Halide Türkoğlu: Gündemimiz Abdullah Öcalan'ın özgürlüğüdür

HEDEP Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, yerel yönetimlerin inşa alanı olduğunu belirterek, “Bizden çalınanları geri alacağız” dedi. Halide Türkoğlu, "Konferansımız Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü gündemine alacaktır" diye belirtti.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Demokratik Yerel Yönetimler Kadın Kurulu, yerel seçimlere ilişkin "Bi Jin Jiyan Azadiyê Ber Bi Rêveberiyên Xwecihî Yên Azad/Kadın Yaşam Özgür Yerel Yönetimlere” şiarıyla Balgat’ta bulunan ek binada kadın konferansı gerçekleştirdi. Konferansa Kurdistan ve Türkiye’den çok sayıda kadın delege katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını HEDEP Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu yaptı. Sinevizyon gösterimi sırasında “Jin jiyan azadî” ile “Bijî Serok Apo” sloganları atıldı.

'KAYYUM BİR YÖNETİM REJİMİNE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ'

Halide Türkoğlu, "Biz, Yerel Yönetimler ve Kadın Meclisi olarak direnişimizden de ve inşa çalışmalarımızdan da vazgeçmedik. Elbette ki kayyum atamalarının nedeni, bir yandan kadın sistemimize saldırı, aynı zamanda Kürt halkının bir irade olması ve statü sahibi olmasına, eşitlik mücadelesine yönelik bir saldırı olarak görmek gerekiyor” dedi.
Yirmi yılı aşkın süredir yerel yönetim deneyimlerinin olduğuna ve deneyimlerin kadınlar şahsında bir model oluşturduğuna dikkat çeken Halide Türkoğlu, “Bu model, Türkiye, Ortadoğu ve dünyada eşitlik nasıl uygulanır. Farklı kimlikler kendini nasıl ifade eder, demokratik yaşam nasıl örülür, demokratik bir yeni yaşam nasıl örülür, yerel demokrasi aslında neye tekabül ederin modeli oldu. İşte Rojava'da daha derin bir yerel demokrasi aşaması var. Şengal’de bir model oluşturulmaya çalışıyor. Aslında dünyada birçok hareket, Kürt hareketinin oluşturduğu bu modeli hayata geçirmek için elinden gelen gayreti gösteriyor. İşte bu yüzden kayyum atamaları halklara, kadınlara, farklılıklara ve bir bütünden demokrasiye karşı inşa edilen bir rejimdir” dedi.
Halide Türkoğlu, AKP-MHP iktidarının 2016 yılından beri bir savaş konsepti geliştirdiğini söyleyerek, "Kayyum rejimi bir yönetim şekline dönüştürüldü. Bu yönetim şekli bir yandan kazanımlarımıza saldırdı, ama aynı zamanda bu ülkede sistematik bir şiddetin hayat bulabilmesi için tam da o kazanımların tasfiyesiyle inşa edilmeye çalışıldı. Bugün sadece verilere baktığımızda kadın cinayetlerinin, katliamlarının bu kadar yükselişe geçmesi kayyum zihniyetinden bağımsız değildir. Kayyum atamalarıyla birlikte hak gasp ediliyor ama aynı zamanda bunun yargı kurumdan tutun toplumsal yaşamı inşa edecek bütün kurumların gaspına dönüşüyor. Bu da kadın cinayetlerinin katliamlarını bir yandan artışına kadına yönelik şiddetin sistematik hal almasına neden oldu. Sadece son 10 ayda bile 300’den fazla kadın katledildi, bunların 190’ı şüpheli ölümler olarak kendisini gösterdi. Kayyumlar; işte tam da bu haklara bir şekilde zarar verdi ve tahribatlar yarattı. Bu yönüyle, toplum içerisinde kadın özgürlük mücadelesini geriye götürmek için bir ideolojik inşa biçimi haline getirilmeye çalışıldı” şeklinde ifadeler kullandı.
Eşitlik ve özgürlük mücadelesini yürütürken bunu kurumsallaşmalarımızla birlikte yürüttük. Bu toplumda kadınların yaşadığı sorunları nasıl çözebiliriz dedik. Bir yandan toplumsal yaşama katılımı, ekonomik sorunlarla mücadele biçimini, sosyal yaşama dahil olunmasını ele aldık. Kayyumlar eliyle işte tam da bu haklara bir şekilde zarar verildi, tahribatlar yaratıldı. Toplum içerisinde kadın özgürlük mücadelesini geriye götürmek için bir ideolojik inşa biçimi haline getirilmeye çalışıldı. Bunları her yerde teşhir etmeye çalışıyoruz. Kayyum atamalarıyla eş başkanlık sistemi ve eşit yaşama ilişkin inşa ettiğimiz kurumlar gasp edilmeye çalışılıyor. Bulunduğumuz her yerde bunun teşhirini yaparken alternatiflerini nasıl yapabiliriz noktasında tartışmalarımız oldu, atölye ve çalışmalarımız oldu. Eş başkanlık sistemi illegalize, terörize ve marjinalize edilebilecek bir mesele değildir. Kürt kadın mücadelesi, eşitliğin ve adaletin temel uygulama alanlarının temsil edildiği üst aşamaydı. Temel kazanım dediğimiz meselenin hayat bulmasını, kurumsallaşmasını sağlıyordu. İktidar kadın ve Kürt düşmanıydı, iktidar farklı kimliklerin yaşam bulmasına tahammül edemeyen bir düşmanlık hukuku ile rejimini inşa etmek istiyordu. O yüzden en tehlikeli gördüğü şey eş başkanlık sistemiydi ve bunu engellemeye çalıştı. Kayyumlarla bir şekilde buna engel olmaya çalışıldı. Kadın eşbaşkanlarımızın cezaevine gönderilmesi, görevden alınması demokratik hayata müdahaleydi. Eşitlik haktır, en temel haktır. Bunun mücadelesini vermek terörize edilecek bir durum değildir. Aksine devletlerin, hatta bütün kentlerin bu sistemi uygulaması gerekiyor. Biz bunu savunduk ve savunmaya devam edeceğiz.

ROJAVA KADIN DEVRİMİ

Kürt kadın hareketinde, HDP’de siyaset yapan birçok kadın bugün Kobanî Kumpas Davasında yargılanıyor. Kadınların yeni yaşamı inşa etmekte olduğu Kobanî’ye yönelik IŞİD saldırılarına karşı dünyanın bir yerinde protestolar gerçekleşmişti. Türkiye’de farklı partilerden ve toplumsal direnişlerden olan birçok kesim de bu protestolarda yer aldı. Rojava için bir dayanışma içinde bulunuldu. Kobanî ile dayanışma içinde bulunuldu. İktidar ise 2016'dan sonra IŞİD’in yapamadığını kendisi yapmak istedi. Kobanê’yi savunanların yanında yer alanlar yargılanırken, bugün Rojava'ya, Kobanî’ye, Şengal’e saldırılar var. İktidarın kimin yanında durduğu kendini açık ve net gösteriyor. İktidar IŞİD zihniyetini savunan bir yerde duruyor. Rojava'da kadınlar nasıl mücadele edip eşit ve özgür yaşamı inşa ettilerse, bugün Kobanê Kumpas Davasında yargılanan kadınlar da bu davanın erkek egemen yargının bir komplosu olduğunu hergün ifadeleriyle ve savunmalarıyla ortaya koyuyorlar. Biz de diyoruz ki; Kobanî düşmedi, arkadaşlarımızın yargılandığı bu dava düşecektir. Kadın arkadaşlarımız özgürlüklerine en kısa sürede kavuşacaktır.

ABDULLAH ÖCALAN'IN ÖZGÜRLÜĞÜ

IŞİD’den farksız politika yürüten bu iktidar ise kayyum rejimi uyguladığı ve IŞİD ile suç ortaklandığında yer aldığı için yargılanacaktır. Biliyorsunuz bir yandan savaş gündemindeyiz; Rojava ve Şengal'e saldırılar var, ülke içinde de savaşa dayalı haksızlıklar söz konusu ve savaşa dayalı bir rejim inşa ediliyor. Bunu tecrit politikalarından bağımsız ele alamayız. Bugün Sayın Öcalan üzerinde yürütülen İmralı tecrit sistemi tıpkı nasıl 2016 kayyum rejimine denk gelecek bir durum haline geliyorsa, yani kayyumun uygulanmasının bir gerekçesi haline geliyorsa savaşta ısrarın da gerekçesi haline geliyor. Biz kadınlar yaptığımız atölye ve toplantılarda, kayyum rejimiyle mücadele edeceğiz ama kayyum rejiminin ortadan kalkması için tecritle de mücadele edeceğiz dedik. Bu sorunun kökleri kayyum rejiminin içindedir. Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü de dahil olmak üzere konferansımız bu tartışmaları gündemine alacaktır.    
Mücadelemiz modelemizin kendisidir. Modelimiz; demokratik, eşit ve özgür bir yaşamı inşa etmektir. Bu model aynı zamanda bir demokratik ulus fikriyatıdır. Siyasetten toplumsal ve ekonomik yaşama kadar 3’üncü bir seçenek olduğunu savunur. Mevcut siyasi anlayıştan restorasyoncu anlayışa kadar hiçbirine mahkum olmadığımızı, yerel yönetimlerin aslında bir 3'üncü inşa alanı olduğunu söylüyor ve bunun mücadelesini yürütüyoruz. Bugün demokratik yerel yönetimler dediğimiz alan aynı zamanda yerel demokrasinin en temel taşlarından biridir. Bugün bu Rojava’da ve Şengal’de kendisini 3’üncü Yol olarak ifade ediyor. İktidarların bizleri mahkum edeceği bir alan değildir; kadınların, farklılıkların, halkların, inançların kendisini ifade ettiği ve eşitliğin eş başkanlık sistemi ile hayata geçirebileceği modelin adıdır. 3’üncü Yolun kendisidir.

'KAZANIMLARIMIZDAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ'

Biz de yerel seçimlerde eş başkanlık sistemimizden vazgeçmiyoruz. İktidar istediği kadar illegalize ve terörize etmeye çalışırsa çalışsın eş başkanlık sistemi bizim kazanımımızdır. Eşitlik bir haktır, hukukun denk geldiği uygulama alanlarından biridir ve bu seçimlerde de eş başkanlık sistemimizi daha da nasıl yükseltebileceğimize dair hazırlıklarımız vardır. Geçmişten bugüne 20 yılı aşkındır yerel yönetimler modelimiz var. Bu modelin seçimlere giderken daha güçlü nasıl olacağını bu konferansta konuşacağız. Partimizin bir yerel yönetimler politikası var ve bu politika aynı zamanda bu toplumdaki sorunlara yerelden çözüm üreten bir mekanizmaya sahip. Biz her şeyi kadınlarla, halklarla, gençlerle birlikte yapmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla seçimlere giderken şiddet varsa, direniş de var, inşa da var. Bu inşayı bizler gerçekleştireceğiz. Eşitsizlik mi var, eşitsizliğe karşı mücadele edenler yine bizler olacağız. Yoksulluk mu var, yoksulluğa karşı mücadele edecek olan tek partiyiz. Kooperatifler ile ekonomik yaşamı örgütleyecek ve kurumsallaşmasını yerel yönetimlerde kadınlarla birlikte inşa edecek güce sahibiz. Ekolojik tahribat mı var, kentlerimizi ekoloji eksenli kadın özgürlükçü kentler olarak inşa edeceğiz. Gençliğin özel savaş politikalarına, yoksulluğa ve barınmaya dair sorunlarına çözüm yollarını geçmişte de inşa ettik, bugün de inşa edeceğiz. Gençliğin sorunları yerel yönetimler modelimizle çözülecek. Barınma sorunları da yerel yönetimler modelimizle çözülecek. Hayatta katılımcılık esastır diyorsak, demokraside katılımcılık olmak zorundadır diyorsak, gençlerin yerel yönetimlere dahil olmasını sağlayacak mekanizmaları bizler yaratacağız.

'BİZDEN ÇALINANLARI GERİ ALACAĞIZ'

Engelli kadınlar başta olmak üzere engelsiz bir yaşamı, engelsiz bir kenti yine bizler inşa edeceğiz. Siz de biliyorsunuz arkadaşlar aslında yapacak çok şey var. Bu seçimlere giderken bizden çalınan ne varsa onu geri alacağız. O tahribatların hepsini ortadan kaldıracağımıza inanıyoruz. Bu konferansta da kayyumlara karşı nasıl yeniden inşa edeceğimizi tartışacağız."