1 Mayıs mahallesinde özel savaş uygulamaları yozlaşmanın önünü açtı

Devrimciler tarafından halk ile birlikte kurulan, direnişlerle anılan 1 Mayıs Mahallesi bugün çetelerin cirit attığı, yozlaşmanın hat safhaya çıktığı bir yer olarak anılıyor.

1 MAYIS MAHALLESİ

1970’li yıllar, devrimci mücadelenin yeniden halklaştığı, yeniden kitleler ile buluştuğu dönemler olarak görülür. Türkiye devrimci hareketi içerisinde, devrimci yapıların kitleler ile yeniden buluştuğu yıllarda, özellikle yoksullarla olan ilişkileri, kitleselleşmeleri açısından önemli noktalar barındırır. Türk devletinin Kürdistan’da Cumhuriyet’in kuruluşundan beri uyguladığı asimilasyon ve göç politikalarının bir karşılığı olarak, Kürdistan’dan Türkiye’ye yönelik göç ile yeniden şekillenen büyük şehirlerde, Kürt ve Alevi toplumuna yönelik devrimcilerin kapsayıcı politikaları belli bir çevre edinmelerine de gerekçe olmuştur.

Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’da, Kürdistan ve Anadolu’dan iş için, daha iyi bir yaşam için ya da baskılardan kurtulmak için gelen kitlelere yönelik devrimci hareketin politikalarından en bilineni, devlete ait arazilerin kamulaştırılarak, göç eden halkların ev sahibi olmalarını, konut sorununu çözmelerine yönelik yaklaşımlarıydı. Bugünkü bazı mahalleler, 70’lerde devrimcilerin “halka arsa vermek, ev yapmak” gibi politikalarının sonucunda ortaya çıktı.

1 MAYIS MAHALLESİ'NİN KISA BİR TARİHİ

Bu mahallelerin başında devrimcilerin verdiği adıyla 1 Mayıs Mahallesi gelir. 1 Mayıs Mahallesi, tamamı devrimciler tarafından oluşturulan ve halka dağıtılan bir mahalle olduğundan diğer yoksul mahallelerden ayrı bir yerdedir. Bugün Türk devletinin verdiği ‘Mustafa Kemal Mahallesi’ adıyla bilinen mahalle, devrimcilerin halkla birlikte kurdukları, saldırılara karşı savundukları bir yer olarak Türkiye devrimci hareket tarihinde önemli bir yer tutmaktadır.

1 Mayıs Mahallesi, Türk devletinin özel savaş politikalarının uzun süreli tabir-i caizse sabırla uygulandığı bir alan olarak da dikkatleri üzerine çekmektedir. Türk devleti, özel savaş konusunda Kürdistan kentlerindeki deneyimini son 10 yıldır Türkiye’de devrimci dinamikleri olan mahallelerde de uygulamaya başladı. Bu süreç içinde mahalleye ani bir baskı uygulamak yerine, mahalleyi içeriden dağıtma yoluna giderek, devrimci yapıların kalesi olarak bilinen 1 Mayıs Mahallesi'ni çeteleşmenin ve yozlaşmanın yoğun yaşandığı bir yer haline dönüştürdü.

1 Mayıs Mahallesi, Türkiye’de devrimci hareketin yükseldiği 70’li yılların ortasında İstanbul’un Ümraniye ilçesinde ortaya çıktı. Kürdistan’dan ve Türkiye’nin iç taraflarından İstanbul’a çalışmaya gelen yoksul halka devrimciler tarafından verilen arsalar ve yapılan gecekondularla ortaya çıkan mahalle, devrimcilerin öz yönetim deneyimlerinin de önemli örneklerinden biri olarak kendini var etti. Devletin ve faşist örgütlenmelerin saldırıları altında meydan okuyan mahallede uzun zaman devrimcilerin etkisi hissediliyordu.

MAHALLENİN BİRÇOK İHTİYACI DEVRİMCİLER TARAFINDAN KARŞILANIYORDU

Halk, aralarında çıkan sorunları çözmek için devrimcilerin örgütlediği komünlere başvuruyor, mahallenin birçok ihtiyacı devrimciler tarafından karşılanıyordu. Mahalleye yönelik ilk büyük saldırı, mahallenin kuruluş yıllarında gerçekleşti. 2 Eylül 1977 tarihinde, yıkım araçları polisler eşliğinde mahalleyi yıkmaya geldiğinde, devrimcilerin öncülüğünde yapılan direnişte 12 yurttaş yaşamını yitirmiş, yüzlerce yurttaş ve devrimci yaralanmıştı. Ancak direnişin sonunda polis geri çekilmek zorunda kalmış, mahalle yıkımdan kurtulmuştu.

2 Eylül 1977 direnişi ve saldırısı sonrasında özellikle paramiliter güçler tarafından yapılan günlük saldırılar dışında mahalleye yönelik büyük bir saldırı düzenlenmedi. Ama bu hiç saldırı olmadığı anlamına da gelmedi. 1 Mayıs Mahallesi’ne yönelik devletin özel savaş politikaları uzun bir sürece yayılarak devam etti. Devlet her fırsatta büyük operasyonlarla mahalle halkı ile devrimcileri karşı karşıya getirmeye çalıştı. 1 Mayıs Mahallesine yönelik özel savaş politikaları, 90’lı yıllarla birlikte tamamen uygulanmaya başlandı. Kuruluşundan sonra uzun zaman Türkiye sosyalist hareketlerinin güçlü olduğu mahalle, 90’lı yıllar ile birlikte Kürt Özgürlük Hareketinin gücünün kendini hissettirdiği bir yere dönüştü. Devletin Kürdistan’da köy yakmalar, infazlar, gözaltında kaybetmelerle uyguladığı zorunlu göç politikası nedeniyle Türkiye metropollerine gelen Kürtler, İstanbul’da Gazi Mahallesi, Okmeydanı, 1 Mayıs Mahallesi, Küçük Pazar Mahallesi gibi yerlere yerleşmeye başladılar. 1 Mayıs Mahallesi’nde var olan devrimci alt yapı, Kürt halkının ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin gelişiyle yeniden yükselişe geçti ancak bu sefer devlet Kürdistan’da uzun soluklu olarak uyguladığı özel savaş konseptini bu mahalle özelinde de uygulamaya başladı.

Özel savaş uygulamalarında yoğunlaşan devlet, karşısında Kürt Özgürlük Hareketinin direniş ve halkı örgütleme gücünü gördükçe uzun süre bu uygulamalarında başarılı olamadı ancak Türk devleti 15Temmuz 2016’da yaşanan iktidar içi çatışmaları bahane ederek; bu sefer özel savaş uygulamalarını yeniden hayata geçirmek için devrimcilerin güçlü olduğu mahallelere yönelik baskıyı arttırdı. Bu baskılardan nasibi alanlardan biri de 1 Mayıs Mahallesiydi. Türk devleti, uzun süredir yavaş bir hızla sürdürdüğü özel savaş politikalarının önünü açıp, uygulamalarını hızlandırarak, halk ile devrimcilerin arasını açmayı başardı.

ÖZEL SAVAŞ UYGULAMALARI DEVREYE GİRDİ

Türk devleti, özel savaş uygulamaları konusunda ciddi bir pratiğe sahip olduğu için kendini diğer devletlerden ayrıştırıyor. 1 Mayıs Mahallesi’ne yönelik özel savaş uygulamaları da mahallenin kuruluş yıllarına kadar gidiyor ancak ilk başlarda yoğunluklu olarak paramiliter güçler üzerinden giden saldırılar 90’lı yıllar ile farklı bir zemine yerleşti. Kürt Özgürlük Hareketi’nin mahallede güçlenmesi ve bunun devrimci hareketler içinde bir avantaj sağlaması sonrası Türk devleti birebir saldırıların yerini mahalle içerisine yerleşip, mahallenin devrimci tarihini ve zemini yok etmek üzerine bir plan uygulamaya başladı. 90’lı yılların sonuna Türkiye’nin tamamında hissedilen ekonomik çöküntü 1 Mayıs Mahallesi’nde de kendini hissettiriyordu. Özellikle 96 yılında gerçekleşen Gazi ve Ümraniye katliamları sonrası devrimci yapıların süreci doğru algılayamamasından kaynaklı olarak halk ile devrimci örgütler arasında ilk belirgin kopuşlarda yaşanmaya başlandı.

Türk devletinin Kürt Özgürlük Hareketine ve Kürt halkına yönelik uyguladığı imha politikalarının devletin ekonomisinde açtığı gediği halka doğru anlatamayan devrimci örgütlere yönelik tepkiler, onlardan uzaklaşmayı, yapılan eylem ve etkinliklerin kitleselleşmesinin azalmasını da beraberinde getirdi. Bu süreçte Kürt Özgürlük Hareketi’ne yönelik saldırılar Türkiye metropollerinde de artış göstermişti. Aynı dönemde yaşanan ekonomik ve ahlaki krizin sebeplerini Türkiye’deki halklara doğru anlatamayan Türkiyeli sosyalist yapılar ve savaşın gerekçelerini yaşayarak insanlara anlatan Kürt Özgürlük Hareketi arasındaki uçurum halkların devrimci yapılara yönelik tepkisini de beraberinde getirdi. Bunun ilk örnekleri yapılan eylemlere katılımın azalması ile ortaya çıktı. Halk ile arasında bir uçurum oluştuğunu görmeyen yapıların yaptıkları ve yaşanılan sorunlara yönelik çözüm üretememeleri kopuşu hızlandırdı.

2000’li yıllara geldiğimizde 1 Mayıs Mahallesi’nde her ne kadar devrimci bir miras kalmış olsa da, halk ile devrimci örgütler arasındaki uçurum da giderek derinleşmeye başladı. Türk devletinin yoksulluk üzerinden terbiye etmeye başladığı halka yönelik bir çözüm üretemeyen yapılar, kendi aralarındaki tartışmalar ve bu tartışmaların halkın gözünün önünde olması ile birlikte halk ile bağlarını neredeyse tamamen yitirmelerine yol açtı. 90’lı yıllardan itibaren 1 Mayıs Mahallesi'nde yaşayan ve Kürt Özgürlük Hareketi içerisinde çalışmalar yürütmüş olan bir yurttaş, o sürece dair şunları belirtti: “Sol kendi iç çatışmalarını halkın gözü önünde yapıyordu, örgütler arası kavgalar silahlı çatışma boyutuna kadar varmıştı. Bu dönemde Kürt Özgürlük Hareketinin kendi kitlesine ve Türkiye halklarına yönelik açıklamaları, sorunun nedenlerini ve çözümünü gösterme çabaları her ne kadar ilgi ile karşılansa da, Türkiyeli sosyalist örgütlerin kendi iktidar savaşları halkı başka yerlere doğru yönelmesine sebep oldu. Türk devleti ise tam bu süreçte mahallede yozlaşmanın önünü açacak adımları atmaya başladı.”

Devam edecek.