KKB/KÖG: Feminist isyanı büyüteceğiz

Kadın Komünarlar Birliği/Kadın Özgürlük Gücü (KKB/KÖG), 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla yayınladığı mesajda, “patriyarkal kapitalizme karşı feminist isyanı büyüteceğiz” dedi.

KKB/KÖG yazılı mesajında, “Kadınlar, patriyarkal kapitalizmin ve faşizmin yoksulluk, savaş ve cinsiyetçi politikalarıyla her alanda kuşatılmış olmalarına rağmen ısrarla sokaklarda direnmeye devam ediyorlar” dedi.

Mesajda, “Bu ısrar karşısında kendisine çıkış yolu bulamayan AKP-MHP faşizmi kadın düşmanı siyasetini kadın kazanımlarına, emeğine, temsiliyetine ve direnişine daha sert saldırılar örgütleyerek sürdürüyor. AKP/MHP faşizmi ekonomik krizi ve pandemiyi bahane ederek kadın emeğine/istihdamına yönelik esnek, güvencesiz çalışmayı 'kural' haline getirme hedefini sürdürdü” diye belirtildi.

AKP/MHP iktidarının kadınlara yönelik saldırılarına yer verilen mesajda, şunlar ifade edildi: “Kadın cinayetleri pervasızca devam ederken erkek şiddeti karşısında AKP/MHP iktidarının tek yaptığı kadınları eve hapsetmeye çalışmak, boşanmayı zorlaştırmak, failleri korumak oldu. Gözaltında, kollukta ve hapishanelerde yaşanan cinsel saldırı, çıplak arama ve devlet zoru geleneği insanlık dışı yöntemlerle yaşanmaya devam etti, devletin ve kolluk güçlerinin erkek yüzü kadınlar tarafından yeniden su yüzüne çıkarıldı.  Kadın düşmanı Erdoğan ve AKP'nin eli kanlı bakanı Soylu başta olmak üzere iktidar sözcülerinin dillerinden düşmeyen cinsiyetçi/hetoroseksist ifadelerle kadınlar, LGBTİ+lar açık hedef haline getirilmek istendi. Patriyarkal kapitalizmin güncel temsilcisi AKP/ MHP faşizminin adaleti sadece erkeklerden yana işledi, sokağa çıkan, isyan eden tüm kadınlar hedef gösterildi. Evlerde 'makbul', sokakta, direnişte 'düşman' kadınlar yaratmak istediler, olmadı!  AKP-MHP faşizmi yasalarına, politikalarına, polisine, gazına, silahına rağmen kadınların direnişini bastıramadı.”

Tüm baskı ve saldırılara rağmen kadınların isyanının büyüdüğüne vurgu yapılan mesajda, şunlar belirtildi:

“İşsizlik, yoksulluk, adaletsizlik, erkek- devlet şiddeti, işkenceye ve tüm saldırılara karşı kadınlar itaati yüzyıllar önce terk etti, ezilenlerin tarihindeki bütün direnişlerde, azmi ve ısrarlarıyla sembol oldular. Şimdi onların bu azim ve ısrarı bizim cesaretimize karıştı, mücadelemize cephane oldu.

Louise Michel’in Paris sokaklarını arşınlayan adımları barikatların üzerine yürüyen adımlarımıza güçtür, Ulrike Meinhof’un bombaları kadınların ellerinde IŞİD’in kalbine taşınmıştır, Shadia Abu Ghazaleh’nin işgalcilere karşı savaşı Kürdistan dağlarındaki kadınların savaşıdır, faşizme göz açtırmayan Lyudmila Pavliçenko’nun dürbünü bizim silahlarımız arasındadır. Tüm bu mirası sırtlanarak Gezi’den Serekaniye’ye her barikatın her cephenin öncüsü olan Aynur şimdi bizim pusulamızdır, silahı omuzlarımızdadır.

Aynur demek; yıllar önce bu mücadelenin neferi olan Aynur Sertbudak’ın mücadelesini kendi mücadelesiyle harmanlayarak mücadele mirasına uygun devrimci atılımı örgütlemek, Aynurlaşmak demek; aynı mirası göğüsleyerek bir ileri aşamaya taşımak, her barikata en önden koşmak, öncüleşmek demektir.  Aynur demek; Cemre’nin, İdil ve Zahide’nin, sufrajetlerden günümüze direnen tüm kadınların direnlenliğinin saflarda vücut olmasıdır.  Şimdi aynı görev, direnen tüm kadınların, bizlerin omuzlarındadır.

Durmaksızın direnecek, patriyarkal kapitalizme karşı feminist isyanı büyüteceğiz. Aynurlaşarak, faşizme ve erkek egemenliğe karşı her cepheden en önde direneceğiz. Durup söyleyecek sözümüz kalmadı, sesimiz meydanlardan yükselen kadın isyanında, sesimiz direnişin en ön saflarında, savaş cephelerinde yükseliyor. Daha güçlü daha cüretli haykırıyoruz; adaletsiz, zulüm dolu dünyanızı yerinden oynatacağız!

Paris Komünü barikatlarından, Sovyet ayaklanmasından, Zapatista kadınlarından, Sandinist militanlardan, Filistin direnişinden geliyor cüretimiz.  Şimdi cüreti büyütme, Leyla Halidler, Comandante Ramonalar, Sakine Cansızlar, Aynurlar olma zamanı.”