Helin Murat, kadın mücadelesinin bilinç hamurudur

Nisan 2017’de Medya Savunma Alanları'nda bir hava saldırısı sonucu şehit düşen Helin Murat'ı anlatan Duran Kalkan, "Helin yoldaş Mazlum çizgisinde yürüyen bir insandı. Özgürlük hareketimizin ruhu ve bilinç hamuruydu" dedi.

"Baharların biz insanlarda ve doğada bıraktığı güzel duygular keşke daha güzel bir dünya için el ele vermeye dönüşebilse… Baharlarda yaşadıklarımız sadece baharlarda kalmasa… Tıpkı bahardaki gibi doğanın sınırsız çeşitliliğini görebilmek, ayrıntıları fark edebilmek, kuşkusuz her bir insanın değerini bilmeye dolayısıyla düşünce farklılıklarını hoş görmeye ve demokratik bir bakışa yol açacaktır. Hepimiz sonuçta bu evrenin birer parçasıyız. Dolayısıyla her birimiz bir evreniz. Sen de biraz ben var, bende de biraz sen var. Öyleyse aramızdaki bu uçurumlar niye? İçimizdeki bahar hiç bitmese…Kim bilir, özgürlüklere biraz daha yakınlaşırdık. Ve gönül rahatlığıyla bu dünya da yaşıyoruz diyebilirdik."

Bir bahar arifesinde yüreğinden dökülen sözleri böyle akıtmıştı günlüğüne Helin Murat. Dersimli olmanın hep bir katliam acısına denk düştüğü yaşamlara inat, hep yemyeşil bir ağaç gibi canlı kalmayı başarmıştı. Her baharda güneşe yükselen tomurcukların yaşam umuduyla gülümsedi yaşama, ancak yaşatılan yüzyıllık acıları da hiçbir zaman unutmadı.

DERSİM KATLİAMINDA YAŞANANLARI DİNLEYEREK BÜYÜDÜ

Dersim’in Harçik köyünde dünyaya gelen Helin Murat, köyündeki yaşlılardan Dersim katliamında yaşananları dinleyerek büyür. Anlatılanlar onun hafızasında bir daha asla silinmeyecek izler bırakır ve özgürlük mücadelesine katıldığında Dersim katliamının öncesi ve sonrasına ilişkin bilince çıkarttıklarını şu şekilde yorumlar: "Dersim’in Kürdistan’dan koparılma süreci çok tehlikeli bir süreci başlatmıştır. Hatırlıyorum Kürdistan demek sadece Dersim’di bizler için. Bu kadar ulusallıktan, genelden kopukluk vardı. Katliam sonrası büyük bir korku sinmiştir.

Önderliğin Dersim’e baştan beri çok önem verdiği bilinmektedir. Önderliğin müdahalesi olmasaydı Dersim tümden bitmişti. Giderek Önderliğin Dersim üzerine olan çözümlemeleri üzerine yeniden kendimi köklü ele alma ihtiyacı duyuyorum. Şimdiye kadar çözümlemelerin kapsayıcılığını, derinliğini yeterince kavrayamadığımı görebiliyorum. Son yıllarda Önderliğin bu konudaki çözümlemelerini, yaptığı müdahaleleri incelemeye başladım. Ve bunu daha da güçlendirmeye çok ihtiyaç duyuyorum.

Dersim’e kara sevda tarzı bağlılık ne anlama geliyor. Dersim’i Kürdistan’dan yani genelden koparan zihniyetin etkilerinden kendini arındırma nasıl olmalıdır? Önderliğin daha 1983’lerde kaleme aldığı Kışla kültürü adlı kitabını tekrardan incelediğimde Dersim’deki ulusal ihanetin aşılması için muazzam bir doğrultu verilmiştir. Güç verilmiştir. Uzun bir süre yaşanan acılara duygusal yaklaşarak tarihe doğru yaklaşmadığımı görüyorum. Dersim’in duygusallığı aslında gözleri kör etmektedir.

Katliamı unutturmak için her aile de olduğu gibi bizim aile de elinden gelen her şey yapılmıştır. Katliam ile ilgili fazla konuşulmazdı. Biz çocukların bundan etkilenerek dağa çıkmamızdan korkulurdu. Köyde yaşlılar anılarını pek anlatmak istemezlerdi. Ama yine de katliama dair birçok şey duyuyor, yaşıyorduk. Kafile, 38, ağır makineli, mitralyöz, tertele kelimelerini hiçbir zaman unutmadım.”

ÖZGÜR YAŞAM ARAYIŞININ ÖRGÜTLÜ MÜCADELE İLE BULUŞTUĞU YILLAR

Ailesinin Alevi özelliklerinden kaynaklı belli bir serbestlik olsa da daha çocukluğunda kız ve erkek çocukları arasındaki eşitsizlik ve ayrımcılığı gördükçe, öfke duyar ve bu öfke onda büyük bir arayışa yol açar. Bu nedenle çocukluğundan itibaren insanların birbirini kırıp dökmediği, sevgi ve saygıya dayalı, huzurlu, güzel, eşit ve özgür yaşamın olduğu bir ütopya arayışı ile hep yaşar. Yine büyüdüğü çevrede sürekli dağlarda gerillanın varlığı, devrimci gelenek ve sol kültürün oluşu doğallığında onu da etkiler. Sosyalizme, Kürtlüğe eğilimi, mücadeleye sempatisi lise yıllarında başlar.

Devrimci roman ve kitaplar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın çözümlemelerini okudukça giderek mücadeleye sempati duymaya başlar. Devletin Kürdistan’da 90’larla birlikte yaptığı baskı, ambargo, yoksulluk, köy-orman yakmaları, halkın toprağından kopartılması gibi saldırgan yaklaşımlar Helin Murad’ın katılımında etkili olmuştur. Zilan'ın eylemi ise mücadeleye katılmasını kesinleştirmiştir. Eylül 1997 yılında Romanya üzeri bir grup kadın arkadaşla birlikte mücadele saflarına katılım sağlar.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın eğitiminden geçmek için “Önderlik sahasına” geçmek üzere bir süre Atina’da kaldıktan sonra 29 Ağustos 1998 yılında geçer. Daha devrenin başındayken uluslararası komplonun gerçekleşmesi sonucu Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Suriye’den çıkmasıyla 1999 yılının başında dağa gelir. Kürt Halk Önderi’ni görmek büyük bir şanstır onun için, fakat eğitimini tam almak üzereyken uluslararası komplonun buna fırsat vermemesi içinde hep bir yarımlık olarak kalır. Metina’dan Xinere’ye, Gare’den Cilo’ya özellikle Medya Savunma Alanları'nın hemen her yerinde mücadeleye katılır.

ÖRNEK ALINACAK DAVRANIŞLARI ÇOK FAZLAYDI

Nisan 2017’de Medya Savunma Alanları'nda bir hava saldırısı sonucu yine kadın hareketi öncülerinden Nalin Muş ile beraber şahadete ulaşan Helin Murat’ın yoldaşları şahadetinin 3. yıl dönümünde onun mücadelesini, dağlara olan sevdasını, hiç bitmek bilmeyen arayışçılığını dile getirdiler.

Helin Murat ile ortak birçok çalışmada yer alan Duran Kalkan, onun militan özelliklerini ve parti değerlerine yaklaşımını şu şekilde değerlendirdi: "Dersim’de doğup büyümüş, mücadeleye katılmış parti mücadelemize kadın özgürlük hareketine büyük güç katmış örnek kadın özgürlük militanlarından biriydi. Helin arkadaşı tanımış olmaktan her zaman mutluluk duydum, yoldaşlık yaptığım için hep gururlandım. Kürdistan’a ve Dersim’e, Kürt halkına kadının tarihsel özüne yakışır bir kişilikti. Helin arkadaş kadar duyarlı, disiplinli, örgütlü, mütevazi ama bir o kadar ideolojik örgütsel mücadelede tutarlı, ilkeli ve ölçülü birini görmedim desem gerçekten de abartı olmaz.

Helin arkadaşın örnek alınacak davranışları gerçekten de çok fazlaydı. Bulunmaz bir araştırmacıydı. Önder Apo, Mazlum Doğan arkadaş için ‘hareketimizin bilinç hamuruydu’ demişti. Helin yoldaş Mazlum çizgisinde yürüyen bir insandı. Özgürlük hareketimizin ruhu bilinci ve bilinç hamuruydu. Yoldaşlara bağlılığı, tutkusu onlara hep güç veren yemeyen yediren içmeyen içiren giymeyen giydiren hep yoldaşının iyi güzel güçlü olmasını isteyen, zorlukları hep üzerine alan örnek bir militandı. Çok derin bir bilinci vardı.

Önderliğin demokratik ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmasına derinliğine vakıf olmuştu. Onu ezberlemeye çalışan değil, hep anlayan ve özümseyen konumda olmayı başardı. Helin arkadaş kadar halk, parti ve gerilla tarihine bu kadar ilgi ile yaklaşan onları araştırıp inceleyen başka herhangi bir yoldaş görmedim. Bunu net söyleyebilirim. Her görüştüğümüzde mutlaka defterinde beş on soru vardı. Neredeyse çoğumuzun unuttuğu konular hep onun aklındaydı ve araştırıyordu. Basılan yerleri kutsal sayıyordu, yaratılan değerler üzerine titriyordu. Mücadele tarihimizde hep böyle anılacak ve Dersim kadınları ve tüm kadınlar Helinleşerek bu değerli komutana ve özgürlük savaşçısına layık olacaktır."

KARŞISINDAKİ İNSANI HER ZAMAN BİR ÖĞRETMEN GİBİ GÖRÜYORDU

Mücadele arkadaşlarından Sulbüs Peri, Helin Murat’ın yaşam tarzından, duruşundan ve ütopyalarını işlediği yazılarından şöyle bahsetti: "Her zaman yaşamı yeni öğrenen küçük bir çocuk gibiydi. Bir ağacın, bir insanın yanına, bir yere gittiğinde oradan yeni bir şeyler almak, yeni bir şeyler öğrenmek istiyordu. Karşısındaki insanı, toplumu ve doğayı her zaman bir öğretmen gibi görüyordu. Kendisi de sürekli bir öğrenci gibi ortamdan bir şeyler öğrenmek istiyordu. Toplumların, kişiliklerin ya da doğanın gerçeğini öğrenme arayışı hep vardı. Araştırmacı bir kişilikti.

Meraklıydı, sürekli her şeyin içeriğini, gerçeğini görmeye çalışan bir yaklaşımı vardı. Hiçbir zaman maddiyata karşı meyletmedi. Hem teorik hem de yaşam gerçekliğinde, duruşunda yaşam tarzında asla buna yer vermedi. Yaşam arayışı hep maneviyat üzerineydi. Yaşama düz bakmıyordu. Mutlaka yaşamın ayrıntılarını görüyor ve yaşamın ayrıntıları içerisinde de özgünlüklerin farkına varmaya çalışıyordu. Kürdistan’ın diğer alanlarında gerillacılık yapmıştı ancak Dersim’de gerillacılık yapmamıştı.

Hatırlıyorum bir gün Xinere’deydik. Bana bazı yazılarını var okudu. Öykü tarzında bir yazı yazmıştı. Ben gerçekten Dersim’de kaldığını sandım. Dağlarını, topraklarını, taşlarını, suyunu, gerillalarını, halkın yaklaşımını hepsini anlatmış ve kendi hayalinde Kürdistan’ın güzelliklerini bir destan gibi yazmıştı. İç dünyası da çok zengin biriydi."