Nûda: Kadının özgürlüğü toplumu da özgürleştirir

Yıl dönümü vesilesiyle Jin-Jiyan-Azadî direnişini selamlayan KJK Koordinasyon Üyesi Hêvî Nûda, "Önderliğimiz kadının kurtuluş ideolojisini yarattı. Özgürleşen kadın özgürleşen toplumdur" dedi.

KJK Koordinasyon Üyesi Hêvî Nûda, Jin-Jiyan-Azadî direnişinin yıl dönümü vesilesiyle ANF'ye değerlendirmelerde bulundu.

Nûda, "İlk başta 19 Eylül 2022 tarihinde şehit düşen Jina Emini şahsında, Jin Jiyan Azadî şiarıyla başlayıp devrimsel nitelikte olan serhildanlarda şehit düşenleri saygıyla, minnetle anıyor, yarım kalan hayallerini yaşamsallaştırma sözümüzü yineliyoruz" dedi.

'ÖNDERLİĞİMİZ KADININ KURTULUŞ İDEOLOJİSİNİ YARATMIŞTIR'

Nûda, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Önderliğimiz 'Özgürleşen kadın özgürleşen toplumdur' diyor. Kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşemeyeceği gerçekliğinden hareketle özgürlük ölçülerini kadın özgürlük çizgisi temelinde ortaya koymuştur. Yine yarattığı kadın kurtuluş ideolojisi tüm dünya kadınlarının ilham aldığı ve alacağı bir özgürlük çizgisini yaratmıştır. Kuşkusuz bunlarla beraber kadın özgürlük mücadelemizin bu düzeyi kahraman şehitlerimizin verdiği büyük bedeller ve gerçekleştirdikleri tarihsel deneyimlere dayanmaktadır. Önderliğimiz 'Zilan bir kişi değil, özgürlük çizgisidir' derken kadın özgürlük hareketimizin bu gerçekliğine dikkat çekmiştir.
Hegemon erkek egemen sistemin temsilcilerinden biri olan İran rejimi de kadının köleliğinin toplumsal köleliğin kaynağı olduğunu, özgürleşen kadının, özgürleşen toplum olacağını bilmektedir. Bunun yarattığı korku ve kaygıyla İran rejimi kadınlara yönelik yasaklarla yaşamın her alanına saldırmakta, kadınların özgürlük arayış ve mücadelelerini bastırmak istemektedir. Günlük yaşamına kadar kadınları her konuda sınırlamaya çalışan bu yasakların başında başörtü zorunluluğu olsa da yaşamın her alanında kadın cinsiyetçi yasa ve kurallarla teslim almak istemektedir. Esas sorun sistemsel olmaktadır. Bu toplumsal cinsiyetçi zihniyet yasa adı altında baskı, şiddet, katliam politikası olarak uygulanmaktadır. İran rejimin bu katliamcı politikalarına maruz kalan Şirin Elemhuli yoldaşımız 25 Nisan 2008’de esir düştüğünde İran rejimi tarafından fiziki ve psikolojik işkencelerle teslim alınmak isteniyor ancak teslim olmuyor ve direnmeye devam ediyor. 'Bedenimi teslim alabilirsiniz ama şerefimi asla alamazsınız' diyerek 9 Mayıs 2010 tarihinde 4 arkadaşımızla birlikte idam edildi. Kürt özgürlük mücadele tarihinde Leyla Kasım’dan sonra idam edilen ikinci Kürt kadınıdır. Tarih boyunca her zaman öncü, örgütlü kadınlar faşizmin hedefi olmuştur. Bu anlamda kadınların özgürlük bilincini, yaşam kültürünü, örgütlü iradesini, kolektif emeğini katliamlarla parçalamak ve yok etmek egemen sistemlerin temel amacı olmuştur. Erkek egemen sisteme ve onun yürütücü gücü olan devlet bu amaç doğrultusunda kadına karşı her türlü cinsiyetçi politikayı devreye koymakta, toplumsal yaşamı cinsiyetçilik temelinde yeniden inşa ederek kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığı, eşitsizliği, şiddeti, katliamı, köleliği geliştirmektedir. Bu zihniyet karşısında direnen, örgütlenen, bilinçlenen, isyan eden, toplumsal kimlik kazanan kadın mücadelesi ve onun öncüleri bu katliamcı sistem tarafından tek tek hedef alınarak katledilmektedir. Bu katliamlarla kadın mücadelesinin tarihsel bilinci, örgütsel iradesi ve direniş damarı kesilmek istenmektedir."

'KADININ İSYANINDAN KORKARAK SALDIRIYORLAR'

Jina Emînî'nin katledilmesine dikkat çeken Nûda, şunları söyledi:

"Jina Emînî, 16 Eylül 2022 tarihinde namus adı altında başörtü kuralına uymadığı gerekçesiyle İran rejiminin ahlak polisleri tarafından gözaltına alındı ve gözaltı süresi boyunca bu ahlaksız polisler tarafından işkence edildi. Başından aldığı darbeden dolayı kaldırıldığı hastanede üç gün sonra şehit düştü. İran rejimi Jina Emînî’yi katletti. Jina Emînî’nin katledilmesinden sonra bütün Rojhilat Kurdistan’ında Önderliğimizin 'Özgür yaşamın sihirli formülü' olarak nitelendirdiği yaşam felsefesi olan Jin Jiyan Azadî şiarı temel slogan haline geldi. Jin Jiyan Azadî şiarıyla kadınların öncülüğünde devrim niteliğinde halk serhildanları başladı. Başlatılan bu isyan kıvılcımı bir öfke patlamasına, yaşanan öfke de bir isyana dönüştü ve tüm dünyanın temel şiarı haline geldi. Jina Emînî, İran rejiminin kadınlara dayattığı başörtü kanunu kabul etmeyerek toplumda dünyada hegemon erkek egemen zihniyetine karşı kadınların yaşadığı öfkenin adı oldu. Tüm kadınlar yaşadığı acılarının rengini Jina Emînî direnişinde gördü. Jina Emînî tüm kadınların yaşadıklarının adı ve öncüsü oldu. Her kadın ve halk kendi yaşadığı acısının bir parçasını onda gördü, bundan dolayı Jin Jiyan Azadî şiarı sihirli bir şekilde dünyanın her yerinde kadınların evrensel bilincine dönüştü. Bu devrimsel anlar seçeneklerin, ihtimallerin çok fazla olduğu anlardır. Bunun için bu toplumsal öfkenin hangi mecraya akıtılacağı önemli olmaktadır. Bu anlarda en küçük bir kıvılcım bile halkın kaderini belirleyebilecek niteliktedir.Yani bu anlarında çok küçük ihtimaller fırtına gibi büyük sonuçlar yaratabilir. Önderliğimiz 'Her bir olay ve an devrim yapmayı gerektirecek kadar etkilidir' der. İran rejimi devrimsel nitelikte olan Jin Jiyan Azadi şiarıyla efsuni bir şekilde dalga dalga serhildanlara katılan kadınları hedef alıp, birçok insanımızı katletmesine, binlercesini yaralamasına karşın hiçbir şekilde kadınlara ve halka geri adım attıramadı. Devrimsel nitelikte olan serhildanlara öncülük eden kadınlar İran rejiminin gerçek yüzünü açığa çıkardı. Kadının özgürleşmesinden, isyanından korktuğu için pervasızca yönelmeye devam ediyor.

'JIN-JIYAN-AZADΠYAŞAMI, KÜLTÜRÜ, ANLAMI İFADE EDİYOR...'

Jin-Jiyan-Azadî kelime olmaktan ziyade ahlaki ve politik toplumun yaşam tarzını, kültür ve zihniyetini, anlam dünyasını ifade etmektedir. İnsanlığın en kadim dillerinden biri olan Kürtçede kadının böyle bir anlam taşıması kuşkusuz Kürt halkının ve yaşadığı coğrafyanın önemiyle ilgilidir. Yaşamın inceliklerine hekim olan, doğayı ve canlıları incitmeden yaşamasını ve yaşatmasını bilerek yaşamı anlamlandıran Kürt kadınının neolitik köy tarım devriminde rol oynaması bunun en temel nedenidir. Kendinin ve yaşamın farkında olmak, kendi gerçekliğini yaşamın içinde anlamlandırmak ve buna göre yaşamak özgürlüğün ta kendisidir. Yani bir toplumun yaşam tarzı ve felsefesini ifade eder."

'KRİZİ KADIN KURTULUŞ İDEOLOJİSİ ÇÖZER'

KJK Koordinasyon Üyesi Hêvî Nûda, 21. yüzyılda toplumun yaşadığı sistemsel krizi çözebilecek ideolojinin kadın kurtuluş ideolojisi olduğunu belirterek, şu değerlendirmeleri de yaptı:

"Gelinen aşamada 21.yüzyılda erkek egemenlikli ideolojiler yaşanan toplumsal sorunlara cevap olamıyor. Çünkü erkek damgalı ideolojiler toplumların sorunlarını çözemez, toplum karşıtı ideolojiler olduğu için sorun çözücü değil sorun üreten ideolojilerdir. Zaten sorun çözücü fonksiyonları da yoktur. Erkek damgalı ideolojik kimlikler karşısında kadın kurtuluş ideolojisi topluma çıkış yapabilecek güçtedir. Erkek egemen ideoloji 21. Yüzyılda ideolojilerin zamanının bittiğini ilan ederek toplumları ideolojisiz ve kimliksiz bırakmayı amaçlamıştır. İdeoloji bir toplumun kimliğidir, bu kimlik olmadan yeni bir toplumsal doğuş da gerçekleşemez. İran rejiminin Jina Emînî’yi katletmesiyle, kadınların öncülüğünde başlayan serhildanlarda ortaya çıkan bu potansiyeli örgütlü bir güce dönüştürmek gerekiyor. Bu ancak kadın kurtuluş ideolojisinin öncülüğü ve yaşamsal kılınmasıyla mümkündür. İdeolojisiz bir toplum bir başkasının kölesi olmaktan kendisini kurtaramaz. Bundan dolayı yapılması gereken ilk iş serhildanlarda ortaya çıkan zihniyet ve duyguları yeni bir ideolojik kimliğe kavuşturmaktır. Nasıl ki, Önderliğimiz 8 Mart 1998 tarihinde Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ni ilan etti ise İran’da yaşayan halkların ve kadınların da böylesi bu ideolojik çıkışa, Jin Jiyan Azadî felsefesi etrafında ortaya çıkan bu devrimsel değerleri bir sisteme kavuşturmaya ihtiyaç var. Devrimsel nitelikte ortaya çıkan bu potansiyele cevap olabilecek sistem, halkların, kadınların, gençlerimizin yaşadıkları toplumsal cinsiyetçiliğin yarattığı sorunlara çözüm olabilecek sistem Demokratik Konfederalizm’dir. Önderliğimiz 1998'de kadınların yaşadığı sorunların sadece bir güne sığdırılamayacağını belirterek sistemsel bir sorun olarak ele aldı. Erkek egemen sistemin kadına yaklaşımını ideolojik bir sorun olarak gördü. Kadın şahsında yaşanan tutsaklığın toplumun tutsaklığı olduğunu ilk günden tespit etti ve çözümü Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nde gördü.

Hegemon, erkek egemen ideolojiler ne kadınların ne de toplumun ideolojileri olamaz. Kadın Kurtuluş İdeolojisi evrensel bir karaktere sahip olduğudan dolayı tüm kadınların ve toplumun sorunlarına cevap olabilecek ve kendi kimliğini bula bileceği toplumsal bir ideoloji olmaktadır. Bir toplumda kadın kendi gerçek kimliğine kavuşmadan o toplum kendi ulusal kimliğine kavuşamaz. Çünkü, kadının ve toplumun gerçek kimliği ve sistemi ahlaki ve politik toplumdur. Ahlaki ve politik toplumun öncü gücü kadındır. Ahlaki ve politik toplumun ideolojisi kadın kurtuluş İdeolojisi’dır. Salt bir cins ideolojisi olmayıp toplumsal bir kurtuluş ideolojisidir. Önderliğimiz '21. yüzyıl kadın özgürlük yüz yılı olacak' dedi. Toplumda yok edilmeye çalışılan duygu ve düşüncelere devrim yaptıracak ideoloji Kadın Kurtuluş İdeolojisi’dir. Yeni bir kimlik oluşmadan yeni bir toplumsal inşa da gerçekleşemez. Nasıl ki bir tarlanın ürün verebilmesi için tohuma ihtiyacı varsa, alternatif sistem de kadının Demokratik Konfederal sistemidir. Kadın kurtuluş ideolojisi köle kadın gerçeğine karşı, öz gücüne, öz iradesine dayanarak yaşamda özne olmayı bir yaşam ilkesi haline getirmeyi amaçlıyor. Bu bilinçle bulunduğumuz her yerde kadının konfederal sisteminin inşa gücü ve öncüsü olabilmeliyiz."