Yolcu: Binlerce insanın sesini duyurmak istiyoruz

20 bin öğretmenin göreve başlatılmayarak mağdur edildiğini söyleyen Eğitim-Sen kadın sekreteri Derya Yolcu, "Haksız-hukuksuz bir biçimde ihraç edilen binlerce insanın sesini duyurmak istiyoruz" dedi.

Türkiye’de öğretmen atamaları yıllardır tartışılıyor. 18 Mart’ta ataması yapılan ancak 7 haftadır göreve başlatılamayan 20 bin öğretmenin haklarını istediklerini belirten Eğitim-Sen kadın sekreteri Derya Yolcu, yıllardır KPSS'ye hazırlanan, ataması yapılmayan öğretmenden, ataması yapılıp göreve başlatılmayan öğretmene kadar binlerce kişini mağdur olduğunu söyledi.

Bakanlığın okullar açılınca işlemlerin tamamlanacağını söylediğini hatırlatan Derya Yolcu, "Oysa işlemler elektronik ortamda tamamlanabilir, yeter ki niyet olsun. Ayrıca okulların ne zaman açılacağı öngörülemez. Salgın riskinin tamamen ortadan kalkması, çocukların üstün yararının gözetilmesi gerekiyor. Eğitim görme hakkından önce yaşama hakkı geliyor" dedi.

HAFTALARDIR GELİRSİZ YAŞIYORLAR

Ataması yapılan öğretmenlerin mevcut işlerinden de ayrıldıklarını ifade eden Yolcu, "Pandemi sürecini haftalardır gelirsiz ve sağlık güvencesiz geçiriyorlar. Ücretli öğretmen olarak çalışanlar asgari ücretin altında, açlık sınırındaki gelirlerini de kaybetmiş durumdalar. Kiralarını ve faturalarını ödeyemeyen, borçlanarak idare etmeye çalışan, başka bir şehre atandığı için taşınma hazırlığı yapan, atanma sevinci kursağında kalan belirsizlik nedeniyle kaygılı ve kırgın durumda olan 20 bin insandan söz ediyoruz.

Bu arada 1 milyon öğretmen, 18 milyon öğrenciye uzaktan eğitim yoluyla gece gündüz ulaşmaya çalışıyor. Uzaktan eğitim süreci öğretmenlerin dönüştürücü gücünün bir kez daha fark edilmesini sağladı. Ne var ki öğretmenlik mesleğine atfedilen değer, yürütülen yoksullaştırma ve güvensizleştirme politikalarıyla azaltılıyor" diye konuştu.

ÜCRETLİ, SÖZLEŞMELİ VE KADROLU ÇALIŞAN AYIRIMI SONLANDIRILMALIDIR

Ataması yapılmadığı için özel sektörde çalışan öğretmenlere de dikkat çeken Yolcu, devamla şunları belirtti: "Ücretli öğretmenlerin mağduriyeti de ayrıca işlenmeli, çünkü pandemi sürecinde verilen ücretler taahhütname imzalatılarak borca dönüştürüldü, telafi eğitimine katılamazlarsa geri alınacak. Peki bu insanlar o zaman hangi gelirle geçinecekler sorusu bir kenarda duruyor. Kendi itibarlarından tasarruf etmeyenler öğretmenlik mesleğinin itibarını zedeleyip milyonlarca çocuğun yaşamını etkileyen eğitim sisteminden tasarruf edebiliyor.20 bin öğretmene verilecek birkaç aylık maaşın hesabını yaparken sermayedarlara rant alanları açıyor.

Keşke atanmasaydım diyen 20 bin insanın sesini duyurmaya çalışıyoruz. Haksız-hukuksuz bir biçimde ihraç edilen binlerce insanın sesini duyurmak istiyoruz. Yoksulluğun bir şiddet biçimi olduğunu ve yüz binlerce öğrencinin uzaktan eğitim sürecinde de eğitime donanım eksikliği nedeniyle ulaşamadığını söylüyoruz. Kamu kaynakları yanlış ekonomik politikalarıyla heba edilirken eğitimden tasarruf edilmesi kabul edilemez. Rehabilitasyon merkezlerinde, özel okullarda, kreşlerde emeği görünmeyen tüm öğretmenler kadrolu atanmalıdır. Ücretli, sözleşmeli ve kadrolu çalışan ayrımı sonlandırılmalıdır."

SİSTEMİ DEĞİŞTİRECEK GÜCÜMÜZ VAR

İktidarın salgını fırsat olarak gördüğünü dile getiren Yolcu, "İktidar salgınla mücadele ciddiyeti taşımayan düzenlemeler yaptı. Bu düzenlemelerden biri de patronların işçileri ücretsiz izne göndermesini kolaylaştırmasıydı. Siyasi iktidar emekçileri, hayatları pahasına çalıştırarak patronların çıkarlarını koruyor. Siyasi iktidarın bu tercihine karşılık biz emekçiler emeğimizin haklarını kazanmak için yan yana gelmek zorundayız. Hakkımız olanı istiyoruz. Birlikte yarattığımız kamu kaynaklarından eşit ve adil faydalanmak istiyoruz" diye konuştu.

Pandemi sürecinde yayınlanan 'Eğitim Günlükleri'nde, eğitim sisteminde yaşanan tüm sorunları ve çözüm önerilerini gün gün paylaştıklarının altını çizen Yolcu, "Demokratik bir ülkede yaşamıyor olmanın bir kanıtı olarak, Milli Eğitim Bakanlığı saray dışından gelen hiçbir çağrıya dönüş yapmamaktadır. 82 anayasasında bile demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti diye yazar. Ne sosyalliği ne laikliği ne demokratikliği ne de hukuk sistemi olmayan baskı, zorba ve sömürüden başka bir şey ifade etmeyen bir düzende yaşamaya mahkum değiliz.

İşsizliği, yoksulluğu, eşitsizliği yaşadığımız bu süreçten demokratik kazanımlarla çıkmak ancak dayanışma ve örgütlü mücadeleyle mümkün görünüyor. Değişmesi gereken çokça şey var ve bu süreç bize değiştirecek gücümüz olduğunu gösteriyor" ifadelerini kullandı.