Avesta: Devlet yine inkar ve imha kararı aldı

Kürt sorununun ancak İmralı'da çözüleceğini söyleyen KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, devlet aklının Kürt halkına yönelik yine inkar ve imha kararı aldığını belirtti.

KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, Stêrk Tv'de yayınlanan Rojeva Welat programında gazeteci Mehtap Orak'ın gündeme ilişkin sorunlarını yanıtladı. İmralı tecridi, ailelere verilen görüş yasağı, Türkiye ile Kuzey Kürdistan'ın durumu, Türk devletinin Güney işgali ve buna karşı gerillanın direnişine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Avesta, Kürt halkına dönük imha ve inkar planlarının devam ettiğine dikkat çekti.

İmralı'ya giden ailelere verilen görüş yasağının yeni konseptin bir parçası olduğunu söyleyen Avesta, "İmralı'da devlet farklı bir politika yürütüyor. Bu talimatlar da Erdoğan tarafından veriliyor. Ailelere 3 aylık görüş yasağı vermişler ama mesele yasak veya zaman değil. Önderliğimiz 20 yıldır ağır tecrit altında. Bu kadar yönelim ve tecridin olması önderliğimizin duruşu ve Kürdistan'da halkının direnişi ile bağlantılıdır. Çözüm karşı olan faşist bir anlayış var. Bu anlayışa karşı da bir direniş var. Önderliğe yönelik plan ve konseptlerin hepsi İmralı Adası'nda başlıyor. İmralı görüşmelerine izin verdiklerinde biliyoruz ki bunu kendi çıkarları için kullanmak istiyorlar. Şunu çok iyi bilsinler ki sorun ancak İmralı'da çözülür.

İmralı sıradan bir cezaevi değil. İmralı'ya yönelik özel kanunlar devrede. Bu kanunlar Erdoğan tarafından yürütülüyor. Erdoğan-Bahçeli faşizmi bu süreçte her şeyi çıkarlarına göre uyguluyorlar. Neden 3 ay yasak? Bu 3 gösteriyor ki Türk devleti içinde özellikle AKP-MHP iktidarında ciddi sorunlar yaşanıyor. Siyasi ve ekonomik alanda ciddi bir sıkışma yaşıyorlar. Bu sıkışmayı da savaş ile aşmak istiyorlar. Önümüzdeki günlerde yine saldırılarını arttıracaklar" diye konuştu.

TECRİDE KALDIKLARI YERDEN DEVAM ETMEK İSTİYORLAR

Ağustos ayında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın avukatları ile yaptığı görüşmede Kürt sorununu çözmek için mesaj verdiğini hatırlatan Avesta konuşmasına şöyle devam etti: "Sorun sadece Kürt halkının sorunu değil. Yaşanan sorun tüm halkların, Türkiye'nin sorunudur. Türkiye'deki sorun nedir? Kürt halkının statüsünün tanınmaması. Önderlik son görüşmesinde 'Eğer devlet samimi ise Kürt halkının statüsünü tanımalı ve bir duruş sergilemeli. Ben rol almaya hazırım ve bu sorunu 1 haftada çözebilirim’ dedi.

Önderlik onları suç üstü yakaladı. Sözde diyorlardı 'Biz bu sorunu çözmeye hazırız.' Önderlik tamam, biz hazırız dedi. Bu sefer ne yaptılar? Hem görüşmeleri kestiler hem de bu yasağı getirdiler. Bunun yanında bir de Kürt halkının iradesine kayyum atadılar. Yine faşizmi geliştirdiler. Devlet aklı yine inkar ve imha kararı vermiş. Önderliğimizin fikirlerinden, halka ulaşmasından korkuyorlar. İmralı'da 20 yıldır gelişen ve halka ilham olan fikirlerden korkuyorlar. Halk çözümü önderliğin fikirlerinde görüyor. En son İngiltere'de İşçi Sendikaları Birliği yıllık kongrelerini gerçekleştirdi. 6 milyon üyeleri var. Önderliğin fikirlerini gördüler ve sahip çıktılar.

Bugün görüyoruz ki çözüm demokratik siyasette, komünal yaşamdadır. Bu da bir şekilde toplumları etkiliyor. Halklar, gençler ve kadınlar bundan güç alıyor. Son 5 yıldır İmralı ile görüşmeleri yasaklamışlardı, büyük bir direniş sonucu tekrar görüşmeler başladı. Fakat şimdi tekrar tecride bıraktıkları yerden devam etmek istiyorlar. Çok iyi biliyoruz ki bu uygulamalardan sonuç alamayacaklar. Bir kez daha İmralı'yı ziyaret etmek zorunda kalacaklar. Bu sorunun çözümünde muhatap Rêber Apo'dur. Önderlik perspektif, proje ve güç sahibidir. 10 yıl önde yol haritası hazırlamıştı ve Türk devletine vermişti. Bu tecrit özel savaşın bir parçasıdır. İmralı'dan başlıyor ve dalga dalga yayılıyor."

SANDIKTA BÜYÜK BİR DARBE YEDİ

Erdoğan'ın halkı kandırmaya yönelik elinde bir argümanı kalmadığını söyleyen Avesta, "İşkence ve zulme karşı da halkı korkutamadı. Türkiye'de toplum artık bu rejimi kaldıramıyor. Halktan ve hakikatten kopmuş bir iktidar var. Sadece korku ile iktidarını korumaya çalışıyor. Faşizmde ilke, prensip, merhamet, adalet ve hukuk yoktur. 2023 yılı Osmanlıların yeni hayali. Erdoğan yeni Cumhuriyet'in mimarı olmak istiyor. İktidara geldiği günden beri gözü 2023 ve 2071 yılında. Yine ırkçılığı arttırıp bundan faydalanmak istiyor. Ama 17 yıldır iktidar olan Erdoğan'ın elinde hiçbir şeyin kalmadığı görüldü. Neden? Çünkü toplumun bütün kesimini bir cenderenin içine koymuş. Demokrasi, insan hakları, hukuk, adalet kalmamış.

Talimat ile ekonomiyi yürütüyor. Halka şu kadar faiz vereceksin diyor. Nasıl ki komutan askere talimat veriyorsa Erdoğan da bu şekilde yaklaşıyor. Türkiye ve Kuzey Kürdistan toplumu artık bunları çok iyi görüyor. İşkence ve zulüm yaptı işe yaramadı. Siyasetçileri, gazetecileri, sanatçıları, aydınları ve gençleri zindana atıyor. Fakat zindanların direniş alanı olduğunu görüyor. Yaptıkları kendisine geri dönüyor. Bu rejim nereye giderse gitsin yok olacaktır. Vatanseverlik duyguları ile zamanını biraz uzatmak istiyor. Beka sorunu var, ülke elden gidiyor dedi ama buna rağmen sandıktan büyük bir darbe yedi" ifadelerini kullandı.

SEÇİMDEN SONRA AKP'DE BÖLÜNMELER OLDU

Erdoğan ve Bahçeli'nin Kürtlere yönelik katliamlarına ilişkin Çiller örneğini veren Avesta, "Erdoğan ve Bahçeli 31 Mart'ta aldıkları yenilgiyi demokrasi güçlerinden çıkarmaya çalışıyor. Kadın örgütlerini, halkı, siyasi partileri hedef alıyor. Demokrasi güçlerinden intikam almak istiyor. Kayyum atamaları ile halkın kazanımlarına saldırıyor. Şu an neden Rojava ve Kuzey Suriye'ye bu kadar saldırıyor? Tehditlerle herkesin kendisi gibi olmasını istiyor. Önder Apo ona çözümü sundu. Eğer bu sorunu çözerseniz Ortadoğu'nun en gelişmiş ülkesi olursunuz dedi. AKP-MHP'nin sadece Bakur Kürtleri ile sorunu yok, bütün Kürtlerle ve halklarla sorunları var. Faşizmin anlayışı aynı. Bu anlayışın Ermenilere, Asurilere ve Süryanilere karşı neler yaptığını herkes biliyor. Aynı anlayışı bu dönemde de sürdürmek istiyor. Kürtleri katlederek daha büyük bir Türkiye ortaya çıkarmak istiyor. Bu Erdoğan'ın hayali.

Bu süreç 100 yıl önceki süreç gibi değil. Halk artık bilinçlendi. Özgürlük hareketi 40 yıldır bu toplumu eğitti. İrade sahibi oldular. Artık tehditlerden korkmuyorlar. Yine katliam ve korku ile Kürtlere geri adım attırmak istiyorlar. Kürt halkına yapmadıkları bir şey kaldı mı? Hayır. Tarihten bu yana Kürtlere karşı yapmadıkları zulüm kalmadı. Çiller de bu zulmü yaptı ama Erdoğan Çiller'i geçti. Çiller yüz binlerce insanı göç ettirdi, köyleri yaktı, çocukları öldürdü. Peki bütün bunlara karşı Çiller'in sonu ne oldu görüyoruz. Zulümle, baskı ile, Kuzey Suriye'ye saldırarak, Güney'i asker ile işgal ederek Kürtlerin iradesine saldırdılar. Böyle yaparak kendilerini kurtaramazlar. Devlet artık içten içe bir çürüme yaşıyor.

Seçimden sonra AKP'de bölünmeler oldu. Sorun yaratarak kendi sorunlarının üstünü kapatmak istiyorlar. Faşizmin ulaştığı noktayı herkes görüyor. Her gün ölümler yaşanıyor. Kadınların katledilmediği gün yok, meclis önünde insanlar açız diye bedenlerini ateşe verdiler. Bütün bunları bir kenara bırakarak, Kürt sorununu sözde 'terör sorununu bitireceğim' diyor. Rojava'ya yönelik saldırılardan önce Astana, Soçi toplantılarının devamı Ankara'da yapıldı. Suriye sorununu çözeceğiz diyorlar ama Suriye halkları içinde yok, Kuzey Suriye halkları yok. İdlip, Kuzey Suriye ve Şam'a ilişkin tartışmalar yürütüyorlar ama halkın iradesi yok orada. Erdoğan'ın tek amacı Kuzey Doğu Suriye'de bir statü gelişmesin. Bu görüşmelerden de bunda ısrarcı olduğu anlaşılıyor. Bütün bunların önü direniş ve demokratik bir birlik ile alınır. Erdoğan ve Bahçeli'nin toparlanması için bir fırsat daha verilmemeli" dedi.

GERİLLANIN DİRENİŞİ SAHİPLENİLMELİ

Faşizme karşı büyük bir direniş içinde olan özgürlük gerillalarını kutlayan Avesta devamla şunları belirtti: "Faşizme büyük darbe vuran özgürlük gerillalarını saygı ve hürmet ile selamlıyorum. Özgürlük gerillaları sadece Güney Kürdistan’da mücadele etmiyorlar. Tüm Kürdistan'da Kürt halkının kazanımları gerillaların direnişi ve mücadelesi ile korunuyor. Özgürlük gerillalarının direnişi 35 yıldır aralıksız devam ediyor. Çok zor şartlar altında mücadele veriliyor, bu mücadelede büyük bedeller de ödendi. Her zaman böyle yürütülmüştür. Gerillanın mücadelesi özgür bir yaşamın temelini oluşturuyor. Önder Apo'nun fikirleri ile O'nun çizgisinde değerleri savunuyor. Buna karşı gerillaya yönelik saldırılar çok şiddetli oluyor.

Son yıllarda faşizme karşı eşsiz bir duruş sergileyen, Erdoğan-Bahçeli sistemini yıkan özgürlük gerillalarıdır. Tahtları gerillalar tarafından sallandı. Bunun için her seferinde farklı operasyon isimleri ile gerillaya saldırıyor. Bu sefer de 'pençe' adını verdi. Efrîn işgalini kendisine bir başarı olarak mal etti. Fakat bununla devam edemeyeceğini görünce gerillaya karşı savaşı büyüttü. Buna karşı gerillanın başlattığı atılım çok değerli ve önemlidir. Bu da gerillanın gücünü ve kuvvetini gösteriyor. Bir kez daha Haftanin, Xakurkê alan komutanlığını kutluyorum.

Haftanin'de başlayan savaş önemli ve gerillalar düşmana büyük darbe vuruyor. Düşman da bunları saklamak için basın yolu ile özel savaşı devreye koyuyor. Bilmem nerede büyük darbe vurduk, şunu yaptık, bunu yaptık. Bunların hepsi yalan. HPG basını bunları sürekli kamuoyu ile paylaşıyor. İçişleri bakanı her gün çıkıp sayı veriyor. Yıllardır bunları yapıyorlar. Gerillanın başlattığı hamle çok önemli, değerli ve düşmana büyük darbe vuruyor. Bunun yanında toplumunda da bu direnişe sahip çıkması gerekir. Kürdistan halkı varlığını gerilla da buldu. Gerillada sadece Kürt halkının çocukları yok. Uluslararası kamuoyunda da katılım var. Onlarca enternasyonalist gerilla şehit düştü."

ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARININ ANNELERİ BİZİM DE ANNELERİMİZDİR

HDP'ye dönük baskı ve kirli politikalara da dikkat çeken Avesta, annelere düşmanın oyunlarına gelmeyin çağrısında bulundu. Annelerin doğru bir direniş içinde olması gerektiğini vurgulayan Avesta, "İktidar bir süre önce Amed'de bir oyunu devreye koydu. Çocukları gerillada olan anneleri HDP'nin önünde oturttular. AKP özel bir komite oluşturarak her gün bir yerden aileleri getiriyor. Bu komite özellikle MİT ile şehir şehir geziyor. Basında gördük kimi ailelerin çocukları gerillada bile değil. Amaçları HDP'yi kapatmak. Biz annelerimizi iyi tanıyoruz. Kürt annelerini iyi tanıyoruz.

Annelerimiz en kıymetli varlıkları olan çocuklarını kendi elleri ile bu devrime hediye etmiştir. Sadece Bakur'da değil Kürdistan'ın 4 parçasında önder Apo'nun felsefesine ve düşüncelerine hediye etmiştir. Kürdistan'da çocukları dağda olmayan aileler kendilerini eksik ve küçük görüyorlar. Çocukları devrimde yer almayan aileler bunu eksiklik olarak görüyor. Şimdi de durum aynı. HDP kapısına götürdükleri aileler ile de bu gerçeği ters düz etmek istiyorlar. Anneler arasında çelişki yaratmak istiyor. Roboski anneleri, Cumartesi anneleri. Berfo ana hayatını kaybedene kadar da çocuğunun kemiklerine ulaşamadı. Garzan şehitliğinden 72 şehidi çıkardılar, 2 yıldır hala arkadaşların kemiklerini teslim etmiş değiller. Bu anneler acı çekmiyor mu? Bu sorunu çözmeyen de yine iktidardır. En büyük korkuları, gerillaların, annelerin ve gençlerin duruşudur.

Hem karar alıp kayyum atayacaksın hem de anneleri HDP'nin kapısına getireceksin. Kimsenin bu oyunlara gelmemesi gerekir. Savaşçıların anneleri bizim de annelerimizdir, fakat düşman bunun üzerinden oyunlar çevirmek istiyor. Çünkü kadın hareketi yeni bir atılıma başlattı. Özgürlüğün için ayağa kalk, boyun eğmiyoruz, sessiz kalmıyoruz ve direniyoruz. Mücadele bu esaslar üzerinden yürütülüyor ve saldırılar da buna yönelik gelişiyor. Bu yüzden özgürlük gerillaların, kadınların, gençlerin yürüttüğü mücadele çok önemli. Ancak direniş ile faşizmin önü alınabilir" diye konuştu.

MAXMURLU ANNELERİN DİRENİŞİNİ SELAMLIYORUM

Maxmur kampına yönelik ablukaya tepki gösteren Avesta konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Bu süreçte Kürt sorunun çözülmesi ve Kürtlerin birliği için tüm partiler üzerine düşen görevi yapmalıdır. Parti çıkarlarını bir kenara bırakarak, Kürt halkının geleceğini ve birliğini esas almalı herkes. Bu yüzden Güney hükümetinin bazı yaklaşımlardan vazgeçmesi lazım. Maxmurlu annelerimiz 20 gündür sokaklarda oturarak Maxmur'a yönelik ambargonun kalkması için direniyorlar. Güney yetkililerin bu siyasetten vazgeçmeleri lazım. Maxmur bir mülteci kampıdır. Bu annelerin hepsi şehit anneleridir.

Maxmur halkı 25 yıldır ağır şart ve koşullarda direnişlerini sürdürüyorlar. Bu yüzden Maxmur'a yönelik bu ambargo kabul edilemez. Direnişte olan anneleri selamlıyorum. Bu uygulamalar kalkmadığı sürece Kürt halkının birliği darbe alır. Bunların olmaması lazım. Ulusal birlik çerçevesinde bir tutum alınmalı ve demokrasi cephesi güçlendirilmelidir. Tüm halkımıza da bu sürece katılmaları çağrısında bulunuyoruz.

Son olarak Kürt gençlerine yönelik bir çağrım var. Kürdistan gençleri bu faşizm siyasetini yıkmak, oyunları boşa çıkarmak için yönlerini Kürdistan'ın özgür dağlarına vermeliler. Onur burada, gelecek burada, özgürlük burada, irade buradadır. Özgürlük gerillaları büyük bir direniş gösteriyor ve önder Apo etrafında mücadeleyi büyütüyor. Önder Apo'nun özgürlüğü de gerillanın mücadelesine ve duruşuna bağlıdır. Bu yüzden tüm Kürdistan gençleri yönünü gerilla saflarına çevirmeliler."