Yaptığımız haberleri birebir biz de yaşıyoruz

Kadın gazeteciler iktidarın ve erkek egemen toplumun bakısını aynı zamanda hissediyor. Bir yandan gözaltı ve tutuklanma baskısı altında olan özellikle Kürt ve muhalif kadın gazeteciler meslek hayatlarında da şiddetin farklı türleri ile karşılaşıyor.

Türkiye’de gazetecilik özellikle ifade özgürlüğü üzerindeki baskılarla birlikte en zor mesleklerden biri haline geldi. Bu meslekteki kadın gazeteciler için ise sadece iktidar baskısı yok sıralamada. Yargı, iktidar baskısının yanı sıra işyerinde ya da mesleği icra ederken taciz ve şiddet de buna eşlik ediyor. Toplama bakıldığındaysa savaş, tecrit politikaları, yargı kıskacı ve iktidar baskısı altındaki muhalif kadın gazeteciler bu noktada daha fazla baskı altında.

Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ), 2023 yılının ilk 3 ayında kadın gazetecilerin maruz bırakıldığı hak ihlallerine ilişkin hazırladıkları raporda yılın ilk üç ayında 145 kadın gazetecinin saldırıya maruz kaldı. 24 kadın gazetecinin fiziksel saldırıya, 23 gazetecinin ise hukuken taciz edildi ve bu rakamlar gazetecilere yönelik saldırılarıların 2022 yılının ilk 3 ayına göre yüzde 4,3 oranında artış gösterdiğini ortaya koyuyordu.

SORUŞTURMALAR, TUTUKLAMALAR VE GÖZALTILAR

CFWIJ raporunda yer alan verilere gere yılın ilk iki ayında 8 gazeteci adli kovuşturmayla hedef alındı. Aleyhlerindeki suçlamalardan haberleri olmadan 7 ay tutuklu bulunan Ceylan Şahinli ve Öznur Değer, Sibel Tekin, haksız yere ‘terör örgütüne üye olmak’ suçlamasıyla tutuklanarak 43 gün tutuklu kaldı. Pınar Gayıp hakkında yaptığı haber nedeniyle ‘Hakaret, iftira, halkın huzur ve sükûnunu bozma, terörle mücadele edenleri hedef gösterme’ suçlarından soruşturma açıldı. Al-Monitor'dan Nazlan Ertan ‘Kamu görevlisine alenen hakaret etmek’ ile suçlandı. Dicle Müftüoğlu ‘terörle ilgili suçlamalardan’ 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. İlk üç ayı kapsayan raporun yayınlanmasının ardından Ankara merkezli soruşturma kapsamında 29 Nisan’da 15 kentte düzenlenen operasyonlarda Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu tutuklandı, ayını operasyonda JINNEWS muhabiri Beritan Canözer de tutuklanmıştı. Beritan Canözer daha sonra serbest bırakıldı fakat Dicle Müftüoğlu halen tutuklu.

Yine rapordan devam edecek olursak gazeteci Hale Gönültaş hakkında, 12 yaşındaki kız çocuğunun ortadan kaybolması ve tecavüze uğramasıyla ilgili haber yaptığı için polisin suç duyurusunda bulunması üzerine soruşturma başlatıldı. Sedef Kabaş'a yine ‘Cumhurbaşkanı'na hakaret’ten dava açıldı. Kabaş, bu kez 'Onurunu zedelemeyi amaçlayan' tweetler atarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret etmekle suçlandı. Nagihan Yılkın, yolsuzluk soruşturmasında çalıştıktan sonra 'Kamu görevlisini alenen aşağılamak' ile suçlandı. Yağmur Kaya, ‘Terörle mücadelede yer alan kişileri hedef göstermek’ suçlamasıyla 3 duruşmada yargılandı.

Bunların yanı sıra gazeteciler Hazal Ocak, Olcay Büyüktaş Akça ve diğer iki sanık, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın şikâyeti üzerine ‘Sözlü, yazılı veya görüntülü mesajla hakaret’ suçundan yargılanıyor. Mayıs 2022'de JINNEWS muhabiri Zelal Tunç, Muradiye Belediyesi'ne atanan kayyum Harun Yücel'e hakaret ettiği iddiasıyla 8 ay 22 gün hapis cezasına çarptırıldı.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) hazırladığı ve Temmuz 2023’te kamuoyu ile paylaştığı rapora göre kadın gazeteciler diğer gruplara oranla daha yüksek oranda mobbinge maruz kaldıklarını söylüyor.

KÜRT KADIN GAZETECİLER SÜREKLİ HEDEFTE

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği verilerine göre ise Tutuklu gazeteci Neşe Toprak’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla JINNEWS için Jîna Emînî’nin resmini çizdiği tülbendi ve yazdığı mektubuna cezaevi idaresi tarafından “sakıncalı” denilerek el konuldu. 29 Nisan’da gazetecilerin gözaltına alınıp tutuklanmasına Kadıköy’de bulunan Süreyya Operası önünde açıklama yaparak tepki gösteren gazeteciler; Pınar Gayıp, Zeynep Kuray, Eylem Nazlıer, Serpil Ünal, Esra Soybir ve Yadigâr Aygün gözaltına alındı.

AKP YÜZYILLIK TEKÇİLİĞİN DEVAMINI GETİRDİ

Liste böyle uzayıp giderken özellikle baskıların hedefinde olan Kürt kadın gazetecilerden Mezopotamya Ajans Yazı işleri Müdürü Diren Yurtsever, kadın gazetecilerin karşılaştığı bu baskı ortamını ANF’ye değerlendirdi.

Diren Yurtsever AKP iktidarı ile birlikte Türkiye’nin kuruluş kodlarındaki ‘tekçiliğin’ daha da derinleştiğini kaydederken gazetecilerin ise hedefte olduğunun altını çiziyor: “Türkiye, yüzyıl önce tekçi bir anlayışla kuruldu. Bu tekçilik üzerinden yapılmadık soykırım, katliam, uygulanmadık zor, şiddet, zulüm kalmamıştır. Bugüne kadar devam eden bu zihniyet ve ürünü politikalarının AKP iktidarında da kılıf değiştirerek devam ettiğini görüyoruz. Giderek otoriterlerşen bu rejim, kendi varlığını şiddet üzerinden sürdürmeye çalışıyor. Çünkü başka türlüsü mümkün değil. Türkiye halkları, kadınlar, gençler geniş bir kesim bu iktidarı desteklemiyor, bu iktidar meşruiyetini yitirmiştir artık. Sadece bu rejim yani AKP-MHP iktidarı değil. Genel olarak dünyada da kapitalist sistem krizini yaşıyor.

Hal böyle olunca da bunun karşısında olan ve alternatif yaşam öneren tüm yapılar, düşünceler hedefte. Türkiye’de toplumsal muhalefet, siyasal muhalefet dışında bir de gazeteciler yoğun olarak hedefte. Zor kullanarak gayri hukuki, gayri ahlaki politikalarını devreye koyan, her türlü ihlali, suçu işleyen bu iktidarı teşhir eden basın da hedefte. Elbette bu basının başında özgür basın geliyor. Yaklaşık iki yıldır özgür basına sistematik yargı baskısı söz konusu. Tutuklamalar, gözaltılar, davalar, şiddet vs. aklımıza gelebilecek birçok baskı aygıtı devrede.”

KADIN GAZETECİLER BU ZİHNİYETİ TEŞHİR EDEN BİR YERDE DURUYOR

AKP’nin toplumu cinsiyetçi, gerici ve dinci bir anlayışla dizey etmeye çalıştığını belirten Diren Yurtsever, bunu yaparken kadınların öncelikli hedef olduğunu vurguluyor: “Tüm baskıların içinde kadınlar özgün bir noktada duruyor. Erkek egemen zihniyet ve araçları her zaman ilk hedef olarak kadınları seçiyor. Kendi cinsiyetçi, dinci, gerici, militarist soslu ideolojisini yani faşizmini toplumsallaştırmaya bunun üzerinden kurumsallaştırmaya çalışıyor. Bunu yaparken de kadınların yaşamları, hakları üzerinden yapıyor. Önce kadını susturmaya, sindirmeye çalışıyor.

Erkek egemen bu zihniyete, cinsiyetçi, gerici bu anlayışa kadınlar ve Kürt halkının mücadelesi öncülük ediyor. Bu açıdan kadınlar ve Kürt halkı, yine bu zihniyetin karşısında duran tüm demokratik devrimci güçler iktidarın hedefinde. Bu açıdan buna karşı mücadele yürüten kadınların haberlerini daha çok yapan, onların sesi olan, bu zihniyeti teşhir eden bir yerde duruyor kadın gazeteciler. Yani bir yönüyle bu mücadelenin bir parçası oluyor. Bunu gören iktidarda kadın gazetecileri yargı ve polis şiddeti ile karşı karşıya bırakıyor. Kadın gazeteciler hakkında açılan davalar, tutuklamalar, yapılan ihlaller haber takibi sırasında ki polis şiddeti ve tacizi bununu en somut göstergesi.”

KADIN GAZETECİLER HAKİKATİ ORTAYA ÇIKARIRKEN HEDEF OLUYOR

Diren Yurtsever faşizm koşullarında yürütülen mücadelenin bir parçası olarak ele aldığı gazeteciliğin bu anlamda hakikati ortaya çıkarmasının kaçınılmazlığını vurgularken bir yandan da hedef olmasının sebebini de ortaya koyuyor: “Tabii bu durumun tecrit ve yükselen “faşist” anlayışın bir parçası olduğunu söylemek mümkün. Toplumun tecrit altına alınmaya çalışıldığı bir süreci yaşıyoruz. Sadece toplum, yargı ve cezaevleri tecrit altında değil. Bugün gazetecilikte tecrit altına alınmaya çalışılıyor. Yine haber tecrit altına alınmaya çalışıyor. Bu yüzden özgür basın hedefte. Bu tecridi tanımayan özgür basın çalışanları, kadın gazeteciler gazeteciliğin, haberin tecrit altına alınmasını kabul etmiyor. Ve anti toplumcu bu iktidarın karşısında toplumun haber alma hakkını sağlıyor, bilgi alma hakkını sağlıyor. Gerçeği açığa çıkarıyor, hakikatleri açığa çıkarıyor.

Bir yerde faşizm varsa orada en dramatik insan öyküleri vardır. Bir yerde faşizm varsa orada suç işleyen bir iktidar vardır. Bir yerde faşizm varsa orada en ağır insan hak ve yaşam hakkı ihlali vardır. Bir yerde faşizm varsa orada yoksulluk vardır. Bir yerde faşizm varsa orada zulüm vardır. Bir yerde faşizm varsa orada faşizme karşı direnen kadınlar, halklar, gazeteciler vardır. Faşizm varsa aynı zamanda ona karşı yürütülen bir mücadele de vardır. Bu nedenle kadın gazeteciler de bu koşullarda kadın odaklı bir habercilik anlayışıyla halkın haber alma hakkını ve hakikati açığa çıkarmanın mücadelesini verirken, aynı zamanda hedefte oluyor.

GURBETELLİ ERSÖZ’LERİN MİRASIYLA DİRENİYOR

Kadın gazetecilerin tüm baskılara rağmen örgütlenmeye ve mesleğini yapmaya devam etmesinden de bahseden Diren Yurtsever şunları söylüyor: “Kadın gazeteciler, tüm bu baskılara karşı direniyor. Bir kere boyun eğmiyor. Mesleğini yapmaktan geri durmuyor. Her ne olursa olsun koşullar ne olursa olsun mesleğini yapmaya devam ediyor. Görünmek istenmeyen kadınları görünür kılıyor, yok sayılan kadınların sesi oluyor, kadın mücadelesini işliyor, görünür kılıyor. Kadın odaklı bir bakış açısıyla yaptığı haberlerle toplumu bilgilendiriyor. Eril dile eril anlayışa karşı alternatif oluşturmak yeniyi yaratmak, iktidarın baskısından geri adım atmamak buna karşı verilen bir mücadeledir aynı zamanda.

Yine kadın gazeteciler örgütleniyor. Kendi haklarını korumak dayanışmayı sağlamak ve bu konuda bir bilinç yaratmak adına örgütleniyor. Çeşitli özgün kadın meslek kuruluşların, platformların çatısı altında örgütleniyor. Bunlardan biri Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu. Kadınlar burada dayanışmayı örgütlüyor, kadın gazetecilerin yaşadığı hak ihlallerini ve yargı baskısını raporlaştırıp kamuoyuna sunuyor. Bunları takip ediyor.  Bu konuda bir bilgi akışı sağlıyor. Yine farklı kadın gazetecilerin örgütlendiği alanlar var. Buralarda da bir mücadele söz konusu.

Ama her şeyden önce iktidarın yapmak istediğinin aksine her sokakta her yerde var oluyor, yazmaya devam ediyor kadın gazeteciler.  Özellikle Özgür basında çalışan Kürt kadın gazeteciler, Gurbetelli Ersöz gibi direnen, mücadele eden kadın gazetecilerin, hakikat yolunda yürüyerek, onların mirasını sahiplenerek bu baskıların karşısında direniyor.”