‘Vicdani ret hakkı anayasal güvenceye kavuşturulmalı’
‘Vicdani ret hakkı anayasal güvenceye kavuşturulmalı’
‘Vicdani ret hakkı anayasal güvenceye kavuşturulmalı’
BDP, demokratik çözüm ve barış sürecinin devam ettiği bu günlerde vicdani ret hakkının yasal güvenceye kavuşturulmasının zemininin artık olduğuna dikkat çekti. Hükümeti bir an önce vicdani ret hakkını tanımaya ve haksız tutuklama, cezalandırmalara son vermeye davet eden BDP, tüm siyasi partileri, vicdani ret hakkının yeni anayasada yer almasını desteklemeye çağırdı.
BDP Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş konuya ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Beştaş, zorunlu askerlerin, ulus devlet ve ulusal egemenlik kavramların uluslararası ilişkilerde belirleyici hale geldiği 19 ve 20. yüzyıla özgü bir kavranm olduğunu belirtti. Türkiye’de hala uygulandığı ve bir tabu konusu olmaya devam ettiğini de vurgulayan Beştaş, “Dünya’da yaklaşık 100 yıldır tartışılan ve Batı demokrasilerinin gündeminde yer alan vicdani ret; total ret, alternatif kamu hizmetleri gibi kavramlar, Türkiye’nin gündemine ancak son 20-25 yıldır girmeye başlamıştır. Vicdani ret, Avrupa Konseyi üyesi 47 ülkede temel insan hakkı kapsamında değerlendirilirken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış olan Türkiye, vicdani reddi bir cezalandırılma nedeni olarak görülmektedir. İlk vicdani retçileriyle 1990 yılında Tayfun Gönül ve Vedat Zencir’in vicdani reddini açıklaması ile tanışan Türkiye, o günden bugüne yüzlerce gencin her türlü baskı ve işkenceyi göze alarak vicdani retlerini açıklamasına tanık oldu” dedi.
1982 Anayasası’nın 72. maddesinde askerliğin bir ‘vatan hizmeti’ olarak tanımlandığını da hatırlatan Beştaş şunları belirtti: “Türkiye’de vicdani retçilerin yargılanmalarının nedeni, vicdani ret hakkının bir hak kategorisi olarak, yasal ya da anayasal düzeyde hiçbir şekilde tanımlanmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Çeşitli eylem ya da açıklamaları dolayısıyla TCK 318. maddeden davalar açılmış olsa da vicdani retçiler asıl olarak Askeri Ceza Kanunu’nun emre itaatsizliği düzenleyen 87. ve 88. maddeleri ile izin tecavüzü ve firar suçlarını düzenleyen 63. maddesinden açılan davalardan yargılanmaktadır.”
4. Yargı Paketi hazırlanırken, kamuoyunda çıkan spekülatif haberler sonucunda vicdani ret hakkının tanınması anlamına gelebilecek yasal düzenlemelerin paket içinde yer alacağı kanaatinin oluştuğunu da vurgulayan Beştaş, “Fakat bu beklentiler ne yazık ki hükümet tarafından karşılık bulmadı. Yine düşünce hürriyetinin önündeki engellerden 5237 sayılı Kanunun ‘halkı askerlikten soğutma’ ile ilgili olan 318. maddesi 4. yargı paketinde yapılan değişiklikle ‘Askerlik hizmetini yapanları firara sevk edecek veya askerlik hizmetine katılacak olanları bu hizmeti yapmaktan vazgeçirecek şekilde teşvik veya telkinde bulunanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir’ şeklinde düzenlendi. Dolayısıyla değişiklik demokratik kamuoyunun beklentilerini karşılamaktan uzak, basit kelime oyunları ve yapay değişikliklerden ibaret kaldı” dedi.
Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) vicdani ret davalarında birçok kez mahkum edildiğini de hatırlatan Beştaş, vicdani retçilerin sürekli bir cezalandırılma, dolayısıyla ömür boyu hapis riskiyle yaşaması ve bu sırada da pasaport almaktan, sağlık hizmeti almaya kadar birçok haktan yararlanamamalarının ‘sivil ölüm’ olarak tanımlandığını da belirtti.
4. Yargı Paketi ile TCK’nin 318. maddesinde yapılan değişikliğin vicdani retçilerin haklarının tanınması anlamına gelmediği gibi, maddenin yeni halinin zorunlu askerliğe karşı tüm çağrıları suç olarak tanımlamaya devam ettiğini de vurgulayan Beştaş şunları belirtti: ”Barış ve Demokrasi Partisi olarak, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda vicdani reddin anayasal bir hak olarak yeni Anayasa’ya girmesi gerektiğini ifade etmemize rağmen ne yazık ki diğer siyasi partilerden destek alamadık. Vicdani ret hakkının olmadığı bir ülkede gerçek demokrasiden söz etmenin bir anlamı olmadığı gibi, bir yurttaşın siyasi özne olabilmesinin imkanı da yoktur. Biz demokratik çözüm ve barış sürecinin devam ettiği şu günlerde vicdanı ret hakkının yasal güvenceye kavuşturulmasının zeminin artık oluştuğu kanaatindeyiz. Bu düşüncelerle Hükümet’i vicdani ret hakkını bir an önce tanımaya ve haksız tutuklama ve cezalandırmalara son vermeye davet ediyor, yine tüm siyasi partileri vicdani ret hakkının yeni anayasada yer almasını desteklemeye çağırıyoruz.”