara sürgün ardından bir de cinsel işkence

Tutsaklara sürgün ardından bir de cinsel işkence

Muş, Mardin, Batman ve Diyarbakır'daki cezaevlerinden kendilerine hiçbir açıklama yapılmadan apar topar Tekirdağ ve Edirne F tipi cezaevlerine sürgün edilen Kürt siyasi tutsakların tamamı, cezaevinin girişinde "çıplak arama" adı altında cinsel işkenceye maruz kaldı. İtiraz edenler darp edildi, ardından haklarında soruşturma açılıp disiplin cezaları verildi.

Muş, Mardin ve Batman cezaevlerinden kendilerine hiçbir açıklama yapılmadan apar topar Tekirdağ ve Edirne F tipi cezaevlerine sevk edilen tutsakların yaşadıkları baskıların ayrıntıları, avukatların tusaklarla yaptıkları görüşmelerin ardından ortaya çıkıyor. Buna göre, tutsakların tamamı, cezaevi girişinde cinsel işkenceye maruz kaldı. İşkenceye karşı çıkanlar darp edildi. Ardından da haklarında soruşturma açılıp görüş ve iletişim cezaları kesildi. Apar topar götürülen tutsakların eşyalarının tamamını yanlarına almalarına izin verilmedi. Tutsaklara hala kitap, defter ve radyo gibi kişisel eşyaları teslim edilmedi. Tutsakların, aileleri ile telefonda Kürtçe konuşmaları da dilekçeye ve izne bağlandı.

TEKİRDAĞ 1 VE 2 NO'LU F TİPİ CEZAEVLERİ

İHD İstanbul Şubesi adına Avukat Gülizar Tuncer ile Özgürlükçü Hukukçular Derneği adına avukatlar Ayşe Acinikli ve Hüseyin Boğatekin, 18 Kasım'da Tekirdağ 1 ve 2 No'lu F tipi cezaevlerine giderek, Muş ve Mardin cezaevinden sürgün sevkle gelen tutsaklar ile görüştü.

Görüşmeler sonucunda hazırlanan rapora göre, Muş Kapalı Cezaevi'nden 8 Kasım'da 60 tutsak Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Cezaevi'ne, 10 Kasım'da da Mardin Kapalı Cezaevi'nde 38 ve Batman Cezaevi'nden 15 tutsak Tekirdağ 2 No'lu F Tipi Cezaevi'ne sürgün edildi.

Muş E Tipi Cezaevi'nden getirilen tutsaklar, gece yarası gardiyanların gelerek sevk edilecekleri bilgisini verdiklerini, sabah saat 06.00 sıralarında cezaevinden alınarak hava yoluyla önce Çorum'a, oradan da Tekirdağ'a getirildiklerini anlattı.

Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Cezaevi'nde tutsakların tamamına, çıplak arama dayatıldı. Bunu kabul etmeyen tutsaklar saldırıya maruz kaldı.

Raporda bu işkence şu şekilde anlatıldı:

"Saldırı sırasında burnu kırılan Murat Ertunç'un ve bazı arkadaşlarının darp edildiğini, bazılarının yerlerde sürüklendiğini, itiş kakış yaşadıklarını ve hepsine de zor kullanılmak suretiyle üzerilerinde don ve fanila kalacak biçimde arama yapıldığını ifade etmişlerdir. Ayrıca bu aramalar sırasında müdürün de hazır bulunduğu ve saldırıyı seyrettiği özel olarak belirtilmiştir."

Hücrelere konulduktan sonra giysilerinin verildiğine ancak kitap, dergi, defter ve notları ile radyoların verilmediğine dikkat çeken tutsaklar, saldırı sonrasında haklarında açılan soruşturmalar nedeniyle görüş ve haberleşme yasağını içeren disiplin cezaları verildiğini belirtti.

Mardin ve Batman cezaevlerinde Tekirdağ 2 No'lu F Tipi Cezaevi'ne getirilen tutsaklar da, apar topar yola çıkartıldıkları için zorunlu ihtiyaç malzemelerini dahi yanlarında getiremediklerini belirtti.

Aralarında yaşlı, kronik hasta, özürlü ve merdiven dahi çıkamayan hasta tutsaklar olduğunu belirten tutsaklar, buna rağmen herkese girişte çıplak arama yapılmak istendiğini, bu uygulamaya karşı çıktıklarını ancak zorla aramaların yapılmaya çalışıldığını anlattı, Abdulkadir Bozkurt, Selami Öz, Ömer Kabul ve Aziz Bulut'un darp edildiğini, arkadaşlarının suç duyurusunda bulunduklarını söyledi.

EDİRNE F TİPİ CEZAEVİ

Tutuklu Aileleriyle Yardımlaşma Derneği ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği adına Avukat Raziye Öztürk, Edirne F Tipi Cezaevi'ne giderek sürgün tutsaklar ile görüştü.

Avukat Öztürk'ten alınan bilgiye göre, Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nden ise 13 Kasım'da 60 hükümlü Edirne F Tipi Cezaevi'ne sürgün edildi. Hükümlülere, akşam saat 18.00'de yola çıkacakları söylendi, saat 20.00'de ise yolculuk başladı.

Tüm yolculuk nedeniyle plastik kelepçe takılan tutsaklar, cezaevine getirildiklerinde 4 saat ring aracında bekletildi. Daha sonra tek tek içeriye alınan tutsaklara, çıplak arama yapılmak istendi. Tutsaklar kabul etmediği için darp edildi, yerlerde sürüklendi, zorla kıyafetleri çıkarılmaya çalışıldı.

Tutsaklar bu sırada, odada cezaevi doktorunun da bulunduğuna dikkat çekti, "Saldırının ardından, işkenceyi izleyen bir doktorun bize vereceği raporun ne olacağı belli olduğundan rapor için başvuruda bulunmadık" dedi.

Tutsaklar, görevlilere, "Çıplak aramayı insanlık onuruna aykırı buluyoruz, kabul etmiyoruz" dediğinde, görevlilerden biri, "İnsanlık zaten çıplak doğmuş, bir şey olmaz" diyerek tutsaklarla dalga geçti.

Doktora, "Olanları görmüyor musunuz? Niye müdahale etmiyorsunuz?" diye sorduğunda ise, cezaevi doktorundan, "Bu aramalar rutin" yanıtı geldi.

Daha sonra hücrelere konulan tutsaklara, şalvar, yelek ve puşi gibi yöresel kıyafetleri ile mektup, kitap ve fotoğraf gibi kişisel malzemeleri ve masa örtüsü, makas ve semaver gibi temel ihtiyaç malzemeleri verilmedi.

Kürt siyasi tutsaklar cezaevinde anadillerini de kullanamıyor. Kürtçe yazılan mektuplar iletilmiyor. Telefonda Kürtçe konuşmak için, önce cezaevine dilekçe ile başvuruda bulunmaları, cezaevi yönetimini, "Evde Türkçe bilen kimse yok" diye ikna etmeleri gerekiyor. Aksi halde Kürtçe konuştuklarında görüşme kesiliyor.

Sürgün sevkle gelen Aziz Bayın ve Şeyh Davut Başgan adlı tutsakların ruh ve akıl sağlıklarının yerinde olmadığını hatırlatan tutsaklar, iki tutsağın bu tecrit koşullarında durumlarının daha kötüye gideceği endişesi yaşadıklarını anlattı.

Tutsaklar geldikleri günden bu yana sadece iki kez banyo yapabildiklerini anlattı, cezaevinde yaşanan genel sorunlara dikkat çekerek, "Sıcak su yok, kaloriferler yakılmıyor, yemekler çok kötü" dedi.

Cezaevine konulduktan sonra çıkartıldıkları psikolog, tutsaklara, "Suçunu kabul ediyor musun?", "Ailenin bu durum karşısındaki tutumu seni üzüyor mu?" şeklinde sorular sordu. Tutsaklar, psikologun bu sorularına tepki gösterdi, yanıt vermedi.

Kendilerine hiçbir açıklama yapılmadan ailelerinden kilometrelerce uzaklıktaki cezaevine sürgün edildiklerini belirten tutsaklar, demokratik kamuoyundan duyarlılık istedi.