Bir özgürlük kanatlanmasıdır Leyla Güven

Yaşamdan asla vazgeçme değildir. Yaşamı en duru, temiz, güzel, özgürlük yüklü ve dolu demlerini yaratma adınadır. Onun içindir ki, üç buçuk aydır süren açlık grevleri büyük bir irade ile yürütülüyor. Yüreği deryalar kadar büyük ve derin olan kadının büyük

“Bu topraklarda oldum olası insanlar, özgürlük tutkularıyla yaşamıştır. Belki de hiçbir ülkedekine benzemez. Belki de yazılan hiçbir kitaptakine de benzemez. Belki de kitap olarak daha yazılmamıştır. Ama bir özgürlük savaşı vardır. Belki de kitabı tam yazılmamışsa, kurtuluşunun tam olmamasındandır.”  Abdullah Öcalan

Kürdistan’da verilecekse bir özgürlük kavgasının; bu topraklarının esir edilememiş ruhuna denk olması ve kurtuluşu tam amaçlaması gerektiğine işaret ediyor.

Bu topraklar üzerinde özgürlük sihrinin peşine düşenlere dair çok fazla efsane, hikaye ve öykü vardır. Özgürlük yürüyüşüne konu ütopyaların ve hayallerin en kadar yüreğe dokunur olanlarından biri Simurg’u (üç kuş) anlatanıdır. Özgürlüğe cüret, cesaret etmenin, savaşların en çetin, zor olanını ve uçuşun en büyüğünü gerektirdiğini anlatır. Bu yolda yürümeye ve uçmaya cesaret etmenin, “kendinden vazgeçecek kadar” kocaman bir yüreğe sahip olmanın gereğinden bahseder. O yüreğin “kendini idrak eden” bir bilme ve ona göre davranma olduğunu, bu yolda yürüyenlerin önüne koyar. Ve der ki, “o ana kadar inandıkları, oldukları, zannettikleri her şey ve tüm kimlikleri, idrak ettikleri hakikat karşısında yanmaya ve yok olmaya başlar! Ve o küllerinden yeniden doğar Zümrüd-ü Anka.

Evet, Leyla Güven, kadının; Simurg gibi özgürlüğe uçuş halinin uzun ve zorlu mücadelesinin Kürdistan’daki yeni duruşu, yaratımı ve kurtuluşunu tam sağlama temsilcisi olarak öne çıkıyor. Kadının, erkek egemen tarihin ateş çemberinde yana-yakıla küle dönmüş gerçeğinden kendini yaratmış-doğmuş kimliği ve kişiliği oluyor.

Birlikte ve özgürce yaşama zihniyeti edinmenin zamanlarının başlangıcındadır. Bilgi ağacından beslendikçe; gözleri evreni, dünyayı ve insanlığı yeni bir idrak ve bakış açısı ile tanıdı ve anlamlandırdı. Yeni göz; başka bakmanın ve farkını görerek sevmenin ayırdına vardı. Kadının, özgürlük manasına varışı; hakikat karşısında kendini yaratmanın yeni ve büyük sırrıyla mümkün hale geldi. Yıllardır yanıp yakılmış hallerinden, hakikatin imbiğinden geçerek yeni yaşamın büyük anlamına ulaşıyor. Kadınlar, hakikat yolunda berraklaşarak, yaşamın özgür ve eşit gerçeğini aramanın büyük yürüyüşü ve yol alışının içindedir. İnsanlık var oldukça bu yürüyüşün devam edeceğini bilerek çıktıkları yolda yürümeye devam ediyorlar. Bilgi ağacının öğreticiliğinde ulaştıkları farkındalık; bilginin sırrına ve bilmenin tamamına vardığı yanılgısına düşmemek gerektiği gerçeğidir. Yeniden kendini yaratma ve oluşturma eyleminde kendinden vazgeçme cesaretini gösterecek kadar bir yürek edinmenin gereğiydi. Öncü ve yol gösterici olmanın bunu gerektirdiğinin bilincindedirler.

Leyla Güven, işte bu büyük idrak, özgürlük ve eşitlik mücadelesinde kendinden vazgeçme hakikatinde bilenen ve iradeleşen kadındır. Yaşamı, özgür, eşit ve demokratik kılma hayalini, Kaf Dağı’nın öte ve görünmez uzaklığında olsa bile peşine düşmek, aramak, bulmak ve asla vazgeçmemek gerektiğine inanan kadınlardandır. Yaşamı var etmenin ve kurtarmanın gereği olarak Simurg gibi konduğu ve dokunduğu her bir yere bereket kazandırmak gerektiğine inanıyor. Yaşam ağacının her türlü kötülükleri tedavi edici yanını biliyor ve ona büyük güveniyor. Bilgi ağacının kutsal bitkisinden aldığı yaşam sırrını yaymanın görevi ve sorumluluğunu üstlenmiştir Leyla Güven. Bilgi ağacının tohumlarını dünyanın her yanına dağıtarak, gelmiş geçmiş her tür bitki çeşidinin yeniden kök salmasını sağlama çabası içerisindedir. Yüreği özgürlükten ve eşitlikten yana çarpan herkesi de bu yürüyüşe dahil etmese gayreti bundandır.

Evreni, dünyayı, insanlığı ve geleceği sarılıp sarmalamaya çalışan kötülüğü durdurmaya ve engel olmaya çalışıyor Leyla Güven ve tüm açlık grevi direnişçileri. Bu karanlığın panzehiri olan bilgi ağacının çözüm üreten çarelerinin önüne bentler ve engeller konulduğunu bilerek bağırıyorlar. Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın bu çözüm hakikatinden ve kurtuluştan mahrum bırakılarak tecrit altına alındığını haykırıyorlar. Leyla Güven ve diğer direnişçilerin çığlığı; bu coğrafyanın uçurulmuş köprülerini birleştirmeye dairdir. Üzerinde yaşadığımız toprakların, birlikte ve dayanışarak paylaşıma dayalı yaşamı kurma istemi ve çabasıdır. Sesi kısılmak istenen kadınların ve halkların haykırışıdır. Bunun için sıradan duruşa ve alıştırılmış olana, yaşamını ortaya koyarak karşı koyuyor. Açlık grevini yürüten yoldaşlar bu eylemle; en sarsıcı biçimde tecrit ve faşizm karşısında süren duruşsuzluğa tavır alıyor ve dur diyorlar.

Bundandır yüreğin en devrimcisine ihtiyaç olduğunu avaz avaz bağırıyorlar. Olanı kabul etmek, ona göre davranmak değil, tam tersi olması gerekene, yani hedefe bakmak gerektiğini ifade ediyorlar. Realiteye teslim olmak, “Leyla ile dayanışma” değil, özgürlük paradigmasının gerektirdiği o büyük amacın peşine düşerek, kendine ait kılarak sahiplenmek gerek. Sahiplendiğimiz ve kendimize ait kıldığımız anda, daha cesur ve hakikate göre yürümeyi başarırız. Biz de özgürlüğe çağrı olan o yüreğin bir parçası ve bir bütünü olmayı başardığımız zaman, faşizmi yıkacağımızı ve bu zulmü sona erdireceğimizi bilelim. Akıl, eğer Demokratik, Ekolojik ve Kadın özgürlükçü paradigmadan besleniyorsa, işte yürek bunu hisseder, duyumsar ve ona kılavuz olur. Evet, açlık grevlerini yürütenlerin beslendiği paradigma, kadın özgürlüğünü önceleyen ve dünyayı değiştirme gücü ve iradesini kendisinde gören bir öncü kadın duruşu ve iddiasına sahiptir.

Leyla Güven bir devrimci, direnişçi ve öncü yürek olmanın farkı ve sorumluluğunun bilincinde olarak duruş belirledi. Öncü olmak; ileriyi görmek, ona göre farkı ortaya koymak ve sorumluluğu üstlenmektir. Öncü gibi davranmak değil de öncü olmaktır bütün fark. Fark tarihi bilmek, günceli yorumlamak ve geleceğe dair hayal oluşturmaktır. Geçmişten, yani tarihten doğru dersler çıkarmak, tekrarını yaşamamak adına günceli doğru okumaktır. Yarınları güzel, mutlu kılmanın yegane yanıtının; özgür, eşit ve demokratik geleceği yaratmak için dik durmak, duruş belirlemek ve mücadele etmektir.

Erkek egemen sistemin tüm öğretmişliklerini özgürlük hakikatinde yakarak, kendimizi arındırarak, yeniden var etmenin ve yaratmanın zamanlarındayız. Kendimizden vazgeçiş halimiz, sevginin, özgürlüğün ve eşitliğin yeni yaratılışıdır. Yaşamdan asla vazgeçme değildir. Yaşamı en duru, temiz, güzel, özgürlük yüklü ve dolu demlerini yaratma adınadır. Onun içindir ki, üç buçuk aydır süren açlık grevleri büyük bir irade ile yürütülüyor. Dünyanın dört bir yanında Kürtler, insanlığın vicdanını ve özgürlük ruhunu canlandırma ve ayaklandırmak için direniştedirler. Yüreği deryalar kadar büyük ve derin olan kadının büyük sevgi ve emek gücü ile yol almadır. Sevmek emek vermek, sevmek inşa etmek, sevmektir.

Özgürlük sırrının peşine düşen kadınlar, bu topraklarda yepyeni bir yaşam ve gelecek yaratmanın önünde artık hiçbir erkek egemen engeli tanımayacaklarının bilincindedirler. “Adam’ın” kirli, kara ve çete olanını, Rojava’da bu özgürlük hayali ve ruhunun taşıyıcıları olan kadınlar yenilgiye uğrattı. Bu hazmedemeyen, tekçi, faşist güruh “adam” olma adına kadına saldırıyor. DAİŞ’in yenilgisini içine sindiremeyenler AKP lideri ve Türk İçişleri Bakanı, ‘adamlıklarının’ kendi şahıslarında artık tarihin çöp sepetine kadınların öncülüğü ile atılacağının büyük korkusu ile saldırıyorlar. Bu ‘adamlık’, insanlığın ve kadının özgürlüğü, eşitliği ve birlikte yaşaması adına yenilecek ve kaybedecektir. Bu günler yakındır.