Türk ordusu Suriye’den çıkarılmalı

Rusya, Erdoğan faşistini halkların başına bela etmekten vazgeçmeli. Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğü Doğu ve Kuzey Suriye’nin Şam yönetimiyle birleşip işgale son vermesiyle mümkün.

Rusya, Kürt halkına karşı yeni felaketlerin kapısını açmamalı. Bunu söylememizin nedenleri var. Çünkü ortada Efrîn pratiği var. Rusya o zaman Erdoğan’la anlaştı ve güçlerini çekerek saldırı yapılması için hava sahasını açtı. Türkiye, Efrîn’i işgal etmekle sınırlı kalmadı. İşgalin sonucu Kürtler için gerçek anlamda bir felaket oldu. Orada etnik temizlik uygulandı. Kürtlerin tarihi yaşam alanları yağmalandı. Yağmalanmaya ve insanlık suçları işlenmeye devam ediyor.

Türk devleti bu kadar ağır insanlık suçlarını işlerken Rusya bir açıklama yapmadı. Sıradan bir kınama mesajı yayımlamadı. İşlenen bütün suçlara gözlerini yumdu, kulaklarını tıkadı. Ayrıca 2018’de Doğu ve Kuzey Suriye’den geniş bir delegasyonu Soçi’ye davet etmişti. O geniş toplantıya bir gün kala Rusya, Türk devletiyle anlaştı ve özerk bölgeleri bu süreçlerden dışladı. Suriye’yi işgal eden ve Şam hükümetine karşı askeri güç örgütleyen faşist Erdoğan’la iş tutmaya devam etti. Sonra Astana süreçleri başladı. Astana, Türk devletinin Suriye işgaline meşruiyet kazandırmaya hizmet etti. İran, Rusya ve Türkiye ortak açıklamalarında ‘’Suriye’nin siyasi birliğini ve toprak bütünlüğünü destekliyoruz" diyordu.

Suriye’nin siyasi birliğini ve toprak bütünlüğünü kime karşı destekliyorlar? Tabii ki Kürtlere, Kuzey ve Doğu Suriye halklarına karşı! Bu topraklarda yaşayanlar Suriye’nin vatandaşları. Türkiye gibi dışarıdan gelip Suriye’yi işgal etmemişler. Üstelik Suriye’nin toprak bütünlüğü için en büyük fedakarlığı yapmış ve on binin üzerinde şehit vermişlerdir. Ayrıca Esad yönetiminin yıkılmaması için de en büyük desteği sağlamışlardır. Doğu ve Kuzey Suriye’nin DAİŞ’in elinde kaldığını düşünelim. Şam yönetimi ayakta kalabilir miydi? Bu bölgeleri DAİŞ’ten temizleyen SDG’ydi. Rusya ve İran savaşa katılıp destek vermese zaten Esad yönetimi varlığını sürdüremezdi. Türkiye ise başından beri sınırlarını DAİŞ ve El Nusra gibi örgütlere açtı. Suriye’nin kanlı bir girdaba sürüklenmesinde en büyük rolün sahibi oldu. Buna rağmen Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıymış!

Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıysa neden ordusunu çekip işgale son vermiyor? "Kürt bölgelerini kastederek terör koridorunu parçaladık. Efrîn’den Derik’e kadar olan bölgeleri de temizleyeceğiz, milyonlarca mülteciyi getirip yerleştireceğiz" diyor. Bu nasıl siyasi ve toprak birliğine saygıymış. Başka bir ülkenin topraklarını işgal edeceksin, istediğin gibi tasarrufta bulunup nüfus hareketleri düzenleyeceksin, yüz binlere ifade edilen Suriye Milli Ordusunu resmi orduya karşı örgütleyeceksin?

Türkiye İdlib’i hiç tartışmıyor. Unutturmaya ve gündemden çıkarmaya çalışıyor. Orada El Nusra ve benzeri örgütler yıllardır iktidarlarını kurmuşlar. On binlerce silahlı güçleri var. Bütün dünya bu güçleri terör örgütleri olarak kabul etmişler. Ama Türkiye için varsa yoksa Kürtler! Onlar teröristtir ve mutlaka yok edilmelidirler! Bütün dünya artık Suriye’de savaş sona ersin, siyasi çözüm bulunsun derken Erdoğan bırakın beni girip oraları dağıtacağım, diyor. Rusya yönetimi de Kürtler için felaket senaryoları hazırlayan bu işgalci faşist yönetimle pazarlıklar yapıyor.

Tahran zirvesi öncesi değişik çevreler değerlendirmeler yapıyorlardı. Rojava’nın tasfiye edilmesi ve Türkiye’nin olası işgali için Rusya’yla anlaşmaya varıldığını söyleyenler az değildi. Ama İran’la da görüşülüp bir karara varılacak deniyordu. Görüldüğü kadarıyla İran açık bir işgale yanaşmadı. Çünkü Türkiye işgal ettiği bölgelerden çıkmıyor. Silahlı çeteleri ve İhvancıları hazırlıyor, örgütlüyor. Bu da Şam yönetimi ve İran için açık bir tehdit. Ama Kürtlerin vurulması veya zayıflatılmasına da fazla itirazları olmazdı. Ancak Türkiye bununla yetinmedi. Putin’in peşini bırakmadı ve 5 Ağustos’ta Soçi’ye gitti. Orada da Kürtler ve özerk bölgeler üzerindeki pazarlıklar sürdü. Ve anlaşılıyor ki, SDG’nin komutanlarının ve halka öncülük eden kadroların imhasına onay verildi. Çünkü Tahran ve Soçi görüşmelerinden sonra Türkiye’nin SİHA’larla yaptığı saldırılar arttı.

Türkiye’nin bu saldırılarına karşı ne İran’dan ne de Rusya’dan herhangi bir itiraz ve açıklama gelmiş değil. Türkiye onay ve destek almazsa bu kapsamda saldırılar yapamaz. Çünkü Suriye ordusu Türkiye sınırlarına yerleşmiş. Rusya da buralarda gözetliyor. Hava sahası da Rusya’ya ait.
Şu geçeği bir kez daha burada ifade edelim; dünyada en zalimane ve haksız olan şey bir halkın kaderi üzerinde düşmanlarının, başkalarının pazarlık yapıp karar vermesidir. Maalesef Kürtler üzerinde bu pazarlıklar yapılıyor. Rusya, bu görüşmeler öncesi Kürtlere ne düşündüğünü sormamış. Görüşmelerden hangi sonuçlar çıktığına dair de bir bilgi paylaşmamış. Aynı duruma NATO zirvesinde de tanık olduk. Erdoğan Rojava’yı, Kürtleri NATO zirvesine taşıdı. İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğiyle ilgili dayatmalarda bulundu. Ne İsveç ne de Finlandiya Kürtlere bir açıklama yapma ihtiyacı bile duymadı. NATO Genel Sekreteri zaten Erdoğan’ın sözcüsü gibi açıklamalar yapıp durdu.

Rusya, Erdoğan faşistini halkların başına bela etmekten vazgeçmeli. Erdoğan içeride çok sıkışmış. Uzun süreden beri Irak’ta gerilla güçlerine ağır saldırılar düzenliyor. Ama gerillanın direnmesi nedeniyle sonuca gidemiyor. Milliyetçiliği kullanarak seçime gitmek istiyor. Onun için bir savaşa, sahte de olsa bir zafere ihtiyacı var. Rusya yönetiminin herkesin başına bela olmuş saldırganı ayakta tutacak politikalardan vazgeçmesi gerekiyor.

Erdoğan Kürtleri tümüyle yok etmek istiyor. Bu açıdan Rusya Kürtlere karşı hazırlanan felaket senaryolarına ortak olmamalı, diyoruz. İran ve Rusya’nın Erdoğan’la tartışacağı esas konu, ordusunu ne zaman çekip işgale son vereceğidir. Dikkat edersek konuşulan ve tartışılan hiçbir olasılıkta Türkiye işgale son verip ordumu çekeceğim, demiyor. Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğü Doğu ve Kuzey Suriye’nin Şam yönetimiyle birleşip işgale son vermesiyle mümkündür. Rusya gibi güçlerin bu konuya ağırlığını vermesi gerekir.

Kaynak: Ronahî gazetesi