‘Devletin özel savaş politikası görülmüyor’

TJA aktivisti Eylem Saruca, Türk devletinin, Kurdistan’da kadınlara yönelik özel savaş politikasının, Türkiye cenahında yeterince görülmek istenmediğini, sessizlikle karşılandığını söyledi.

TJA üyelerinden Eylem Saruca, Kürt Kadın Hareketi olarak, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı aslında bir erkek olarak değil de önlerine koyduğu paradigma ve bir felsefi anlayış olarak gördükleri gerçekliğinin, Türkiye kadın hareketleri ve feminist hareketler tarafından yeterince anlaşılmadığını belirtti. 

ANF’ye konuşan Tevgera Jinên Azad (TJA) üyelerinden Eylem Saruca, Kürtler ve tüm farklılıklar üzerinden tahakküm kurmaya çalışan Türk milliyetçiliğinin, tek dil, tek bayrak, tek vatan, tek devlet, hatta tek din söylemiyle kendini 100 yıldır bir yönetim biçimi olarak dayattığını ve dayatmaya devam ettiğini söyledi.  Kürt diline, kültürüne hatta Kürt’ün varlığına karşı düşmanlığını sürdüğünü kaydeden Saruca, bu ırkçılığın Kürt kadınları hep hedef aldığını belirtti.

Katliam ve imha saldırılarıyla karşı karşıya olan Kürt kadının, 90’lı yıllardan itibaren kadın bakış açısını yansıtabileceği bir alan arayışına girdiğini söyleyen Saruca, mücadelesini her geçen gün büyüterek geldiğini vurguladı. Saruca, şöyle devam etti: “Kadın özgürlük mücadelesi gün geçtikçe hem nitel hem de nicel olarak gücüne güç katmıştır. Bu yadsınamaz bir gerçektir. Her geçen gün kendinden önceki tüm kadın hareketlerinden, dünya kadın hareketlerinden, Türkiyeli kadın hareketlerinden, feminist hareketlerden yararlanıp onların deneyimlerinden kendine dersler çıkarmış, oldukça aktif rol almış ve birçok alanda ilkleri hayata geçirip varlığını kanıtlamıştır. Elbette ki kazanımları oldukça zorlu mücadeleler sonucunda elde etmiştir. Bu da Kürt Kadın Hareketini daha güçlü hale getirmiştir.”

ELEŞTİRİLER, ANLAŞILMAMAKTAN KAYNAKLANIYOR

Türkiye kadın hareketi ve feminist hareket ile uzun yıllara dayanan ve devam eden bir mücadele hattına işaret eden Saruca, son yıllarda sokakları hep birlikte direniş alanlarına dönüştürdüklerini hatırlattı. Saruca, şunların altını çizdi:  “Burada kadın kimliğimizle hareket ediyoruz. Birbirinin ideolojisini gören, paradigmasını bilen yerden yaklaşıyoruz. Tek tük gelen eleştirilerin de yeterince anlaşılmamaktan kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Mesela Kürt Kadın Hareketi olarak, Abdullah Öcalan’ı aslında bir erkek olarak değil de önümüze koyduğu paradigma ve bir felsefi anlayış olarak ele aldığımız gerçekliğidir. Bugün tüm dünyada yankılanan ‘Jin jiyan azadî’ söylemi bir slogandan öte Abdullah Öcalan’ın Kürt Kadın Hareketinin önüne koyduğu bir felsefenin hayat bulmasıdır. Kampanyalarımızda 'tecrit ve Abdullah Öcalan’a özgürlük' söylemi, bir felsefenin, bir anlayışın ve bu devasa kadın özgürlükçü temelli paradigmanın zindanlarda değil, tüm alanlarda hayat bulması gerektiğindendir. Öyle ki söylemlerinde yaşadığımız coğrafyada ve aslında dünyada kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşemeyeceğini ısrarla vurgulaması, bize bir cinsiyet temelinde yaklaşmak dışında felsefik bir kaynak olarak ele almamız gerektiğini açıkça gösteriyor.”

DEVLETİN ÖZEL SAVAŞ POLİTİKASI

Türk devletinin, Kurdistan’da kadınlara yönelik özel bir savaş politikası olduğuna dikkat çeken Saruca, şunları ifade etti: “Özellikle Kurdistan’da uygulanan ve bütün topluma yansıtılan ama özelinde kadınlar üzerindeki özel savaş politikalarını görmek oldukça önemlidir. Bu süreçte kadının bedeni üzerinden ve toplumda dayatılan toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı namus kavramının kadın özelinde yoğunlaştığından ve aynı zamanda yoz ilişkiler ile sözde ‘aşk’ ilişkileri ile genç kadınları düşürerek şantaj yapıp, kendi toplum normlarıyla ajanlaştırma politikaları, son süreçte devletin izlediği yöntemlerden biridir. Bunu özellikle bu coğrafyada yapması ve aslında sonuçlarının Türkiye ve Kurdistan’da oldukça etkili olması ama bunun Türkiye gündeminde yeterince yer bulamaması aşikardır. Aslında Kürt toplumu ve Kürt kadınların  üzerinde izlenen bu politikalar, sadece Kürt Kadın Hareketine değil, bütün kadın mücadelesine zarar vermektedir. Özellikle Hakkari, Cizre gibi şehirlerde devlet güçlerinin özel bir ekip şeklinde gidip kadınları düşürme üzerinden çalışmalar yürüttüğü gözler önündedir. Bunu görmeyen bir Türkiye gerçeği mevcut. Bunun başlıca sebebi, söz konusu Kürtler olunca aslında Türkiye’deki halkların bir sessizliğe büründüğü gerçeğidir.”