Kürdistan’da üniformalı şiddeti – II

Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya, Kürdistan’daki üniformalı şiddetinin ve cinsel saldırıların, sadece kadın cinsiyetine değil, aynı zamanda ulusal kimliğe de yönelik olduğunu söyledi.

Toplumun öz savunma yeteneğinin aslında kültür olduğunu kaydeden Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya, “Kültürümüzü geleceğe taşımak bizim en güçlü öz savunmamızdır; bizi bir arada ayakta tutan şeydir. Bu kültürün taşıyıcısı da kadındır” dedi.

Kürdistan’da yaşanan üniformalı şiddeti ve cinsel saldırılarının son bir yıldaki verileri ışığında ANF’ye konuşan Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya, kadınların toplumda öz savunma yeteneği zayıflatılmış durumda olduklarını belirterek, iktidarın bu durumdan kaynaklı çok ciddi anlamda manipülasyon politikaları yürüttüğünü kaydetti. AKP-MHP iktidarının, hayata geçirmek istediği her politikanın önce zeminini hazırladığını ifade eden Kaya, bu politikaların camideki vaazlarla oradaki erkeklere dinletildiğini söyledi.

KÜLTÜRÜMÜZ, EN GÜÇLÜ ÖZ SAVUNMAMIZ

Camilerde dinletilen vaazların erkekler tarafından ev içerisine götürüldüğüne dikkat çeken Kaya, şöyle devam etti: “Bu düşünceler, evlerden sonra okullarla yaygınlaştırılıyor. Yani önce o manipülatif anlayışın zemini hazırlanıyor ve daha sonra da buna dair bir takım politikalar gerçekleştiriliyor. Toplumun öz savunma yeteneği, aslında kültürdür. Kültürümüzü geleceğe taşımak bizim en güçlü öz savunmamızdır; bizi bir arada ayakta tutan şeydir. Bu kültürün taşıyıcısı da kadındır. Özellikle baktığımızda kadın, sonraki nesillere aktarım konusundaki en önemli unsurdur.”

ZAYIFLAYAN YANLARIMIZ VAR

Toplumun sadece fiziksel olanı, görüneni ve doğrudan gerçekleşen şiddeti algılayarak tepki verdiğini vurgulayan Kaya, şu değerlendirmelerde bulundu: “Aslında toplumun çok hızlı gelişen refleksleri var; ama aynı zamanda bu refleksleri hızlı sönümlenebiliyor. Çünkü kendini geliştirme, öz değerlerine sahip çıkmaya dair bir hafızasızlaştırmayla karşı karşıyadır. Toplum geçmişinden, hafızasından ve değerlerinden gittikçe uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Bu da bizim, hem toplumsal olarak hem de en önemlisi kadınlar açısından öz savunma yeteneğimizin çok zayıfladığını gösteriyor. Bugün baktığımızda kadınlar, fiziksel öz savunmalarını yaparken bile çekinceliler. Çünkü buna karşı gerçekleştirilmiş birçok şey var. Ama biz, esasında öz savunmayı çok fiziki olarak da tanımlamıyoruz. Öz savunma, kendini gerçekleştirme, donatma, farkında olma ve bunu dönüştürerek başkasına yayma gibi çok canlı ve yaşamsal bir şeydir. Ne yazık ki, toplumsal olarak bu anlamda zayıflayan yanlarımız var. Buna dair çalışmalarımızı, daha yoğun yapmamız gerektiğini düşünüyorum.”

NELER YİTİRDİĞİNE SAHİP ÇIKMALI

Kaya, 2013-2015 yılların arasındaki ‘diyalog süreci’nin handikaplarının da olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Birçok aile veya birey yine böyle bir düzlemde, yeniden daha rahat bir yaşam sürebilecek gibi bir beklenti içerisinde oluyor. Bu nedenle çocuklarını da, kendilerini de politikaların dışında tanımlıyor. Kendisini şiddetin dışına koymaya çalışıyor. Ama bu durumda da hem çocukları hem kendisi daha yapısal bir şiddete maruz kalıyor. Aslında şiddetten kaçış yok, bunu görmek gerekiyor ve hafızasına, kimliğine, neler yitirdiğine sahip çıkması gerekiyor.”

SALDIRILARIN TAMAMI ASLINDA KİMLİĞE

Kürt halkı açısından düşünüldüğünde saldırıların tamamının aslında kimliğe dönük saldırılar olduğunu belirten Kaya, “Kadınlar üzerinde gerçekleşen de bunu ifade ediyor. Neredeyse yüz yıllardır biat etmeyen, değerlerinden vazgeçmeyen, kültürünü sürdüren, dilini bırakmayan bir toplum söz konusudur. Tabii bir rehavet de var; bundan arınmak ve toplumun yeniden canlanması için hareket etmek gerekiyor. Farkındalık yaratmak çok önemlidir. Gerçekleşen şiddet, o kadar psikolojik ki, insanlar bunun farkında dahi olamıyorlar. Üniformalı birinin, genç kadınlardan birine uyguladığı şiddetin, aslında kimliğine dönük olduğunu da toplumun görmesi gerekiyor. Birçok kişi bunun farkında değil. Ya da o şiddete maruz kalan kadının görebilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

ARTIK ŞİDDETİ TANIMLAYABİLİYORLAR

Üniformalı şiddetinin cinsiyetçi bir saldırı olarak algılandığını ve bunun sadece kadınlığa dönük olduğunun düşünüldüğünü ifade eden Kaya, şunları dile getirdi: “Bu toprağın, bu coğrafyanın, bu halkın bir parçası olduğun için o şiddete ayrıca maruz kalıyorsun. Bunu farketmediklerinde de yaşadıklarından utanç duyuyorlar. Birçok olay da utanç nedeniyle örtülü kalıyor. Bu açıdan şiddeti görünür kılmak çok önemlidir. Görünür kılmaktan kasıt, yeniden şiddeti üreterek değil, amacına uygun bir şekilde, topluma bunu anlatarak bu görünürlüğün sağlanması gerekiyor. Ev ev de olsa her kadına bunu anlatmamız lazım. Bu seneki en büyük hedeflerimizden biri de buydu; kadınlara, yaşadıkları şeyin şiddet olduğunu anlatmak. Biz, kadınlarla konuşurken, kadınlar artık fiziksel ve duygusal şiddeti çok net tanımlıyor. Gidip mahallelerde, köylerde, evlerde kadınlarla sohbet ettiğiniz zaman artık şiddeti tanımlayabiliyorlar. Örneğin; yaşadığı yoksulluğun bir ekonomik şiddet olduğunu biliyor. Sadece bu psikolojik şiddetin, özel savaş politikalarıyla geliştirilen şiddetin de anlatılması lazım. Bunu da rahatça başarabileceğimizi düşünüyorum. Çünkü çok farklı, çok duyarlı, asla pes etmeyen, biat etmeyen ve değerlerinden vazgeçmeyen bir halk söz konusudur.”