'Uluslararası Komploya karşı mücadele dinamiği'

'Uluslararası Komploya karşı mücadele dinamiği'

KJK Koordinasyon üyesi Esma Semsur, Öcalan’a karşı geliştirilen uluslararası komplonun, sadece Kürt halkının iradesine değil, Ortadoğulu tüm halkların demokratik iradesine ve demokratik yaşam şansını yeniden yakalama olasılığına karşı geliştirildiğini belirtti.

Uluslararası komplonun 16. yıldönümünü değerlendiren Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu (KJK) Koordinasyon Üyesi Esma Semsur komplonun ana fikrinin uluslararası kapitalist hegemonyanın Ortadoğu’daki tesisi olduğunu ifade etti.

‘KOMPLO, OLAYLAR ZİNCİRİDİR’

“Uluslararası komplo nedir, tanımlamak gerekiyor” diyen KJK Koordinasyon üyesi Esma Semsur, çoğu zaman olay ve olgulara indirgenmiş, hatta biraz da dönemsel sonuçları üzerinden ele alınan bir süreç olduğunu söyledi. Oluşumu veya yapısal dönüşümü hedeflediği için bir süreç olarak nitelendirdiğini belirten Semsur, “Komplo denince genellikle bir olayla veya birbirini tetikleyen ve etkileyen olaylar zinciri akla geliyor. Daha tarihsel ve toplumsal bir bakışla daha genel bir perspektifle ele aldığımızda egemenlikli tarih bir bütünen birbiri ardı sıra dizilmiş komplolar dizisi veya bir büyük komplo olmaktadır. Zaman zaman gerileyen, bazen de yenilenerek atak yapan bir komplodur. Özellikle siyaset felsefesi açısından tekil-güncel olayları, ayrıntıları veya parçaları büyük tablo ile bağlantılandırmak düşünce ve siyaset sistematiği için oldukça önemlidir. Yoksa ana akışı ve tarihsel belirleyicilikleri hissetmek ve yaşamak, hele de müdahale etmek hiç mümkün değildir. Bu belirleyen veya yön oluşturan, inşa eden değil, hep belirlenen ve sürüklenen konumda kalmayı ifade eder. Ki sürekli savunma-karşı direnç halinde olmak özünde bu anlama gelmektedir” dedi.

‘DEVLET, ARTIK ÇIKIŞ YOLU BULAMAMAKTADIR’

Komplonun ana fikrinin uluslararası kapitalist hegemonyanın Ortadoğu’daki tesisi olduğunu vurgulayan Semsur, kapitalist modernitenin içerisinde bulunduğu çıkmaz, kendisini kültürel toplum karşısında artık üretemediğini, yenileyemediğini ve toplumsal tarih üzerinde artık bünyeyi kemirmeye başlayan bir kambur gibi durduğunu söyledi. Yapısal düzeyde bir paradigma çöküşünün yaşandığını, bunun en çarpıcı yansımasının devlet olgusunda, onun tarihinin en büyük bunalımını yaşadığını ifade eden Semsur, devlet tanımlamasına ilişkin ise şunları belirtti: “Devlet, özellikle ulus-devlet, artık ideolojik ve zora dayalı olarak kendisini ayakta tutamamaktadır. Kapitalist modernitenin yerine neyi ikame edebileceği hususunda ise bir netlik ve alternatif üretilememektedir. Devletin de fakat esasta egemen modernitenin de bir bütün olarak geldiği durakta bir çıkış yolu bulunmamaktadır. Uluslararası komplo bu çıkışsızlığa aslında karşı-devrimci bir müdahale niteliğindedir. Gittikçe güç kazanan ve üstelik tarihin temel insanlık çıkışlarının yaşandığı Ortadoğu gibi bir bölgede tarihin rotasını belirleyecek olan devrimci yükselişe karşı bir müdahale sürecidir. Kapitalist modernite çıkış yapamıyorsa, o halde devrimci çıkışın da önü alınacak; ortaya çıkacak olan veya yaratılacak olan kaotik ortam zamana yayılacak. Halklar karşı karşıya getirilerek, mezhepler, dinsel yapılar, kültürler ve her türlü sosyal, sınıfsal, dinsel, cinsel kimlikler arası çelişki ve sorunlar derinleştirilerek, çatıştırılarak, kaosun besleneceği ve kendisini yaşatabileceği zemin haline getirilecektir.”

‘KAPİTALİZM, İNSANI VE İNSANLIĞI ADETA PATLATIYOR’

Kapitalist modernitenin ürettiği insan gerçekliğini görmeden günümüz gerçekliğini anlamanın mümkün olmadığını, günümüzde yaşananların etnik, dinsel, mezhepsel, kültürel hiçbir toplumsal kaynağının olmadığını söyleyen Semsur, insanı bu kadar yığın halinde, değerlerine ters ve dehşetle her türlü teknikten, silahtan daha etkili ve vurucu bir şekilde kullanıldığını, ancak kapitalizmin ve onun çağına has olduğunu belirtti.

Kapitalizmin insanı ve insanlığı adeta patlattığını, DAİŞ’i de bu bağlamda ele almak gerektiğini söyleyen Semsur, kapitalizmin eskisi gibi düzenli-resmi ve “egemen devlet” orduları veya NATO gibi birleşik ordularla müdahale etmediğini belirtti.

“Küresel sermaye güçlerinin de, statükocu güçlerin de kendisini örgütleyebildiği ve kendi içindeki çıkar çatışmalarını da aktarabilecekleri gayri-nizami paramiliter güçler eliyle bunu yapmaktadır. Bu anlamda siyasi olarak giderek daha fazla güç ve etkinlik kazanan örtülü lobi örgütlenmeleri, askeri alanda bu tarz orduların örgütlenmesine yansımıştır. Dolayısıyla bu tür örgütlenmelerin basit birer çete örgütlenmesi olmadığı açık” diyen Semsur, arkalarında önemli güç lobileri ve sermaye güçlerinin olduğuna da dikkat çekti.

Etkin olan gücün kendi çıkarları doğrultusunda kullandığını da ifade eden Semsur, “Gerekli gördükleri ülkelerde darbeler yapmaktan tutalım, ülkelerin iç demokrasi dinamiğini de, kamuoyunu da algı operasyonları ile yönlendirmeye ve kullanmaya kadar birçok örtülü ve tuzak niteliğinde yöntemler kullanılmaktadır. Uluslararası komplo sonrası bildiğimiz dünyanın siyasi-askeri güç anlayış ve biçimleri değişti. Klasik anlamda devlet ve devletçi yapılar bu tür devletler-üstü ve uluslar-üstü yapılar ve örgütlenmeler karşısında çok güçsüz ve hukuk-resmiyet-meşruiyet gibi bağlayıcı normlarla ağırlaştırılmış durumdadır” diye devam etti.

‘ULUSLARARASI KOMPLONUN BÜYÜK HEDEFLERİ VARDI’

Şu anda stratejik olarak savaşan ve karşı karşıya gelen iki ayrı paradigma ve ideolojinin olduğuna vurgu yapan Semsur, bu durumun topyekün olduğunu, karşı karşıya savaşılanın, yaşam anlayışı, felsefesi, bakış açısı, değerler bütünü olduğunu ve diğer bütün savaş boyutlarının bunun gölgesinde olduğunu söyledi. Uluslararası komplonun aynı zamanda kapitalist modernitenin kendisini yeniden yapılandırma hamlesi olduğuna da dikkat çeken Semsur, bunun sonuçlarını aradan 15-16 yıl sonra şimdi daha çarpıcı gördüklerini ve yaşadıklarını dile getirdi.

Egemen modernitenin kramplarının PKK bünyesinde sarsıcı bir şekilde yaşanarak dışarı atıldığını, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın İmralı’da geliştirdiğini savunmaların kesinlikle uluslararası müdahaleye karşı müdahale olduğunu söyleyen Semsur şunları kaydetti: “PKK, bu sarsıcı düzeltmeyi ve uluslararası müdahaleye karşı müdahaledir. Bu düzeltme ve çıkış devam etmektedir. Paradigma değişimini–bütün eleştiriler ve yetersizliklerle birlikte-radikal ve hızlı yaşayan tek güç PKK olmuştur. Bu değişim ve düzeltme olmasaydı PKK kapitalist sistemin yedeklediği ve entegre ettiği bir oluşum haline gelirdi. Hatta çok kötü bir biçimde vurucu güç olarak kullanacağı bir güç olurdu. Uluslararası komplonun en büyük hedeflerinden birisi de buydu. En son Sara-Rojbin-Ronahi yoldaşların Paris’te bu biçimde ve tam da o gün katledilmeleri komplocu güçlerin bu hedeflerinin hala nasıl güncel bir şekilde yaşandığını göstermektedir. Özellikle Sara yoldaşın, Kadın Özgürlük Mücadelesinin simgesi, öncüsü, PKK tarihi ve özü olarak böyle hedeflenmiş olması, demokratik modernite çizgisine yapılmış en büyük saldırıdır. Tam da Önderlikle İmralı’da diyalogların geliştiği günlerde yapılmış olması komplonun aktif bir şekilde devam ettiğinin göstergesidir. Uluslararası komplo sonrası özellikle 10 yıllık süreçte yaşanan mücadelenin düzeyini ve niteliğini salt siyasi-askeri gelişme ve müdahaleler üzerinden okumak bizi sığ kılmaktadır. Mücadelenin ideolojik ve zihniyet boyutları çok daha derin ve daha etkili, hatta belirleyici olmuştur. Önderlik gerçeği burada açığa çıkmaktadır.”

‘KOMPLO, ORTADOĞU’YU GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN EŞİĞE GETİRDİ’

16. yılında uluslararası komploya karşı bilinçli ve örgütlü mücadelenin gerçek boyutları ve anlamının daha fazla açığa çıktığını, aynı zamanda komplonun kapsamı ve hedeflerinin de daha görünür hale geldiğini belirten Semsur, Kürt sorununun demokratik çözümünün, Ortadoğu coğrafyasını demokratik toplum ve özgür yaşama açacak alternatif demokratik modellerin hızla yayılacağı bir bölge haline getirileceğinin anlaşıldığını söyledi.

Semsur, komplocu güçlerin, başından itibaren esasta oldukça jeo-stratejik konumda olan Ortadoğu’da demokratik toplumun yapılarının, gelişiminin önünü alacak ve sonuna kadar kapitalist uluslararası hegemonyanın kontrol edebileceği bir kaos üzerinden kendisini yapılandırabileceği bir bölge halinde tutmayı hedeflediklerini dile getirdi.

Uluslararası komplo ile başlayan sürecin Ortadoğu’yu geri dönüşü olmayan bir değişimin ve yeni bir dönemin eşiğine getirdiğini ve her şeyin bu dönüşümün etrafında şekillendiğini vurgulayan Semsur, “Her şey bu dönüşümün etrafında şekillenmektedir. Ortadoğu ya gerçek anlamda bir aydınlanma ve demokratik uluslar çağına girecek, ya da kaos içerisinde her türlü dış müdahale ve kapitalizmin mühendislik operasyonlarıyla ideolojik-kültürel ve siyasal olarak uluslararası hegemonyanın şekillendireceği bir bölge olacaktır. Bu müdahalelerin boyutları ve biçimlerini şimdiden oldukça somut ve güncel olarak yaşıyoruz. Son süreçlerde yaşanan müdahaleler ve provokasyonlar demokratik çözüm sürecinin sona erdirilmesine, darbe mekaniğinin işletilmesine, savaşın yeniden başlamasına yönelik geliştirilmektedir” dedi.

ORTADOĞU, BÜTÜN ZENGİNLİKLERİN BARINDIĞI BİR YERDİR

Hegemonik güçler tarafından Ortadoğu’ya yönelik kapsamlı ideolojik, siyasi, askeri ve kültürel müdahalelerin gerçekleştirildiğini, medyaya, partilere, STÖ’lere yönelik yürütülen örtülü operasyonlar ve milyarlarca dolar ödeneklerle demokratik çözüm sürecinin provoke edilmek istendiğine değinen Semsur, son olarak şunları dile getirdi: “Bu kadar köklü bir kimliği olan Ortadoğu, hala günümüzde binlerce yıl sonra bile kültürel, dinsel ve toplumsal gelişim ve yayılma potansiyelini göstermektedir. Tarihsel gelişimi ile hem oldukça yaşlı bir bölge hem de mevcut insan gücü ile günümüz evrensel demografik yapı içerisinde en genç bölgelerdendir. Muazzam bir insan gücü var. Muazzam enerji kaynakları var. Bütün dinlerin bu bölgede çıkmasının ve buradan yayılmasının toplumsal-tarihsel sebepleri var. Bölgenin yaşanmışlığı ve hakikati karşısında kapitalizm, bütün projeleri ve maddi yapısallığı ile bölgeye istediği derinlikte ve kapsamda müdahaleyi gerçekleştirememektedir. Oldukça tehlikeli bir konumda, sonuçlarını hiçbir zaman tam bilemeyeceği bu müdahaleciliği ile kendi hegemonya hesaplarının sınırlarına varmış bulunmaktadır. Uluslararası komplo bütün çirkinliği ve amaçları ile ortaya çıkmış bulunmaktadır. Önderliğimize karşı geliştirilen komplo süreci sadece Kürt halk iradesine karşı değil, Ortadoğulu tüm halkların demokratik iradesine ve demokratik yaşam şansını yeniden yakalama olasılığına karşı da geliştirilmiş bir komplodur. En başta da Kürt ve Türk halklarına karşı geliştirilmiş bir komplodur. Kürtler şahsında savaşa sürülmek istenen Ortadoğu halkları ve coğrafyasıdır. Ve Kürtler dimdik ayakta; Ortadoğu’nun demokratikleşme hamlesinin en temel dinamiği konumunda.”