ABD, Vietnam’dan Mart 1973’te çekildiði zaman ne kendi kamuoyu ne de dünya Amerikan ordusunun kayıpları konusunda net ve açık bir bilgiye sahip deðildi. ABD ordusu ilk kez 2 Mart 1963 günü Kuzey Vietnam’ı bombalamış, aradan bir hafta sonra da ilk birliklerini indirmişti. Daha doðrusu binlerce askerini Vietnam cehenneminin içine atmıştı.
ABD ordusu Vietnam’a ‘Özgürlük savaşçıları’ olarak gitmiş, ama ‘katiller ordusu’ olarak geri dönmüştü. Geride ne kadar Amerikalı asker cesedinin kaldıðı hep bir sır olarak saklandı.. Bu sır bütün boyutlarıyla aradan geçen onca zamana raðmen hiç açıklanmadı.
Savaşta ölen ABD’li asker sayısına ilişkin yetkililerin yaptıðı açıklamalar ile baðımsız araştırmacıların ulaştıðı veriler arasında hep bir uçurum oldu. Yetkililer savaşın ilk yılında kayıpları yüzlerle ifade ettiler. Savaş bittiði zaman 6 bin askerin öldüðünü söylediler. Daha sonra bu rakamı 59 bin olarak ‘düzelttiler.’
Ancak bu da gerçeði yansıtmıyordu. Çünkü Vietnam cehenneminden yaralı olarak ‘kurtulan’ binlerce asker zaman içinde yaşamını yitirdi. Yaralı askerlerin sayısının 200 bine yaklaştıðı düşünülürse, ABD’nin Vietnam’daki kayıpları resmi rakamların en az iki misli olduðu su götürmez bir gerçekti.
GERÇEK, SAVAŞI ERKEN BÝTÝRTTÝ
Kaç Amerikalı askerin Vietnam’da ve daha sonra 2003’ten bu yana Irak savaşında öldüðünün açıklanmamasının elbette ki birden fazla nedeni vardı. Çünkü her zaman ABD’de savaş karşıtı bir kamuoyu, hatta gerçeði yazan bir basın oldu.
Her şeyden önce ABD ordusunun Vietnam’da artan kayıpları ülke içinde huzursuzluða yol açıyordu , barış talepleri yükseliyor ve ‘orada ne işimiz var‘ sorusu daha çok gündeme geliyordu… Basının savaşa ilişkin resmi görüşü terk etmesi, özellikle de basının ABD ordusunun Vietnam direnişçilerinin Tet saldırısı sonucu uðradıðı aðır kayba ilişkin yaptıðı haberler ABD’nin Vietnam bataðından beklenenden daha önce çıkmasına, çekilmesine yol açtı. Bu ise yüz binlerce Vietnamlının ve binlerce ABD’li askerin hayatını kurtardı. Savaşın erken bitmesine yardımcı oldu.
Edward Herman ve Noam Chomsky ortak yazdıkları ‘Kitle medyasının ekonomi politiði-Rızanın Ýmalatı’ adlı eserde bu duruma dikkat çekiyorlar. Hatta bazı çevrelerde ABD’nin savaşı Vietnam’da kaybetmesinden basının sorumlu tutulduðu inancının hayli yaygın olduðunu belirtiyorlar. Hatta gazeteci Robert Elegant’ın ‘tarihte ilk defa bir savaşın sonucu savaş alanında deðil, gazete sayfalarında ve hepsinden önemlisi televizyon ekranlarında belirlendi’ diye yazdıðını aktarıyorlar.
Aslında benzeri bir durum Irak savaşında da yaşandı. Bazı yayın organlarının ABD ordusunun Irak savaşındaki ‘marifetlerini’ yayınlanması üzerine Pentagon kısmen frene bastı. Abu Garip cezaevine, Felluce savaşına ilişkin yayımlanan kareler kamuoyunda Vietnam savaşını sona erdirdiði söylenen ve Nick Ut adlı gazetecinin çektiði ‘My Lai’ adlı fotoðraf kadar barış severleri harekete geçirmediyse de, ABD’nin dünya çapındaki imajına aðır bir darbe oldu. Irak’tan tam olmasa da çekilmesini hızlandırdı.
SÖZLEŞMELÝ ÖLÜLER
2003 yılında ikinci Körfez savaşı başladıðından buyana kaç Amerikalı askerin Irak’ta öldüðü bilinmiyor. ABD’li araştırmacılar, gazeteciler dahil sık sık bu konuda kuşkularını dile getiriyorlar. Çünkü ABD, Vietnam’da olduðu gibi Irak savaşında da asker kayıplarını ustaca gizledi. Kamuoyundan sakladı. Saklamaya devam ediyor.
Ýngiltere’de yayımlanan Independent gazetesinin yazarlarından Robert Fisk yazdıðı bir haberde Irak’ta ABD’nin asker kayıplarını gizlediðini belirtiyor ve öldüðü açıklanmayan askerlerin daha çok ‘sözleşmeli askerler’ olduðunu ileri sürüyordu.
Şimdi Türkiye’nin Kürdistan’da yürüttüðü savaşta başvurduðu yöntemi ABD ordusu ilk önce Vietnam’da, daha sonra en belirgin olarak Afganistan ve Irak’ta uyguladı. Kayıplar iki türlü gizleniyordu. Kamuoyu ile paylaşılmıyordu. Halende gizleniyor ve paylaşılmıyor.
Birincisi, şimdi Türk ordusunun yaptıðı gibi ABD askere aldıðı, öldürmek ve ölmek için gönderdiði personel ile yaptıðı sözleşmeye ölüm ve zayiat anında ailesi dahil olmak üzere açıklama yapmayabileceðine ilişkin bir madde eklemişti. Bu maddeye göre ölen bir askeri açıklama, hatta ailesine bildirme zorunluluðu yoktu. Ölümleri gizlemek, kiralanan paralı askerin imzasına dayanan hukuksal bir zemine oturtulmuştu.
Pentagon böylelikle sözleşmeli ölüler bulmuştu. Ýkincisi ise savaşta yaralanan ve daha sonra ölenler kayıt dışı tutuluyordu. Hatta savaşta ölenler yaralı, hasta veya izinli gösteriliyor, bunların bir üçüncü ülkeye transferleri yapılıyor, ölümleri kayıt dışı sayılıyordu.
Bir iddiaya göre Irak savaşında yaralanan ABD’li askerler Suudi Arabistan’a, ABD üstlerinin olduðu ülkelere aktarılıyor. Son durumları daha sonra kamuoyuna rapor edilmiyor.
ÖLÜMDEN ÖTE SÖZLEŞME VAR
Ýşte Türk genelkurmayı son Oramar çatışmasında olduðu gibi kayıplarını hep ABD’nin Vietnam, Afganistan ve Irak savaşındaki yöntemiyle gizledi. Öldürülen Türk askerlerinin bir kısmı-ki son dönemlerde aðırlıklı bir kısmı-‘sözleşmeli personel’ olduðu için açıklama gereði duymadı. Duymuyor da.
Edinilen bilgililere göre Kürdistan’da savaşmak üzere iş başı yaptırılan özel timler başta olmak üzere profesyonel ordu-polis elemanlarıyla imzalanan sözleşmeye göre, tıpkı ABD ordusunun Vietnam ve Irak savaşında yaptıðı gibi ölmeleri, yaralanmaları veya kaybolmaları durumunda açıklama yapmama hükmü yer alıyor. Yani Kürdistan’a savaşa gönderilen özel hareket mensupları, ordu personeli sözleşmeli ölüler olarak gönderiliyor
Ýkinci başvurulan yöntem ise ölümler, belli bir zaman geçtikten sonra ‘intihar’, ‘Trafik kazası’, Yıldırım çarpması sonucu’ diye açıklanıyor.
Üçüncü bir yol ise-ki bu çok yaygın olarak yapılıyor-Türk ordusu tıpkı Pentagon gibi kayıpları gizlemek, daha az göstermek için öldürülen askerleri yaralı olarak gösteriyor. Zaman içinde ‘şehitlik yasası’ adı altında yapılan düzenlemelerle daha önce ölmüş, ama ilk açıklamada yaralı olarak gösterilenler listeye bir ‘istatistiki not’ olarak ekleniyor.
SAVAŞI BÝTÝRTECEK SORU
Örneðin, Milliyet gazetesi son Kürdistan savaşında Türk ordusunun kayıplarını, resmi rakamlara göre 23242 olarak verdi. Hem de manşetten. Şimdiye kadar Türk ordusunun kayıplarının 5 ile 6 bin arası olduðu söyleniyordu. Doðruya yakın olan Milliyet gazetesinin manşetten verdiði rakamdı. Çünkü devlet son çıkardıðı ‘şehitlik yasası’ ile kayıplarını bir ölçüde resmiyet altına aldı.
Daha da ötesi Oramar çatışması sonrası bir Türk televizyonunda ‘analiz’ yapan Doç. Dr. Hüseyin Yayman ise devletin ilgili kurumlarının, genelkurmayın, içişleri bakanlıðının, savunma bakanlıðının bu konuya ilişkin verdikleri rakamların birbirini tutmadıðını belirtiyordu.
Ve Oramar çatışması yaşanmadan günlerce önce CHP Ýstanbul milletvekili Gürsel Tekin üç ay içinde 150’yi aşkın askerin ölümünün basın ve kamuoyundan saklandıðını söylüyordu.
Yerel kaynaklar Oramar çatışmasında Türk ordusunun kayıplarının açıklanan sekiz rakamının çok üstünde olduðunu belirtiyorlar. HPG ise yaptıðı açıklamada Türk ordusunun en az 109 kayıp verdiðini söylüyor. Hatta bir kaynaða göre çekilmiş görüntüler var.
Gerçekten Türk ordusu Oramar’da sekiz asker mi kaybetti? Yoksa ABD ordusunun Vietnam ve Irak’ta yaptıðı gibi ölenler sözleşmeli olduðu için açıklanmıyor mu? Yaralı olarak gösterilenler, daha sonra mı öldü diye kayıtlara geçilecek? Önümüzdeki günlerde Oramar çatışmasında öldürülen askerleri Türk genelkurmayı birde ‘Trafik kazası’, ‘intihar’ veya ‘yıldırım çarpması sonucu’ mu öldürecek?
Esas soru şudur: Son savaşta kaç asker öldü?
Günlerdir terbiye sınırlarını da aşarak hem Kürtlere hakaret eden, hem de Kürtlere akıl veren gazeteciler ‘son savaşta kaç asker öldü’ sorusunu gözyaşı döküp-dökmediði dahi belli olmayan genelkurmay başkanına sorsalar olmaz mı?
Belki bu sorunun doðru cevabı savaşı bitirir.