2021’e gerilla cephesinden bakış - II

Gerilla zafere giden yolu ve onun taktiğinin başarısını, pratiği ve direnişiyle kanıtladı. Artık ne kalekol, ne savaş teknolojisi ne de kimyasal silahlar o işgalcileri koruyabilir.

Türk ordusu Garê’de bozguna uğrayıp geri çekilince, gerilla güçleri Garê sürecinde çıkan sonuçları hızlıca değerlendirmeye başladı. Yaşanan yetersizlikler, çıkan eksiklikler ve alınması gereken tedbirler, tüm gerilla alanlarında hızlıca gündeme geldi ve gereken yapılmaya başlandı. İki aylık bir sürede ciddi bir hazırlığın yapılması gerekiyordu. Bir yandan Türk devletinin saldırıları sürerken diğer yandan KDP güçleri gereken hazırlıkların yapılmaması ve gerilla alanları arasındaki iletişim yollarını kesmek için aktif saldırı halindeydi. Zaman darlığı ve KDP’nin saldırı girişimlerine rağmen tüm gerilla alanlarında belli bir hazırlık düzeyine ulaşıldı.

Garê zaferinin sonuçları, hem moral hem de yeni dönem gerilla tarz ve taktiği açısından gerilla güçlerine büyük avantajlar sağladı. Zafer coşkusuna, yeni ve büyük bir saldırıya karşı direnişin örgütlenmesi eşlik ediyordu. Garê’de bir gerilla birliği karşısında tüm tekniğiyle tel tel dökülen ve rezil olan Türk devletinin her türlü çirkinliği yapacağı tahmin ediliyordu. Gerilla güçleri tüm alanlarda tetikteydi ve olası bir saldırı girişimine karşı büyük bir titizlikle ilk darbeyi düşmana vurmak için hararetli hazırlık içerisindeydi. Tüm Medya Savunma Alanları’nda Türk devletinin kapsamlı bir işgal saldırısı bekleniyordu.

YENİ VE KAPSAMLI İŞGAL SALDIRISI

Tüm gerilla alanlarında hava hareketliliği yoğunlaştırıldı, savaş uçağı filolarının biri kalkıyor, diğeri iniyordu. Gerilla alanlarında 7/24 havada onlarca İHA ve SİHA’lar mevcuttu. 19 Nisan’dan başlayarak birçok bölgeye yoğun hava saldırıları oldu, sınır hatlarından sürekli obüs ve havan atışlarıyla gerilla alanları ağır bir bombardımana tabi tutuldu. Bu hareketlilik yeni bir işgal saldırısının başlatılacağının habercisiydi. 23 Nisan akşamı, işgalci Türk ordusunun Avaşîn, Zap ve Metîna alanlarında helikopterlerle piyade birliklerini indirmeye çalıştığı bilgisi gelmeye başladı. Gerilla alanları yoğun bombardıman altındaydı. Amaç, askerler inmeden gerilla güçlerinin psikolojik üstünlüğünü kırmak ve savunma sistemini ortadan kaldırmaktı.

Türk devletinin yaptığı ağır bombardıman bir devletle savaşılıyormuş gibiydi. Türk ordusunun temel taktiğine göre; ağır bombardımanla gerillanın savunma sistemi ortadan kırılacak, darbe vurulacak ve piyadeler helikopterlerle belirlenen yüksek zirvelere indirilecekti. Yıllardır gerillaya karşı tekniğe dayalı savaşı bu şekilde yürütüyordu. Tespit edilen gerilla birlikleri ağır bombardımana tabi tutulduktan ve etkisiz kılındıktan sonra piyadeler sadece durum tespiti ve propaganda yapmak için indiriliyordu.

PLANLADIĞI GİBİ İNDİRME YAPAMADI

Gerillalar, ilk gün sabah saatlerinde telsiz aracılığıyla son durum hakkında bilgi vermeye başlayınca Türk devletinin tüm gerilla alanlarını hedeflediği ve bu işgal saldırısının ilk aşaması olduğu anlaşıldı. Avaşîn, Zap ve Metîna alanlarına gece boyunca onlarca defa helikopterler asker indirmeye çalışmış, ancak gerilla güçlerinin ağır silahlarla müdahalesi nedeniyle birçok defa indirme yapamadan darbe alarak geri çekilmek zorunda kalmıştı.

İndirilen askerler ise durdukları yerde hiç kıpırdamadan birliğin geri kalanını bekliyordu. Keşif uçaklarının gözetiminde etrafları sürekli bombalanarak olası bir gerilla eylemine karşı korunmaya çalışılıyordu.

Türk devleti, daha ilk dakikalarda gerilla güçlerinden darbe almış ve birliklerinin ancak küçük bir kısmını indirebilmişti. Oysa ağır bombardımanla ilk başta gerilla güçlerine darbe vurmayı ve savunma sistemini ortadan kaldırmayı hedeflemişti.

Gerilla güçleri, tüm ağır bombardımanlara karşı yeraltı sistemleriyle ve arazide küçük timler halinde konumlanarak kendi gücünü korudu ve savunma sistemini güçlendirdi. Bu sayede bombardıman sürerken gerilla güçleri her adımda düşmanın hareketini izliyor ve uygun menzile gelmesini bekliyordu, etki alanına girdiğinde ise saldırıya geçiyordu. Darbe alan ve ilerleyemeyen askerler geri çekiliyor, tekrardan bombardıman başlıyordu. Askerler geri çekildikleri gibi gerilla timleri tekrardan ortadan kayboluyordu. Türk ordusunun temel taktiği, temas kurarak yer tespiti yapmak ve sonrasında tespit edilen bölgeyi tüm hava ve kara gücüyle ağır bombardımana tabi tutmaktı.

Gerilla güçlerinin savunma sistemi oldukça etkiliydi; savaş tünellerindeki gerilla güçleri ile arazideki timleri koordineli bir şekilde sürekli eylem halindeydi.

Türk devletinin, gerilla güçlerinin iletişim sistemini hedef alması da sonuç vermedi.

YENİ DÖNEM TARZ VE TAKTİĞİNİN BAŞARISI

Arazideki hareketli gerilla timlerinin yoğunlaşmasını dağıtmak ve böylece savaş tünellerine tüm gücüyle saldırarak konumlanma amacıyla bir süre, sürü halinde askerler arazi derinliklerine dağılmıştı.

Sahadaki durumu izah edecek bir örnekle açıklamaya çalışsak belki daha anlaşılır: Avaşîn’de hareket halinde olan iki gerilla, bir düşman birliğinin arazide olduğunu fark ediyor ve durumu anlamak için bir süre takipte kalıyor. Sonra düşman birliğinin içine girdiklerini anlıyorlar. İki gerilla, ilk başta sabotaj taktiğiyle bir düşman birliğini hedef alıp vuruyor, darbe alan düşman birliğine başka bir birlik takviyeye gitmeye çalışıyor. Bu esnada iki gerilla, takviye için hareket halinde olan düşman birliğinin geçiş güzergahında konumlanıp bekliyor ve düşman birliği birkaç metre mesafeye kadar yakınlaştığında vuruyor.

Tüm bu olanlar bir günde oluyor, Türk ordusu onlarca kayıp veriyor, dört gün boyunca tüm keşif uçakları uğraşıyor, ancak yine de iki gerillanın yerini tespit edemiyor. Dördüncü günün sonunda iki gerilla birliklerine ulaşıyor.

Bu olay yeni dönem gerilla tarz ve taktiğinin hangi düzeyde olduğunu net bir şekilde resmediyor. İnsan iradesinin neleri başarabileceğini açıkça gösteriyor. İki kişi de olsanız inanç, kararlılık, mücadele azmi ve çelikten bir iradeye sahip olduğunuzda başarırsınız.

FRENLEME VE İLERLEMESİNİ ENGELLEME

Gerilla güçleri, savaş tünelleri ve hareketli tim savaşıyla Mayıs’ın ortalarına kadar büyük bir direniş sergileyerek Türk ordusunun işgal saldırısını frenlemeyi başardı ve ilerlemesinin önünü kesti. Gerillanın yeni tarz ve taktik değişimi artık keskinleşmeye başladı, bundan sonrası zenginleştirmek ve genişletmek olacaktı. Yapılan eylemlerin niteliksel düzeyi ve sonuç alıcı yöntemi artık netleşmeye başladı. Avaşîn’de yapılan Piramit Tepesi eylemi niteliksel düzeyi ortaya çıkardı ve aktif direnişle işgal saldırısını frenlemenin yanı sıra devrimci operasyonların da yapılabileceği gösterdi. Gerilla güçleri, değişim içinde değişim gerçekleştirerek, yeni dönem tarz ve taktiğinin her adımda sonuçlarını değerlendirip zenginleştirmeyi başarıyordu.

GERİLLANIN HAVA GÜÇLERİ

Öte yandan gerilla var olan teknolojiden yararlanarak kendi hava gücünü de oluşturdu. Şehit Delal Hava Savunma Kuvvetleri’nin yaptıkları hava eylemlerle işgalci Türk askerlerinin psikolojisini bozdu. NATO’nun hava savunma sistemini delip eylem yapabilen insansız hava araçları, belki de bir tek Şehit Delal Hava Savunma Kuvvetleri’ne aitti. Garê saldırısı sırasında asıl Türk ordusunu şoke eden etkenlerden biri de Şehit Delal Hava Savunma Kuvvetleri’ydi. Onlarca keşif uçaklarının havadayken ve saldırı helikopterleri aktif uçuştayken Şehit Delal Hava Savunma Kuvvetleri de düşman hava araçlarını, askerlerini ve yapılan bombardımanları tepeden görüntüledi.

KİMYASAL SİLAH VE GAZLARA SIĞINDI

Türk devleti, işgal saldırısının 10. gününde tüm insanlık değerlerini ayaklar altına alan bir saldırı biçimine başladı. Mamreşo savaş tünellerinde savaşan gerillaların direnişini kıramayınca ve tüm saldırıları püskürtülünce çareyi zehirli ve kimyasal gaz kullanmakta buldu. Garê harekatı sürecinde gerilla güçleri kimyasal gaz kullanımına karşı büyük oranda tedbir almışlardı ancak Mamreşo alanında alınan tedbirlerin yeterli sonuç vermemiş olması gerilla güçleri tarafından halen en ince ayrıntısına kadar araştırılıyor. Türk devletinin gerilla direnişi karşısında ne kadar çaresiz kaldığı ve namertçe yöntemlere başvurduğu belgeleriyle kamuoyuna sunuldu. Darbe üstüne darbe alan işgalci Türk devleti, Mayıs ortalarına kadar işgal saldırısını genişletme çabasındaydı, ancak ilerlemeyi başaramayınca bu sefer ilk günlerde asker indirdiği yerler olan Mamreşo, Mervanos, Zendura ve Qela Bedewê tepelerine konumlanmaya çalıştı. 1 Haziran günü Avaşîn’in Dola Mara, Dola Konferansê ve Tabura Ereba alanlarından geri çekilmek zorunda kaldı.

Artık saldırı mecali kalmayan işgalci Türk ordusu, 5 Haziran’da KDP’nin Metîna alanına yönelmesiyle beraber 7 Haziran günü tekrardan saldırıya geçti, bu sefer Werxelê yamaçlarına ve birkaç gün sonrasında da Girê Sor alanlarına yöneldi. Tüm gücüyle ve kimyasal silahlarla savaş tünellerine saldırmaya başladı. Böylece neredeyse tüm odaklanma savaş tünellerine döndü. Türk devletinin hunharca kullandığı insanlık dışı saldırı yöntemleri görüntülenip kamuoyuyla paylaşılmasına rağmen tüm devletler ve kurumlar duymazdan/görmezden geldi. İşte tam da bu noktada Hulusu Akar’ın Berlin ziyaretinin perde arkasında neler konuşulduğu ortaya çıkıyor.

KENDİLERİ SAVUNMAYA GEÇTİ

Werxelê, Zendura ve Girê Sor direnişleri anbean ve aylarca süren destansı bir direnişle yürütüldü. Savaş tünellerine karşı kullanılmayan zehirli ve kimyasal silah kalmadı. Psikolojik savaş, ağır bombardımanlar ve tonlarca patlayıcı ile her gün yinelenen saldırılar şeklinde devam etti. Savaş tünellerindeki gerilla güçleri, insan üstü bir irade ve inançla büyük bir kahramanlık örneği sergileyip kararlı bir şekilde direndi. Bu kahramanlık örneği tüm gerilla direnişi için büyük bir motivasyon oldu. Yeni dönem gerilla tarz ve taktiğinde büyük sıçramaların gerekçesi yapıldı. Hava eylemlerinden koordineli tim eylemlerine, sızma eylemlerinden suikast eylemlerine, baskın eylemlerinden darbeleme ve sabotaj eylemlerine kadar tüm branşlarda gerilla güçleri yoğun bir eylemsellik içerisindeydi.

Türk devleti, kimyasal silahlarla saldırılarını yoğunlaştırarak gerilla güçleri üzerinde psikolojik bir etki yaratmaya ve direnişlerini kırmayı hedefliyordu. Mesele direniş olunca hiçbir güç gerilla kadar direniş gösteremez ve direniş devam ettikçe Türk ordusu tıkanmaya ve ağır darbeler almaya başladı.

Giderek yaratmak istedikleri psikolojik savaşın kurbanı oldular ve artık temel stratejileri ilk asker indirdikleri tepelere konumlanma, gerilla eylemlerine karşı askerlerini savunma oldu. Zaman zaman Avaşîn’in Kartal ve Stûnê bölgelerine yönelik lokal hareketlilik içinde oldu. Ancak bu hareketlenmeler gerilla güçlerinin yoğunlaşmasını dağıtmayı ve kendi konumlanmalarını sağlamlaştırmayı amaçlıyordu. Tam bir geri çekilme gerçekleşse, yaşadıkları hüsranı artık gizleyemezlerdi. Bunun için bir an önce konumlandıkları yerlere kalekollar inşa ederek askerlerini hapsetme çabasındalar.

Türk devleti, gerilla direnişi karşısında tüm olanaklarıyla tutunamadı. Werxelê, Tabura Ereba ve Stûnê alanından geri çekilmek zorunda kaldı. Gerilla karşısında devasa imkanlarıyla yürüttüğü bu haksız savaşta defalarca bozguna uğrayan Türk ordusunun yenilgisi kaçınılmaz. Gerilla, günümüz savaş teknolojisine karşı yeni dönem gerilla doktrininin kuramını inşa ettiğinde bazı iş birlikçi kesimler tarafından imkansız ve beyhude bir çaba olarak propaganda ediliyordu.

Bir yıllık savaşın sonuçları Kürdistan Özgürlük Gerillası’nın imkansız denilenleri nasıl başardığının somut kanıtıdır. Gerilla zafere giden yolu ve onun taktiğinin başarısını, pratiği ve direnişiyle kanıtladı. Artık ne kalekol, ne savaş teknolojisi ne de kimyasal silahlar o işgalcileri koruyabilir. Yılın son eylemine baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliyoruz. Zap’taki Şehit Munzur Tepesi’ne konumlanan Türk ordusu, 10 dakika içerisinde gerillalar tarafından tepeden süpürüldü. Askerler arkalarında ölülerini ve askeri teçhizatlarını bırakarak kaçtı. Bu başarılı devrimci operasyonda gerilla kayıp vermedi.

Mutlak sonuç asla değişmeyecek; zafer gerillanın olacak, çünkü su tersine akmaz.