Zaxo'dan Qamışlo'ya Rojava notları...

Zaxo'dan Qamışlo'ya Rojava notları...

Sınırları dört bir taraftan kapatılan ve çete saldırılarına maruz kalan Rojava'ya gitmek için Zaxo'dayız.

Geceyi Zaxo'da geçirdikten sonra Rojava’ya geçiş izni almak için önce KDP 8. Lak sorumlusu Serbest Lezgin Sindori ile makamında görüşüyoruz. Sindori sınır kapısının kapalı olmadığını, insani yardımlar, hasta ve refakatçilerin geçişine izin verildiğini, kamyonlarla yardım malzemesi gönderdiklerini söylüyor.  Ardından 8. Lak Sekreteri Sadettin Yusuf ile görüşüyoruz.

Geçtiğimizde göreceğimiz tablonun tamamen farklı olduğuna tanıklık etmeden önce, sınır kapısındaki sohbetimizde Sadettin Yusuf Sêmalka'da bir sorunun olmadığını ileri sürüyor.  Yardımların orada PYD'ye gittiğini ve PYD'nin Rojava'ya gitmek isteyen her kişi başına 200 dolar aldığını öne süren Yusuf, daha da ileri giderek Rojava'ya hemen girişte Hafız Esad ve Beşar Esad'ın fotoğraflarının her tarafta asılı olduğu argümanına sarılıyor. Yusuf,  bir yandan bölgesel ve uluslararası ambargoya direnen, diğer yandan hem Esad rejimi hem de dış destekli çetelere karşı güçlü bir direniş sergileyen Batı Kürdistan halkının mücadelesi ve kazanımlarını şu cümleyle hiçleştiriyor: "Kürt halkını savunduklarını söylüyorlar ama Esad'ın fotoğraflarının altında mücadele veriyorlar.”

(Rojava'ya geçtiğimizde ise bunların gerçeklerle alakasının olmadığına tanıklık ediyoruz. Sınır kapısı tümden kapalı. Sadece hasta ve refakatçiler ile KDP'nin onayladığı kişilerin Federal Kürdistan Bölgesi'ne geçişine izin verildiğine şahit oluyoruz. Rojava'ya geçişte ise tüm partilerin içinde yer aldığı Yüksek Konsey'in kararı uyarınca kişi başına bin Suriye Dinarı (Türk parası ile yaklaşık 10 lira) para alınıyor. Rojava'ya giren her kişiden bu gümrük ücreti Konsey kararınca alınıyor. Hafız-Beşar Esad'ın fotoları ise hikaye.)

Karşıya, yani Sêmalka tarafına gitme isteğimiz ise önce "Orası riskli" denilerek nazikçe engellenmek isteniyor. Ancak ısrarımız sonucunda çıkışımıza izin veriliyor.

Pêş Xabur ile Sêmalka sınır kapısı arasındaki ulaşım Dicle Nehri üzerinde sacdan yapılmış ilkel teknelerle yapılıyor.

‘EL NUSRA’YA DESTEK VEREN BAŞBAKAN’A SELAM SÖYLEYİN’

Karşıdan teknenin gelişini beklerken, Rojava'ya dönenlere rastlıyoruz. Rakka'dan savaştan kaçan ve 2 aydır Duhok'ta yaşadıktan sonra tekrar ülkesine dönmeye karar veren 38 yaşındaki Rêbar Hüseyin Muhammed ile konuşuyoruz. Türkiye'den geldiğimiz öğrenince, "Başbakanınıza selam söyleyin El Nusra'ya verdiği yardım için. Ailem dağılmış, çoğu nerede bilmiyorum. Duhok'ta dilencilik yapacağıma kendi toprağımda ölmeyi tercih ettim. Savaşmaya gidiyorum" diyor.

Bizi karşıya götürecek tekne yanaşınca içinden Suriye KDP sorumlularından Said El Melle de iniyor. Sınır kapısının neden kapalı olduğunu sorduğumuzda, kapının insani amaçlar için açık olduğunu, Rojava'dan insanların göç ederek topraklarını terk ederek buranın insansızlaştırılmasına karşı olduklarını, kapının ticarete kapatılmasının ise hükümetin verdiği bir karar olduğunu söylüyor.

Gelen tekne ile karşıya geçiyoruz. Nehir üzerinde yaklaşık 15 dakikalık yolculuktan sonra karşıya ulaşıyoruz. Burada Yüksek Kürt Konseyi'ne bağlı gümrük görevlileri karşılıyor bizi. Bu noktadan 100 metre ileride kurulan seyyar köprü olmasına rağmen, izin verilmediği için geliş ve gidişler bu teknelerle yapılıyor.

Burada silahlı olarak görev yapan Azadi Partisi'nden Xani Ahmed (25) ile Pêşveru Partisi'nden Hogır Muhammed Ahmet (22) ile konuşuyoruz. PYD'li olmadıklarını, Yüksek Kürt Konseyi bünyesinde YPG içinde görev yaptıklarını, Sêmalka'da sınır kontrolü görevinde bulunduklarını anlatıyorlar.

Gelen tekne karşıya geçecek yolcuları alıyor. Gitmek isteyenler önce isimlerini yazdırıyorlar. Bunlar telefonla karşıda Pêş Xabur'daki yetkililere bildiriliyor. Onlar kabul ederse kişiler gidebiliyor. Söylendiğinin aksine elinizi kolunuzu sallayarak karşıya geçemiyorsunuz.

YARDIM DEĞİL, TİCARET CANLANSIN İSTİYORUZ

Sêmalka Sınır Kapısı Gözlem Heyeti'nin başında bulunan Siyabend Osman ile görüşüyoruz. Sınır kapısının hasta ve refakatçilerin dışında kişilere kapalı olduğunu ve karşıdan kabul edilmesi halinde insanların geçebileceğini anlatan Osman, "Biz sınır kapısının ticarete açılmasını istiyoruz. Buraya gelecek gıda-yardımlarla insanlar yaşamını uzun süre sürdüremez. Kapı ticarete açılırsa burada ekonomi canlanır, herkes kendi işinin başına döner. Türkiye tarafından, Arap bölgesinden kapılar kapalı. Tek nefes aldığımız nokta bu kapıydı. Ancak bu kapı da 19 Mayıs tarihinden itibaren kapatıldı. Halkımız kendini koruyor, savaşıyor. Ancak ekonomik sıkıntı var. Birçok kişi bu ekonomik sıkıntıdan dolayı göçmek istiyor. Biz kimseden bir şey talep etmiyoruz. Sadece sınır kapısı ticari geçişlere de açılsın. Tek istediğimiz bu" diyor.

Sêmalka'da İmad Seyyid ile görüşüyoruz. Seyyid, "4 gündür ailemle geliyoruz buraya ancak karşıdan kabul etmedikleri için gidemiyoruz. Ben değil, ailemden 3 kadını göndermek istiyorum. Ben burada kalacağım. Telefon açtım Pêş Xabur'a, 'Hasta değilsen bu tarafa gelemezsin' diyorlar. Kapının açık olduğu doğru değil. Sadece karşı tarafın onayladığı ve hasta kişiler geçebiliyor" şeklinde konuşuyor.

Sêmalka'dan araçla Dêrik ilçesine hareket ediyoruz. Yolda çadır açarak günlerdir Federal Kürdistan'a geçiş için izin bekleyen yüzlerce kişiyle karşılaşıyoruz. Çoğu Arap.

Girbalat köyü ise Halep, Humus, Rakka, Haseki, Qamışlo'dan gelen binlerce mülteci ile dolu. Okulun tüm sınıfları, evlerin bahçeleri, yol kenarları kadınlı-erkekli-çocuklu insan yığınlarıyla taşmış.

Kimi on gündür, kimi ise 3 haftadır burada perişan bir şekilde yatıp kalkıyor. Hizmet Komitesi ve halk gıda ihtiyaçlarını karşılıyor.

Kapı kapalı olduğu için karşıya geçemediklerini anlatıyorlar.

Gece Dêrik'te Kürt televizyonlarından Sêmalka sınır kapısına ilişkin haberleri izliyoruz. Rudaw Televizyonu sınır kapısının açık olduğunu, Pêş Xabur sorumlusu Şevket Berbihari ile röportaj yaparak veriyor. Sonraki gün Dêrik'ten ayrılırken, Sêmalka yakınlarındaki arazilerde ve Girbalat köyünde kalan binlerce kişinin Rudaw Televizyonu'nun 'Sınır kapıları açık' şeklindeki haberi üzerine, Dicle Nehri üzerindeki seyyar köprüye akın ettiğini öğreniyoruz.

Sınır kapısını kapatan KDP, TV'nin yalan haberi üzerine akın eden halkın önünde duramıyor ve o gün 7 bin kişi zorlayarak karşıya geçiyor. Sonraki günlerde BM Mülteciler Komiserliği de olaya el atarak mültecilerin geçişine yardımda bulunuyor. Yaklaşık bir hafta içinde 40 bin insanın sınır kapısını zorlayarak Fedaral Kürdistan Bölgesi'ne geçtiğini ve buradan da BM denetiminde Dihok, Hewler ve Süleymaniye'de kurulan kamplara gönderildiklerini öğreniyoruz.

DÊRİK'TE HALK KENDİ GÜVENLİĞİNİ SAĞLIYOR

Rojava'da en sakin ilçelerden biri Dêrik. Çatışma bölgeleri ilçenin 30-40 kilometre uzaklığındaki Çil Axa ve Girkê Legê bölgelerinde oluyor. Buna rağmen halk dikkatli ve kendi savunmasını kendileri yapıyor. İlçede bulunan Hıristiyan mahalleleri kendi güvenliklerini 24 saat esasına göre mahallelerde nöbet tutarak sağlıyor. Kentin güvenliği ise Asayiş, YPG ve YPJ tarafından sağlanıyor. Dêrik'i çevre ilçe ve köylere bağlayan karayollarının her 10 kilometresinde kontrol noktaları bulunuyor. Halk yabancı bir araç ya da şahıs tespit ettiğinde hemen kontrol noktalarına veya Asayiş birimlerine bildiriyor.

Halkın ve güvenliği sağlayan birimlerin duyarlılığı sayesinde 3 intihar saldırısı kentlere varamadan önlenmiş.

24 Temmuz'da Çil Axa ilçesine girmek isteyen 4 ton patlayıcı yüklü bir kamyonet, yol kontrolü yapan YPJ'li kadınların fark etmesi ardından patlatılıyor. Yaşanan patlamada aracı kullanan saldırgan, Şilan Celal ile Berivan Mırad adlı YPJ'li kadın ile yol kontrolünde bekleyen 2 Arap vatandaş yaşamını yitiriyor. 

Patlama anında yol kontrolü yaptıklarını anlatan Muhammed İbrahim adlı YPG'li, yaşadıklarını ANF'ye şöyle anlattı: "Bombalı araç Girhok tarafından geliyordu. Aramızda 50 metre vardı. Ön kontroldeki arkadaşlar şüphelenip durdurmak isteyince büyük bir patlama oldu. Kendimizi yere attık. Yarım saat boyunca kulaklarım duymuyordu. Olay yerine ilk koştuğumuzda yandaki petrol istasyonu ile dükkânlar tamamen yok olmuştu. Aracın tekerleği bile kalmadı. Paramparça oldu. Burada iki YPJ'li ile 2 sivil Arap yaşamını yitirdi."

Aynı şekilde 26 Temmuz ve 8 Ağustos tarihlerinde de Çil Axa ve Girkê Legê'de iki intihar saldırısı, Asayiş birimlerinin önceden fark etmesi sonucu başarıya ulaşamıyor. Saldırganlar ilçe merkezine yetişmeden kontrol noktası yakınlarında fark edilince kendilerini ve araçlarını patlatıyorlar.

ÇATIŞMALAR CEPHE SAVAŞI ŞEKLİNDE SÜRÜYOR

Rojava'da çatışmalar Afrin, Kobani, Til Abyat, Serêkani, Tirbêspiyê ve Çil Axa bölgelerinde yoğunlaşmış. Ağır silahlarla Kürt bölgelerine saldırıya kalkışan Cebhet El Nusra ve Irak-Şam Devleti grupları direnişle karşılaşınca geri çekilmek zorunda kalmışlar. Çil Axa, Tirbêspiyê ve Serêkaniyê bölgelerinde çeteler ile Kürtler arasındaki mevziler 1-2 kilometre uzaklığında. Zaman zaman tanklarla da saldırıya geçen çeteler, direnişi kıramayınca bu kez uzaktan doçka ve havanlarla taciz atışında bulunuyor YPG mevzilerine ve köylere.

Çil Axa bölgesinde cepheye gidiyoruz. Her gün çatışmalar yaşanıyor. En son çatışmada YPG güçleri Girhoka Piçuk köyünü ele geçirmişler. Halen Çil Axa'da Girhoka mezin, Yusufiyê, Tirmêlan El Nusra'nın elinde. YPG ağır gücünü buraya yığarak, çeteleri bu köylerden temizlemeye çalışıyor.

Girhok köyü yakınlarındaki mevzide bulunan YPG ve YPJ'li savaşçılarla konuşuyoruz. Moralleri yerinde. Geçen hafta ele geçirdikleri mezrayı kendilerine karargah yapmışlar. Komutanları Tekoşin adlı kadın, "Bu savaşı başlatan onlar, biz değiliz. Halkımız bizimle beraber. Çevre Kürt ve Arap köylerinden hergün bize aileler yiyecek yapıp gönderiyorlar. Dün içli köfte yapmışlardı, bugün yaprak sarması. Köylüler kendi savunmalarını kendileri yapıyor. Bizler ise cephe ilerisinde savunma pozisyonundayız. Çetelerin köy ve ilçelere girmesine izin vermiyoruz" diyor.

Girkê Legê, Rimelan, Tirbêspiyê, Amudê üzerinden Qamişlo'ya geçiyoruz. Yol kontrolleri tamamen Asayiş birimleri tarafından yapılıyor. 15 günlük silah eğitiminden sonra esnaf, genç kızlar, kadınlar ve öğrenciler de Asayiş birimleriyle birlikte nöbet tutuyor. Şüpheli görülen her araç ve her şahıs araştırılıyor. Rimêlan'da Rojava'nın can damarı olan petrol kuyuları ise YPG özel birimleri tarafından sıkı bir koruma altına alınmış durumda. Petrol kuyuları 4-5 ayrı güvenlik çemberi kurularak korunuyor.

ROJAVA'NIN BAŞKENTİ QAMIŞLO’DA SUÇ ORANI YÜKSEK

Suriye'de yaşanan iç savaş ve çetelerin saldırısı sonucu kaçan Arap, Kürt ve Hıristiyanların en güvenli yer buldukları, Rojava'nın başkenti sayılan Qamışlo kenti. Halep, Rakka, Til Abyat, Haseki gibi kentlerden on binlerce kişi buraya akın etmiş. Can güvenliği için Qamışlo'ya gelenler olduğu gibi, aralarına karışan ve kendilerini gizleyen çeteler de kentte var.  Kentte gizlenen ve kimi kaynaklarca Hristiyan dönmesi kimi kaynaklarca da Arap oldukları ileri sürülen Midyat, Mardin, Qamışlo gibi kentlerde yaşayan Mıhelmililerin bu çetelere yardım ve yataklık yaptığına inanılıyor.

Nüfusun artması Asayiş sorunlarını da beraberinde getirmiş. Ağustos ayının ortasında Kesra ve Cemal adlı Kürt evlerinden telefonla çağrıldıktan sonra bir daha kendilerinden haber alınamamış. 3 gün sonra ihbar üzerine Qamışlo'nun dışında Evica bölgesinde çuvala konulmuş cesetleri bulunmuş. Ancak kafaları kesilmiş ve götürülmüş. Cesetler yapılan DNA testi sonucunda ailelerine teslim edilmiş.

Gece Enteriyê karakolunda kalıyoruz. 2 ayrı hırsızlık ihbarı geliyor halktan. Adı geçen mahallelere giden Asayiş birimleri hırsızlık yapanları suçüstü yakalayarak cezaevine gönderiyor.

Burada Asayiş'teki yetkililerle görüştüğümüzde suç oranının çok yüksek olduğunu, özellikle ilçeye sızan çete gruplarının suikast ve bombalı saldırı gibi hazırlıklarının oldukları yönünde bilgiler aldıklarını söylüyorlar.

Olası bombalı saldırılara karşı Qamışlo dâhil birçok kentte düğünler ve toplu törenler iptal edilmiş durumda. Düğün ve cenaze gibi törenler daha az katılımla yapılıyor.

Diğer kentlere nazaran daha fazla risk taşıyan Qamışlo'nun genel denetimi YPG'nin elinde olmasına rağmen, halen havaalanı ve sınır kapısı Suriyeli rejim askerlerinin kontrolünde.

SİLAHLARI TORNACILAR YAPIYOR

Sınır kapılarının kapalı olması nedeniyle silah ve cephane sorunu da büyük sorun. Bireysel silahlar ve cephaneler genellikle Federal Kürdistan ve Suriye'nin Arap bölgesindeki kaçakçılar üzerinden parayla satın alınarak temin edilirken, doçka, havan, tank gibi silahların çoğu ise El Nusra ile yapılan çatışmalarda ele geçirilmiş.

YPG'liler aynı şekilde kendi imkânları ile yeni silahlar da üretmeye başlamış. "Hırç" adını verdikleri 3 cm kalınlığında yaptıkları ve on kişi alabilen zırhlı araç çatışma bölgelerinde panzer görevi görüyor. Aynı şekilde sepetli motosikletleri zırhla kaplayarak yaptıkları saldırı araçları ve "Fil" dedikleri zırhlı araçları da mevcut. Havanların tamamı tornacılar tarafından kendi imkânları ile dizayn edilip üretiliyor.

Tirbêspiyê'de Ömer Ali adlı YPG'li, merminin burada altın değerinde olduğunu belirterek, "Geçen arazide bir tavşan gördüm. Tüfeği doğrultup ateş etmek istedim. Ancak o merminin fiyatı, tavşanın etinden daha pahalıydı. Ateş etmedim. Mermiyi düşmana sakladım" diyor.

BAAS REJİMİ TOPRAĞIMI BİLE KAMYONLA ŞAM'A TAŞIYORDU

Rojava'da sınır boyunca yaptığımız gezide en göze çarpan şey, bölgenin yoksulluğu. İlçe merkezlerinde, Rojava'nın başkenti sayılan Qamışlo'da bile toprak evlere rastlıyorsunuz. Tirbêspiyê, Girkê Legê, Amudê gibi kentler ise Bangladeş'ten farksız.

Suriye devleti, yıllık petrol üretim miktarının yüzde 60'ını sağlayan bu bölgeyi sömürürken, kalkınması için tek bir şey yapmamış.

Yıllarca hamallık yapan ve şu an YPG saflarında savaşan 39 yaşındaki Murad Hasan, halkın yıllarca sömürüldüğünü belirterek,

"Buradan üretilen petrol gelirinin tamamı Arap bölgesine, Şam'a gidiyor. Gelirden on yıllardır bura halkı tek kuruş kazanmış değil. Ev satın alamıyorduk, arazi satın alamıyorduk. Gayri menkulleri ancak bir Arap vatandaşı üzerinde kayıtlı olmak şartıyla alabiliyorduk. Yıllar önce bu verimli arazide pamuk ekimi yapıldı. Halk biraz bundan para kazandı. Ancak rejim ne zamanki halkın para kazandığını ve gelirinin arttığını görünce, hemen pamuk ekimini birçok yerde yasakladı, bazı yerlerde ise kota uygulamasına geçti" diyor.

Hasan, Rojava halkının nasıl Baas rejimi tarafından sömürüldüğünü ise şu çarpıcı ifadelerle anlatıyor: 

"Şam'da hamallık yaparak geçinmeye çalışıyorduk biz Kürtler. Her gün yüzlerce kamyonla buralara toprak getiriyorlardı. Getirilen bu toprakları Arapların malikânelerinde, arazilerinde kullanıyorlardı. Çünkü Rojava'nın toprağı çok verimlidir. Her türlü meyve, sebze ve tahıl ekmeye uygundur.

Arap bölgesine getirilen bu toprağı merak ettik. Benimle birlikte hamallık yapan arkadaşımla bu toprağı getiren kamyonculardan birine bu toprağı nereden getirdiklerini sorduğumuzda, 'Qamışlo, Serêkaniyê'den getiriyoruz' dediler. Topraklarımıza kadar bizden çalıyorlardı. Bu topraklar bizim ve şu an özgürüz. Kendi kendimizi yönetiyoruz. Artık gemileri yaktık, geriye dönüş yok. Ya özgürlüğümüzü kazanacağız, ya da kanımızın son damlasına kadar savaşacağız."