Yerli halkların hakları ekonomik çıkarlar için gasp ediliyor
Yerli halkların hakları ekonomik çıkarlar için gasp ediliyor
Yerli halkların hakları ekonomik çıkarlar için gasp ediliyor
Dünya genelinde sayıları 350 ile 400 milyon arasında değişen yerli halklar, kendi toprakları üzerinde daha fazla söz sahibi olmak için çabalıyor. ABD’nin New York kentinde Birleşmiş Milletler (BM) tarafından düzenlenen konferansta, yerli halkların temsilcileri haklarını teminat almaya çalışırken, büyük devletler ise, zengin kaynaklara sahip yerlilerin ülkelerini daha rahat talan etmek için bastırıyor.
BM’nin 69’uncu Genel Kurulu kapsamında, iklim değişikliklerinin yanı sıra, yerli halkların sorunlarının da tartışılacağı bir konferans düzenleniyor. Dün başlayan ve bugün sonuç bildirgesinin açıklanması beklenen Yerli Halklar Konferası’nda devletler temsil edilirken, yerli halklar sadece ‘uluslararası sivil toplum örgütü (NGO) statüsüyle katılabiliyorlar.
Önemli bir bölümü Kuzey ve Güney Amerika, Asya ve Avrupa kıtalarında yaşayan yerli halkların sorunlarını çözmek amacıyla 2007 yılında ‘Yerli Halklar Hakları Bildirisi’ yayınlanmış, ancak bu bildiri şu ana kadar sadece 22 ülke tarafından onaylanmış durumda. Yerli halkların on yıllarca süren mücadeleleri sonucu BM Genel Kurulu’nda 4 karşıt oya karşı 143 ülkenin kabul ettiği bildiri, halkların kendi topraklarındaki statüleri, siyasi gelecekleri ile ekonomik, sosyal ve kültürel konularda kendilerinin karar vermelerini öngörüyor.
ZENGİN KAYNAKLARI TALAN ETMEK İÇİN YERLİLERİ DIŞARIDA TUTUYORLAR
Ancak, yerli halkların üzerinde yaşadığı topraklardaki zengin doğal yer altı ve üstü kaynakları, devletlerin bildiriyi parlamentolarında onamalarına engel oluyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada, Yeni Zelanda ve Avustralya bildirinin oylanması sırasında ‘ret’ oyu veren devletler olarak dikkat çekmişlerdi.
ABD, Kanada, Çin, Avustralya, Rusya ile Güney Amerika topraklarının yarısının üzerinde hüküm süren Brezilya ve Arjantin yerli haklarına karşı duruşlarıyla dikkat çekiyorlar. Son yıllarda giderek güçlü bir enerji alternatifi haline gelen kaya gazı, başta ABD, Kanada, Avustralya ve Brezilya olmak üzere birçok ülkede yoğun olarak işlenmeye başladı. Kuzey Kürdistan’da da zengin yatakların olduğu bilinen bu gaz çeşidinin işletilmesi genel olarak büyük uluslararası şirketlerce yapılırken, yerli halklar bu üretimden direkt olarak etkileniyorlar.
Petrol, kömür, uranyum vb gibi diğer birçok kaynakların da bulunduğu topraklarda yerli halkların kendi kendini idare etmesi ve ya en azından üretimlere ilişkin söz hakkına sahip olması maddesi dünyanın önde gelen devletlerince engelleniyor. Güney Amerika’nın Amazon havzasında inşa edilen ve edilmekte olan birçok baraj da yine yerli halkların topraklarını terk etmeleri pahasına gerçekleştiriliyor. Benzer şekilde, yerlilerin doğal yaşam alanları içindeki ormanlık bölgeler, enerji, tarım ve diğer birçok sektörün çıkarları için yok ediliyor. Sadece 2010 yılında düzenlenen Kanada Kış Olimpiyatları için binlerce yerli topraklarını terk etmek zorunda kalmıştı.
ÖNEMLİ MADDELER YA SİLİNDİ YA DA İÇLERİ BOŞALTILDI
Halen New York’ta devam eden konferansın bildirgesinde yer alması düşünülen önemli bir cümle de yine ABD, Rusya ve Brezilya’nın çabaları ile silinmiş durumda; ‘Yerlilerin topraklarını ve doğal kaynaklarını ilgilendiren projelerin karar altına alınması öncesinde onaylarının alınması’ şeklinde olan önemli bir pasaj, konferansın hazırlık aşamasında kaldırıldı. Böylelikle, yerlileri ilgilendiren konulardaki birçok madde daha konferans öncesinde ya bildiriye giremedi ya da içeriği zayıflatılarak kabul edildi.
AVRUPA EKONOMİK ÇIKARLARI İÇİN GÖZ YUMUYOR
Yerli halkların haklarının korunması ve BM nezdinde teminat altına alınmasına karşı Avrupa Birliği (AB) üyesi devletlerin tutumu da dikkat çekici. Her ne kadar ‘yerli halklar’ deyimi çoğunlukla Kuzey Avrupa’daki eskimolar ve Samiler gibi halklar için kullanılsa ve birçok halkın hakları tanınmış olsa da, AB ülkeleri hem Avrupa’da hem de dünya genelindeki yerli halkların toprakları üzerindeki ekonomik vesayeti korumaya özen gösteriyor.
Almanya Tehdit Altındaki Halklar Topluluğu (GfbV) adlı kuruluştan Yvonne Bangert de özellikle Almanya’nın yerli halklar konusundaki çıkarcı tutumuna değiniyor. Geçtiğimiz gün Deutsche Welle radyosunun internet sayfasına konuşan Bangert, Brezilya, Ekvator, Kanada ve ABD ile Almanya’nın ilişkilerine değinerek, yerli halkların çıkarlarının nasıl gözardı edildiğine dikkat çekmişti.
Brezilya’da yoğun tartışmalara neden olan Belo-Monte baraj projesi kapsamındaki boru hattı inşasınnın Alman şirketlerince yapıldığını kaydeden Bangert, benzer biçimde Ekvator’daki bir diğer boru hattının da Almanların finansmanı ile yapıldığına değindi.
Yerli halkların yeraltı zenginlikleri nedeniyle sorunlar yaşadığı Kanada ve ABD’nin çıkardığı kaya gazlarını hatırlatan GfvB temsilcisi, Almanya’nın enerji açığı nedeniyle de yerli halkların haklarını teminat altına alan 2007 yılına ait bildiriyi henüz parlamentoda kabul etmediğini söyledi. Bangert, “her kim ki, fracking yöntemiyle çıkarılan kaya gazlarını ithal etmek ister, bu gaz kaynaklarının büyük oranda yerli halkların topraklarında olduğunu bilmelidir” diyerek, Almanya’nın ekonomik çıkarları için yerli halklara gerçek manada destek sunmadığının altını çizmişti.
Yvonne Bangert, Almanya’nın görünürde BM nezdinde yerli halkların hakları için mücadele ettiğini, ancak birçok sorun karşısında ciddi adımlar atmadığına da vurgu yapmıştı.