YPG Komutanı Sipan Hemo, Moskova ziyaretini anlattı
YPG Genel Komutanı Sipan Hemo, Rus Savunma Bakanlığı, istihbarat ve Genelkurmay yetkilileriyle önemli görüşmeler yaptığını söyledi.
YPG Genel Komutanı Sipan Hemo, Rus Savunma Bakanlığı, istihbarat ve Genelkurmay yetkilileriyle önemli görüşmeler yaptığını söyledi.
Sipan Hemo, Rus yetkililerin 155 kişiden oluşan Kürtlerin ve demokratik özerk yönetimde yer alan Kuzey Suriye halklarının temsilcilerinin Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen Soçi’deki toplantıya katılacağı sözünü verdiğini söyledi.
YPG Genel Komutanı Sipan Hemo, 2017 yılının sonunda gerçekleşen Rusya ziyaretini, burada yaptığı görüşmeleri, bu görüşmelerin sonuçlarını ve YPG’nin 2017 yılında yürüttüğü mücadeleyi ANF’ye değerlendirdi.
Sipan Hemo, 2017 yılında Reqa ve Dêrazor’da yürütülen hamleleri ve Türk devletinin Reqa operasyonuyla paralel geliştirdiği Qereçox saldırısını değerlendirerek, “Koalisyon güçleri Qereçox saldırısıyla birlikte biz DAİŞ'le savaşırken başkalarının nasıl ayak bağı olmaya çalıştığını, DAİŞ’i yaşatmaya çalıştığını kendileri de görmüştür. Bu nedenle Qereçox’tan sonraki destekleri katbekat artmıştır. Böylece Erdoğan hedeflediklerini elde edememiştir. Elbette Qereçox saldırısında yaşanan şehadetler bizim için çok ağırdır. Fakat bugün Reqa, Tabka özgürdür, Dêrazor özgürleştiriliyor. Bu da onların anıları sayesinde gerçekleştirilmiştir” diye konuştu.
Hemo, 2017 yılında yürütülen savaşlarda YPG’nin yüzde yüz 100 başarılı olduğunu ifade ederek, “Fakat önümüzdeki yıl ve yıllarda daha geniş yöntemlerle daha güçlü tedbirler almak gerekiyor ki siyasi arena ve masada gereken sonuçları alalım. Bunun işaretleri şu anda açıktır” dedi.
Hemo, QSD ve YPG güçlerinin Rusya ve Koalisyon güçleriyle ilişkilerine de değinerek, "Biz bu güçlerin hepsine teşekkür ediyoruz. Onların bize yardımları oldu. Ama kimseye de bir minnetimiz yoktur. Biz kimsenin kontrolünde de değiliz. Biz mücadelemizi başta Kürt halkı olmak üzere tüm Suriye halkları için yürütüyoruz. Bu çerçevede de mücadelemizin ilerleyişiyle büyük uluslararası güçlerin de dikkatini çektik ve onlar bizimle ilişki geliştirdiler. Onlarla ilişkilerimiz bu esaslarda şimdiye kadar da devam ediyor” diye belirtti.
Birçok kesimin 2018 yılını savaşın sonlanacağı ve siyasi tartışmaların ön plana çıkacağı bir yıl olarak ele aldığını dile getiren Sipan Hemo, “Tam tersine uzayacak. Suriye’de halen çelişkileri olan grupların savaşları devam ediyor. Tahminimize göre 2018 yılında Cephet El Nusra’ya yada Tahrir El Şam’a müdahale adıyla Şam ve İdlib etrafında savaş biraz derinleşecek ve yürütülecek. 2018 yılında belki siyasi tartışmalar olacak ama bence askeri tartışmalar daha fazla olacak. Biz kendimizi yaşanacak bütün gelişmelere göre hazırlıyor ve 2018 yılına da böyle bir planlamayla giriyoruz” dedi.
2017 yılının gücünüz ve genel Suriye açısından temel özelliklerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
2017 yılı özelde Rojava Devrimi, bizim için tüm Suriye ve bölge halkları için çok önemli bir yıldı. Aslında 2017 yılı daha başından kendini önemli kılan rengini ortaya koymuştu. Bütün Suriye’deki örgütler ve halklar üzerine etki yapacağı açıktı.
Zaten Suriye Devrimi'nin başlangıcından bugüne ki 7. yılına girdik, birçok farklı güç ve örgüt ortaya çıktı. Fakat 2017 yılı ortaya koyuyordu ki kendi özü, öz gücü üzerinden savunmasını ve siyasetini yapan örgüt ve güç sahipleri.
Zaten bu baştan belli oldu. Zaten 2017 başından itibaren Suriye’de hemen hemen kendini ayakta tutan bir başka güç kalmadı. Birbiri ardına tasfiye oldular. Suriye muhalefeti daralma ve tasfiye olma sürecine ulaştı. Daha önce kendilerine yardım eden patronlarına göre kalıyorlardı. Fakat Rojava Devrimi, Rojava ve Suriye genelindeki birliğimiz 2017 yılında varlığını hem askeri hem siyasi olarak en üst düzeyde ispatladı. Eğer isterseniz haritaya bakarak görebilirsiniz.
Artık Suriye haritasında 2 güç kalmış durumda. Demokratik, değişim ve dönüşümü destekleyen, ağırlıkta kendi öz gücü üzerinden mücadele eden bizim gücümüz var. Diğeri de Rusya, İran gibi bütün büyük devletlerin desteğiyle ayakta kalan BAAS Rejimi var.
Fakat eğer 2-3 yıl önce haritaya bakarsanız, Suriye haritasının renk renk olduğunu görürsünüz. Bütün güçler ve örgütler vardı. Bütün köyler farklı farklı silahlı gurupların elindeydi. Ama 2017 yılı bir netleşmeyi getirdi. Çizgiyi netleştirdi. Artık statükocu çizgi ile demokratik ve yenilikte ısrar eden çizgi kaldı.
Peki, 2017 yılına devam eden Reqa hamlesiyle başladınız ve yılı Cizire’nin Fırtınası Hamlesiyle kapatıyorsunuz. Bunlar DAİŞ’in sonunu getiren büyük hamleler. Bu hamleler ve 2017 yılında yürütülen mücadele beraberinde hangi sonuçları getirdi?
Sizin de sorduğunuz gibi bizde yıla hamleyle başladık ve bu hamle gerçekten çok önemliydi. Bu da bizim artık DAİŞ’in sonunu geldiğini iddia ettiğimiz Reqa hamlesiydi. Tabii bu hamle birçok emek ve bedel sonucunda 2017 yılının sonbaharında sonuçlandı. DAİŞ’in başkenti düşürüldü ve oluşturulan DAİŞ efsanesi bitirildi. Tabii daha önce de söylediğimiz gibi bu savaş ne bir günlük bir savaştı, ne de sadece bir halk için geliştirilmiş bir savaştı. Sadece Kürtler için değildi, gerçekten de bütün dünya için savaşıldı. Bu savaşta Kobane’yle 2014 sonlarından bu güne kadar süren böyle bir savaş yürütüldü.
2017 yılı Kürtler ve Suriye’nin tüm halkları için bir kader yılıydı. Zaten bu yıl elde edilen kazanımlar gelecekte açığa çıkacak. Eğer bugün tüm dünya güçleri yüksek sesle siyasi çözümden bahsediyorlar ve Suriye krizinin masada çözülmesi gerektiğini ve Suriye’de yeni bir sistemin kurulması gerektiğini söylüyorlarsa bütün bunlar 2017 yılında ve 2017 yılında yürütülen savaş sonucunda yaratıldı.
2017 yılında yürütülen savaşlarda gücümüz yüzde 100 başarılıdır. Fakat önümüzdeki yıl ve yıllarda daha geniş yöntemlerle daha güçlü tedbirler almak gerekiyor ki siyasi arena ve masada gereken sonuçları alalım. Bunun işaretleri şu anda açıktır.
Çünkü uluslararası güçlerin hesaplarından, siyasi savaşın 2018 yılında en üst düzeyde geliştirileceği görülüyor. Biz de bir güç olarak savaş sürecinde nasıl büyük bir direniş gösterdik ve bu düzeye ulaştıysak tabii ki büyük bilinç ve uyanıklıkla siyasi savaşta ve oyunlarda önemli rol oynayabilelim. Biz inanıyoruz ki 2017 yılının kazanımları 2018 yılı kazanımları içinde en büyük temel olacak.
2017 yılında YPG güçleri Kuzey Suriye genelinde nasıl bir mevzilenme içerisinde oldu? Özellikle Minbic, Reqa, Tabka ve Derazor’un özgürleştirilen alanlarında nasıl bir rol oynuyor?
Evet, bilindiği gibi tüm hamlelerimiz QSD bünyesinde ve adında gerçekleştirildi. Fakat YPG bu genel savaşlarda en temel rolü oynadı ve oynuyor. Bu bölgelerin özgürleştirilmesi için yürütülen hamlelerde de bütün güçleriyle yer aldı. Bu açıktı ve basın üzerinden de takip edilebiliyordu.
Fakat statümüz, durumumuz, resmiyetimiz Suriye Demokratik Güçleri çerçevesinde adlandırıldı. Biz o kanaatteyiz ki YPG’nin bu hamledeki ve QSD içindeki rolü yüzde yüz öncüydü. YPG ve YPJ Tabka, Reqa ve en son Derazor etrafında yürütülen hamlelerde öncü rol oynadılar. Zaten YPG ve YPJ, QSD’nin birer bileşenidir. Diğer bileşenler ve halklar da katılınca farklı bir çatıda bir araya gelmemiz meşru bir durumdur. Bizim ve bütün diğer halkların güçlerinin bir çatı altında bir araya gelişimiz demokratik bir statü oluşturuyor. Zaten ilişkilerimiz de demokratik bir çerçevede hepimiz tüm halkların ve renklerin içinde yerini alacağı yeni, demokratik federal bir Suriye için birlikte mücadele böyle bir mücadele yürütüyoruz.
Biz Rojava’da YPG ve YPJ olarak mücadeleye başladığımızda da böyle bir sloganla başlamıştık. Biz ve diğer halkların güçleri de bir araya gelince artık böyle bir çatının oluşması kendini farz kıldı. QSD bütün Suriye halklarının güçlerini içine alıyor. Gelecekte Suriye genelinde daha genişleyecek ve anlayış düzeyinde tüm Suriye’ye mal edilecek.
Suriye krizinin uzun bir süredir ulusal boyut kazandığı biliniyor. Sahada hem koalisyon güçleri hem de Rusya gibi uluslararası güçler var. Bunlarla ilişkileriniz bu yıl içerisinde nasıl bir seyir kazandı. Şu andaki ilişki ve çelişki düzeyi nedir?
Evet, doğru, sanki gelecekte bu şekilde belirlenecek. Şu anda dünyada süper güç olarak tanınan en büyük uluslararası güçler Suriye’deler. Amerika da, Rusya da herkes kendi blokuyla askeri savaşta bir mesafe katetmek istedi. Şu anda da siyaset olarak da bir çelişki içerisindeler. Gizli bir şey yok. Biz başlangıçtan bu yana DAİŞ’e karşı mücadele çerçevesinde Kobanê’de Kaolisyon güçleriyle birlikte hareket etmeye başladık ve bu durum şimdiye kadar da devam ediyor. İlişkiler büyüyor da. Koalisyon güçleriyle birçok resmi uzlaşmamız oldu. Kobanê, Minbic, Tabka, Reqa, Cizire bölgeleri, Til Ebiyad, Til Hemis, Til Berak, Heseke çevresi, Dêrazor’da bizim ve Koalisyon güçleri arasındaki ciddi bir koordineyle aralıksız bir mücadeleyle bu savaşlar yürütüldü. Sonuç olarak DAİŞ gibi bir güç yenildi.
Yine diğer açıdan bu yıllarda Rusya’yla da ilişkilerimiz resmi bir şekilde gelişti. Rusya ile birlikte de Şehba, Halep ve Efrîn'e karşı saldırıları olan birçok çete grubuna karşı ciddi bir koordinasyon içinde büyük bir mücadele yürütüldü ve birçok kazanımı oldu. Her ne kadar yarım kaldıysa ve istenilen düzeyde tamamlanmadıysa da ciddi başarılar elde edildi.
Tabii bu ilişkiler karşısında birçok taraf şokta kalıyor. Biz gerçekten bu konuda halkımıza açık bir biçimde söylemek istiyoruz. Nasıl ki mücalemiz sonuna kadar halkımızın ve örgütümüzün çıkarları için yürüyorsa bu ilişkilerimiz de bu şekilde yürüyor. Ya da daha açık bir biçimde söyleyelim biz herhangi bir gücün yanına gitmiş değiliz. Mücadelemiz, halkımızın duruşu, savaşçılarımızın direnişi sahada güçlerimizin bir ciddiyetinin olmasını ve bu güçlerin yanımıza gelmesini sağladı. Çünkü bu sahada yerleşebilmek için bizimle ilişkilenmeleri gerekiyordu.
Biz bu güçlerin hepsine teşekkür ediyoruz. Onların bize yardımları oldu. Ama kimseye de bir minnetimiz yoktur. Biz kimsenin kontrolünde de değiliz. Biz mücadelemizi başta Kürt halkı olmak üzere tüm Suriye halkları için yürütüyoruz. Bu çerçevede de mücadelemizin ilerleyişiyle büyük uluslararası güçlerinde dikkatini çektik ve onlar bizimle ilişki geliştirdiler. Onlarla ilişkilerimiz bu esaslarda şimdiye kadar da devam ediyor.
Gizli değil Cizire’de birçok alanda biz Koalisyon güçleriyle ilişki içindeyiz ve bu topraklar üzerinde birlikte bir mücadele yürütüyoruz. Yine Şehba, Efrîn ve Halep’te de birçok yerde Rusya’yla ilişki içerisindeyiz ve birlikte bir duruşumuz var.
Bu durumda Amerika ve Rusya arasındaki ilişki ve çelişkiler güçlerinizi ve sizin politikanızı nasıl etkiledi?
Bu güçlerin birbirleriyle çelişki ve ilişkileri ilkesel olarak bizi çok fazla etkilemiyor. Mücadelemiz ve duruşumuz belli. Yine Suriye krizinin çözümü ve Suriye’nin geleceği için ortaya koyduğumuz proje belli. Bunun için mücadelemiz her açıdan devam ediyor.
Bu güçlerle şimdiye kadar bir koordine içinde birlikte bir mücadele yürüttük. Fakat bundan sonrası için bu durum rengini ortaya nasıl koyar, bunu bilmiyoruz. Ama biz açık olarak şunu söylüyoruz demokratik ulus ve demokratik bir Suriye için bu güçlerin hepsi ortak kanaatte olsunlar ki herkesi kapsayan, herkesin Suriye olabilecek bir Suriye gelecekte kurulsun. Şimdiye kadar yüzde yüz bu şekilde ortaya konulan bir işaret yok.
Yani bilindiği gibi Rusya Astana ve sonrasında da Soçi toplantılarını kendine çözüm için bir zirve yapıyor. Diğer taraftan ise Amerika Cenevre ve bunun gibi toplantıları zirveye koyuyor. Bizim kanaatimize göre, çözüm ekseninde ne kadar tartışma gerçekleştiriliyorsa gerçekleştirilsin ama bu tartışmalarda sorunun esasının ele alınsın. Sorunun esası ise Kürt sorunu ve Suriye Rejiminin zihniyetinin kendisidir. Eğer bu konularda bir anlama, uzlaşma, değişim dönüşüm yaşanmazsa dışarda ne kadar toplantı yapılırsa yapılsın sonuç olarak yapay, yamalanmış veya bir başka yerin kopyası ortaya çıkıyor. Bu da Suriye gerçeğine ne kadar yansır belli değil.
Biz bütün güçlere bunu açık olarak söylüyoruz. Tüm halkların ve kesimlerin demokratik bir biçimde yerini alacağı demokratik ulus ve demokratik federasyon projesi Suriye krizinin çözümüdür. Fakat sesimiz onlara ne kadar ulaşıyor ulaşmıyor, bunların hepsi gelecekte belli olacak.
Şimdiye kadar bizim dışımızda bir çözümün ortaya çıkması için birçok çabaları oldu fakat şimdiye kadar hiçbir çözüm ortaya çıkmadı. Şimdiye kadar ne kadar Cenevre toplantısı gerçekleştirildiğini unuttuk. Astana yine öyle. Şimdi de Soçi gündemde. Fakat şu ana kadar 2 Soçi toplantısı sabote edildi.
Daha yılbaşından önce yapılacağı kararı vardı, sonra kararlarını değiştirdiler yıl başından bir hafta sonra yapılacak dediler. Daha önce 2-3 defa Soçi’nin yapılması sabote edildi. Şu anda da bir tarih veriyorlar fakat ben bu tarihte Soçi toplantılarının yapılacağından oldukça şüpheliyim.
Peki, geçtiğimiz günlerde Rusya’daydınız. Rusya’ya bir davet üzerine gittiğiniz basına yansıdı. Burada ne tür temaslarda ve görüşmelerde bulundunuz? Yine bu görüşmeleriniz de Soçi’de gerçekleştirilecek ulusal diyalog kongresi üzerine de tartışmalarınız oldu mu?
Şüphesiz bu ziyarette Soçi üzerine de tartışmalarımız oldu. Ziyaretimin nedeni Rusya’nın tüm istihbarat şefleri tarafından davet edilişimdi. İstihbarat şefleri tarafından gerçekleştirilen bir yılbaşı kutlamaları vardı. Yine Suriye savaşında kahramanlıkla ödüllendirilen askerlerine Putin tarafından ödül verilecekti. Ben de resmi bir biçimde davet edildim.
Bu toplantı dizilerinde hazırdım. Bu toplantılarda birçok yüksek yetkili hazırdı. Rusya çevresindeki bazı devletlerin yani eski Sovyet devletlerinin başkanları, Rusya’ya dost devletlerin temsilcileri, hatta Suriye’nin de temsilcisi, birçok üst düzey Subay, Putin’in yardımcısı ve birçok iş insanı hazırdı.
Beni de konuşmak için sahneye davet ettiler. 5 dakika Kürtçe bir konuşma gerçekleştirdim. Bu konuşmada hem gerçekleştirdikleri etkinliği hem de madalya alan subayları kutladık. Yine Rus ve Kürt halklarının dostluğuna dikkat çekerek Suriye sorunun kalıcı çözümünün gerçekleşmesi umudumuzu ve bunun için de Rusya’nın desteğini görmek istediğimizi dile getirdik.
Konuşmamın içeriği buydu. Tabii özelde savunma bakanlığı, istihbarat yetkilileri ve genelkurmaylıkta yer alanlarla birçok farklı farklı görüşme gerçekleştirdik.
Peki bu görüşmelerden nasıl sonuçlar ortaya çıktı ve ne tür sözler verildi? Özellikle PYD’nin Soçi’ye katılmayacağı açıklamasına nasıl bir izah getirildi?
Bu görüşmelerden ortaya çıktı ki bir sorun yok. PYD’nin katılmayacağı yönündeki açıklamaya ilişkin bu toplantının davetlerinin partiler için değil bütün Suriye halkları için olduğunu söylediler. Yine Kuzey Suriye için demokratik özerk yönetime bir davet olacağını söylediler. Ya kişi yada halk temsilcileri, demokratik özerk yönetimlerin davet edileceğini söylediler. Herhangi bir sorun olmadığını söylediler.
Yine böylelikle “Bu toplantı için demokratik özerk yönetimden 155 kişinin ismi istenilecek” dediler. Tabii demokratik özerk yönetimin belirlediği isimler tüm Suriye halklarından sadece Kürtlerden değil.
Tabii Rusların değerlendirmesi bu konuda dar. Ruslar sanki bunların hepsi Kürt gibi ele alıyorlar. Fakat demokratik özerk yönetim tarafından hazırlanan listede yer alanlar tüm Suriye halklarından. Kürt, Arap, Süryani, Asuri, Ermeni, Türkmen Suriye’nin tüm halkların temsilcileri bu toplantıda yer alacak. Bu noktada söz verdiler, “Tamam bir sorun yok” dediler.
"Bu toplantıyı sabote etmek için Türk devletinin çok yoğun bir çabası var. Türkler kendilerinin katılıp katılmamasının şartını Kürtlerin katılımı olduğunu söylüyorlar. Kürtlerin katılımını gerekçe yapıyorlar. Fakat bizim için Kürtler Suriye’nin temel bir halkıdır. Katılmasında herhangi bir kriz ve sorun yoktur” dediler.
Verdikleri sözler bu temeldedir. Fakat gelecekte nasıl bir değişim olur olmaz, bunu bilemiyorum. Fakat ben başlangıçta da söyledim. Soçi’de gerçekleştirilecek toplantı sorunun temelden tartışması ve çözülmesi için çok gerçekçi bir toplantı değil.
Esas olarak Rusya yeni Suriye için bir anayasa hazırlamış ve anayasaları ellerinde hazır. Herkesi Soçi’de toplayıp hepsine “Bu anayasamızı onaylayın” diyecekler ki siyasi sahada daha fazla etki yapsınlar. Ya da Avrupa ve Cenevre tarafından ziyade Soçi’yi öne çıkarmak istiyorlar. Bunun için Soçi’de de bütün kesimlerin yer alması gerekiyor. Onların projelerine göre hatta içinde Suriye muhalefeti , Türkiye’ye bağlı çete grupları da yer alacak, yine diğer başka güçlere bağlı çete grupları da, Kürtler de yer alacak. Hepsi de Rusya’nın anayasasını onaylayacak. Bu durumda da Rusya kazandığını anlayacak, ilan edecek.
Türk devletinin Kürtlerin Soçi’deki toplantılara katılımını engellemek ve Soçi’yi sabote etmek için çabalarından bahsettiniz. Geçtiğimiz yıl içerisinde Türk devletinin Rojava ve Kuzey Suriye’ye, güçlerinize dönük saldırılarınız yoğunlaşmıştı. 2017 yılında gerçekleşen bu saldırıları ve güçlerinizin buna karşı direnişini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, şüphesiz 2017 yılında Türk devletinin güçlerimize yüzlerce saldırısı oldu.
Yıl içerisinde Türk devleti tarafından güçlerimize karşı gerçekleştirilen en kalleşçe saldırı Qereçox saldırısıydı. Güçlerimiz Reqa operasyonunu devam ettirir ve Tabka’yı özgürleştirirken Türk devleti bu ilerleyişimizden rahatsız oldu. Özellikle Erdoğan DAİŞ’in yok edilmemesi ve ömrünün uzatılması, Reqa'daki çabamızı boşa çıkarmak için Qereçox’a savaş uçaklarıyla bir saldırı gerçekleştirdi. O güne kadar YPG’nin karargahı konumunda olan Qereçox’u hedef almıştır. Qereçox’taki bu saldırıda çok değerli yoldaşlarımızı ve komutanlarımızı kaybettik.
Yine belirtiyorum, Türk devletinin bu saldırılarla amacı bizi Reqa'dan vazgeçirmek ve Tabka operasyonumuzu sonuçsuz bırakmaktı. Bu durumda Tabka ve Reqa'yı özgürleştirmek bizim için aynı zamanda bir namus borcu haline gelmişti.
Şehitlerimizin anıları ve onların mücadelelerine bağlılığın gereği mücadelemizi daha da güçlendirerek Tabka ve Reqa'yı özgürleştirdik.
Böylece Erdoğan’ın oyunu da boşa çıktı. Diğer yandan Erdoğan yapmak istediği fitne ve fesatlığı başaramamıştır. Hem arkadaşlarımız sınır hattında Türklere karşı geliştirdikleri misilleme eylemleriyle şehitlerimizin intikamını aldı, hem Reqa ve Tabka operasyonları durdurulmadı, aksine daha da hızlandırıldı. Hem de Erdoğan’ın bu kalleşliği, DAİŞ’i yaşatma çabası koalisyon güçleri tarafından da fark edildi. ABD komutanının YPG komutanıyla birlikte Qereçox’a gelip vurulan yerleri kontrol etmesi bunun bir kanıtıdır. Koalisyon güçlerinin desteğinin kesilmesi yerine, koalisyon güçleri Qereçox saldırısından sonra bu operasyonlara daha fazla destek vermiştir.
Biz DAİŞ’le savaşırken başkalarının nasıl ayak bağı olmaya çalıştığını, DAİŞ’i yaşatmaya çalıştığını kendileri de görmüştür, bu nedenle Qereçox’tan sonraki destekleri katbekat artmıştır. Böylece Erdoğan hedeflediklerini elde edememiştir. Elbette Qereçox saldırısında yaşanan şehadetler bizim için çok ağırdır. Fakat bu gün Reqa, Tabka özgürdür, Dêrazor özgürleştiriliyor. Bu da onların anıları sayesinde gerçekleştirilmiştir.
Yine yıl içerisinde Türk devletinin Eyn Deqna üzerine sürekli bir saldırısı oldu. Fakat güçlerimiz onlara sert ve büyük cevaplar verdi. Onlarca çetelerinin cenazesi güçlerimizin eline geçti. Daha yıl ortasından iki defa Eyn Daqna üzerinden işgal girişiminde bulundular. Fakat bir sonuç alamadılar. Ondan sonra da birçok büyük saldırıları oldu. Toplarla, keşif uçaklarıyla, çeteleriyle özellikle de Şehba alanımız üzerine bu yıl sürekli bir saldırı içerisinde oldular. Bu yıl içerisinde 2 defa Eyn Daqna’ya büyük saldırı olmak üzere hep düşük yoğunluklu bir saldırıları oldu.
Türkiye ve rejim gibi güçlerin işgal tehdidi ve saldırılarına karşı güçleriniz bu yıl içerisinde nasıl bir direniş ve hazırlık içerisinde oldu?
Rejim ve Türk devletinin işgal saldırısı ihtimaline karşı tedbirlerimiz var. Yani çete grupları dışında kimseye saldırmamışız. Biz direnişimizi tüm Suriye halklarının direnişi düzeyine ulaştırmak için böyle bir mücadele başlattık ve bu da meşru bir mücadeledir.
Eğer bu devletlerden birinden yada hep gündemde olan Türk devletinden saldırı gelişirse halkımızın direnişi de çok büyük olacak. Güçlerimiz de bu duruma karşı son derece hazırlıklı. Artık bu saldırının gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini onlar bilir.
Fakat biz sadece bunu söylemek istiyoruz. Kobanê saldırısı sürecinde Kobanê direnişinin başlamasının DAİŞ’in sonu olacağını söylemiştik. Yine eğer Türkiye Efrîn ve Şehba’yı yine topraklarımızın herhangi bir parçasını işgal etmek isterse sadece Suriye’deki varlığı değil, AKP hükûmetinin sonu gelecek. Biz bu iddiadayız. Tehdit etmiyoruz, var olan gerçekliği söylüyoruz.
Zaten bir yıldır sürekli bir savaş içerisindeyiz. Türk devletinin şu anda yaptığı tehditler de boştur. Halkımızın kaygısı olmasın. Biz kimseyi tehdit etmemişiz ve saldırmamışız fakat üzerimize bir saldırı olursa Kobanê gibi örnek bir direniş göstereceğiz, AKP’nin sonu gelecek, başarı halkımızın olacak.
Tüm yılı hamleyle geçirdiniz. Bu, güçlerinizin eğitiminde bir aksamaya neden oldu mu? Yine 2017 yılında güçlerinizin, eğitim, katılım ve mevzilenme durumunda nasıl bir değişim ve gelişim yaşandı?
Eğitim sistemimiz her zaman vardı. Sadece bu yıl değil, 6 yıldır yoğun bir savaş içerisindeyiz ama hiçbir zaman eğitimlerimizde ve eğitim sistemimizde bir aksatma olmadı. Fakat her zaman bir değişim-dönüşüm oluyor. Güçlerimizin katılım düzeyine, büyüme düzeyine, savaş tecrübesine göre yan yana geliyorlar. Bu anlamda hem eğitimimiz hem de gücümüz hep bir değişim dönüşüm içerisinde.
Şu anda güçlerimiz daha fazla profesyonel. Yine ciddi ve profesyonel bir ordulaşmanın temeli atılıyor. Yine alayların kurulması noktasında biz bir halk ordusunu kurma düzeyine ulaştık.
Ayrıca Kuzey Suriye halklarının katılım düzeyi de çok iyi. Kuzey Suriye halkları gücümüze seferberlik düzeyinde bir katılım yapıyor. YPG Kuzey Suriye’nin hemen hemen tüm alanlarında örgütleniyor. QSD’nin olduğu tüm alanlarda YPG olarak da örgütleniyor ve mevzileniyoruz.
2018 yılına nasıl hedeflerle ve nasıl bir planlamayla giriyorsunuz?
2018 yılı için herkes artık savaşın sonlanacağından ve artık siyasi projelerin öne çıkacağından bahsediyor. Böyle bir tartışma olacak.
Ama henüz savaş sonuçlanmış değil. Tam tersine uzayacak. Suriye’de halen çelişkileri olan grupların savaşları devam ediyor. Tahminimize göre 2018 yılında Cephet El Nusra’ya ya da Tahrir El Şam’a müdahale adıyla Şam ve İdlib etrafında savaş biraz derinleşecek ve yürütülecek. 2018 yılında belki siyasi tartışmalar olacak ama bence askeri tartışmalar daha fazla olacağını düşünüyorum. Biz kendimizi yaşanacak bütün gelişmelere göre hazırlıyor ve 2018 yılına da böyle bir planlamayla giriyoruz.