38 yıldır denenen işgal seferleri-III

2000’lerin ortasında Türk devleti Güney Kürdistan’a yeniden işgal seferlerine girişti. “Bu defa PKK’nin işi bitirilmeden dönülmeyecek” denilerek girişilen 2008 Zap ve Garê saldırıları en büyük hezimetlerinden olacaktı.

1999 yılına gelindiğinde Türk ordusunun Güney Kürdistan topraklarına yönelik gerçekleştirdiği “sınır ötesi operasyanları”nın sayısı resmi rakamlara göre 24’e yükseldi. Baharda başlayıp yaz ortalarına kadar süren ve Türk devletinin “Sandviç Operasyonu” ismini verdiği bu işgal seferinin amacı adından da anlaşıldığı gibi Kürt gerillasını kuzey ve güney sınır hattında tasfiye etmekti. Bu işgal seferi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı paradigma değişikliğinin bir ayağı olarak 2 Ağustos 1999’da gerillaya yapacağı kuzeyden çekilme çağrısı öncesine denk getirilmesi planın bir parçasıydı. Güneyli güçlerin desteğiyle gerilla alanları kuşatma altına alınacaktı.

Ancak iddialı ismine rağmen “Sandviç” harita üzerinde çizildiği gibi yürümedi ve ağırlıklı olarak Lolan-Xaxurkê hattına yönelik gerçekleşen hava saldırılarıyla sınırlı kaldı. Türk devlet güçlerine dönük çatışmasızlık ve ateşkes sürecine rağmen, Türk ordusu 4 Mayıs 2000’de bu kez Heftanin’i hedef alan işgal saldırısı başlattı. KDP’nin de destek verdiği işgal harekatına katılan Türk birlikleri, 4 gün sonra çekilmek zorunda kaldı.

Bu arada Güney Kürdistan topraklarına dönük Türk savaş uçaklarının artık düzenli hale gelen bombalamalarından sivil yerleşim birimleri de ciddi boyutlarda nasibini alıyordu. 15 Ağustos 2000 günü Lolan ve Xakurkê arasında kalan Kendakolê bölgesini bombalayan Türk uçakları yaylalara çıkan Herkî aşiretinden göçerleri hedef aldı. En az 30 Güney Kürdistanlı sivil bombardımanda katledilirken, bu Herkî koçerlerine yönelik Türk savaş uçaklarının ilk saldırısı değildi. 1992, 1995, 1997 ve 1999'daki hava saldırısında da bu aşiretten çok sayıda koçer işgal saldırılarında katledilmişti.

ZAP SAVAŞINA GİDEN SÜREÇ…

2000’lerin sonunda “ete-kemiğe” bürünen Kürt Özgürlük Hareketi’nin strateji değişimiyle birlikte 7 yıl boyunca Güney Kürdistan topraklarına ‘sınır ötesi operasyon’ düzenlenmedi. 2007 yılı ise ardı ardına yaşanacak kritik gelişmelere sahne olacaktı. Şubat ayında ABD’ye giden Türk Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın gündeminde PKK ile mücadele planı vardı. “Sınır ötesi operasyon” için ABD’den yardım isteyen Büyükanıt, 12 Nisan 2007 günü karargahında basının karşısına çıkarak, aylarca hazırlığı sürecek ve güya Kürt gerillasına “büyük darbe” vuracak operasyonu ilk kez duyurdu.

“Asker olarak baktığım zaman Kuzey Irak'a operasyon yapılmalı. Bir sınır ötesi operasyon yapılması için bir siyasi kararın ortaya çıkması lazım” diyen Büyükanıt, iktidardaki AKP’ye “elini çabuk tut” mesajını verdi. 4 Mayıs 2007 günü Dolmabahçe sarayında bir araya gelen Büyükanıt ve Erdoğan Kürt inkarı ve imhası konusunda uzlaşma sağlarken, Kürdistan’da savaşı derinleştirmek için Büyükanıt’ın sözünü ettiği “siyasi irade” de sahneye çıkmış, inisiyatif tamamen artık Türk ordusuna bırakılmıştı. Büyükanıt’ın kafasındaki “büyük operasyon” planının ilk aşaması böylelikle tanımlanırken, 17 Ekim 2007 günü Meclis’e gönderilen yeni savaş tezkeresi 507 oyla kabul edildi.

Dönemin Türk başbakanı Erdoğan ise o günlerde “ABD binlerce kilometre uzaktan gelip Irak’ı vurduğunda, kimseden izin istemedi” diyerek Kürt özgürlük mücadelesine karşı yeni savaşı yürütecek Büyükanıt’ın ekibine tam destek veriyordu. Oramar bölgesinde bulunan Türk ordusuna ait Komanda Taburu’na yönelik 21 Ekim 2007 gecesi gerillanın yaptığı şok baskın ise o günlerde Ankara’da deprem etkisi yarattı. Onlarca askerin öldüğü baskında 8 asker HPG güçlerinin eline esir düşmüş, 4 Kasım günü ise KCK iyi niyet göstergesi olarak esir askerleri serbest bırakmıştı.

5 KASIM BUSH-ERDOĞAN GÖRÜŞMESİ…

5 Kasım 2007 günü soluğu Beyaz Saray’da alan Erdoğan, ABD Başkanı George Bush ile yaptığı görüşmeden PKK’ye karşı birçok alanda destek sözü aldı. İstihbarat paylaşımından her türlü teknolojik desteğe kadar ABD’nin bütün imkanları Türk devletine sunulurken, Güney Kürdistan’a yönelik yeni işgal saldırısına da yeşil ışık yakıldı. 5 Kasım görüşmesinden hemen sonra yeni saldırı için Medya Savunma Alanları’na yönelik ABD ve İsrail yapımı İnsansız Hava Araçlarının (İHA) keşif uçuşlarının başlatılmasıyla düğmeye basıldı.

2 Aralık 2007 günü Hakkari’nin Çukurca ilçesi sınır hattında Türk ordusunun karakol ve askeri üslerine ait topçu bataryalarından Zap ve Zap’a bağlı Çemço alanına havan ve obüslerle yapılan saldırı için işgal harekatının ilk adımı atıldı. Bunu 16 Aralık gecesi saat 01.00’de Kandil’den Zap’a kadar uzanan gerilla alanlarında 50’nin üzerinde savaş uçağının katıldığı hava saldırısı takip etti.

Ertesi gün bu kez Türk ordusu Xakurke’nin Geliye Reş bölgesinde özel askerlerden oluşan 500 kişilik bir birlikle tank, kobra helikopter ve savaş uçakları eşliğinde bir kara operasyonu düzenledi. Topçu atışlarıyla güvenli bir koridor oluşturarak ilerlemek isteyen Türk ordusu birçok noktada gerillanın direnişiyle karşılaşınca, güçlerini 19 Aralık’ta geri çekmek zorunda kaldı. 2007 Aralık başından 2008 Şubat ayının ortalarına kadar devam eden saldırı ve işgal girişimleri Türk ordusunun asıl büyük savaşı için hazırlığı olarak yorumlanıyordu.

‘YAĞDAN KIL ÇEKER GİBİ ÇEKİLDİK’

Gerilla cephesi ise aynı şekilde o günlerde büyük bir meydan muharebesine hazırlıklı olduklarını birçok kez deklare ederken, asıl saldırı dalgası; 20 Şubat 2008 günü sabah 09.30-10.00 sularında HPG Anakarargahı’nın bulunduğu Zap alanına yönelik Türk savaş uçaklarının bombardımanıyla başladı. Türk devletinin resmi kayıtlarına göre 20 Şubat saat 19.00’da başlayan “operasyon” çerçevesinde 21 Şubat’ın ilk saatlerinde ilk Türk ordu birlikleri de sınırı geçerek Güney Kürdistan topraklarına girdi. Sayıları 10 bini geçen “Dağ komando birliği” ve “özel harekât timleri”ne termal kameralı M60 Patton tankları ve 20 tane F-16 savaş uçağı eşlik etti. Savaşın başladığının duyulmasının hemen ardından televizyon ekranlarına çıkan emekli Türk generalleri ve “strateji uzmanları” “Bu defa PKK’nin işi bitirilmeden dönülmeyecek, ordu bahar temizliği yapacak” diyordu.

Ancak Türk ordusuna atfedilen “zafer” sadece Türk medyasının manşetlerinde kaldı. İlk sıcak temasın yaşandığı Çiya Reş’de Türk ordusu da ilk darbesini aldı, burada çok sayıda asker ölürken, ilk olarak saldırının bu cephesi darmadağın oldu. Peşi sıra birkaç gün içinde diğer cephelerde de arka arkaya darbe alan Türk ordusu, Kürdistan’ın derinliklerine takılıp kaldı. Türk askerleri “şok” baskından savunma pozisyona girerken, tek şansları artık geri çekilmekti.

Ankara’da toplanan devlet zirvesinin ardından 29 Şubat 2008 günü alelacele Türk askerlerinin çekilmesine karar verildi. Çekilmeyi “Yağdan kıl çeker gibi çekildik” diye duyuran Büyükanıt, ardından 3 Mart günü genelkurmayda basına verdiği brifingde “Geri çekilmede bir tek askerimizi dahi yitirmedik” diyerek esas başarıyı operasyonda değil, geri çekilmede aradıklarını açıkça itiraf etti. Kürt basını ise “Siwar hatin peya çûn” (Atlı geldiler, yaya gittiler) manşetiyle gerillanın Zap destanını duyurdu. HPG’nin operasyon ardından yayımladığı bilançoya göre toplam 125 Türk askeri öldü, yüzlerce asker de yaralandı, bir kobra helikopteri düşürüldü, 9 gerilla şehit düştü.

‘DEVRİMCİ HALK SAVAŞI’ VE YENİ İŞGAL SEFERLERİ…

2011 yılına geldiğimizde başarısızlıkla sonuçlanan Oslo görüşmeleri ve Kürt tarafının bütün iyi niyet adımlarına karşı süren askeri operasyonlar, provokasyonlar ve Kürt siyasetçilerine yönelik “KCK operasyonları” adı altında yürütülen siyasi soykırım operasyonları Kürdistan’da kapsamlı bir savaşa kapı aralıyordu. Kürt özgürlük mücadelesi askeri alanda 1 Haziran 2010'da “Devrimci Halk Savaşı” sürecini başlatırken, 2011 yazında ise sivil alanda “demokratik özerklik” projesini ilan etti.

14 Temmuz 2011’de Kuzey Kürdistan’da Demokratik Özerklik ilanının yapılmasının hemen ardından 16 Temmuz günü İran rejimi Medya Savunma Alanları’na dönük saldırılar başlatırken, Türk devlet güçleri de boş durmayacak ve 17 Ağustos günü kapsamlı bir “sınır ötesi operasyonu”na girişecekti. Türk ordusunun saldırıları beşinci günde katliama dönüştü. Savaş uçakları, 21 Ağustos 2011’de Kortek-Ranya yolu üzerindeki Bolê köyü yakınlarında seyir halindeki aracı hedef aldı. Araçta bulunan aynı aileden 4’ü çocuk 7 sivil katledildi.

Güney Kürdistan’a yapılacak yeni işgal seferleri için hazırlanan tezkere ise 5 Ekim 2011 günü meclisten geçti. Fakat Kürdistan özgürlük gerillası Başûr (Güney) topraklarında değil Türkiye’nin sınırları içerisine giren bölgelerde Türk ordu güçlerini kuşatmaya aldı. Türk birlikleri 19 gün sonra, 24 Ekim 2011 günü çekilme kararı alırken, Kürt gerillasının “Devrimci Halk Savaşı” 2012 yılının Aralık ayına kadar Beytüşşebap, Çukurca, Şemdinli ve Yüksekova hattında sürecekti. Fakat sadece sınır hattında değil, Botan, Amed, Dersim ve Serhat’da da gerilla benzer kuşatma eylemleriyle alan tutmaya başlıyordu. Bir yandan gerillanın bu beklenmeyen atılımı, diğer yandan da cezaevlerinde başlayıp Türkiye ve Kürdistan’a yayılan açlık grevi direnişleri 2012’nin son günlerinde Türk devlet yetkilerinin yeniden İmralı’nın kapısını çalmasına yol açtı.

24 TEMMUZ 2015’TEKİ HAVA SALDIRISI…

Adına “çözüm ve barış süreci” denilen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yürütülen diyalog ve müzakerelerden dolayı 2015’in yaz aylarına kadar Medya Savunma Alanları’na yönelik hiçbir işgal saldırısı gerçekleşmedi. 2012’den sonra ilk hava bombardımanı, 30 Haziran 2015’te düzenlendi. Bombardıman, 2013’ten beri devam eden tek taraflı ateşkesin tümden bitişi anlamına geliyordu. Güney Kürdistan topraklarını hedef alan Türk devletinin en büyük hava saldırısı ise 24 Temmuz 2015 akşamı gerçekleşecekti.

Kürt güçleriyle hiç alakası yokken bir gün önce, 23 Temmuz’da Suriye sınırında DAİŞ’li çetelerin açtığı ateş sonucunda ölen Türk askeri Yalçın Nane’den dolayı bu hava saldırısına Türk devleti “Şehit Yalçın Operasyonu” adını koydu. Şüphesiz bu isim Türk devletinin yürüteceği psikolojik savaş ve kirli propagandanın önemli bir ayağıydı.

Medya Savunma Alanları’na bağlı Kandil, Metina, Haftanin, Avaşin, Xakurkê, Xinêre, Garê gibi bölgelerin neredeyse tümü 50 uçakla bombalanırken, 24 Temmuz’dan itibaren hemen her gece devam eden saldırılarda sivil yerleşim yerleri de hedef alındı. Türk savaş uçakları, 1 Ağustos 2015’te saat 04.00’te Binarê Qendil köylerini bombaladı. Bombardımanların hedef aldığı köylerden biri de Zergelê köyüydü. Türk savaş uçakları, ilk saldırıyı Zergelê köyünden Mam Xidir’ın evine yaptı. Saldırıda Mam Xidir’in eşi Ayşe yaşamını yitirirken, bazı köylüler de yaralandı. Olayın duyulması üzerine çevrede yaşayan çok sayıda kişi Mam Xidir’in yardımına koştu. Ancak Türk Savaş uçakları, bu kez yardıma koşan köylülerin üzerine bomba yağdırdı. İkinci bombalamada 7 sivil daha katledildi.

2016-2019 ARASI BOYUTU DEĞİŞEN İŞGAL SEFERLERİ

2015’in yazında Güney Kürdistan topraklarına yapılan bu hava saldırıları Kürt halkına dönük yeni savaş konseptinin de başlangıcı oldu. Kuzey Kürdistan’da siyasi soykırım operasyonlarıyla startı verilen saldırılar şehir savaşıyla devam ederken, 2016’dan itibaren işgal seferlerinin boyutu da değişti. Artık ayrım gözetilmeksizin sivil veya peşmerge Başûr halk da Türk ordu güçlerinin hedefi olacaktı. 2016 yılının bahar aylarında Zagroslar (Güney-Kuzey) sınır hattında hava operasyonları ve gerilla eylemleriyle başlayan çatışmalar, Çelê’ye bağlı Ertuş alanı ve Çarçella ile Cilo arasına düşen Gever’e bağlı Geliye Dostki Vadisi’nde yıl sonuna kadar sürecekti.

Türk ordusu, 14 Aralık 2017’de Hakkari’nin Şemzînan ilçesinden Başûr topraklarına yeniden girdi. Helikopterlerle Geliyê Reş, Çiyayê Siro, Çiyayê Evdilkofî, Ava Hecîbegê gibi bölgelere asker indirdi. Başur’da 30 kilometreye kadar alanı işgal edilirken, Lêlikan, Çiyadêl ve birçok alanda yeni askeri üsler kuruldu. Türk devletinin 2017-2018 yılı içinde yaptığı saldırılarda en az 30 sivil katledildi. İşgal seferlerinin ağır bilançosu şüphesiz bununla sınırlı kalmadı, Güney Kürdistan’daki Pêşmerge Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre 1 Ocak 2015’ten 31 Aralık 2018’e kadar Türk savaş uçakları 398 hava saldırısı gerçekleştirdi, 425 kez top atışı yaptı, 288 köy ise saldırıların hedefi oldu.

Türk ordusunun Güney Kürdistan’da 27 Mayıs 2019’da “Pençe” adıyla başlattığı işgal girişimi sırasında, savaş uçakları eşliğinde gerçekleştirilen saldırılarda ard arda siviller katledildi. 24 Haziran günü Hewlêr’in Soran ilçesine bağlı Goşin bölgesinde seyir halindeki sivil bir araca yapılan bombardımanında araçta bulunan iki kardeşten biri yaşamını yitirdi, diğeri ağır yaralandı. Devam eden hava bombardımanları sonucu 27 Haziran akşam saatlerinde bu kez Süleymaniye’nin Ranya ilçesine bağlı Kortek alanında, bağ ve bahçe işlerinin ardından evlerine dönen bir aileye ait iki araç savaş uçakları tarafından füzelerle vuruldu.

HAFTANİN, GARÊ VE 24 NİSAN SALDIRILARI…

2020 yılına gelindiğinde Türk ordusu savaş ve imha konseptlerinin parçası olarak yeni işgal planlarını devreye soktu. 14-15 Haziran 2020 gecesi Türk işgal gücü Haftanin bölgesine dönük kapsamlı bir saldırı başlattı. Haftanin’in neredeyse tüm coğrafyası dağ, taş, vadi, tepe her noktası işgalci gücün uçak, havan, top, obüs ve her türlü teknolojisiyle bombalandı. Bu sınırsız ve ölçüsüz bombalamalara, Türk ordusunun teknoloji ve güç sayısının üstünlüğüne rağmen Haftanin gerillası taktik açıdan zengin yöntemleri içinde barındıran bir vuruş tarzıyla Türk ordusuna kök söktürdü.

“Cenga Haftanin” adıyla Kürt halkının direniş tarihine geçen ve 2020 yazı boyunca süren Haftanin savaşının ardından 10 Şubat 2021 günü sabah saatlerinde ise Türk ordusu 41 savaş uçağı, çok sayıda SİHA ve helikopterlerle gerillanın üstlenme noktalarından olan Garê dağına saldırdı. 13 Şubat günü gece saatlerinde son bulan bu saldırıda HPG 15 gerillasını şehit verdiğini, 37 Türk askerinin öldürüldüğünü açıkladı. Garê savaşı HGP’nin elindeki 12 esir Türk askerinin bombalamada katledilmesiyle hafızalarda yer alırken, havadan askerlerini indirerek işgale soyunan Türk ordu güçleri Zap savaşının 13. yıldönümünde tarihi bir hezimet yaşamıştı.

İşgalci Türk devleti, 24 Nisan 2021 günü ise Ermeni soykırımının 106. yıldönümünde, Medya Savunma Alanları'na yeniden havadan ve karadan bir işgal saldırısı başlattı. Metina, Zap ve Avaşin bölgelerini hedef alan bu işgal saldırısının Erdoğan'ın ABD Başkanı Joe Biden'la, Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'la yaptığı telefon görüşmelerinin hemen ardından başlaması dikkat çekti. Savaş uçakları, helikopter ve silahlı insansız hava araçları ile startı verilen bombardımanla ilk gün eş zamanlı olarak Rubarok (Derecik), Elemon, Kopkî ve Otluca gibi sınır karakollarından da bölgeye topçu atışları yapıldı.

Yoğun bombardımanın ardından bölgedeki hakim tepelere helikopterlerden indirme yapmaya çalışan Türk ordusu HPG ve YJA-Star gerillalarının direnişiyle karşılaştı. Öyle görünüyor ki 1983’ten bu yana Başurê Kürdistan’a yönelik işgal saldırılarını sürdüren Türk devleti, Kürdistan gerillası karşısında yeni bir hezimeti daha tadacak.

BİTTİ