Yeniden inşa etmenin deneyimi

Notabene Yayınları’ndan çıkan ve kolektif bir yazar kadrosuna sahip olan Yeniden İnşa Et kitabı Gezi isyanı sonrası İstanbul Kadıköy’deki Caferağa ve Yel değirmeni dayanışma ağlarının kapsamlı bir değerlendirmesi.

İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı’na inşa edilmesi muhtemel Topçu Kışlası’na ilişkin TMMOB mimarlar odası ve bir kısım kent savunucusu tarafından itirazlar vardı; fakat her şey 27 Mayıs 2013 günü dozerlerin parka girmesiyle başladı. AKP, İstanbul 6. İdare Mahkemesi ve 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı olduğu halde Topçu Kışlası ve Taksim Yayalaştırma Projesi’nden vazgeçmedi. O gün 10 yıllık AKP iktidarına karşı Türkiye tarihine de geçecek büyük bir eylemliliğin başlangıcı oldu. AKP’nin yaşam hakkına, tarzına ilişkin uyguladığı birçok müdahale toplumsal kesimlerin kendi hak, talepleriyle günlerce sürecek ve Taksim’i işgal etmeye varan ardından Tüm Türkiye’ye yayılan eylemlere dönüşecekti.

SIRADAN İNSANIN İSYANI…

Gezi isyanı hakkında bugüne kadar birçok kitap, yazı ve materyal yayınlandı. NotaBane Yayınları’ndan çıkan “Yeniden İnşa Et” kitabı da Gezi ve sonrası İstanbul Kadıköy’deki Caferağa ve Yeldeğirmeni mahalle dayanışma forumlarının yatay örgütlenme deneyimini ele alan bir kitap. Kolektif bir değerlendirme kitabı olan “Yeniden İnşa Et” nostaljik bir nitelikten ziyade, sıradan insanın isyanı ile ortaya çıkan bu süreci ve buradaki yatay örgütlenme pratiğini ele alıyor.

ÖZELEŞTİRİ DE VERMEK

Yazar kadrosunda Alper Yılmaz, Bertan Toydemir, Cem Keskin, Ceyhun Yıldırım, Evren Kocabıçak, Emrah Elhan, Fırat Seymen, Gözde Kalyoncu, Haşim Kılıç, Kadim Fırat, Melis Özbakır, Murad Mıhçı, Necdet Ülker, Nurgül Bulut, Nurgül Elhan, Özgür Sertaç Günay, Turan Yıldırım, Üzeyir Uludağ, Volkan Bulut, Kadıköy Kent Dayanışması, Kadıköy Kooperatifi ve Karşı Lig kolektifleri bulunuyor. Kitap yaşanılan deneyimleri tüm yönleri ile alıyor. Yapılan hatalar, kazanımlar kurulan ilişki biçimleri. Bunların tümünü deneyimsel bir bakış açıcıyla ele alırken diğer yandan bu deneyimin devrimci sürecine de odaklanıyor ve değişimi de ortaya koyuyor. Örneğin mahalle sakinleri ile aktivistlerin arasındaki farklara, zamanla katılımın azalması ve yerel sorun çözme pratiklerinin tıkandığı noktalara kadar geniş bir perspektif sunuyor. Zaten kitapta ilk amacın sürecin aktörleri olarak tıkanan bu noktalara dair özeleştiri de verebilmek olduğu vurgulanıyor.

KAPİTALİZM KRİZİNDEN NASIL ÇIKILACAK?

Gezi Parkı isyanı üzerinden 8 yıla yakın bir süre de geçse kitabın asıl amacı mahalle inisiyatifi, kooperatifler, halk meclisleri gibi yatay örgütlenme deneyiminin, bugün hala geçerliliğini yitirmeyen ve ihtiyaç olunan bir ağ olduğunu da hatırlatmak. Zira 2020’nin mart ayında dünyayı saran Covid-19 salgını çerçevesinde düşünülünce kapitalizmin geleceği ve ne yönde sarsıldığı aylarca konuşuldu. Büyük devletlerin virüs karşında çaresizliği özellikle yoksullaşmaya başlayan alt kesimlerin huzursuzluğu hala güncelliğini yitirmeyen bir konu. Türkiye’de birkaç deneyimle de olsa devletlerin yardım ya da el uzatmadığı yoksullaşan kesimlere ya siyasi partilerin yerel örgütlenmeleri ya da yöre- köy derneklerinin ağları ulaştı. Kitabın işaret ettiği güncellik de az çok ‘yeni normal’ denilen bu süreçteki ihtiyaca tekabül ediyor. Zira akademisyen Cihan Tuğal da kitaba ilişkin bir değerlendirme yaparken kapitalizmin derin krizinden çıkış yolunun birlikte nasıl yapılacağına dair düşünülürken, dünyadaki 2011-2013 ayaklanmalarının deneyimlerine bakmak gerektiğini ifade ediyor. Bu deneyimler eğer yeni bir normal kurulacaksa devletlerin değil, halkların kendilerinin yer ve inisiyatif aldığı mekanizmalarla olmalı. Kitap doğrudan corona dönemine dair bir güncel bilgi içermese de dünyanın yaşadığı bu bir yıllık deneyim, böylesi ağlara ve yatay örgütlenmeye duyulan ihtiyacın yakıcılığını güzel bir şekilde örnekliyor.

SADECE MAHALLE DEĞİL ENTERNASYONAL AĞ

Sadece mahalle deneyimleriyle sınırlı kalmayan Caferağa ve Yeldeğermeni dayanışma ağlarının enternasyonal çabaları da kitapta yer alıyor. Suriye savaşının ilk yıllarından Yunanistan’daki işgal deneyimlerine kadar birçok örgütlenme biçiminin karşılıklı paylaşıldığına dikkat çekiliyor. Hatta Fransız filozof Jacques Ranciere ve Amerikalı kuramcı Michael Hardt’ın dayanışmaları ziyareti de bu anlamda kitapta yer alıyor. Bu dayanışmaların sadece küçük birer mahalle dayanışması değil, yeni bir yaşam inşasının çekirdeği olduğuna ve gelecek için de bir deneyim sunduğuna işaret ediliyor. Dahası kitap sorunlarla yüzleşmenin gelecek inşa sürecine katkısının altı kalın kalın çiziyor.