Yetki kazandırdığı sendika tarafından ‘sendikasızlaştırmakla’ suçlandı

Arteche Fabrikası’nda mücadele ederken Birleşik Metal-İş işyeri baş temsilciliği görevinden alınıp, Kod 49 ile işten atılan Yunus Emre Taşdemir, “Sendikanın yetki belgesi almasını sağlayan biz, ‘sendikasızlaştırmakla’ suçlanıyoruz” dedi.

İŞÇİ DİRENİŞİ

İspanya merkezli çok uluslu Arteche Şirketi’nin (Esitaş Elektrik) Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde bulunan fabrikasında insanca çalışma koşullarının sağlanması için mücadele ederken, Kod 49 ile işten atılan işçilerin direnişi 19. gününde kararlılıkla sürüyor. DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nın Gebze 1 Nolu Şube’sinde örgütlü olan ve Toplu İş Sözleşmesi (TİS) sürecinde işinden edilen işçiler, fabrika önündeki direnişe uğramayan şube yöneticilerinin işbirliğiyle işten atıldıklarına dikkat çektiler. Birleşik Metal-İş Genel Merkezi’nin konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, “Fabrikayı sendikasızlaştırma” ile itham edilen işyeri baş temsilcisi ve öncü işçilerden Yunus Emre Taşdemir, ANF’ye konuştu. Şubenin kendilerinin fabrikada yürüttüğü örgütlenme çalışması sayesinde yetki aldığını vurgulayan Taşdemir, “Bunu sağlayan biz, fabrikayı ‘sendikasızlaştırmakla’ suçlanıyoruz” dedi.

NE ÇAY MOLASI NE HAVALANDIRMA

Yüksek gerilimli elektrik trafolarının üretiminin yapıldığı fabrikanın montaj bölümünde 1 yıl 4 ay çalışan eski işyeri baş temsilcisi Taşdemir, dayatılan kötü çalışma koşulları ve mobbingden dolayı sendikalı olmaya karar verdiklerini belirtti. Çalışma saatlerinin mesailerle birlikte 16 saati bulduğu fabrikada, çay molaları ve havalandırmanın bile işçilere çok görüldüğünü anlatan Taşdemir, “Sıcaklığın ortalama 45 dereceyi bulduğu fabrikada havalandırma dahi yoktu. Çay molalarımız verilmiyordu. Yönetim, amirler, ustabaşılar tarafından sürekli hakarete uğruyorduk. Enflasyonun altında yapılan zamlara karşı çıkan işçiler, İnsan Kaynakları Müdürü İlknur Kuru tarafından odadan kovuluyordu. Koşullardan şikayet edenlere kapı gösteriliyordu” dedi.

HEM SENDİKA ÖRGÜTLENMESİNİ YAPTI, HEM SENDİKASIZLAŞTIRMA İLE SUÇLANDI

Sendikalaşma sürecini anlatan Taşdemir, önce Birleşik Metal-İş 2 Nolu Şube ile görüşmeye başladıklarını, daha sonra sendikanın genel merkezinin yetkiyi verdiği 1 Nolu Şube yönetimine yönlendirildiklerini belirtti. 1 Nolu Şube’nin 1.5 yıldır fabrikada örgütlenme çalışması yaptığını ama salt çoğunluğu elde edemediğini öğrendiklerinde hemen devreye girdiklerini söyleyen Taşdemir, “Hemen işe koyularak 4 Şubat’ta işçileri örgütlemek için çabaladık. Çalışma saatleri dışında da sendikal faaliyet yürütüyorduk. Sendika toplantısından çıkıyorduk, işçilerle görüşüp onları ikna etmeye çalışıyorduk. Eve bile gitmeyip arabada uyuyorduk. Bu çalışmanın sonucunda 10 Şubat’ta yetki belgesi için salt çoğunluğu elde ettik. 559 işçiden 287 işçiyi sendikaya üye yaptık. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na başvuru yaptık. 14 Şubat’ta yetki belgesini aldık. Aynı gün sendikal faaliyet yürüttüğüm gerekçesiyle Kod 45 ile işten atıldım. Sendikayla birlikte fabrikanın önünde yapılan direniş sonucunda aynı günün gecesi işe geri alındım” dedi.

ATAMAYLA DEĞİL SEÇİMLE GELDİ

22 Mart 2024 tarihinde sendikanın atama usulünü kabul etmeyerek seçim yapılmasını istediklerini anlatan Taşdemir, 4 temsilcinin işçilerin yüzde 95 oyuyla baş temsilci seçildiklerini belirtti. Baş temsilci seçildikten sonra sendikanın bütün çalışmalarını sırtladıklarına dikkat çeken Taşdemir, fabrikada birçok kazanıma imza attıklarını kaydetti. Taşdemir, elde ettikleri kazanımları şöyle sıraladı: “Servislerdeki havalandırma meselesini çözdük. İçeriye telefon sokmak yasaktı. Sadece ustabaşılar, amirler ve posta başları telefonlarını rahatça kullanabiliyordu. Biz bu iletişim sorununu da çözdük. İşbaşı yaptığımızda sadece 10 dakikalık bir çay molamız vardı, onun dışında saat 18.00’a kadar molasız çalışıyorduk. Mola hakkımızı da aldık. Amirler, ustabaşılar ve posta başları tarafından işçilere mobbing yapılıyordu, iş bölümleri keyfi olarak değiştiriliyordu. Ustabaşılar sevmedikleri işçileri başka bölümlere vererek işten çıkmaları için bezdirmeye çalışıyorlardı. Bu mobbingin önüne geçtik. 8 saatin dışında zorunlu mesai yaptırılıyordu. Cumartesi günü bile işçi arkadaşlarımızı işten atma tehdidiyle çalıştırıyorlardı. Biz bu zorunlu mesaileri gönüllülük esasına bağladık. TİS görüşmeleri başlamadan İK müdürü ve genel müdür Murat Bayram , ‘Biz ev hanımı statüsünde olan kadınlara ve emeklilere bu paraları vermek istemiyoruz’ diyerek 120 işçiyi işten çıkaracaklarını söylediler. Biz buna direnç gösterince bu sayı 80’e düştü ve 80 kişilik listedekilerin hepsi ya 40 yaş üstü kadınlardı ya da emeklilerdi. Bunu kabul etmedik ve bu işçi kıyımına engel olduk.”

‘SENDİKA BİZİ TOPLANTILARA ÇAĞIRMAMAYA BAŞLADI’

Nisan ayında TİS sürecinin başlamasıyla sendikanın şube yönetimiyle aralarının bozulduğunu belirten Taşdemir, yüzde 99 zam talebinde ısrar ettikleri için şubenin kendilerini devre dışı bırakmaya çalıştığına dikkat çekti. İlk etapta sendikayla yüzde 90 zam üzerinden görüştüklerini ancak şube yönetiminin, ‘Biz yüzde 100 isteriz, yüzde 90’ı kopartırız’ dediğini aktaran Taşdemir, ancak pratikte durumun hiç de öyle seyretmediğini vurguladı. TİS’in ikinci oturumundan sonra sendikanın söylemlerinin değişmeye başladığını anlatan Taşdemir, şöyle konuştu: “TİS görüşmelerine 1 Nolu Şube Başkanı Selçuk Çiftçi başta olmak üzere yönetimden Faruk Kaya, Mahmut Polat, sendika avukatı ve biz baş temsilciler katılıyorduk. Birinci ve ikinci oturumda yüzde 100 zammın altındaki zamları kabul etmeyeceklerini belirten şube yönetimi, işverenle samimiyeti kurduktan sonra yüzde 60-65 arasında zamlardan söz etmeye başladı. Biz de bunu fark edince bütün işçileri topladık ve ben orada yaptığım konuşmada yüzde 99’un altına imza atmayacağımızı söyledim. Bunu söyledikten 1 saat sonra sendikanın başkanı Selçuk Çiftçi beni arayarak, ‘Yüzde 99’un altına imza atmayacağınızı söylemişsin. Farz et ki yüzde 95’e imzaladık, o zaman ne olacak?’ diye sordu. Ben de tekrar yüzde 99’un altına imza atmayacağımızı belirttim. Çok ilginç bir şekilde 1 saat sonra fabrikanın genel müdürü Bayram bizi aradı ve sendika başkanıyla aynı dili kullanarak aynı soruyu sordu. Aynı cevabı ona da verdik. Daha sonra hem sendikanın hem de işverenin tavrı tamamen değişti. Önce sendika kurulu toplantılarda bizi muhatap almamaya, bizi toplantılara geç çağırmaya başladılar. Diyelim ki toplantının tarihi belli ama biz saatini bilmiyoruz, toplantıdan 1 saat önce bize haber veriyorlardı. Daha sonra bizi hiç çağırmamaya başladılar.”

YÜZDE 54 KÂR EDEN PATRON HAVALANDIRMANIN MALİYETİNİ FAZLA BULDU

Esas iplerin havalandırma konusundan sonra koptuğunu belirten Taşdemir, işverenin fabrika içine havalandırma taktırma taahhüdünde bulunduğunu ama daha sonra 9 milyon TL olan maliyeti çok bularak yaptırmayacağını söylediğini dile getirdi. Sırf bu yüzden içeride sıcaklığı 115-120 derece olan döküm fırınlarının yanında çalışmaya zorlanan bir işçinin kalbinin sıkıştığına dikkat çeken Taşdemir, “İşçi arkadaşımızı hastaneye kaldırarak sendikayı aradık. Sonuç itibariyle biz bu işverene yüzde 54 kâr ettiriyoruz, en ucuz trafo 70 bin TL ve biz günde 350 trafo yapıyoruz, ama o 9 milyon olan bir havalandırmayı bize çok görüyor. Bu durumu sendikaya anlattık. Bu konuşmadan 20 dakika sonra bizi tekrar arayan sendika genel sekreteri Faruk Kaya, sert bir üslupla beni ve diğer temsilci arkadaşları şubeye çağırdı.

SENDİKA ŞUBE BAŞKANI İK MÜDÜRÜNÜ ARATMADI!

Sendikaya gittiğimizde şube başkanı Çiftçi, ‘Sarkuysan Fabrikasında işçiler 80 derece sıcaklıkta, Korman Çelik fabrikasında ise 100 derece sıcaklıkta çalışıyor, onlar şikayet etmiyor, siz neden şikayet ediyorsunuz?’ diye sordu. Bayılan hatta kalp sıkışıklığı geçiren bir arkadaşımız olduğunu aktardığımızda abarttığımızı söyledi. Bunu duyunca çok yadırgadım ve ona, ‘Patron ağzıyla konuşma’ tepkisini gösterdim. Bunun üzerine bana, ‘Senin karşında İK Müdürü yok’ diye çıkıştı. Ben de kendisine işçilerin bir sorunundan bahsettiğimi ama kendisinin dalga geçtiğini hatırlattım. Bu konuşma sonrası ben ve diğer üç işyeri temsilcisi toplantıyı terk ettik ve fabrikaya döndük. 2 saat sonra şube başkanı Çiftçi beni arayarak, ‘Onurlu ve gururlu insanlarsanız yarın sabah istifa edersiniz’ dedi; yarın sabah dediği de TİS görüşmelerinin yapılacağı sabah. Tabii ki kabul etmedik. Bir gün sonra beni tekrar arayarak, ‘Sen onursuz, gurursuz, şerefsiz bir insansın; eğer istifa etmezsen seni görevden ben alırım’ dedi. Ben de kendisine beni görevden alamayacağını, seçimle geldiğimi ve ancak seçimle gideceğimi hatırlattım.

‘İŞYERİ TEMSİLCİLİĞİNDEN ALINDIĞIMI İŞVERENDEN ÖĞRENDİM’

Aynı gün birkaç saat sonra da işveren ve finansal müdür üretim kısmına inerek benim ve diğer temsilcilerin işyeri temsilciliğinden alındığımızı söyleyerek, işçilere bizi dinlememelerini telkin etmeye çalıştılar. Üstelik bize bu konuda sendika hiçbir bilgi vermedi ya da bir şey tebliğ etmedi. İşyeri temsilciliğinden alındığımı işverenden öğrendim. Bu da sendika şubesinin işverenle nasıl ortak hareket ettiğinin bir göstergesi. Biz önce inanmadık; TİS görüşmelerinin sürdüğünü ve bizim görevimizi sürdürdüğümüzü belirttik. Ama bizi TİS görüşmesine çağırmayan sendika, toplantı hakkında açıklama yapmak istediğini söylediğinde biz bütün işçi kurulu ve komiteyle birlikte yemekhanede yapılacak açıklamaya da katılmama kararı aldık. Ve fabrikaya havalandırma girmeden de bu tavrımızı sürdüreceğimizi söyledik. Son olarak sendikanın kendi adamı olan Kenan Çokçalış tarafından fabrikanın içinde tahrik edildik. Sendikanın disiplin kurulunda olan bir arkadaşımıza, ‘Siz kimsiniz? Sizi görevden aldılar, burada biz varız artık’ diyerek çıkıştı. Çıkan kavgayı ayırmaya çalışırken benim boğazımı tuttuğunda onu ittim. Bu kamera kayıtları sendikada var. Bunu bahane eden işveren beni aynı gün, 7 Haziran’da 25/2 koduyla işten attı. 10 Haziran Pazartesi günü ise beni tekrar işe aldılar.  Fabrikaya geldiğimde, beni içeriye almadıkları gibi, bu sefer kod 25/2’yi değiştirerek Kod 49’dan yani, ‘Verilen işi yerine getirmemekten’ attılar.”

‘CENAZE İZNİNDE OLANI BİLE İŞTEN ATTILAR’

Kendisine sahip çıkan ve işten atılmasını fabrika önünde protesto eden işçi arkadaşlarının da kendisi gibi Kod 49 ile işten atıldığını anlatan Taşdemir, işten atılan 145 işçinin arasında protestoda olmayıp cenaze izninde ve yıllık izinde olanların da yer aldığına dikkat çekti. Bir arkadaşlarının da sırf eylem yapan işçilere su getirdiği için Kod 49 ile işten atıldığına işaret eden Taşdemir, o günden beri tam 19 gündür fabrika önünde direndiklerini vurguladı. İşten atılan işçilerin arasında diğer 2 işyeri temsilcisi, 1 baş temsilci, komisyon ve komite üyelerinin de yer aldığını belirten Taşdemir, “32 kişiden oluşan komisyon ve komitedeki herkesi işten çıkarmışlar. Sırf komisyonda olduğu için annesinin cenazesinde olan ve üç günlük izin alan bir işçi arkadaşımızı dahi Kod 49’dan çıkardılar. Bu resmen bir tasfiyedir” tepkisini gösterdi.

‘BİRLEŞİK METAL-İŞ’İ ZATEN BİZ SEÇTİK’

Direniş boyunca arkalarında durmayan 1 Nolu Şube ve kendilerini hukuksuz bir biçimde işten atan işveren hakkında dava açtıklarını duyuran Taşdemir, şunları kaydetti: “İşten atıldıktan sonra pek çok işçi beni arayarak, ‘Bu nasıl sendika, buradan istifa edelim’ diye isyan etti. İstifa etmemeleri yönünde ben onları ikna ettim. Ama gelin görün ki ‘sendikasızlaştırma’ ile suçlanan ben oldum. Bizim sorunumuz kesinlikle sendikayla değil. Biz Birleşik Metal-İş’in 80 yıllık geçmişini biliyoruz ve daha mücadeleci olduğunu bildiğimiz için bu sendikayı zaten biz seçtik. Ama şubelerin içinde farklı fraksiyonların olduğunu bilmiyorduk. 1. Şube’nin Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği’nin (UİD-DER) yapılandığı bir şube olduğunu daha sonra öğrendik. Bunlar güya işçi haklarını savunan bir yapı ama bize sahip çıkmadıkları gibi bir de suçladılar. Tamam beni dışladılar ama 144 işçiyi niye sahiplenmediler? Bu konuyu Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Özkan Atar’a da taşıdım. Bana, Disiplin Kurulu’nda üç kişinin baş temsilcilikten alınmam için oy verdiğini, iki oyun bunu değiştiremeyeceğini söyledi. Sendika başkanı Çiftçi kendi kişisel hırslarına yenik düştü ve biz de onun kişisel hırslarının bedelini ödüyoruz.

‘İŞVEREN TAZMİNATIMIZI VERMEK İÇİN DAVALARI GERİ ÇEKMEMİZİ DAYATTI’

145 işçi, hem de bayramdan iki gün önce işten atıldık. Direnişe bir kere bile uğramayan şube, direnişimizin 16. gününde kıdem ve ihbar tazminatlarınız verilecek, işverenle konuşun’ diye mesaj attı. Biz işverenle konuştuğumuz zaman da tazminatlarımızın verilmesi için davaları geri çekmemiz koşulunu öne sürdü. Davalarımızı kesinlikle geri çekmeyeceğiz. Biz sendikanın işverenle ortak hareket ettiği konusunda artık hemfikiriz. Sonuçta kişilerin gidici, kurumların kalıcı olduğunu, Birleşik Metal-İş Sendikası’nın UİD-DER’den büyük olduğunu da biliyoruz."

ÜRETİMİ DURDURMAK SENDİKANIN İLKE VE POLİTİKALARINA AYKIRIYMIŞ

Konuyu sorduğumuz Birleşik Metal-İş Sendikası 1. Şube Başkanı Selçuk Çiftçi ise sendikanın bütün yükünü taşıyan, hakları almak için mücadele eden baş temsilciler Yunus Emre Taşdemir ve Tunay Doğan’ın ‘fabrikayı sendikasızlaştırmak’ istediğini öne sürerek hakkındaki söylemleri kabul etmedi. Çiftçi, Taşdemir ve Doğan’ın TİS’in sonuçlanmasını beklemeden üretimi durdurarak sendikanın ilke ve politikaları dışında hareket ettiklerini iddia etti.

TİS sürecinde yüzde 99 diye bir talep olmadığını öne süren Çiftçi, Taşdemir ve işyeri temsilcilerinin ‘Sendika sizi sattı. Sendikadan istifa edin, TİS’e imza attılar’ diye işçilere mesaj attıklarını iddia etti.

İŞÇİLERE DEĞİL İŞVERENİN ÖNE SÜRDÜĞÜNE İNANDI

Çiftçi, havalandırma olmadığı için bir işçinin kalbinin sıkıştığından haberdar olduğunu aktardı ama konu hakkında Taşdemir’in anlatımlarını kabul etmedi. Havalandırma konusunda 4 işçi temsilcisine bir havalandırmanın ne kadar sürede takılacağını sorduğunu söyleyen Çiftçi, “Onlar bana iki ay cevabını verdiler. Bende iki ay içerisinde eşek gibi yapacaklarını söyleyerek ikinci çay molasını aldığımızı, gerekirse dinlenmeleri için üçüncü çay molasını da alacağımızı söyledim. Bu dinlenme süreçlerinde de ayran ve soda gibi şeyler vereceğimizi belirttim. Havalandırma olana kadar da büyük fanlar koydururuz, dedim. Onlar da kalktı ayağa ve sendikadan istifa ettiklerini söylediler. Bir saat sonra da beni işveren aradı ve temsilcilerin gidip kendisine sendikadan istifa edeceklerini ve kendilerine uygun bir iş verilmesi pazarlığı yaptıklarını aktardı” dedi.

Fabrikalarda atılan 1 işçi için bile direndiklerini, sahip çıktıklarını belirten Çiftçi’nin, “Fabrikanın önünde kaç işçi direniyor? 10 mu? Bu mu direniş?” demesi de dikkat çekti.