Venezuela’yı dünyaya mal etti

Venezuela’yı dünyaya mal etti

Dünyanın yüzölçümü ve nüfusuna göre en fazla konuşulan ülkelerinden biri yaptı Venezuela’yı. Topraksız köylülerden kentlerdeki dar gelirlilerin umudu olduğu kadar, elit kesimlerin baş düşmanı idi. 

Dünyanın belki de en popüler, her dediği uluslararası alanda yankı uyandıran yegane siyasetçilerindendi Hugo Chavez.

2011 yılında yakalandığı kanser hastalığından sonra dört ameliyat geçiren Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, dün yerel saatle 16.25’de hayata gözlerini yumdu.

İSYANCI BİR AİLEDEN GELİYORDU

Günümüz dünyasının en çok konuşulan liderlerinden olan Hugo Chavez, 1954 yılında Barinas eyaletinin Sabaneta kentinde orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailesi, Güney Amerika yerlisi, Yahudi ve Afrikalı karışımı idi. Ailesinin daha önce çeşitli isyanlara katıldığı bilinen Chavez, 1900’lerin başında birçok suikasta karışmış olan ve isyanlara katılmış Pedro Perez Delgado’nun da torunuydu.

Hugo Chavez en büyük tutkusu olan beyzbolda ilerlemek ve ordu takımında oynamak hayaliyle 1971’de Venezuela ordusuna girmeye karar verir ve Venezuela Askeri Bilimler Akademisi’nden mezun olur. Devrimci fikirlerle tanışması ise, daha çok o dönem yasa dışı sayılan sol gruplarla ilişkide olan ağabeyi Adan sayesindedir. Latin Amerika’nın ‘Libertador’u (kurtarıcı) olarak tarihe geçen Simon Bolivar, Şili’li sosyalist lider Salvador Allende, Fidel Castro ve Che Guevara’nın fikirlerinden etkilendi.

ÜLKEYİ DEĞİŞTİRME PLANLARINI 70’LERDE YAPIYORDU

70’li yıllarda diğer Latin Amerika ülkelerine göre daha iyi ekonomik verilere sahip olan ve petrol üretiminde önde gelen Venezuela’da, komşu ülkelere nazaran değişmeyen tek şey köylülerin, çalışanların ve yerlilerin pastadan hep en küçük payı almaları olur. Peru ve Panama’daki sol hareketlerden de etkilenen Chavez’in 70’lerin sonundan itibaren bir gün iktidarı ele geçirmek gibi bir iddiası vardır.

Halkın kendisine ihtiyacı olduğunu, ancak ‘pasif’ bir konumda bulunduğunu söyleyen Chavez, halkın iktidar değişimini kabul edecek koşulların oluşturulması gerektiğini düşünür. Ordu içindeyken hedeflerinden sapmayan Hugo Chavez, Simon Bolivar’ın 200’üncü doğum yılı olan 1983’de Bolivarcı Devrimci Hareketi’ni (MBR 200) kurar.

BAŞARIYI GETİRECEK BAŞARISIZ DARBE GİRİŞİMİ

MBR 200 ile yavaş yavaş bir darbenin hazırlıklarına başlayan Chavez, bu isteğini 1992’de gerçekleştirdi. Dönemin Devlet Başkanı Carlos Andres Perez’e karşı bir darbe girişimine birçok askeri birlik katıldı. Üç önemli kentte kontrolü ele geçiren Chavez yanlılarının hedefi Perez’i tutuklamaktı. Ancak, başkent Caracas’daki Perez yanlısı askerlerin karşı duruşu ile darbe başarısızlıkla sonuçlandı ve Chavez yakalanarak hapse atıldı.

Aynı yıl hapisten yaptığı çağrıyla ikinci bir askeri darbe girişiminde de başarısız kalan Chavez’in devirmeye çalıştığı Perez, kamu fonlarını zimmetine geçirmek suçuyla görevinden alındı. 1994 yılında seçilen yeni Devlet Başkanı Rafael Caldera, Chavez’in cezaevinde iken daha tehlikeli olacağını bildiği için seçim vaadinde de olduğu gibi affetti.

Cezaevinden çıkışı da sansasyonel olan Chavez, bundan sonra tam iki yıl boyunca bindiği bir kamyonet ile Venezuela’yı dolaşarak halkın istemlerini daha yakından görmeye çalışır. Daha sonra Caracas’a yerleşen Chavez, eski bir komünist olan ve sonraları İçişleri Bakanı olacak olan Luis Miquilena’dan etkilenir ve darbe yerine seçimlerle hayallerini gerçekleştirmeye karar verir.

YOKSULLUĞU DARBELEDİ

Beşinci Cumhuriyet Hareketi isimli partiyi kurdu. 1998 yılındaki devlet başkanlığı seçimlerini yüzde 56 oy oranıyla kazanan ve 2000 yılındaki erken seçimlerde yeniden seçilen Chavez, 2002 yılında ordunun gerçekleştirdiği bir darbe sonucu 2 günlüğüne görevden alındı. Halkın darbeye karşı sokaklara çıkması üzerine görevine iade edilen Hugo Chavez, 2006 ve 2012 yılındaki seçimlerde galip gelmeyi başardı.

Göreve geldiği 1998 yılından bu yana tüm yönleriyle  olmasa da, sosyalist politikaları benimseyeceğini gizlemeyen Chavez, toprak reformu, küçük ölçekli işverenlerin teşvik edilmesi, başta kamu sektöründe olmak üzere yeni iş alanlarının yaratılması, eğitim hizmetlerinin geniş halk kitlelerine yayılması, emekli ve engellilere sosyal yardımların arttırılması gibi politikaları ile dikkat çekiyordu. Venezuela’daki yoksulluk oranı Chavez döneminde yüzde 50’lerden yüzde 20’lere kadar düşerken, ülkenin borçları da milli gelirin yüzde 30’undan yüzde 10 civarına düştü.

Tüm bunlara rağmen Chavez döneminde Venezuela yolsuzlukla mücadelede ilerleme yerine gerilemeye devam etti. Ekonominin son bir kaç yılda duraksadığı ülkede Chavez’le anılacak bir diğer olumsuz gelişme ise ailesine ve yakın çevresine tanıdığı imtiyazlar oldu. Chavez’in ailesinden en az 10 kişinin devlet kurumlarında ve ya şirketlerinde kilit noktalara getirilmesi eleştirilerin odağındaydı.

SOSYALİZM VE BOLİVARİZM SENTEZİ

Uluslararası alanda Küba ve Güney Amerika’nın Bolivya, Brezilya gibi sol-sosyalist yönetimleri ile sıkı ilişkiler geliştiren Chavez, Amerika Birleşik Devletleri karşıtı duruşu ile de dikkat çekiyordu. Chavez, Latin Amerika halklarının ABD gibi dış güçlerin egemenliğinden kurtularak, sosyal ve ekonomik alanlarda güçlenmesi ve birleşmesinden yana olan Bolivarcılık öğretisinin modern temsilcisi olma iddiasındaydı. Ülkenin adının anayasa değişikliği ile Venezuela Bolivaryen Cumhuriyeti olarak değiştirilmesi de, Chavez’in Latin Amerikan sosyalizmine bağlılığının göstergesiydi.

Şimdi herkes Chavez sonrası dönemde ne olacağını merak ediyor. Chavez’in daha önce kendisinden sonraki devlet başkanı olarak gösterdiği Nicolas Maduro’nun önümüzdeki 30 gün içinde yapılacak seçimleri kazanıp kazanamayacağı ve dahası Chavez’in politikalarının devam edip etmeyeceğini merak konusu. 
Bilinen tek gerçek şu ki, Venezuela belki de hiç bir zaman son 14 yılda konuşulduğu  kadar konuşulmayacak.