Cumartesi Anneleri, Örhan kardeşler için eylemdeydi

Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemlerinde, Hasan ve Mehmet Selim Örhan kardeşler ile kemikleri bulunamayan yeğenleri Cezayir Örhan için buluştu.

Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 686’ncı kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Bu haftaki eylemde 24 Mayıs 1994 tarihinde Amed'in Kulp ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan ve 2003 yılında kemikleri bulunan Hasan Örhan ve Mehmet Selim Örhan kardeşler ile henüz kemikleri bulunamayan yeğenleri Cezayir Örhan’ın akıbeti soruldu.

'DEVLET KATİL OLMADIĞINI İSPATLASIN!'

Eylemde ilk olarak 2 Şubat 1984’te gözaltında kaybedilen Maksut Tepeli’nin eşi Şehriban Tepeli konuştu. Eşinin gözaltına alındıktan sonra Gayrettepe Polis Merkezi’ne götürüldüğünü ve burada kendisine işkence yapıldığını belirten Tepeli, şunları söyledi: “Devlet bize eşimin öldürüldüğünü ve Feriköy'de bulunan Helvacı Dede Mezarlığı'na defin edildiğini söyledi. Her mezarın bir numarası var. Ama devlet bu numarayı bize söylemiyor. Devlet kendi eliyle katlettiği için yeri göstermek istemiyor. Biz bir kemik istiyoruz. Bu kemiklerden korkuyorlar. Çünkü her kemik bir delil olacak. Katil devlet, katil olmadığını ispatlamak istiyorsa bize mezarın yerini gösterir."

Gözaltına alındıktan sonra 21 Mart 1995’te kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak ise 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası’nın önemine değindi.

AİHM'E TEPKİ

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da, Türkiye’de kaybetmelerin bir devlet politikası olduğunu vurgulayarak, “Gelen hükûmet bir önceki hükûmetin politikasını devam ettiriyor” dedi. Roboski Katliamı davası için AİHM’ye yapılan başvurunun reddedilmesine de değinen Tanrıkulu, “Cezasızlık politikasına AİHM de eklendi. Yakın tarihimizdeki en büyük katliama sessiz kaldı” dedi

HİKÂYELERİ

Sonrasında Cumartesi İnsanlarından ve TİHV İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe haftanın açıklamasını yaptı. Efe, adaletsizliği kanıksamanın utanç verici olduğunu belirterek, toplumun her kesimine “susmama, kanıksamama, unutmama!” çağrısında bulundu.

Efe, 686’ncı haftada AİHM'de mahkûmiyetle sonuçlanan ama iç hukukta hiçbir sonuç alınamayan Örhanlar dosyasını kamuoyu ile paylaşacaklarını, Örhanlar'ın kaybedilme hikayesi ve dosyalarına ilişkin şunları söyledi:

“6 Mayıs 1994 tarihinde Bolu Komando Tugay komutanı Yavuz Ertürk komutasındaki askeri birlik, Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı Çağlayan köyünün Deveboyu mezrasına operasyon yaptı. Köylüleri meydanda toplayıp, onlara evlerini boşaltmaları söylendi. Eşyaların taşınması tamamlanamadan evler ateşe verilmeye başlandı. Askerler, evleri yaktıktan sonra köyü terk etmeleri için köylülere 3 gün süre vererek köyden ayrıldı. Bunun üzerine köylülerin çoğu civarda kurdukları çadırlara geçtiler.

Ertesi gün Salih Örhan birkaç köylü ile birlikte Kulp Jandarma Komutanlığı'na giderek olay hakkında bilgi verdi ve hasat zamanına kadar köyde kalmaları için süre istedi. Kulp Jandarma Komutanı Ali Ergülmez köylülere hasada kadar köyde kalabileceklerini söyledi.

Örhan ailesi çadırlarını yakılan evlerinin yanına taşıdılar ve harabeye dönen evlerini onarmaya başladılar. 24 Mayıs 1994 tarihinde Bolu Komando Tugayı'na bağlı askerler köye tekrar operasyon yaptılar ve o sırada köyde bulunan 46 yaşındaki Selim, 40 yaşındaki Hasan ve 17 yaşındaki Cezayir Örhan'ı gözaltına aldılar. Salih Örhan ertesi gün Zeyrek Jandarma Komutanlığına giderek kardeşleri ve yeğenini sordu. Zeyrek Jandarma Komutanı Ahmet Potaş, Kulp'a götürüldüklerini söyledi. Salih Örhan bu sefer Kulp Jandarma Komutanı Ali Ergülmez ile görüştü. Ali Ergülmez konuya ilişkin bilgisi olmadığını söyledi.

Karakollardan cevap alamayan Salih Örhan, Kulp Başsavcılığına, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığına, OHAL Valiliğine, Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı'na, Adalet ve İçişleri Bakanlıklarına resmi başvurular yaptı. Selim Örhan, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görevli savcı Mustafa Atagün'e ifade verdi. Selim Örhan'ın anlattıklarına çok sinirlenen savcı onu ‘nasıl devletin insanların kaybolmalarına neden olduğunu iddia edebilirsin?’ diyerek azarladı. Selim, Hasan ve Cezayir Örhan'ın gözaltına alındığına, önce Serik Karakoluna ardından Lice Jandarma Karakoluna son olarak da bir kısmı işkencehaneye çevrilen Lice Yatılı Okulu'na götürüldüğüne tanıklık edenler vardı.

Ancak Kulp Başsavcılığı'nın, 8 Haziran 1994 tarihinde başlattığı soruşturma, gözaltı kayıtlarında Selim, Hasan ve Cezayir Örhan'ın adlarının yer almadığı gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığı kararı ile sonuçlandı. Tüm başvuruları sonuçsuz kalan Örhan ailesi, 3 Kasım 1994 tarihinde İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi'ne başvurdu. 21 gün sonra İHD avukatlarının aracılığıyla dava AİHM'e taşındı. 6 Kasım 2002 tarihinde AİHM, Türkiye'yi Selim, Hasan ve Cezayir Örhan'ın gözaltında kaybedilmesinden sorumlu tutarak mahkûm etti.

Ailenin ve İHD'nin ısrarlı arayışı sonunda 2003 yılında, Mehmet Selim ve Hasan Örhan'a ait kemikler Kulp'a bağlı Bağcılar köyü yakınlarında bir toplu mezarda bulundu. Cezayir Örhan'a ise hala ulaşılamadı. Bolu Komando Tugayı ve bu tugayı komuta eden General Yavuz Ertürk'ün adı AİHM'de mahkûmiyetle sonuçlanan çok sayıda ağır hak ihlali davasında geçti. Buna rağmen iç hukukta haklarında herhangi bir mahkûmiyet bulunmamaktadır.”

17 yaşındaki Cezayir Örhan'ın akıbeti açıklanmasını isteyen Efe, Selim, Hasan ve Cezayir Örhan'ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili olarak devlet ve AİHM kayıtlarında isimleri geçen sorumlular hakkında derhal etkin soruşturma ve adil yargılama süreci başlatılmasını talep etti.