Uluslararası Barış Heyeti: Tecrit kaldırılmalı

Türkiye'de bulunan Uluslararası Barış Heyeti, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın avukatlarını ziyaret etti.

Tecridin kaldırılması için Türkiye'ye çağrıda bulunan heyet, "Açlık grevine girenlerin durumu kritik noktaya ulaşmıştır. Bir an önce ses çıkarılmalıdır. Vakit şu andır. Şu andan başka vakit yok. Vakit kaybedilmeden harekete geçilmelidir” dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit koşulları ve bu tecridi sona erdirmek için başlatılan açlık grevi eylemlerini yerinde incelemek amacıyla Türkiye'de bulunan Uluslararası Barış Heyeti, izlenimlerinin sonucunu paylaşmak amacıyla Asrın Hukuk Bürosu'nda basın toplantısı düzenledi. Heyeti, Asrın Hukuk Bürosu'nda Öcalan'ın avukatları Rezan Sarıca, Raziye Turgut ve Emran Emekçi karşıladı. Heyete, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve HDP PM üyesi Ayşe Berktay eşlik etti.

2018 İMRALI RAPORU SUNULDU

Heyet ile Öcalan'ın avukatları yaklaşık bir saat basına kapalı bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede avukatlar heyete, hazırlamış olduğu "2018 İmralı Raporu"nu sundu. Yapılan görüşmenin ardından heyet, büroda basın toplantısı gerçekleştirdi.

Toplantıda heyet adına İzlanda eski Adalet Bakanı Öğmundur Jonasson ile Arjantinli ekonomist ve insan hakları aktivisti Beverly Ann Keene açıklama yaptı.

"Türkiye hükümetine ve uluslararası topluma acil çağrı" denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan hukuksuz ve insanlık dışı tecrit derhal sona erdirilmelidir. Aksi takdirde Türkiye cezaevlerinde ve Türkiye dışında açlık grevlerinde olan yüzlerce kişi önümüzdeki haftalarda ölümle karşı karşıya gelebilir. Bugün 15 Şubat 2019, Abdullah Öcalan'ın kaçırılmasının 20'nci yılıdır ve Leyla Güven'in de açlık grevinin 100'üncü günüdür. Sayın Güven'in durumu ve O'nun dışında 330 tane açlık grevcisinin durumu artık kritik aşamanın ötesindedir.

Türk otoriteleri kendi yasalarına, Anayasa'sına ve temel insan hakları standartlarına uyması çağrısı yapılmadır. Bu baskı uygulanmazsa Türkiye hükümeti uluslararası toplumda ciddi hak ihlallerinin bir parçası, bir ortağı sayılacaktır. Bu nedenle uluslararası toplumu sessizliklerini kırmaya davet ediyoruz. Türkiye hükümetine de çağrıda bulunuyoruz. Onlardan Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kırmalarını ve barış görüşmeleri için yolu açmalarını talep ediyoruz. Öcalan 2015 yılından beri ağırlaştırılmış tecrit koşullarında tutulmakta ve 2011 yılından beri avukatları ile görüşmesine izin verilmemektedir. Ki bu en temel insan haklarının ihlali anlamına gelmektedir. Öcalan ve onunla birlikte üç tane mahpusun üzerinde uygulanan bu tecrit politikası sadece uluslararası yasaların ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin bir ihlali değildir. Bu tecrit aynı zamanda Türkiye'nin kendi iç yasalarına ve Anayasa'sına da aykırıdır. Türkiye aynı zamanda Avrupa Konseyi'nin (AK) bir parçası olarak, üyesi olarak bu yasalar için imzacıdır.

Türkiye Adalet Bakanı ile görüşme talebimize yanıt alamadığımız için üzgünüz. 21 Ocak günü yazdığımız mektupta da Türkiye'de gerçekleşen insan hakları durumuna ilişkin endişelerimizi dile getirmiş ve siyasi saiklerle gerçekleştirilen hapsedilme ve tutuklamalara da dikkat çekmiştik. Talep ettiğimiz görüşmede bu endişelerimizi dile getirmeyi ve Bakanı'nda bu endişelerimize olan tepkilerini görmeyi ummuştuk. AK'nin yapmış olduğu çağrıyı yineliyoruz ve Türkiye'nin CPT'nin bulgularını ve yaptığı önerileri uygulamaya davet ediyoruz. Ve dahası AK'nin Türkiye'de kötüleşen insan haklarına dair geçirdiği son tasarıya da dikkat çekmek istiyoruz. Konsey derin endişelerini dile getirmiş ve Türkiye'ye temel insan haklarına, ki bu insan hakları AK'nin de dile getirdiği, Abdullah Öcalan'ın durumunu da dile getirip referansta bulundu, bu ihlalleri sona erdirmesini, tutuklu olarak bulunan parlamento üyelerinin serbest bırakılmasını ve bağımsız bir yargının oluşması için reformların yapılmasını talep etmişti.

Ziyaretimiz süresinde birçok kurum ile görüştük. İnsan hakları dernekleri, Diyarbakır Barosu, DTK, sendikalar, kadın hareketleri, barış anneleri ve Abdullah Öcalan'ın avukatları ile görüştük. Bunun dışında Leyla Güven ile görüştük. Biz görüştüğümüzde Leyla Güven açlık grevinin 90'inci günündeydi. Leyla Güven bize açlık grevlerine dair şunu söyledi. 'Açlık grevi bir intihar biçimi değil, bundan ziyade yaşama olan bir sevginin ifadesidir. Bu insan onuru ile yaşamaya olan sevginin bir ifadesidir' dedi. Bu mesajı güçlendirmek ve büyütmek istiyoruz. Ve bu mesajı parlamento koridorlarında, kongre odalarında dile getirmek istiyoruz. Cezaevlerinde 300'den fazla kişinin ve aynı zamanda Strasbourg, Galler ve Güney Kürdistan'da açlık grevinde olan eylemcilerin temel bir talebi var. Bu da Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin kaldırılmasıdır. Bu talep oldukça basit bir taleptir. Türkiye devletini kendi yasalarına uymasını isteyen bir taleptir.

Bizim görüşümüzdür ki Türkiye'deki bu kritik durum çok kısa bir süre içerisinde değişebilir ve bu değişim Türk otoritelerinin tavrına bağlıdır. Temel talep barıştır. Uzun süreli bir barışın sağlanması için Abdullah Öcalan ve diğer üç tutuklu üzerindeki tecrit kalkmalıdır. Çünkü Öcalan Kürdistan halkının bir temsilcisidir.

‘VAKİT KAYBEDİLMEDEN HAREKETE GEÇİLMELİDİR’

Açlık grevine girenlerin durumu kritik noktaya ulaşmıştır. Bir an önce ses çıkarılmalıdır. Vakit şu andır. Şu andan başka vakit yok. Vakit kaybedilmeden harekete geçilmelidir."

Heyet, Türkiye'deki temaslarında elde ettiği izlenimleri bir rapor haline getirecek. Hazırlanan rapor ilgili kurumlara verilecek. Arjantinli ekonomist ve insan hakları aktivisti Beverly Ann Keene, gittikleri her yerde elde ettikleri bilgileri paylaşacaklarını ve bulundukları yerlerde insanları, aydınları, siyasetçileri harekete geçireceklerini aktardı. Ann Keene, 2 Mart'ta Amed’de Leyla Güven konulu kadın konferansına da güçlü bir şekilde hazırlık yapmaya başladıklarını dile getirdi.