Güven: Türkiye kaos ve krizde; çözüm HDP'de buluşmak  

Rehin tutulan DTK Eş Başkanı ve HDP Hakkari 1. Sıra Adayı Leyla Güven, avukatları aracılığıyla mektup gönderdi. Güven, Türkiye'nin büyük bir kaos ve krizde olduğunu, AKP'nin artık çaresiz olduğunu vurgularken, HDP'nin önemine işaret etti.

Amed D Tipi Cezaevi’nde rehin tutulan DTK Eş Başkanı Leyla Güven, aynı zamanda HDP’nin Hakkari 1. Sıra Milletvekili Adayı. Güven, avukatları aracılığıyla gönderdiği mektupta baskın seçimi, AKP’nin Kürt politikasını, bulunduğu zindandaki sorunları ve siyasi tutsaklar olarak dışarıdaki yaşamı nasıl takip ettiklerini aktardı.

‘ANAYASA, YAMALI BOHÇAYA DÖNMÜŞTÜR’

Mektubuna baskın seçim diye adlandırılan bir seçim sürecinin içerisinde olduklarını belirterek başlayan Güven, şunları kaydetti:

“Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapısına bakıldığında kozmopolit bir yapı görülecektir. Onlarca halk ve bu halkların kimlikleri, kültürleri, dilleri ve inançları bin yıllarca bu coğrafyada yaşamışlardır. Cumhuriyet dönemi öncesinde de bu mümkün iken, cumhuriyetin kuruluşu ile beraber tekçilik politikası benimsenmiş ve bu topraklarda yaşayan herkes Türkleştirilmiştir. Darbe zihniyeti ile hazırlanan anayasa ile birlikte inkar ve asimilasyon politikaları öne çıkarılmıştır. Bu anayasaya göre Türkiye’de yaşayan herkes Türk, erkek ve Sünnidir. Diğer bütün renkler zamanla yok edilmek istenmiştir. Bu duruma direnenlerin başına gelenleri hepimiz biliyoruz. Başa gelen iktidarlar da mevcut anayasaya göre hareket etmişler. Anayasada değiştirdikleri tek şey kendi iktidarları açısından sıkıntılı buldukları maddeler olmuştur. Ve şimdi anayasa adeta yamalı bohçaya dönmüştür.”

'AKP'NİN ÇARESİ KALMADI'

Mektubunda, AKP’nin 2002’de iktidara geldiğinden beri yeni anayasa yapma sözünü verdiğini vurgulayan Güven, devamında şunlara değindi: “Bunun için zaman istemiştir. Aradan 16 yıl gibi uzun bir zaman geçmesine rağmen hâlâ vadettiği değişimi yapmamıştır. Aynı zamanda AKP, anayasayı değiştirip daha demokratik, eşitlikçi bir anayasa haline getirmek yerine, var olan anayasayı da fiilen ortadan kaldırmış ve sanki böyle bir ihtiyaç yokmuş gibi davranmıştır. Devlet Bahçeli bunun anayasal suç olduğunu görmüş ve bu durumdan çıkmak için erken seçim çağrısı yapmıştır. Başka çaresi olmayan AKP de ‘tamam’ diyerek erken ya da bir diğer tanımlamayla baskın seçim kararı almıştır.”

'BÜYÜK BİR KAOS VE KRİZ YAŞANIYOR'

Dışarıdaki gelişmeleri nasıl takip ettiğine ilişkin de bilgiler paylaşan Güven, şunları iletti: “Bir tutuklu olarak dışarıdaki gelişmelere baktığımda, çok büyük bir kriz ve kaosun yaşandığını ve bu atmosferin giderek daha da derinleştiğini görebiliyorum. AKP’nin yaşanan sorunları çözmek yerine görünmez kılmaya çalıştığını, krize işaret edenleri ise derdest ederek susturmaya çalıştığını, OHAL’i uzatarak ayakta kalmaya, iktidarını sürdürmeye gayret ettiğini belirtebiliriz. Yaşana kriz, çok derin ve yapısal bir krizdir. Dolayısıyla daha köklü ve daha kalıcı çözümlere ihtiyaç vardır. Bir ülkede toplumun yarısı olan kadınların içinde bulundukları refah düzeyi, o ülkeden gerçek durumunu ortaya koyar. Bugün Türkiye’de kadına yönelik şiddet katliam boyutuna ulaşmıştır. Bu şiddet aynı zamanda iktidar cephesinden de desteklenmektedir."

‘TOPLUM CİNNET GEÇİRİYOR!'

Kendi iradesiyle hareket eden, kendisine itaati dayatan eril zihniyeti sorgulayan kadınların, AKP siyasetince ‘şiddeti hak ediyorlar’ söylemleriyle hedef gösterildiklerine dikkat çeken Güven, şu değerlendirmelerde bulundu:

“AKP kullandığı dille kadına yönelik şiddeti derinleştiriyor. Benzer politika işçi-emekçilere dönük de yürütülüyor. Toplumun vicdanını yaralayan iş cinayetleri karşısında AKP, işvereni tedbir almaya yönlendirmek yerine durumu, ‘fıtratında varmış’ ile açıklamaya çalışıyor. Toplum cinnet geçiriyor. Bir avuç ‘mutlu’ azınlığını dışında herkes ciddi bir sefalet içinde yaşamaya çalışıyor. Bölgeler arası gelişmişlik farı daha da derinleşerek devam ediyor. İçte yaşanan yığınla sorunun yanında dış politikada da ciddi bir gerilim söz konusu. İktidar, dış komşularla tarihin en dip dalgasını yaşıyor. Tüm bu sorunların ana kaynağı çözülmeyen Kürt sorunudur. Kürt sorununu güvenlikçi yöntemlerle çözmeye çalışan zihniyet, bu sorunu ertelemenin dışında bir sonuç elde edemeyecektir. İnkâr ve imhada diretmenin, can ve mal kaybının ötesinde bir sonuç veremeyeceğini bildikleri halde ısrar etmenin başkaca sebepleri vardır.

'AKP SAYIN ÖCALAN'IN KATKILARINI HEBA ETTİ'

Biz çok net ifade ediyoruz ki, Kürt sorunu demokratik barışçıl yöntemlerle çözülmediği müddetçe, diğer hiçbir sorun çözülemeyecektir. Kür sorununun gerçek muhataplarıyla ele alındığında, çözümün mümkün ve ne kadar yakın olduğunu deneyimledik. Bu çözüm süreci tarafların soruna yaklaşımını, niyetini de tüm topluma göstermiştir. Atılan pratik adımlar bu durumun somut örnekleridir. Kuşkusuz adımlar yeterli değildi, devamının gelmesi gerekiyordu. Sayın Öcalan’ın bu süreçte oynadığı rol çok önemliydi. Aslında bir taraf olmasına rağmen, her iki tarafı da bir masada ortak anlayış ve yöntemlerle tutma, güven verme ve cesaret aşılaması açısından sürecin hızlı ilerlemesine epeyi katkı sunmuştur. AKP’nin kararsızlığı, oyalama politikası ve bu süreci bitirme durumu, tüm çabaların heba olmasına neden olmuştur. Aslında AKP’nin bu tutumuna bugün bakıldığında sadece Kürt sorununa yönelik değil, tüm toplumsal sorunlara dönük bir siyaset tarzı olduğunu anlıyoruz. Çözen değil, çözümsüz bırakan, sorunları derinleştiren bir siyaset yürütmektedir.

'AKP FATURAYI HALKLARA ÖDETECEK'

HDP’nin Kürt sorununun demokratik yollarla yürütülmesi açısından, bu sürece her katkıyı sunmuş, taraflar arasındaki diyaloğun aracılığını da üstlenmiştir. HDP’nin büyük emek ve çabalarıyla yürüttüğü bu çalışma AKP tarafından kriminalize edilmiş, eş başkanları, vekilleri ve binlerce siyasetçisi hukuksuz bir şekilde tutuklanmıştır. Bu durumda bile AKP’nin aslında sorunu çözmek gibi bir yaklaşımının olmadığını görebiliyoruz. Bu kadar büyük sorunlar yaşanırken, ciddi bir ekonomik kriz söz konusu iken bu baskın seçimin halklara dayatılmasının da ülkeye bir faturası olacaktır.”

CEZAEVLERİNDE HAK İHLALLERİ

Güven, mektubunu şöyle sürdürdü:

“Biz cezaevinde bulunan siyasi tutsaklar olarak gelişmelerin kaygı verici olduğunu belirtiyoruz. Cezaevlerinde OHAL bahanesi ile tutukluların en temel hakları dahi engelleniyor. Hasta tutsakların tedavileri doğru dürüst yapılmıyor. Arkadaşlarımız adeta ölüme terkediliyor. Bu konu çok hassas ve çok vicdani bir konudur. Dolayısıyla arkadaşlarımızın hiçbir koşul öne sürülmeden serbest bırakılması gerekmektedir. Cezaevlerindeki hak ihlallerinden bütün toplum sorumludur. Bu konuyu ele almak, gündemleştirmek, yetkilileri zorlamak sadece insan hakları kuruluşlarının değil, bütün toplumun vicdani görevidir.

İçeride cezaevi yönetiminin uygun gördüğü 18 TV kanalını izleyebiliyoruz. Bunların nasıl bir yayın politikası izlediklerini belirtme gereği duymuyorum. AKP’nin tekçi politikalarının sirayet ettiği medyadan zaten başka bir şey de beklenemez. Kısıtlı imkanlarla gündemi takip etmeye çalışıyoruz. Ama iddia ediyorum ki Türkiye’yi, Ortadoğu’yu dünyayı en iyi tahlil edenler politik tutsaklardır. Seçimler kuşkusuz önemlidir. Ancak söylemleri farklı gibi görünse de zihniyetleri aynı olanların icraatları farklı olmaz. Topluma yeni bir şey söylemeyenlerin, eskisinden farklı bir pratiği olmaz. Dolayısıyla HDP toplumun umudu olmaya devam ediyor.”

'BURADA HER GÜN MİTİNG YAPIYORUZ!'

Direnişin kalesi Amed zindanından, direnişin kenti Hakkari’ye bir köprü kurduklarının altını çizen Güven, şunları paylaştı: “İki koğuşta 50 kadınız, türkülerle, halaylarla her gün miting yapıyoruz. Katılım fena değil. Banyocu, nöbetçi, revirci olup da katılamayanlar olabiliyor. Ancak biz final mitinginde karar aldık, herkes eksiksiz katılacak. Biz halklarımızın sağ duyusuna güveniyoruz. Seçim sonuçlarının bizler açısından muhteşem olacağını söylüyoruz. 24 Haziran’da AKP iktidarından bıkan herkes sandığa gidecektir. Türkiye’nin bütün renklerinden oluşan HDP’ye oy verecektir. Kadın partisi diyebileceğimiz eşitliğin, hakikatin sembolüne oy vereceklerdir. 7 Haziran’dan günümüze çok şey netleşti. Savaş ve çatışmalı ortama kimin sebebiyet verdiğini, tecridi kimin derinleştirdiğini, siyasi soykırım saldırılarını kimin yaptığı, mezarlıkları kimin bombaladığı, tahrip ettiği, işçi ve memur kıyımını kimin yaptığı çok bariz bir şekilde ortaya çıktı.”

'HDP SEVGİDİR, UMUTTUR'

Halkların öfkesinin sandığa yansıyacağını ve AKP’nin çok büyük bir hezimete uğrayacağını ifade eden HDP Hakkari 1. Sıra Adayı Leyla Güven, mektubunu şöyle tamamladı: “Bunun önüne geçmek için de her türlü hukuksuzluğu göze alacaktır. Provokasyonlara gelmemek, sağduyuyu elden bırakmamak ve tam bir seferberlik ruhuyla hareket etmek bizler için kaçınılmazdır. Başarı direnen halkların olacaktır. Kürdü, Türkü, Ermenisi, Süryanisi, Lazı, Çerkezi yani Türkiye’nin bütün renkleri ortak halayda buluşacaktır. HDP’nin başarısı tüm başarısıdır. Çünkü HDP halklardır, umuttur, sevgidir ve toplumun kendisidir. Her türlü tahakkümcülüğe, inkara, imhaya, asimilasyona, tekçiliğe, ötekileştirici dile, cinsiyetçiliğe ‘Hayır’ demek için HDP’de birleşelim. ‘Oylar demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü yeni yaşama’ diyoruz.”