Cudi gibi asi ve gizemliydi

Amara Jiyan (Fatma Gasyak), tıpkı Cudi gibi asi ve gizemliydi. Cudi’nin sarp zorlu topraklarında yetişmişti. Zorluklar onu olgunlaştırmış, güzelleştirmişti. Şehadete de Cudi’de ulaştı.

Direnişin kenti Cizîra Botan’ın bağrından çıkan Amara Jiyan (Fatma Gasyak) ile tanıştıktan sonra şehadetine kadar birlikte mücadele eden Jiyan Amara, Cudi sevdasını, mücadele azmini, fedakarlığını ve yaşama bağlılığını anlattı.

Amara ile 2014’ün baharında, Cudi bölgesinden yeni geldiği sırada tanışan Jiyan Amara’nın anlatımları şöyle: Çok duygusaldı. 2011’den beri hep orada kalmıştı. Hazmedememişti Cudi’den çıkışını, gözleri kıpkırmızıydı. Ben de Gabar alanına gidemediğim için üzgündüm. İkimiz de daha bir birimizi tanımıyorduk fakat duygularımız bizi buluşturmuş, yakınlaştırmıştı. Sohbet etmeye başladık. O da direnişin kenti Cizre’den ve Kiçi aşiretinden. Çok tuhaf bir duygu oluşmuştu içimde. Sanki yıllardır tanıyordum Amara’yı. Görevlerde hep beraberdik. Yüzünde gülümseme hiç eksik olmazdı. Birbirimize çok bağlıydık.

Bir ara göreve gidecektik. İki atımız vardı, atları hazırladık. Amara’nın atı büyüktü, geniş bir gövdesi vardı. Amara ata bindi, ayakları havada kaldı, daha tam tutunmadan at onu kaçırdı. Benim atım da onun arkasından koşturdu. Ağaçların içinde Amara yerde, ben de atla birlikte yerdeydim. Ata bakıp beni göremeyince sesleniyordu. Atın üzerinde doğrulduğumda krize girdi. Saçlarım hepsi karışmış gülüyordu. Atı yanına yaklaştırıp ata bindirdim. Onun atının arkasına verdim. Atı yakaladık. Amara tekrar ata bindi, at yeniden koşmaya başladı, zor zapt ediyordu. At uysallaşınca dört nala verdi. Bağırarak ‘Cudi sana geliyorum’ diyordu. Ardından bir kahkaha patlattı.

BİRLİKTE GABAR ALANINDALAR

Sonbahara doğru Gabar’a gittik. Çok mutluydum. Amara, ‘bak sen kavuştun ya ben’ dedi. Ben de ‘bahardan sonra hissediyorum beraber Cudi alanına gideceğiz’ diye teselli ettim. Kış boyunca Gabar alanında üslendik. Ben ve Amara’yı herkes eleştirir, ‘çok sessizsiniz’ derdi. O kış bütün kutlamalarda baş rollerde yer aldık. Ellimizden ne geliyorsa yaptık. Arkadaşlar hayretler içerisinde kalmışlardı.

Şehit Warbin, 8 Mart 2015 için bir tiyatro sahnesi yazmıştı. Amara, tanrıça rolündeydi. Saçlarına çiçeklerle taç yapmıştık… Uzun bir bölümü ezberleyip rolünü kusursuzca oynadı. Gerçekten de Amara, yaşamda da öyleydi. Bir tanrıçayı uyandırıyordu insanda. Ceylan gözleri, deniz dalgalı saçları, yüreğinin güzelliği yüzüne bir nur gibi yansıyordu. Herkesin gönlünde taht kurmuştu.

CUDİ’YE DE BİRLİKTE GİTTİLER

O yaz, yani 2015’in yazında Cudi’ye gideceğimiz söylendi. Amara’nın keyfine diyecek yoktu. Sanki kelebekler gibi uçuyordu. Yola çıkmıştık, yol boyunca güle oynaya gittik. İkimiz arkada yürüyorduk. Bazen el ele verip koşuyorduk, halay çekiyorduk. Arkadaş dönüp baktığında da hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam ediyorduk. Savaş süreci yoğundu. Bir tepeye vurduk; tam düşmanın karşısında sarp ve dik bir tepeydi. Orayı atlattıktan sonra vadiye vardık. Şehit Nalin ve şehit Axin bizi almaya gelecekti. Kaçakçılarla karşılaştıkları için gecikmişlerdi. Uzun bir süre yürüdük, ortak bir yerde karşılaştık. Artık Cudi’ye varmıştık. Ben, Gabar’dan sonra bir yere bağlanmam, demiştim fakat büyük konuşmuştum. Cudi bana çok gizemli geldi. Arazisinin sertliği, asiliği sanki bedenimle bütünleşti. İçim kıpır kıpır oldu. Amara farkına varıp bana bakarak gülüyordu. Sanki ‘ben sana demiştim Cudi’yi çok seveceksin’ dercesine…

İKİSİ DE AYNI EYLEMİN İÇİNDE

Amara alanı tanıdığı için görevlere beraber gidip geliyorduk. Bizi eyleme göndermiyorlardı. Bir hafta kendimizi dayattık; konuşmadık, yemedik, içmedik. Arkadaşlar durumumuzun ciddiyetini görünce eyleme girmemizi onayladı. Amara ile el ele verip şarkılar söyleyip halaya tutuştuk. Eylem günü gelip çattı. Amara saldırı grubunda yer alırken ben de yakın savunmadaydım. Arkadaşlar büyük bir törenle bizi uğurladı. Amara’yla vedalaşmak zordu, sarılmak istedim ama izin vermedi, ‘yarın görüşeceğiz, söz’ dedi. Gece boyunca mevzilerimizi hazırladık. Gece dürbünü ile onu izlemeye durdum. İçimde farklı bir his vardı. Sanki bir daha göremeyecektim, gülüşlerine şahit olamayacaktım. Gözümü hiç ayıramıyordum ondan. Sabah hava aydınlanınca da gündüz dürbünü ile izledim.

AMARA ORADA ŞEHİT DÜŞTÜ

Sonra talihsiz bir kazadan dolayı eylem durduruldu. Kol komutanımız ve bir arkadaş aşağı indiler, ben ve bir arkadaş kaldık. Amara’yı gözden kaybetmiştim. Göremiyordum onu. Sonra birden iki Atak ve iki Kobra gezmeye başladı. Yarım saat sonra her dört tarafımızdan obüs ve havanlar atılmaya başlandı. Yerimizi değiştirmek zorunda kaldık. Bu esnada düşman yerleşti. Şehit Kerim, düşmanın içine roketi atınca suikast yapıldır. Amara, koşup yere düşmesine izin vermeyip başını dizlerine koyunca o esnada Amara da tam göğsünden vuruluyor.

AMARA’NIN DİLEDİĞİ OLDU

Amara, yoldaşlarına bağlılığıyla tanınırdı. Yazmayı çok severdi. Günlüğü hep Önderlik ve yoldaşlarına dairdi. Duruşu o kadar güçlüydü ki tıpkı ölümsüz komutanımız Çiçek Botan (Kiçi) yoldaş gibi… Cesurdu, gözünü kırpmadan hedefe kilitlenirdi. Kendi üzerine de cesurca gider, hiç acımazdı; çünkü kendini çözümlüyor ve çözdükçe özünü buluyordu. Hiçbir zaman keyfiyeti sevmez ve eleştirirdi. Tıpkı Cudi gibi asi ve gizemliydi. Cudi’nin sarp zorlu topraklarında yetişmişti. Zorluklar onu olgunlaştırmış, güzelleştirmişti. Fedakarlığıyla da tanınırdı. Her çalışmada yer almak ister ve sonuna kadar o çalışmayı başarmak için çabalardı.

En son eyleme giderken bana, “Dua et ki artık Cudi’de kalalım, hiç çıkmayalım…” demişti. Bu sözleri kulaklarımda çınlamakta… Evet tanrıça Amara, dilediğin oldu, Cudi’de şehitler kervanına katıldın. Cudi topraklarını kanınla suladın. İkiz ruhumu kaybettim. Anlatılması zordu duyguların; bazen dil susar, yürek ve gözler konuşur. Elbette şehadetleri büyük acı yaşatsa da onlar ölümsüz kahramanlarımız.