Yalan ipinde atılan takla Ve ‘devletsiz önderliðin’ gücü -Veysi Sarısöz

Yalan ipinde atılan takla Ve ‘devletsiz önderliðin’ gücü -Veysi Sarısöz

Türk Hükümetinin ilkesi “dişine uygun gördüðünü” ısırmak, ısıramadıðını da “ısırdıklarını” birlikte ısırmaya ikna etmek için “yalan ipinin” üstünde, artık ünlenen deyimle söylersek, “kırk takla atmak...”

Bu en tehlikeli “takla”dır.

Anlatalım.

Öcalan Kürtlerin yaşadıðı bütün parçalarda, kiminin çoðunluðu tarafından, kiminin ise ihmal edilemeyecek bir bölümü tarafından “önder” olarak kabul edilen bir kişi.

“Ne var bunda “ derseniz, ben de size milyonlarca insanın “önder” diye benimsediði bu insanın “devletsiz” bir önder olduðunu hatırlatırım. Şunu da hatırlatırım; bu öyle bir önder ki, yalnız devletsiz deðil, aynı zamanda “devleti altın tepside sunsalar” kabul etmeyen bir önder. Ve daha da önemlisi, “Ýmralı işkence evinde” esaret yaşayan bir önder... Daha daha ve daha önemlisi de, dokuz aydır en aðır tecrit yaşayan bir önder...

Roma Ýmparatorluðu çöktüðü zaman Ýmparatorun tek bir destekçisi kalmadı. Çünkü Ýmparator “devletli” bir önderdi. Aynı zamanda devletine daha fazla devletleri katan bir önderdi. Daha da önemlisi muktedirdi ve Hristiyanları arenalarda aslanların önüne atan, istediði köle Hıristiyan’ı gladyatör yapıp, öteki Hıristiyan gladyatörü öldürten bir önderdi. Devlet yok olunca Ýmparator da yok oldu.

Ama Hz. Ýsa o Ýmparator’un karşısına “devletsiz” bir önder olarak dikildi. Tutuklandı ve çarmıha gerildi.

Bugün Roma Ýmparatorlarını “önder” sayan tek bir Allah’ın kulu yok. Ama milyonlarca Hırıstiyan Ýsa’yı “önder” olarak tanıyor.

Hz. Muhammed Roma Ýmparatorluðundan ve Ýsa’nın yazgısından ders çıkartan bir “önder”. “Devletsiz din” va’az eden bir önder. “Devletsiz” Ýslam’ın, yani farklı devletlerde yaşayan bütün Müslümanların peygamberi. Onun da devlete ihtiyacı yok. Öcalan, ilkçað tarihinden günümüze “ulus devletlerin” kanlı geçmişinden kopmuş bir önder.

Demek ki, yalan ipinin üstünde kırk takla atanlar, Barzani’yi Öcalan’ın karşısına dikmek için her türlü sahtekarlıðı yapanlar, bu “nitel farkı” hesaba katmalılar. Nasıl Ýsa’yı çarmıha gerenler ve Hz. Muhammed’in sevgili Halifesi Ali’nin ve Hüseyin’in kanını dökenler bu “devletsiz dinlerin” taraftarlarını yok edemediyseler, “devletsiz, esir ve işkence” altındaki önderi de milyonların vicdanından kazıyamazlar. Devletli Kürt lideri ile devletsiz kürt önderi arasında uçurumlar var. Devletli lider “devletinin” lideri olmaya mahkumdur. Devletinin “çıkarlarını korumak” için, yeri ve zamanı gelince kendi ruhunu bile satmak zorunda kalır. Bizim “devletli reel sosyalizm” deneyimimiz bunu çok acı öðretti. Dünya Devrimi diye yola çıkan sosyalizm, “kuşatma altındaki devleti korumak için”, dünya devriminin nice koluna sırt çevirdi, 1939’da o devleti korumak için Hitler’le “dostluk ve saldırmazlık” paktını imzaladı. Bugün ne yazık ki o devlet yok. O devletin son “önderi” devletsiz kaldıðından beri “halksız” bir halde o kapitalist kurum senin, bu benim, beyhude dolanıp durmakta. Öcalan’ın “otoriter”liðinden söz edenler var, ama gerçek şu ki, o devletsiz önderdir. Acı çeken, işkence gören bir önder. Bu önder bütün “devletsizlere”, “devlet iktidarlarına dayanmayanlara”, bütün yoksullara ve ezilenlere “devletli önderlerden” bin defa, yüz bin defa daha inandırıcı bir önderdir. Çünkü onun “devlet çıkarı” yoktur. Sözümüz, Türk ve Kürt “devletli” “önderlere”dir. “Devletsiz önder” etkisiz kılınamaz. Devletli lider oyuna gelip “devletsiz önderi” yok etmeye kalkarsa, Roma Ýmparatorunun ve Muaviyenin kaderini paylaşır. Birinci dersiniz bu. Ýyi çalışın.

Ýkinci ders şu: Yalan ipinin üstünde atılan kırk takladan sonra her defasında ip üstüne sað salim düşmek mümkün deðil... Yere çakılabilirsiniz. Şu hale bakın. Bizim “taklacılar”, bir yandan kendi “sınırları” içindeki Kürtleri kanla ve kitlesel tutuklamalarla bastırırken, bir yandan da devletli yani “bölgesel” önder Barzani’yi Türkiye’de ve Suriye’de Kürt “önderi” düzeyine yükseltmeye kalkışıyor.

Barzani’nin böyle bir rol oynamak isteyeceðini ben şahsen sanmıyorum. O gerçekçi bir “yerel önder”. “Devletli bir önder için”, bütün Kürdistan parçalarındaki Kürtlerin “önderi” olmaya kalkmanın “Büyük Kürdistan” hedefine yürümek olduðunu Barzani bilir. Bunun ise, kendisini kuşatan dört devletle savaş anlamına geldiðini daha iyi bilir.

Bizim taklacılar Barzani’yi akıllarınca “tuzaða” çekiyorlar. Onu Irak’taki Şiilerle karşı karşıya getirmek için elden geleni yapıyorlar. Ve bunu yaparken, sonucun Güney Kürdistan’da “ayrı bir devlet” kurmak olacaðını da biliyorlar.

Böylece, üzerinde takla attıkları yalan ipini de kendi elleriyle kesiyorlar.

Şu anda Irak Federal devletinin bir parçası olan Güney Kürdistan’da elde edilen kazanımlar Türk devletini sıkıştırıyorken, kendi “sınırlarındaki” Kürtler, “biz de en az Irak’ta varolan statünün hiç deðilse benzerini isteriz” diyorlarken, “baðımsız bir Güney Kürdistan devleti” kurulduðunda başlarına gelecekleri bilmiyorlar. Ýkinci derse de iyi çalışmaları gerekiyor.

“Öcalan’ı yok etmek”, “PKK’yi kana boðmak”, “BDP’yi yıkmak” yolunda yürüyen AKP hükümeti, Kürt sorununda çözüme yanaşmadıðı sürece, mukadder akıbetten kurtulamaz. Kendi elleriyle Türkiye’yi böler.

Dört devletin sınırlarında hiçbir deðişiklik olmadan, bu sınırları anlamsız hale getirerek Kürt sorununu çözmek, Mezopotamya’da yeni bir “barışçı halklar uygarlıðını” kurmaktır. Tersi etnik ve mezhebi savaşlardır.

Dersler böyledir.

Kaynak: Ozgur Gündem