Heco: Osmanlı ve DAİŞ fermanları birbirinden farklı değil

MXDŞ eski Eşbaşkanı Riham Heco, Êzidîlere dönük 73. fermana dikkat çekerek, "Osmanlı'nın ve DAİŞ’in gerçekleştirdiği fermanlar birbirinden farklı değildir" dedi.

Şengal Demokratik Özerk Meclisi (MXDŞ) eski Eşbaşkanı Riham Heco, Êzidîlere dönük 3 Ağustos fermanının yıldönümüne ilişkin ANF'nin sorularını yanıtladı.

Düşmanın amacının sadece Êzidî topraklarını işgal etmek olmadığını belirten Riham Heco,  "Çünkü Êzidî halkı kültür açısından zengin bir halk. Bu kimlikle yaşamaları iktidar, sistem için büyük bir korkuydu. Bu kültürden etkilenme korkusuyla daima Êzidî halkını ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. İlk ferman İslamiyet tarafından gerçekleştirilmiştir. O dönemde yine birçok karar alındı, DAİŞ’in aldığı kararlara benzer kararlar alındı.

Ne yaptılar o dönemde? Evlerin talanı helal görüldü, yine Êzidî kadınlarını kaçırmak, tecavüz etmek helal görüldü. Êzidî kültürünü kökten kaldırmayı helal gördüler. Êzidî dili kafir dili olarak kabul edilip yasaklanmıştır. Ondan sonra Osmanlı, Fars ve iktidarlığı için Êzidî halkını tehdit olarak gören herkes birçok ferman gerçekleştirmiştir. Yani 73 ferman sadece kayda geçenlerdir. Kayda alınmayan yüzlerce Êzidî fermanı vardır" diye konuştu.

3 Ağustos fermanının yıl dönümüne az bir zaman kaldı. Fermanların tarihine değinmek istiyoruz. Êzidîler, Kürtler, bu coğrafyanın kadim halkı olarak değerlendiriliyor. Neden bu kadar fermanla yüz yüze kalıyorlar?

Öncelikle bizlere görüşlerimizi, düşüncelerimizi ve yorumlarımızı paylaşabileceğimiz bir imkan sunduğu için ANF ekibine teşekkürlerimizi sunuyoruz. Biz yavaş yavaş 73. fermanın yıl dönümüne yaklaşıyoruz. 3 Ağustos tarihi gerçekten Êzidî halkı için acı bir gün, acı dolu, tarif edilemeyecek bir gündü. Sözlerle dile gelebilecek bir gün değildi. Böyle bir güne doğru ilerliyoruz. Her şeyden önce 73 ferman şehitlerini, Şengal direniş şehitlerini, özgürlük mücadelesi şehitlerini, Kürt ve Kürdistan şehitlerini anıyoruz, anıları önlerinde saygıyla eğiliyoruz. Sizin de dile getirdiğiniz gibi Êzidîlerin yaşamış olduğu tüm fermanlar daima sıradan bir şekilde dile getirilmiştir. Yani sadece sayı olarak ele alınmıştır, 1., 2., 3. ferman diye. 73 fermandan bahsediyoruz.

Tabii Êzidîler sadece 73 fermandan geçirilmemişler, yüzlerce fermandan geçirilmişlerdir. Bu tarihin kayıtlarına girmiştir. Êzidî halkının neden bu kadar çok fermandan geçirildiğine ve bunun gerçekliğine değinecek olursak, gerçekten bu konu birçok yönden ele alınmalıdır. Mesela ilk olarak Êzidîlik bir din değildir, diğer dinler gibi de değildir, bir inançtır. Hem kültür, dil, doğa, coğrafya açısından, hem de ölçü bakımından zengin bir inançtır. Bu toplumun her açıdan bir zenginliği vardır. Bu yüzden hep bu halk sürekli fermanlarla karşı karşıya kalmıştır. Bu yüzden fermanların birçok amacı vardır. İlk olarak inancını yok etmek, ikincisi kaynaklarını talan etmek ve topraklarını işgal etmektir. Var olan şeylerini işgal edip yok etmektir.

KAYDA ALINMAYAN YÜZLERCE ÊZİDÎ FERMANI VAR

Tarihte bahsedildiğinde Êzidîlerin vatanları sadece Şengal ya da Rojava bölgesinden Cizir, Efrîn olarak dar anlamda ele alınmıyor. Yani Êzidîlerin toprakları vatanları çok geniştir. Biz bu topraklara Ezidxan deriz. Kürdistan bölgesini de içerisine alıyor. Düşmanın amacı sadece Êzidî topraklarını işgal etmek değildi çünkü Êzidî halkı kültür açısından zengin bir halktı, bu kimlikle yaşamaları iktidar, sistem için büyük bir korkuydu. Bu kültürden etkilenme korkusuyla daima Êzidî halkını ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. İlk ferman İslamiyet tarafından gerçekleştirilmiştir. O dönemde yine birçok karar alındı, DAİŞ’in aldığı kararlara benzer kararlar alındı.

Ne yaptılar o dönemde? Evlerin talanı helal görüldü, yine Êzidî kadınlarını kaçırmak, tecavüz etmek helal görüldü. Êzidî kültürünü kökten kaldırmayı helal gördüler. Êzidî dili kafir dili olarak kabul edilip yasaklanmıştır. Ondan sonra Osmanlı, Fars ve iktidarlığı için Êzidî halkını tehdit olarak gören herkes birçok ferman gerçekleştirmiştir. 'Kafirler', 'Allah'ı tanımıyorlar' adı altında Êzidî saldırdılar. Êzidîlere birçok isim konulmuştur. Mesela diyorlardı, 'güneş savunucuları, güneşi Allah'ın yerine koyuyorlar.' Ve bu konulan isimler bahane edilerek birçok kez Êzidî halkına saldırmışlardır. Yani 73 ferman sadece kayda geçenlerdir. Kayda alınmayan yüzlerce Êzidî fermanı vardır.

Osmanlılar Ermeniler için fiziki ferman kararı aldığında aynı zamanda Kürtler için kültürel ferman kararı aldılar diyebilir miyiz? Êzidîlerin yaşadığı ferman Ermenilerin yaşadığı fermana mı benziyor?

O dönemde gerçekleştirilen fermanla şimdi Êzidîlere yaşatılan ferman birbirinden farklı değildir. Êzidîlerin yaşadığı fermanın tehlikesi daha fazladır. Belki Êzidîleri fiziki anlamda büyük bir fermandan geçirmediler ama kültürel bakımdan çok fazla ferman gerçekleştirmişlerdir. Yani ya kültürel bakımdan bir fermanla yüz yüze kalmışsın, ya fiziki fermandan geçirilmişsin bir farkı yoktur. Êzidîler üzerinde kültür ve inanç fermanı gerçekleştirildi. Tabii bunların yanında fiziki fermanlar da gerçekleştirilmiştir. Mesela Güney ve Kuzey Kürdistan bölgesinde birçok Êzidî köyü vardı. Hepsini zor kullanarak ya öldürdüler, ya da zorla Müslüman yaptılar. Müslüman olmayı kabul etmeyenler var olan baskılardan dolayı mecbur yurt dışına göç ettiler.

AKP ve KDP hükümeti altında birçok köy yakıldı, değil ki devlet birebir bu işe el attı, halk arasında ırkçılık geliştirdi. Bu da oradaki halkın Êzidî halkını kabul etmemelerine sebep oldu. Güney Kürdistan'daki Êzidîlere bir yandan devlet saldırıyordu, diğer yandan da orada yaşayan Müslümanlar, Türkler saldırıyordu. Yıllarca bir arada yaşayan halkı birbirlerine düşman ettiler. Kuzey, Doğu Kürdistan'dan gelen Êzidî halkına neden buralara geldiniz, diye sorduğunuzda, komşularının yaklaşımlarından dolayı geldiklerini belirtiyorlar. Onları kabul etmediklerini, onlara zorluk çektirdiklerini dile getiriyorlardı.

Zorla onları topraklarından çıkarıyorlardı. Halk arasına çelişki koyup halk eliyle ferman yaptılar. Êzidîleri dinsiz saymak, onları hor görmek başlı başına bir fermandı. Êzidî eğer okumak isteseydi, bir meslek edinmek isteseydi öncelikle Müslümanlık üzerine kendini eğitmeliydi. Êzidî olduğunu saklamalıydı, öğrenilirse dışlanır. Ya da diyelim biri bir şirket kurmak istiyor yada lokanta açmak istiyor, o lokantanın sahibinin Êzidî olduğu öğrenilirse orada yemek yenilmiyor. Yani bu topraklarda Êzidîler için yaşam koşulları kapatılmıştı. Êzidîlere topraklarını bırakmaları mecbur kılınmıştı.

Kuzey ve Güney Kürdistan'da yaşayan Êzidîler hep saklanmak zorunda mı kaldı?

Evet, her zaman bu böyle olmuştur. Varsalar da bir yönlü kabul edilmişlerdir. 'Tamam, sen Êzidîsin ama evinde otur, sesini çıkarma, dininden inancından bahsetme. Kimse seni tanımasın, biz seni nasıl tanıyorsak öyle bilin, kendini hep öyle tanı.' Ben okula gittiğimde bizlere Müslümanlık eğitimleri veriyorlardı. Karşı çıkmaya kalkışsaydık okuldan atılıyorduk. Yani devletin tüm kurum ve kuruluşlarında Êzidî tanınmıyordu. Mesela Doğu Kürdistan'da yaşayan Êzidîlerin kimliklerinde Müslüman yazıyor, nüfusa Müslüman diye kaydediyorlar. Biri kendini Êzidî olarak nüfusa kaydetmek isterse vatandaşlığını kabul etmiyorlar. Birçok şeyden mahrum bırakılıyor. Yani dile getirdiğin gibi sadece DAİŞ gibi bir ferman gerçekleştirilmedi. Yüz yıllarca farklı yol ve yöntemlerle Êzidî halkı fermandan geçiriliyor.

Yani Êzidîler soykırımı sistematik olarak mı yaşadı? Osmanlıların Êzidî ve Kürt düşmanlığı neden bu kadar derin ve sistematik fermanlar biçiminde günümüze kadar geldi?

Başta da dile getirdiğim gibi fermanları gerçekleştiren güçlerin ardında gizli güçler vardır. Osmanlı'nın ve DAİŞ’in gerçekleştirdiği fermanlar birbirinden farklı değildir. Farklı ele alınmamalıdır. Aynı zihniyetten gelmektedirler. Mesela DAİŞ kuvvetinde yer alan kişiler neyin savaşını yürüttüklerini bilmiyorlardı. Bunu birinci sebebi cahillikten diğeri de ırkçılıktan kaynaklanıyor. Osmanlı başlarda Müslüman değildi, evet. Osmanlı başlarda bir şeye sahip değildi, bir şeye sahip olmak istediler. Bunun için bazılarını yok etmek gerekiyordu! Eğer sen birilerini yok etmezsen sen hep aynı kalırsın. İşte bu iktidarcı zihniyettir. İnsandaki bu açgözlülük tüm fermanların sebebidir. Dini ellerinde bir silah olarak kullandılar. Şimdiye kadar saymış olduğumuz nedenlerden dolayı bu savaş geçmişten günümüze kadar devam ediyor.

Bu coğrafyayı, toprakları köksüzleştirmek mi istiyorlar?

Evet, buradaki halkı köklerinden uzaklaştırmak istiyorlar. Bu sadece Êzidî halkı için geçerli değil. Bu topraklarda yaşayan Arap halkı için de aynı fermanı gerçekleştiriyorlar. Örneğin Arap devletleri. Arapların 22 devleti var, bu 22 devlet bile kendi aralarında parçalıdır. Arapları parçaladılar ki yönetebilsinler. Bu topraklar üzerindeki projelerini rahatlıkla yürütebilmek için bunları yapıyorlar.

Bu topraklarda yaşayanların varlıklarıyla projelerini gerçekleştirebilmeleri mümkün değil, bu yüzden parçala-yönet tarzıyla onları birbirine düşürecek ve yok edecek. Bu topraklarda var olan uluslarla, inançlarla kendi kapitalist sistemlerini yaşatamayacaklarını bildikleri için ferman gerçekleştiriyorlar. Êzidîlik insanlığın inançlarla tanıştığı döneme ait ve köklü bir tarihe sahip. Ve bu coğrafyada ilk olarak Êzidî inancına dönük soykırım gerçekleştirildi.  

Yani Ortadoğu'da soykırım siyaseti Êzidîlerle mi başladı, diyorsunuz?

Evet, Êzidîlerle başlamıştı, diğer halklarla devam etmişti.

DEVAM EDECEK