Zilan katliamının delirttiði hayatlar...

Zilan katliamının delirttiði hayatlar...

Tayfunê Zilanî, Tenzere ve Delal, Zilan katliamından sað kurtuldular ama yaşadıkları ve tanık oldukları vahşet akıllarını yitirmelerine neden oldu. Biri zorla akıl hastanesine kapatıldı, diðeri ceset deryasında nişanlısının cesedini görünce delirdi, bir diðeri ise her uçak gördüðünde yere yatıyor…

1930 Zilan katliamından sonra yüzlerce kişi travmaya girdi, bazıları da delirdi. Tayfunê Zilanî, Tenzere ve Delal bunlardan birkaçı. Katliam esnasında 15 yaşlarında olan Tayfun, Zilan’ın Hesenevdal Köyü’nde cesetlerin altından sað kurtulup kilometrelerce yol yürüyerek Doðubayazıt’a varır. Kendi anlatımına göre yıllarca burada subaylara çobanlık yaptıktan sonra, akıl hastası olduðuna kanat getirilerek, Elazıð Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne gönderilir. Burada tedavi edileceðine, Zilan katliamı maðduru olduðu için yoðun işkencelere maruz kalan Tayfun, sonunda bir yolunu bularak Muş’un Bulanık’ın ilçesinin Rüstemgedik köyüne yerleşir.

“ZÝLAN’I ANLATMIYORDU”

1980’li yılların başında Rüstemgedik Köyün’de öðretmenlik yapan Cemal Deniz, iki yıl önce 100 yaşında yaşamını yitiren Tayfunê Zilanî’yi anlatıyor:

“Tayfur ilginç, çoðunluðun deli olarak bildiði ve insanların çoðu zaman kötü muamele ettiði ama aslında bilge bir adamdı. Tayfur, Elazıð Akıl Hastanesi'ne zorla götürüldükten sonra uzun bir süre ortalıkta görünmedi. Sonra bir gün sakalsız, bıyıksız v etakım elbiseli halde Bulanık çarşısında görüldü. Ama o elbiseler üzerinde hiç durmazdı. O yine eski elbiselerini giyer ve sakallarını uzatırdı. Kendi halindeydi, aslında dilencilik yaptıðı söylense de o dilenmezdi, kimseden bir şey istemezdi, insanlar kendi rızalarıyla bir şeyler verirlerdi ve o da meşhur torbasına koyardı. Zilan’la ilgili sorulan soruların çoðunu cevapsız bırakırdı.”

ZÝLAN’IN DELALI

Delaloya Dînik, ismi Delal. 25 köy, Milk Köyü civarında toplatıldıðında onun da bütün ailesi ve kendisi bu mahşeri kalabalıðın içindeydi. Mitralyözler seriye baðlandıðında, bütün ailesi gözleri önünde parçalanıp göðe savruldu. Yaralıydı, ölmemişti. Akşam ceset deryasının içinden nişanlısının yüzünü seçebildi, delirdi. Erciş’e doðru koştu. Koştukça da delirdi.

Erciş’te ömrünün sonuna kadar dilencilik yaptı. Milis Helim Hoca’nın camisinde kalıyordu. Delal’ın ölümü de, yaşamı gibi trajik oldu. Katliamcı dedelerin torunları,1970’li yıllarda Delal’a Erciş’in Örene Çimenleri’nde defalarca tecavüz ettikten sonra karnına bir kazık çakarak öldürdüler.

Saçları sürekli erkek traşlı olan Delal’ın yaşadıklarını Erciş şehir merkezinde yaşayan herkes bir şekilde biliyor. Delal’den geriye Berber Celal’in çekmiş olduðu çok silik bir fotoðraf kalmış.

TENZERE

Aðrı şehir merkezinde bir ‘deli’, gökyüzünde her uçak gördüðünde kendini yere atıyor ve hıçkıra hıçkıra aðlıyordu. Üzerinden çok zaman geçmedi Zîlanlı olduðu anlaşıldı. Köyleri bombalamaya gelen uçakların dehşetine kapılıp delirmişti, ya da aðır bombardımanın etkisindeydi hala. Ahmed Aras, Zîlan’nın bu delisine olan tanıklıðını şöyle anlatıyor:

“1950’lerde Aðrı’da lise eðitimimi sürdürürken, Aðrı’nın en meşhur delisiyle neredeyse her gün karşılaşırdım. Ýsmine Tenzere derlerdi. Sanırım gerçek ismini kimse bilmiyordu. Kollarını kaldırarak uçak gibi sesler çıkararak koşardı. Çarşıyı o şekilde bir baştan bir başa koşardı. Etraftakilere sormuştum, neyin nesidir diye. Birisi bana demişti ki; ‘ismi Tenzere’dir. Zîlan’ın Hesenevdal Köyü’ndendir. Katliamda bütün ailesini kaybetmiş. Bir o kurtulmuş. Buraya akrabasına sıðınmış, delirmiş. Zapt edemiyorlar evde. Sokaða salmışlar.”

ANF NEWS AGENCY