GÖRÜNTÜLÜ

Cemil Bayık: İkinci manifestoyu geliştiriyoruz

“Apocu Hareket her zaman su gibi akıyor” diyen Cemil Bayık, sadece Kürt sorununun değil, Ortadoğu halklarının ve insanlığın özgürlük ve demokrasi sorunlarının çözümüne dayalı “ikinci manifesto”yu geliştirdiklerini aktardı.

Cemil Bayık, 5-7 Mayıs tarihleri arası gerçekleştirdikleri PKK 12. Kongresi’ne dair duygularını, ise “Küçük bir grupla başlayan Hareket, şu an dünyaya ulaşmış durumda, evrenselleşen bir Hareket oldu. Sadece Kürt sorununu esas almıyor, insanlığın da özgürlük ve demokrasi sorunlarını esas alıyor. Heyecanım ve coşkum bundan dolayıdır. Yokluktan evrensel bir duruma ulaştık. Herkes bugün Rêber Apo’nun geliştirdiği Hareket’i, Kürt halkını, Kürt kadınlarını örnek alıyor; sorunlarını Rêber Apo hakikati temelinde çözmek istiyor. Bizde moral ve coşku yaratan şey budur” ifadeleriyle dile getirdi.

PKK, 5-7 Mayıs tarihleri arasında 12. Olağanüstü Kongresini gerçekleştirdi. Kongrede Parti’nin örgütsel yapısının feshedilmesi, silahlı mücadelenin sonlandırılması kararı alındı. Hem ulusal hem de uluslararası toplumda büyük yankı bulan gelişmeyi Kongre delegelerinden KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Kongre Divan Üyesi Xalide Engîzek ve Komalên Ciwan Koordinasyonu Üyesi Özgür Şerker, Stêrk TV’ye değerlendirdi.

5-7 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirdiğiniz 12. Kongre büyük bir ses getirdi. PKK ile başlamak istiyoruz çünkü 52 yıllık bir tarihtir. Siz de birinci kongreden bu yana Hareket’in içindesiniz. Kürt Halk Önderi PKK’den bahsettiğinde, ‘Biz kimsenin adını anmaya cesaret edemediği bir ülkenin yurtseverliğini yaptık’ der. Siz 1. Kongrede de, 12. Kongrede de yer aldınız. O günden bugünlere nasıl gelindi? Kürdistan’da nasıl koşullar vardı?

Cemil Bayık: Öncelikle PKK’nin 12. Kongresi tüm Kürdistan halkına, Ortadoğu halkına, insanlığa, Rêber Apo’ya kutlu olsun. 12. Kongreyi Şehitler Ayı’nda gerçekleştirdik. Hareketimizin tarihinde her ayda şehitler var ama Mayıs Ayı Şehitleri’nin özel bir yeri var. Heval Fuat ve heval Rıza şahsında tüm Mayıs ayı şehitleri ile özgürlük ve demokrasi şehitlerini anıyorum, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. 12. Kongre başarılı bir şekilde gerçekleştiyse bu büyük bir emek, mücadele, bedel ve acılar sonucu gerçekleşmiştir. Başta Rêber Apo çok büyük bir emek verdi, bu emek üzerine kongre yapıldı. Şehitlerimiz, halkımız, dostlarımız, özellikle de Sırrı Süreyya Önder büyük bir emek verdi. Bu emekler, sonucu kongre başarılı bir şekilde yapıldı ve kararlar alındı.

PKK kurulduğunda kötü bir durum vardı. Türkiye’de sosyalist, demokrat hareketler büyük bir darbe yemişlerdi. Yine Kürt hareketleri, Kürtler ne kadar ayaklansa da ne kadar mücadele etse de katliamlarla, göçlerle, tutuklamalarla sonuçlanmıştı. Yani Rêber Apo müdahalesi tarihi bir müdahaleydi. Kötü koşullarda, imkanların olmadığı, zorlu dönemde müdahale etti. Eğer Rêber Apo’nun müdahalesi olmasaydı Kürt ve Kürdistan adına belki bugün hiçbir şey olmayacaktı. Kimse ne konuşurdu ne yaşardı. Bu bir hakikattir. Rêber Apo’nun çıkışı, müdahalesi öyle normal bir müdahale değildi. Normal şartlarda, imkanların olduğu dönemlerde olmadı bu müdahale. Rêber Apo öncülüğünde bu müdahaleyi yaptığımızda Kürt ve Kürdistan adına ortada hiçbir şey yoktu. Yani ne Kürdistan gibi bir ülkeyi kimse dile getiriyordu ne de Kürdistan yurtseverliğini kimse dile getiriyordu.

Rêber Apo yaptığı müdahale ile Kürdistan’ı da Kürdistan yurtseverliğini de ayağa kaldırdı. Tarihe geçirdi, büyük bir diriliş yarattı. Bundan dolayı Kürt halkı da, Ortadoğu halkı da, insanlık da bu hakikati çok iyi görmelidir. Rêber Apo henüz başlangıçta, parti kurulana kadar da birçok mücadele geliştirdi. İdeolojik, felsefi olarak çok çetin bir mücadele yürüttü. Bu mücadele üzerine partileşmeye gittik. Ankara’da küçük bir gruptu, daha sonra o grup ideolojik, ardından da siyasi bir grup oldu. Bu temelde bir gençlik hareketi oldu. Bu adımlar, birçok toplantılar üzerine partileşme hamlesi gelişti. PKK’nin kuruluşunun Kürdistan halkının tarihinde çok özel bir yeri var. Çünkü yok olma ile yüz yüze olan o tarihi değiştirdi. Kürtleri artık kendi tarihini yazacağı bir duruma getirdi. Çünkü o zamana kadar yazılan tarihler Kürtler için değildi, Kürtler yoktu o tarihlerde, Kürtlerin inkarı-imhası vardı. PKK’nin kuruluşuyla Kürtler kendileri için bir tarih yarattı.

Ağrı Dağı’na "Muhayyel Kürdistan burada meftundur/Hayali Kürdistan burada gömülüdür" yazılmıştı.

Cemil Bayık: Doğrudur, artık Kürt ve Kürdistan adına hiçbir hareket kalmamıştı, tasfiye edilmişlerdi. Katliamlarla, göçlerle, asimilasyonlarla… Yine Türkiye’deki sol-sosyalist hareketler de tasfiye edilmişti. Yani o adımların hepsi zorlu koşullarda, büyük bedellerle, büyük acılarla atıldı. Öyle rahat olmadı. Bu Hareket daha ilk hamlesini gerçekleştirdiğinde birçok kişi karşı durdu. Hareket’in önünü kesmek istediler. “Bu düşüncenin, bu felsefenin, bu mücadelenin Kürdistan’a girmemesi gerekir, bu Kürtlere bir şey kazandırmaz hatta Kürt ve Kürdistan adına var olan şeyleri de ortadan kaldıracaktır” diyorlardı. Bu şekilde engel oluyorlardı. Fakat Rêber Apo tüm bu engellerin karşısında durdu. Bunun sonucunda da Hareket adım attı, gelişti ve bugünlere ulaştı.

Rêber Apo’nun geliştirdiği mücadele, Kürtlerin her koşulda özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürütebilecek duruma gelmesi içindi. Kürdistan’da özgür bir yaşamı esas aldı. “Eğer bir yaşam olacaksa özgür olacaktır” dedi. Mevcut yaşam Kürtleri yaşatan değil her gün ölüme sürükleyen bir yaşamdır. Buna yaşamak diyemeyiz. Bu yüzden Kürdistan adına, Kürdistan halkı adına, yaşam nedir, ölüm nedir bunu ortaya çıkardı ve herkesin anlamasını sağladı. Kürdistan’da nasıl bir mücadelenin, nasıl bir felsefenin, nasıl bir ideolojinin, nasıl bir siyasetin, nasıl bir önderliğin, nasıl bir örgütün, nasıl bir militanın, nasıl bir yurtseverliğin gelişmesi gerekir ki Kürtler ölümden kurtulup ayakta durabilsin, kendisi için yaşasın ve mücadele etsin. Rêber Apo, bunun için çok yönlü ve tarihi bir müdahale geliştirdi. Çünkü Kürdistan’da Kürt ve Kürdistan adına hiçbir şey kalmamıştı. Her şeyi yeniden yaratmak gerekiyordu bunun için de önce bir halkı yaratacaktı, ortada bir halk, bir Kürdistan yoktu. Ortada bir cenaze vardı. Bu cenazeyi ortadan kaldırıp canlandırması gerekiyordu. Rêber Apo’nun PKK ile geliştirdiği şey de bu temel üzerinedir.

Dünyada esaret altında olan birçok halk vardır. İşgalciler ülkeleri işgal etmiş, orada siyasetlerini yürütmüşler fakat hiçbir zaman Kürdistan’da yapılan şeyler yaşanmamıştır. Kürdistan farklıdır. Tamamıyla bir imha var, bu halde olan bir halkı canlandırmak, özgürlüğü için her koşulda mücadele edecek bir halkı ortaya çıkarmak, geliştirmek öyle kolay değildi. Bu yüzden dediğim gibi bütün bunlar büyük bedellerle, büyük acılarla, büyük mücadelelerle oldu. 1. Kongre yapıldığında bu büyük bir heyecan yarattı. Hem bende hem kongreye katılan arkadaşlarda hem de çalışmalarda olan arkadaşlarda ve halkta büyük bir etki yarattı. Kongre ilan edildikten sonra dünyada da kimse Kürt ve Kürdistan adına böyle bir hareketin çıkacağını hesaplamıyordu. Herkes şok olmuştu, Türk devleti de şok olmuştu, dünya da… Kürdistan’da halk arasında da, arkadaşlar arasında da büyük bir coşku ve moral olmuştu.

Belki Rêber Apo’nun 1. Kongrede attığı adımları herkes derinlemesine anlamadı ama öyle olsa bile Kürdistan ve Kürdistan halkı adına bir özgürlük ve demokrasi mücadelesi örgütlenmişti, ilan edilmişti. Bu herkeste büyük bir moral ve coşku yaratmıştı. Ben de o morali, coşkuyu, heyecanı yaşadım. Neden? Çünkü o zamana kadar Kürt ve Kürdistan adına hiçbir örgütlenme, mücadele yoktu. Örgütlü bir toplum yoktu, kimlik yoktu. Kürt halkı ilk defa bir tarihe ulaştı, bir örgüte, bir önderliğe, bir kimliğe, bir mücadeleye ulaştı. Bu yüzden önemliydi. O zamana kadar ölüm nedir, yaşam nedir kimse bilmiyordu. Nasıl ayaklanacaklardı, kimse bilmiyordu. Herkes artık işgalcilerin Kürtler için yazdığı kaderi kabul etmişti. Yani kaderimiz budur, bundan fazla bir şey yapamayız, diyorlardı. Rêber Apo ise bunu tersine çevirdi. Bu yüzden o müdahale tarihi bir müdahaledir. Kürt ve Kürdistan’ı yeniden yaratma müdahalesidir.

Rêber Apo bu şekilde başladı ve günümüze kadar birçok mücadele geliştirdi. PKK devrim içinde devrimi geliştirmedir. Rêber Apo’nun amacı özgür bir yaşamdı, özgür bir toplumdu. Bunun için de tüm ömrünü harcadı. Bundan sonuç da aldı. Başlangıçta Kürdistan’da büyük bir değer, büyük bir tarih, büyük bir kimlik yarattı. Dünya’da Kürtlerin herkes gibi yaşadığını ve yaşayacağını ispat etti. Çünkü o zamana kadar kimse Kürtlere böyle bir şeyi hak görmüyordu. Kürtler eskiden vardı artık yoktur diyorlardı. Fakat Rêber Apo Kürtlerin vardır ve var olacaklar dedi. Kürt halkının varlığını ispatlayıp Kürtleri ayağa kaldırdığında, kimlik, tarih, mücadele sahibi yaptığında, Kürt halkını özgürlük aşığı yaptığında Rêber Apo, “dirilişi başardık; bunu özgürlükle tamamlamamız lazım” dedi. Bunu 1993 yılında söyledi.

Artık Kürdistan sorununu siyasi ve demokratik yollarla çözmek istiyordu. Fakat Türk devletinin zihniyetinde inkar ve imha olduğu için başlatılan hamleyi sabote etti. O hamlenin gelişmesini, sorunun siyasi ve demokratik yollarla çözülmesini engelledi. Fakat Rêber Apo bunda ısrar etti. 1995 yılında daha büyük bir hamle geliştirdi. Demokrasi ve özgürlük amacını geliştirmek, Kürt sorununu siyasi ve demokratik yollarla çözmek için 5. Kongre’de Hareket’in önüne değişimi koydu. 1993 yılında geliştirdiği hamleyi daha da geliştirmek istedi.

Rêber Apo’nun amacı özgürlüğü, özgür bir yaşamı geliştirmekti bunu da ancak kadın özgürlüğüyle geliştirebilirdi. Bu yüzden kadın özgürlük teorisini, ideolojisini geliştirmişti, 5. Kongrede de örgütlenmesini geliştirdi. Bu temel bir değişimdi. Daha sonra 1998 yılında, 1993-95 yıllarında başlattığı hamleleri tamamlamak istedi. Temel bir değişim yaratmak istedi. Fakat buna Uluslararası Komplo ile cevap verdiler. Rêber Apo’nun bu hamleyi geliştirmesine müsaade etmediler.

Rêber Apo İmralı’da zorlu koşullarda, imkansızlıklar içinde ideolojik devrimi geliştirdi. Bir devrim geliştirdi. İdeolojik anlamda yeni bir devrim geliştirdi, Hareket’te temel değişimler geliştirdi. Sorunu bu temelde siyasi ve demokratik yollarla çözmek istedi. Fakat Türk devletinin zihniyetinde inkar ve imha olduğu için ‘Diz Çöktürme’ siyasetini geliştirdiler. Yani Kürt ve Kürdistan adına ne varsa ortadan kaldırmak istediler. Tüm bunlara rağmen Rêber Apo 1993 yılında esas aldığı hamleyi devam ettirdi, bunda ısrar etti. Türk devleti, siyasetiyle sonuç alamazdı. Hareket’i tamamen ortadan kaldırmak istiyordu fakat halkımız, gerilla, dostlarımız mücadele etti, büyük bedeller ödedi, büyük şehitler verdi, büyük acılar çekti ama soykırım siyasetinin başarıya ulaşmasına izin vermediler, o siyaseti boşa çıkardılar. Bunun yanı sıra Ortadoğu’da 3. Dünya Savaşı gelişti bu savaş da bazı sonuçlar ortaya çıkardı. Türk devleti ‘Diz Çöktürme’ siyaseti ile sonuç alamayacağını gördü, bunda ısrar ettiğinde Türkiye’deki sorunların derinleştiğini, Türkiye için tehlikelerin geliştiğini gördü. Ortadoğu’da gelişen savaşın da Ortadoğu’da temel değişimler yarattığını da gördüler o zaman yürüttükleri siyasetin Türk devleti için büyük tehlikeler yaratacaktı bu yüzden siyasetimizde değişiklik yapmalıyız dediler. 12. Kongre’ye bu şekilde geldik.

35 yıldır bu yürüyüşte yer alıyorsunuz. Büyük bir yürüyüştür, bir ömürdür. PKK 12. Kongresi’nde yeni kararlar aldı. Mücadele yöntemlerinde değişiklik yapma kararları aldı. Siz de kongrede hazır bulundunuz, divandaydınız. Şüphesiz bu durum halkta, yoldaşlarınızda, toplumda bir duygusallık yarattı. Aynı zamanda cevaplanması gereken bazı sorular da var. Bundan sonrasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunu bir mücadele süreci, yeni bir başlangıç olara ele aldınız. Kongrede en fazla değişim-dönüşüm konusu öne çıktı. Bundan sonra yürütülecek mücadeleyi nasıl ele alıyorsunuz?

Xalide Engizek: Ben de öncelikle heval Fuat ve Rıza’yı saygıyla anıyorum. Her iki arkadaş şahsında Mayıs Ayı şehitlerini minnetle anıyorum, anılarını önünde saygıyla eğiliyorum. Kongremizin gerçekleşmesinde büyük bir emeği ve payı olan Rêber Apo’yu selamlıyorum, özlem ve sevgilerimi sunuyorum. Aynı zamanda Sırrı Süreyya Önder bu uğurda yaşamını verdi, şehit düştü. Onu da saygıyla anıyorum.

3. Dünya Savaşı’nın yürütüldüğü böylesi bir süreçte 12. Kongre’nin gerçekleşmesinin büyük bir anlamı var. Büyük ve ağır savaşların yaşandığı bu dönemde Rêber Apo’nun öngörüleri, süreci doğru okuması ile birlikte PKK, 12. kongresini gerçekleştirdi. Bunun için de bir kez daha Rêber Apo’yu selamlıyorum, kongre de Rêber Apo’ya, halkımıza kutlu olsun.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Dediniz ya, insan duygusallaşıyor. Tabii ki bizler PKK ile büyüdük, PKK ile kendimizi tanıdık, PKK ile var olduk ve Kürt, Kürdistan adına ne varsa PKK ile anladık. Çünkü PKK’den önceki tarihte, Kürt ve Kürdistan tarihinde umutsuzluk vardı. Soykırımın, katliamın olduğu bir tarihti. Kürt ve Kürdistan adına ne anladıysak ne duyduysak Rêber Apo ile, PKK ile anladık ve duyduk. Bu yüzden PKK bizim için, Kürdistan halkının tamamı için, dört parça Kürdistan için özellikle de Kürt kadınları için sadece bir klasik, normal bir parti değildi. PKK bizim için kendini görme, tanıma, anlama, hakikatine ulaşmak demektir. Aynı zamanda PKK’nin adı parti ama baştan aşağı felsefedir, yaşam tarzıdır, bilinçtir, kimliktir, yurtseverliktir.

Bu yüzden bizler kendimizi PKK ile tanıdığımız için, PKK’nin yüreğimizdeki, beynimizdeki, ruhumuzdaki yeri hep var olacaktır. İsim olarak da, mücadele olarak da, tarih olarak da her zaman yüreğimizde olacaktır. Fakat inanıyorum ki; toplumumuz da, yoldaşlarımız da, PKK’nin içinden geçtiği süreçlere aşina olmuşlardır. Aslında PKK’nin değişim-dönüşüm süreci 1990’lı yıllardan itibaren başladı. Parti olarak, partinin kadroları olarak, parti kurucuları olarak Önderliği zamanında anlamadığımız için, zamanında zihniyet değişimini ve dönüşümünü gerçekleştiremediğimiz için, eğer bir duygusallık varsa Önder Apo’nun yükünü ağırlaştırdığımız içindir. Yoksa PKK’nin kendisinde yarattığı değişim-dönüşüm 1993 yılında başladı, özellikle Rêber Apo sürekli bir değişim arayışındaydı.

Bilindiği gibi PKK 2000 yılında da kendisini feshetti, tekrar inşa etti. Ben PKK’nin 11. Kongresi’ne de katıldım. PKK’nin 11. Kongresi baştan aşağı değişimdir. Adı partidir ama parti programı, Rêber Apo’nun Demokratik Uygarlık Savunması’nın içeriğidir. Demokratik toplum inşası rolünü üstlendi. Fakat her yerde savaş derinleştiği için, değişim-dönüşüm her zaman savaş içerisinde yürütüldüğü için istenilen değişim zamanında gerçekleşemedi.

PKK’NİN MÜCADELESİ İLK GÜNDEN KENDİSİNİ FESHETTİĞİ GÜNE KADAR DA MEŞRUYDU

PKK, dört parça Kürdistan’da, özellikle de Rojava’da büyük bir değişim-dönüşüm gerçekleştirdi. Bu değişim-dönüşüm daha çok zihniyet konusundaydı, kendine inanma konusundaydı. Rojava Devrimi de bu temelde gerçekleşti. Eğer Rojava’da devrim yaşandıysa, tüm dünyaya adını duyurduysa, herkes Rojava’ya sahip çıktıysa, bu PKK’nin verdiği mücadele ile oldu. Önderliğin emekleriyle oldu. PKK, bu değerler üzerinden 12. kongresini gerçekleştirdi. 12. Kongre, 27 Şubat’ta Rêber Apo’nun yaptığı çağrıya cevap oldu. Rêber Apo’nun, belgeleriyle katıldığı bir kongre gerçekleşti. Kongreye katılan arkadaşların tamamının gözünde umut vardı, moral, motivasyon vardı. PKK adıyla artık çalışmalar yürütmeyeceğimizin acısı vardı ama PKK’nin bize bıraktığı miras üzerinden değişim-dönüşüm gerçekleşecek ve mücadele yürütülecektir.

PKK bir yaşam tarzıdır, PKK yaşam felsefemizdir, PKK düşünce ve ideolojik gücümüzdür. Bugünden sonra da değişim ve dönüşüme öncülük edecektir. PKK, 12. Kongresi’nde kendini feshetme kararı aldı. Şüphesiz PKK, ulusal kurtuluş mücadelesi temelinde ortaya çıktı ve bu yönünü tamamladı. Bugün PKK demokratik toplum inşasında, komünal yaşamda, sosyalizmde varlığını sürdürecektir. Bu yüzden PKK parti olarak kendini feshetti ve yeni kurum ile kuruluşların inşasının önünü açtı. Demokratik Kürdistan devleti paradigmasını da değiştirdi. PKK, devletçi tarafını feshetti. Silahlı mücadele yöntemini de; yani ‘sosyalizme giden yol, namlunun ucundan geçiyor’ tarafını değiştirdi. Demokratik kurumlarını inşa etmiştir, demokratik modernite sürecine geçiyor, demokratik sosyalizm dönemine geçiyor, paradigmasal olarak demokratik sosyalizmi esas alıyor. Demokratik sosyalizmin hem dört parça Kürdistan’da hem Ortadoğu’da hem de dünyada gerçekleşeceğine dönük iddiamız büyüktür. Bu iddiamızın gerçekleşmesi için hangi kurum ve kuruluşlara ihtiyaç varsa; komün, kooperatif, meclis; ne gerekirse mücadelemizi o temelde yürüteceğiz.

Bazıları “Türk devletinin artık bahanesi kalmadı” değerlendirmelerinde bulunuyor. Sanki PKK engeldi. Halbuki PKK’nin mücadelesi ilk günden kendisini feshettiği güne kadar meşruydu. Her halkın kaderini tayin etme hakkına inandı ve bu temelde yola çıktı. PKK, toplumsal bir örgüttür, bir insanlık örgütüdür. Kadınların, gençlerin, çocukların örgütüdür. Rêber Apo felsefesiyle kurulmuştur. “PKK engeldi” değerlendirmelerine katılmıyoruz. Gerçek öyle değildir. PKK tam tersidir; zihniyet değişiminde, toplumsal örgütlenmede hem kadın hem de toplum olarak kendini tanımada öncü bir rol oynamıştır. Sonuna kadar PKK’ye minnettar olacağız, PKK sonuna kadar yüreğimizde bir yıldız gibi parlayacaktır.

Rêber Apo, “genç başladık genç başaracağız” diyor. PKK genç bir grup olarak ortaya çıktı. Hala genç bir şekilde devam ediyor. Bu değişim-dönüşüm sürecinde, yeni dönem stratejisinde gençlerin rol ve misyonu nedir? Gençlere nasıl bir görev ve sorumluluk düşüyor. Mücadele yöntemleri nasıl olacaktır?

Özgür Şerker: Ben de öncelikle heval Fuat ve heval Rıza şahsında tüm Kürdistan özgürlük şehitlerini büyük bir hürmetle anıyorum, anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Her zaman yolumuzu aydınlatacaklardır ve bizler de her zaman onların izinden gideceğiz. Bir kez daha onlara verdiğimizi sözü yineliyorum. PKK’nin 12. Kongresi de başta Rêber Apo’ya tüm yurtsever halkımıza, ezilen halklara, yüreği insanlık için atanlara, PKK ile kendisini tanıyanlara, özgürlüğün tadına varanların tamamına, özellikle de gençlere kutlu olsun.

Çoğu kez soruluyor; PKK’de gençliğin anlamı nedir, gençlik PKK’de neyi ifade ediyor, bir bölümü müdür, bir kanadı mıdır ya da nerede başlıyor, nerede devam ediyor? Şunu belirtmek istiyorum. İçinden geçtiğimiz sürecin ve aşamanın en önemli noktalarından biri de budur. PKK baştan aşağıya gençliği ifade ediyor. PKK genç başladı; bu devrim mücadelesinin tamamı için bir şiar oldu. Rêber Apo “genç başladık, genç yürüyeceğiz ve genç başaracağız” sözleri sıradan olmadığını tarih içerisinde gösteriyor.

Duygularımızı soruyorsunuz, o yüzden cevaplandırmak istiyorum. Heval Cuma kongrede de söyledi; “Şu an ilk kongredekinden daha fazla heyecanlıyım, coşkuluyum” dedi. “Çünkü geliştirmek istediğimizin şeyin, inşa etmek istediğimiz hamlenin farkındayız” dedi. Rêber Apo gerçekliği, bu ruhu yaratıyor. Eğer bugün bu heyecan daha da arttıysa bu da gençliğin hala canlı olduğunu, devam ettiğini gösteriyor.

İlk kongrede, PKK’nin kuruluşunda oluştu, orada kaldı. İşte Rêber Apo, 24 yaşında bir genç olarak bu adımı attı ve bununla sınırlı kaldı gibi bir durum yok. Dünyada en genç insan Rêber Apo’dur. Burada bulunan arkadaşların yanında olduğum için çok heyecanlıyım. Bu gençlik olmasaydı 52 yıllık mücadele bu şekilde yürütülemezdi. Kimse bu kadar acıya, bedele, zorlu koşullara, imkansızlıklara heval Fuat, heval Rıza gibi büyük acılara göğüs geremezdi. Bugün mücadele bu güçle, gençlik ruhuyla devam ediyorsa, kaynağı Rêber Apo gerçekliğidir. Bu, tüm mücadele aşamalarımız için de geçerlidir. Belki bizler son yıllarda katılım sağladık, belli bir aşamasını biliyoruz, arkadaşlar gibi bilmiyoruz ama biliyoruz ki bu mücadele gençliğin yarattığı tüm özelliklerini devam ettirmiştir. Gençlik yenilenmedir, değişim-dönüşümdür. Bu özelliklerin temeli gençliktir.

PKK ÖYLE BİR DESTANDIR Kİ HER ZAMAN GENÇLİĞİNİ KORUYACAKTIR

İmralı’da Önderliğe cehennemi yaşatmak için çok büyük baskılarda bulundular ama buna rağmen Önderlik gençlik duruşunu korudu, devrimi gençleştirdi, bu şekilde bir yenilenmeyi sağlamak istedi. Toplumda özgürlüğü geliştirmek istedi. Özgürlüğün soyut, sıradan, Marksizmin, sosyalizmin klasik teorileri gibi havada kalmasını istemedi; yaşamsal olsun istedi. Bugün tüm emeklerimiz ve çabalarımız da bunun içindir. PKK gerçekliği de budur. Atılan adımları da bu gerçeklikle tanımlayabiliriz. Rêber Apo 52 yıldır bir maraton gibi bu yürüyüşü başlattı. Birçok kişi, biz de bazen bunun bir mucize olduğunu söylüyoruz ama Önderlik bunun emekle, bedellerle olduğunu söylüyor. Tüm hamlelerde bu gerçeklik tarihe damgasını vurmuştur. Yaşlanan, ölüm döşeğinde olan yaşlı bir toplum vardı, Önderlik müdahalesiyle, emeğiyle, eğitimiyle toplumu adım adım böyle bir aşamaya getirdi.

52 yıllık mücadele sonucu bu toplum, Kürt toplumu şahsında da tüm ezilen toplumlar özgürlüğe ulaşabilme aşamasına geldi. Birçok kişi bu ne anlama geliyor, nasıl böyle oldu, neden böyle oldu, duygularınız nedir diye soruyor? Biz onur duyuyoruz. Neden onur duyuyoruz? Çünkü inanıyoruz ki bir toplum Kürt ve Kürdistan şahsında demokratik sosyalizm temelinde özgürlüğe ulaşacaktır. Bizler de bu mücadelenin bireyleri olarak, Rêber Apo’nun fedaileri olarak bunun gelişmesi için çabalayacağız. Bundan dolayı PKK öyle bir destandır ki her zaman gençliğini koruyacaktır. Bu fiziki bir şey değildir. Bu maneviyattır, bu ruhtur. Herkes sonlandırma diyor ama biz bir şeyi sonlandırmadık. Hatta birçok şeyi yeniden başlatıyoruz diyebiliriz. Bunun öncülüğünü de tabii ki Rêber Apo’nun fedaileri olan gençlik yapacaktır. Gençlik bu süreçte rolünü oynayacak ve bu süreçte her zamankinden daha fazla öncülük rolü oynayacaktır.

APOCU HAREKET HER ZAMAN SU GİBİ AKIYOR

Ortadoğu’da yeni gelişmelerin yaşandığını, ‘Diz Çöktürme’ planının Kürt halkına karşı devreye konulduğunu belirttiniz. Bu plan başarılı olamadı, halkın direnişi, gerillanın direnişi, dostların direnişinin buna engel olduğunu ve Ortadoğu’daki gelişmelerin ardından Türk devletinin siyasetini değiştirmek zorunda kaldığını söylediniz. 27 Şubat’taki Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın ardından kongre gerçekleşti. Bu aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz ve nasıl ele alıyorsunuz?

Cemil Bayık: Rêber Apo’yu anladığım ilk an nasıl ki bende yeni bir değişim başladıysa, büyük bir moral ve coşku yaşadıysam, bunun üzerine de ilk kongre gerçekleştiğinde o moral ve heyecanım nasıl daha da büyüdüyse, 12. Kongre’de de moral, inanç, coşku, mücadele isteğim daha da arttı. Bunun sebepleri var. Çünkü Apocu Hareket her zaman akıyor, su gibidir. Başlangıçta belki çok küçük bir grupla başladı daha sonra o grup büyüdü, bir gençlik hareketi oldu, ardından bir parti oldu. İlk manifesto; Kürt sorununu nasıl ortaya çıkaracak, herkesin anlamasını nasıl sağlayacak, Kürt sorununu bu temelde nasıl gündeme getirip, çözüm geliştirecek, üzerineydi. Bu büyük bir moral ve heyecan yaratmıştı. Bu temelde bir mücadele geliştirildi. Bir halk ölümden döndü, dirildi, ayaklandı. 12. Kongre, atılan bu hamleleri daha büyük bir aşamaya getirdi, derinleştirdi.

Küçük bir grupla başlayan Hareket, şu an dünyaya ulaşmış durumda, evrenselleşen bir Hareket oldu. Sadece Kürt sorununu esas almıyor, insanlığın da özgürlük ve demokrasi sorunlarını esas alıyor. Heyecanım ve coşkum bundan dolayıdır. Yokluktan evrensel bir duruma ulaştık. Herkes bugün Rêber Apo’nun geliştirdiği Hareket’i, Kürt halkını, Kürt kadınlarını örnek alıyor; sorunlarını Rêber Apo hakikati temelinde çözmek istiyor. Bizde moral ve coşku yaratan şey budur.

Bugün artık Kürt halkı öyle bir aşamaya gelmiş ki, Kürtler artık Ortadoğu’da istikrar gücüdür, değişim-dönüşüm gücüdür, demokrasi gücüdür. Bugün Ortadoğu’da kimse Kürtler olmadan bir istikrar sağlayamaz. Kimse Kürt olamadan Ortadoğu’da bir değişim gerçekleştiremez, demokrasi geliştiremez. Bu yolların hepsi Kürt halkından geçiyor. Kürt halkı istikrar gücü olmuşsa, değişim-dönüşüm gücü olmuşsa bu bize büyük bir moral ve coşku veriyor.

Bugün Ortadoğu’da temel bir değişim yaşanıyor. Bu değişimde Rêber Apo’nun, Kürt halkının, Kürt kadınlarının rolü esas ve öncü bir roldür. Ortadoğu’da gelişen değişim-dönüşüm sadece Ortadoğu çerçevesinde kalmıyor. Tüm dünyayı etkileyecektir. Çünkü Ortadoğu bu dünyanın temelidir. Burada yaşanacak bir değişim, dünyayı da etkileyecektir. Bundan daha büyük bir coşku ve moral olamaz.

İKİNCİ MANİFESTOYU GELİŞTİRİYORUZ

Başlangıçtaki paradigmamızla, ilk manifestomuzla Kürt kimliği, Kürt halkı, Kürt toplumu oluştu. Özgürlüğe aşık bir toplum oluştu. Her koşulda özgürlük için mücadele yürütecek bir halk oluştu. Bu temelde şu an yeni bir paradigma, ikinci manifestoyu geliştiriyoruz. Bu paradigma ve bu manifesto sadece Kürt sorununu değil, Ortadoğu halkının, insanlığın sorunlarını çözmek istiyor. Rêber Apo artık sadece Kürt halkına önderlik etmiyor, tüm halklara, insanlığa önderlik ediyor. Kürt halkı, Kürt kadınları tüm halklara örnek oluyor. Bu temelde hamle geliştiriliyor. Bu da bize büyük bir moral ve heyecan veriyor. Apocu Hareket gerçekliği nedir? Daima kendi içinde devrim yapmaktır. Daima yenilenmeyi geliştirmektir. Bu yüzden Kürdistan çerçevesinden çıkıp evrensel bir çerçevede yaşanıyor. Bunun için herkes Hareket’i örnek alıyor, esas alıyor. Apocu Hareket dediğim gibi küçük bir grupla başladı bugün evrensel aşamaya ulaştı.

Atılan adımlar çok tarihi ve çok büyük adımlardır. Sadece Kürt halkının taleplerini değil, Ortadoğu halklarının, insanlığın taleplerini yerine getirmek istiyor. Bu düzeyde hareket ediyor. Bu da elbette ki bizde büyük bir coşku, büyük bir istek yaratıyor.

Arkadaşlar da söyledi; bu Hareket, bir gençlik hareketidir. Yani bir çözüm hareketidir. Bu Hareket’in hakikati budur. Bu yüzden her zaman su gibi akıyor; kimse önünü alamaz. Çıkışından günümüze kadar birçok kez önünü almak istediler, birçok saldırı oldu, müdahale oldu, komplo oldu fakat bu Hareket’in önünü alamıyorlardı. Hatta son süreçte de, Rêber Apo 12. Kongre’yi geliştirdiğinde, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı yaptığında birçok müdahale gelişti. Hala da gelişiyor. Fakat bu müdahaleler fazla sonuç almıyor. Sonuç alan nedir? Rêber Apo’nun geliştirdiği mücadeledir.

Gerçek, hakikat göz önündedir. Kimse bunu inkar edemez. Eğer bir hareketin ideolojisi, felsefesi, hakikati her zaman değişimi esas alıyorsa, yenilenmeyi esas alıyorsa, daima halkının taleplerini, insanlığın taleplerini, umutlarını, amaçlarını esas alıyorsa kimse bu Hareket’e engel olamaz. Eğer bu Hareket bugüne kadar birçok mücadele geliştirdiyse, bedeller ödediyse, acılar yaşadıysa, büyük emekler verdiyse, komplolara, saldırılara karşı durduysa, bugün insanlığın umudu olduysa, bu Rêber Apo hakikati ile alakalıdır. Yürüttüğü felsefe ile, ideoloji ile, yöntemlerle, çizgiyle alakalıdır. Gerçek budur.

DEĞİŞİM SİLAHI KADINDIR

Rêber Apo’nun kongre için yolladığı perspektiflere ilişkin, aslında en önemli bölüm, kadın mücadelesi, kadın özgürlüğü üzerine idi. Bu nedenle burada yeni mücadele sürecinde kadınlar olarak size soruyorum.

Xalîde Engîzek: Önderlik, Demokratik Uygarlık Manifestosu savunmalarında ağırlıklı olarak paradigmasını kadın özgürlüğü, yani ekolojik ve kadın özgürlüğü üzerine oturtmuş. Aslında sosyal bilimin yeniden tanımlanması gerektiğini söylüyor. Sosyal bilimin ruhu olarak da Jineoloji’yi önerdi. Bunlar araştırıldı. Esas Apocu felsefe, Rêber Apo’nun paradigması, meseleyi sadece ulusal meseleyi çözme olarak değil, Elbette ulusal mesele önemlidir ancak mesele sadece bir devlet kurmak, dar bir statü belirlemek değildir. Esas olarak özgürlük sosyolojisi ile başını bilimle en az ağrıtan sosyolojiyi ayakları üzerine oturttu. Özgürlük sosyolojisini esasları üzerine oturttu. Sosyoloji ve ideoloji arasındaki mesafeyi derinleştirme...

Bu da ne ile olacak? Rêber Apo’nun felsefesi, özgür yaşam felsefesidir, özgür yaşamdır. Özgür yaşam özgür kadın ve erkek ile inşa edilir. Bunun yol ve yöntemi nedir? Özgür toplumun yol-yöntemi de demokratik siyaset ve komünal yaşamdır. Komünal yaşam, kolektif tarzla çalışmak, komünal yaşamaktır. Önderlik daha çok bunun üzerinde duruyor. Demokratik toplum, demokratik toplumun inşası, toplumun demokratik örgütlendirilmesi, -insanlık tarihinin başlangıcına gidildiğinde- toplum ana tanrıça etrafında inşa edilmiştir. Madem toplumsallaşmayı istiyoruz, ahlaki politik toplum, demokratik bir toplum istiyoruz, madem sosyalist bir yaşam istiyoruz; buna karakteri en yakın olan kadındır. Dediğimiz gibi insanlığın başlangıcında toplumsallaşma, kadın-ana etrafında inşa edilmiştir. Öz savunma onunla bağlantılıdır, karnını doyurma, kendini yönetme onunla bağlantılıdır. İnsan cinsinin politikası, hani deniliyor ya kendini idare etmek onunla bağlantılıdır. Bu nedenle Rêber Apo, demokratik toplum inşasını, ekolojiyi, kadın özgürlüğünü esas alıyor.

Yani demek oluyor ki, önümüzdeki dönem bu çizgide derinleşme olacak, değil mi?

 Tabii ki. Daha önce de Rêber Apo, PKK’de temel rolü kadına vermişti. PKK’nin kuruluşunda, yine Rêber Apo’nun çocukluğundan beri karakterinde olan bir şey. Kendi grubuna kadını yerleştirdi. Büyük bir mücadele yürüttü. Rêber Apo, PKK içinde kadını özerk örgütledi. Neden? Kadınla PKK’nin sosyolojisini de değiştirmek istedi. PKK yaşam tarzı değişecekti. Kadını daha çok ölçü yaptı. Örneğin Rêber Apo’nun kadın ordulaşması üzerine çözümlemeleri var, YAJK’ın inşa edildiği dönem var. Daha sonra partileşme ve şimdi sistem olmaya yönelik bir gidişimiz var. Bununla aslında Önderlik dedi ki; benim değişim silahımdır.

CİNS VE SINIF MÜCADELESİ PKK’Yİ BÜYÜTTÜ

Bu dönemde de değişim dönüşüm olacak…

Tabii ki. Önderlik, Kadın Hareketi’ni PKK’de her zaman ölçü yaptı, ilke yaptı ve değişim dönüşüm silahı yaptı. Eğer PKK bugün bu aşamaya gelmişse hem içerde ideolojik ve cins mücadelesi yürütmesiyle alakalıdır. Eğitilmiş özgür kadınla, kadının örgütlenmesi ile feodal erkeği, egemen erkeği, toplumu dönüştürdü. Erkekte dönüşüm bu şekilde oldu. PKK de aslında kendinde değişim dönüşümü geliştirdi. PKK öyle büyüdü. PKK’yi diğer tüm sol sosyalist partilerden ayıran da, kadın özgürlüğü konusu oldu. Önderlik hem ideolojik hem düşünsel yönde onun tanımını doğru yaptı. Ve bunu net açık ortaya çıkardı ki; sosyalizm, bir cinsin köle olması durumunda mümkün değildir.

Belki diğer ideologlar da bahsetmiştir, Marksizm de kadından bahsetmiştir ama tüm ayaklarını tam açıklamamışlardır. Ancak Önderlik diyor ki; “ben Marksizm’i yeniden yazıyorum, onu ayakları üzerine oturtacağım, sosyalizmi yeniden tanımlayacağım.”

Önderliğin çözümlemelerinin yüzde doksanı özgür yaşam üzerinedir. Yaşam da kadının etrafında özgürleşir. Kadınla yaşam özgürleşir. Kadının olduğu yaşam anlamlıdır. Eğer bir yaşamda kadın irade ise, kimlik ise, kadın konuşabiliyorsa, kendini ifade edebiliyorsa, kendi iradesini temsil edebiliyorsa, feodal, egemen, kıskanç erkeği eleştirebilir. Esas olarak PKK öyle gelişti. PKK çetecilikten öyle korundu, iktidarcılıktan, merkeziyetçilikten öyle kendini korudu.

Zorluklar da çokça yaşadık, büyük yöntemsizlikler de yaşadık ama cins ve sınıf mücadelemiz PKK’yi büyüttü, güçlendirdi. Kadın PKK’de geliştiği, iradeleştiği oranda kendi farkına vardı, öncülük düzeyi kazandı. Şimdi PKK’nin kendini dönüştürdüğü dönemde, PKK’nin barış ve demokratik değişim dönüşüm sürecinde kadının etrafında örülecek bir yaşam temelinde, özgür kadın ilkesi etrafında inşa edilirse bu rol açığa çıkar. Bu nedenle Rêber Apo, demokratik toplumu inşa rolünü ve barışın tesisinde rolü kadına verdi. Bu öyle kolay olmadı. Mesela PAJK için yazdığı mektupta Rêber Apo şunu söylüyor: “Biliyorum çok ağır bedeller verdiniz, savaşa katıldınız, şehitler verdiniz, büyük mücadele verdiniz ama zalimlere karşı yenilmediniz; bu yüreğimizi rahatlatıyor.”

DAİŞ gibi bir zalime ve faşizme karşı mücadele yürüttük. Bugün de binlerce kadın mevzilerdedir, savaş tünellerindedir, zindandadır. Binlerce şehit verdik, binlerce bedel verdik. Bu bilinçlice yapıldı. Yani onlar özgürlük ilkelerini kendilerinde temsil etti. Bugün o ölçüler yoldaşlık, özgür yoldaşlık, anlamlı yoldaşlık her iki cins arasında yaşanıyor. Bunun örneğini PKK ortaya çıkardı. Ve Rojava Devrimi onun üzerinde inşa edildi ve dünyaya ispat edildi.

KADININ ÖNCÜLÜK ROLÜ BU SÜREÇTE DAHA DA ARTIYOR

Şimdi önümüzdeki süreçte, demokratik toplum inşasında kadının öncülük rolü daha da artıyor. Kadının karakteri demokrasinin geliştirilmesi, sosyalist yaşamın geliştirilmesi, çocukların terbiye edilmesi, toplum eğitilmesi var. Çünkü karakterinde adalet var, eşitlik var, özgürlük istemi var. Bu nedenle şiddet kadının karakterinde yoktur. Bu karakterleriyle demokrasiyi, sosyalizmi, özgürlüğü yaratabildiği için kadın birinci derecede öncülük rolü oynayacak.

Kuşkusuz ne kadar siyasi statüler inşa etsek de devlet tarafından geliştirilen şiddet kültürü, tecavüz kültürü toplumda olduğu müddetçe demokrasi, barış, özgürlük, eşitlik gelişmez. Bu nedenle taciz kültürüne, şiddet kültürüne karşı kadın kurumsallaşmasıyla, özgürlükçü demokratik örgütlenmesiyle toplumun örgütlenmesinde öncülük yapabilecek ve sosyalist yaşamı halklara ve özellikle de Kürt halkına ve Kürdistan annelerine armağan edebilecektir.

Önümüzdeki süreçte yükümüz ağır; bunun farkındayız. Ve Rêber Apo’nun böylesi bir görevi bize vermesinden ötürü başımız diktir. Sosyalizm, demokratik toplum ve demokratik sosyalizmin inşasına öncülük edeceğiz.

Toplumun örgütlendirilmesinde kuşkusuz gençlere de yük yüklenmiştir. Şu an sistem her an gençler üzerinde oynamak istiyor ve aslında gençler aracılığıyla toplumla oynuyor. Şu an en çok Kürt gençliği üzerinde her yerde farklı yol ve yöntemlerle yürütülüyor. Nasıl bir mücadele gerekli? Çok yönlü bir mücadele neden gerekli?

GENÇLER OLARAK ÖRGÜTLENME, ÖNCÜLÜK ÜZERİNDE DAHA ÇOK KAFA YORMALIYIZ

Özgür Şerker: Kuşkusuz gençlik mücadelemizin en dinamik gücüdür. 52 yıllık mücadelemizde hep böylesi bir rol ve misyon yüklenmiştir; bunu şimdi de söylüyoruz. Ve aslında özeleştirisel yaklaşıyoruz. Eğer Rêber Apo tarafından belirlendiği gibi gençler rolünü oynasaydı, belki genel mücadelemizde şimdi bu aşamaya ulaşmıştık. Şimdi mücadele yeni bir aşamaya ulaşmış durumda. Bu umutla yaklaşmak istiyoruz. Umudumuz, inancımız yenilenmenin her anlamda gelişmesidir. Partimiz, mücadelemiz tarafından atılan bu adımlar böyle karşılanacaktır.

Kendimizden çok Rêber Apo’ya inanıyoruz. Bu inanç gerçekten kutsaldır. Yani bu Hareket’in militanları, Apocu militanlar, aynı zamanda halk, kadın-erkek toplum için kendini o düzeye ulaştırmıştır. Sırf fedailik bizim devrimimizin gerçeğini yansıtmıyor. “Biz Önderliğe inanıyoruz, Önderlik zaten geliştirecektir, biz de katılacağız” demek yeterli olmuyor. Zaten önceden de en önemli yanlış bu konuda yaşanıyordu. Bizim inancımız sadece bu şekilde olmuyor. Önderliğin geliştirmek istediği zihniyeti, toplumsal anlamda atmak istediği atılımları gençlik hareketleri olarak çok iyi anlamamız gerekir.

Önderlik 4 Nisan Amara yürüyüşünde aslında çok güçlü bir perspektif sunmuştu. Dedi ki “kendinizi örgütleyin, kendinizi örgütleyip her yerde örgütü geliştirin.” Yani bunu bir görev olarak belirledi ve önümüze koydu. Ancak biz bu görevi nasıl başarıya ulaştıracağız? Nasıl örgütleyeceğiz? Bu da önemli bir noktadır. Kendini örgütlemek genel bir konudur. Biz 52 yıldır kendimiz örgütlemeye çalışıyoruz ve bu çerçevede bir örgütlenme ile belli bir düzeye ulaştık. Peki bundan sonra özellikle gençler için nasıl bir örgütlenme gereklidir? Öncülük ne anlama geliyor? Bunun üzerinde daha çok kafa yormalı, daha çok yoğunlaşmalıyız.

Ruhsal olarak katılıyoruz, tamam ama bu dar kalacak, Önder Apo’nun gerçekliğini yansıtmayacak. Örneğin Önderlik şuna işaret ediyor; Kürt gençliği kapitalizm karşıtı olmalı, sosyalizmi yaşamalı. Başka bir deyişle toplumsallığı esas almalı. Toplum zaten baştan parçalandı, ezildi. Bu yönüyle sistem mücadele gücünü ortadan kaldırmak istedi. Tasfiye sürekli dillendirilir ama tasfiye kavramı yeterli olmuyor. Tasfiye ortadan kaldırmayı tam açıklamıyor. Tasfiye, toplumsallığı ortadan kaldırma ile gelişir. Örgütlenmeyi ortadan kaldırma ile gelişir. Bunun için bu dönemde her zamandan fazla kendimizi örgütlemeliyiz. Ne etrafında? Önder Apo gerçekliği, Önderlik yöntemleri, Önder Apo’nun yaşam ölçüleri etrafında.

EN TEMEL GÖREVİMİZ SOSYALİST İNSANI YARATMAKTIR

Örneğin Sovyet sosyalizmi. 70 yıl iktidar ellerindeydi, devlettiler, her türlü imkanları vardı ama 70 yılın sonunda kendiliğinden yıkıldı. Çünkü sosyalist insanı inşa edemediler. Yaratamayınca yenildi, kendiliğinden yenildi. En temel görevimiz, sosyalist insanı yaratabilmektir. Bu, devletle olmaz. Buna inanıyoruz. Aklımız, beynimiz bunu kaldırıyor. Yani Kürtlere 100 devlet de verseler bu yöntemle özgürlük gelişmez. Ne ile gelişir özgürlük? Bu tarz sosyalizm ile özgürlük gelişir. Önderlik bunu geliştirmek istiyor. Bunun için bu örneği vermek istedim. İşte Önderliğin görüşüne en son giden arkadaşlar diyorlar ki, “Başkanım, bir ihtiyacınız var mı?” Yani yeni bir elbise vb. Önderlik diyor ki, bana eski elbiseler yeterli, yeni elbiseye gerek yok.”

Bunu bir mesaj olarak mı ele alıyorsunuz?

Tabii ki bir mesajdır. Bu öyle sıradan söylenmiş bir söz değildir. Rêber Apo’nun yaşamının her anı bir mesajdır.

52 yıldır yürütülen mücadeleye arkadaşlar öncülük yapmışlar; eğer bu miras doğru okunursa ya da Rêber Apo’nun bugünkü duruşu çok doğru okunursa bizler için bir devrim, bir okyanus kadardır. Yani karşımızda maddi bir yaşam var, kapitalizm var. Biz buna karşı duruyoruz. Biz sadece zulmedenlere karşı durmuyoruz; insanların kanını emen sisteme, insanda fikri, manevi duyguları bırakmayan sisteme karşı duruyoruz. Xalîde arkadaş da dile getirdi; insanda maneviyat bırakmayan bir sistemdir. İktidar nasıl gelişiyor? Her şey bencillik, her şey maddiyat üzerinden. Önderlik buna karşı bir paradigma ile duruyor. Önderlik bir çizgiyi savunuyor. Biz gençler de her şeyden önce bu çizgi üzerinden kendimiz eğitmeliyiz. Sadece ezbere “biz Rêber Apo ile birlikteyiz” dememeli. Tamam biz Rêber Apo ile birlikteyiz ama biz ideolojik olarak Rêber Apo ile olmalıyız, Rêber Apo’nun tarzı ile özgürleşeceğiz. Yoksa önceki yüzyıllarda çıkan birçok Kürt öncüsü var; kendilerine Önder demişler ama önderlik neyi ifade eder? Önderlik gerçekten özgürlükte derinleşmeyi ifade eder.

Biz artık nasıl özgür yaşanacağını biliyoruz. Kadınlar ve gençler olarak bunu yayabilmek için bu doğrultuda öncülük yapmanın çabasını sarf edeceğiz. Sadece Kürdistan’da değil, belli ki Kürtler bunun çekirdeğidir ama artık onu aşmıştır.

Bundan sonra gençliğin mücadele yürütme düzeyi nedir? Ben şunu anlıyorum. Kürt gençliği, dünyadaki özgürlükten yana gençler Heval Fuat, Heval Rıza’yı araştırmalılar. Heval Fuat ile oluşan o muhteşem kişiliği araştırmalılar. Kemal Pir’in radikal eylemci kişiliği Heval Rıza’da açığa çıkmış, bedenleşmiştir. Eğer gençler bu gerçekliği günümüzde öğrenir ve ona göre mücadele ederse, 52 yıldır oluşan bu mirası zafere ulaştırabiliriz.

Bu mücadele her zaman kendini yenileyecektir. Ve hiçbir zaman, binlerce yıl da geçse Apoculuk yaşayacaktır. Bundan sonra Apoculuk daha fazla yayılacaktır. Buna inanıyoruz. Apoculuk 50 yıldır düşman zulmüne, faşizme, soykırıma karşı büyük bir direniş geliştirdi. Bundan sonra tüm dünyaya yayılacaktır. Buna inanıyoruz.

ÖNDER APO ÖNGÖRÜLERİNİ ÇERÇEVE OLARAK KONGREYE SUNDU

Takip edebildiğimiz kadarıyla, öğrenebildiğimiz kadarıyla Rêber Apo çok geniş bir çalışma yürütüyor. Görüşmeler de oluyor, bazen basında da yer alıyor. Bazı adımların atılması gerekiyor. Başta çağrı yapıldı, sonra kongre yapıldı, kararlar açıklandı. Şimdi de bazı adımların atılması gerekiyor. Başta, 27 Şubat çağrısında da vardı; hukuki ve siyasi zeminin oluşturulması… Şu ana kadar devlet bir adım atmadı bu konuda. Şimdi ne tür adımlar atılmalı? Bu mesele nasıl yürümeli? Bu süreç nasıl yürümeli?

Cemil Bayık: Rêber Apo’nun hakikatini, gerçekliğini herkesin iyi anlaması gerekir. Rêber Apo sadece Kürt halkı için değil, Ortadoğu halkları ve insanlık için sorunun çözümünü esas almıştır. Bunun için de adımlar geliştiriyor. Rêber Apo hem kendinde değişim-dönüşümü geliştiriyor hem Hareket’te hem halkta. Bu Rêber Apo’nun hakikatidir, Apocu Hareket’in hakikatidir. Rêber Apo Kürt sorununu nasıl siyasi ve hukuki zemine taşıyabileceğine, sorunu bu temelde çözeceğine dair bazı adımlar attı. Tarihsel bir sorumluluğu omuzladı, o adımları attı. Rêber Apo bu adımlarda ciddidir. Ve ciddi adımlar atar. Hareketimiz de Rêber Apo’yu esas alır, bu temelde adımlar atar. Burada Rêber Apo ne yapacak? Açıktır; sorunu siyasi ve hukuki temelde nasıl geliştirecek? Bu doğrultuda geliştirecek. Bunun programı, örgütlenmesi, mücadelesi nedir? Bu temelde Rêber Apo şimdi üzerinde duruyor. Bazı öngörülerini kongreye de sundu. Hatta dedi ki “Bu bir çerçevedir. Bu çerçevede sizin yoğunlaşmanız gerekir, ben de yoğunlaşıyorum. Atılımı gerçekleştirin” dedi.

BAZI TARTIŞMALAR SÜRECE HİZMET ETMİYOR

Asıl söylemek istediğim nedir? Birçok değerlendirme oluyor. Hem Türkiye’de hem de dünyada oluyor. Türkiye’de yaşanan bazı tartışmalar hizmet etse de bazı tartışmalar gerçekten çarpıtıyor. Kürtler ve Türklerin tarihi iyice incelenmelidir. Kürtler ve Türkler ne zaman ittifak yapmışsa hem Türk halkı hem de Kürt halkı sonuç almıştır, ilerleme, zafer yaşanmıştır. Bu ittifakta zayıflama, esneme yaşandığı zaman ya da ittifak bozulduğu zaman halklar sorun yaşamıştır. Hem de çok ağır sorunlar yaşamıştır. Birçok şeyi kaybetmiştir. Bu da Ortadoğu halkları üzerinde olumsuz bir etkide bulunmuştur. Bu bir gerçektir. Yani ben uzunca üzerinde durmak istemiyorum. Osmanlının son zamanlarında Misak-ı Milli vardı Türkiye’de. Misak-ı Milli ile ne geliştirilmişti? Misak-ı Milli toprakları Kürtlerin ve Türklerindir. Her ikisinindir. Öyle kabul edilmişti. Bu temelde de Kürtler ve Türkler bir mücadele yürüttü. İşte Mustafa Kemal Erzurum’da başladı, Sivas ve sonrasında Türkiye meclisi kuruldu. Bu süreçte başta ne var? Kürt-Türk ittifakı var, kardeşlik var, birlik var, birlikte mücadele etme var. Ama Türkiye devleti resmi kurulduğunda bu ittifak unutuldu. Hatta o Kürtlerin ve Türklerin ortak toprağı idi ama devlet kurulduğunda Kürtler dışlandı, inkar edildi. Sanki Kürtler hiç yokmuşçasına... Peki o Kürtlere ne oldu?

TÜRK-KÜRT İTTİFAKINI BOZANLAR SORUMLUDUR

Tarihte Sultan Sencer’den tutun Mustafa Kemal’e kadar ittifaklar var. Bu ittifaklarla Türkiye halkları adımlar atmış, sonuçlar almış. Kürtlerin yardımlarıyla, ittifakıyla bunlar yapılmış. Ancak devlet kurulduğundan hemen Kürt yoktur diyecekler. Kürtleri inkar edecekler hatta Kürtleri ortadan kaldırmak isteyecekler. Yani bunlar ne kadar doğrudur? Peki Kürt’e ne oldu? Uzaya mı gitti, kayıp mı oldu? Peki bunca mücadele, isyan, serhıldanlar ne içindi? Peki ne için PKK kuruldu? Bunun eseridir. Eğer PKK kurulmuşsa demek ki bir sorun vardır. Kürt-Türk ittifakı bozulmuş, Kürt inkar edilmiş, Kürt’ün üzerinde inkar ve imha politikası yürütülmüş, Kürt de bunu kabul etmemiş, buna karşı çıkmış. Onca serhıldan olmuşsa bu nedenle olmuş. PKK’nin oluşumu bunun eseridir.

Rêber Apo, PKK, Kürt meselesini şöyle karşısında bulmuştur. Rêber Apo’nun üstüne atmışlar, Kürtlerin üzerine atmışlar; Rêber Apo da, Kürtler de bunu çözmek istemiştir. Bunu gerçekleştirmek için de mücadele yürütmüş. Yani bundan PKK sorumlu değildir; bu tarihsel ittifakı, kardeşliği bozanlar sorumludur. Rêber Apo, işte bu ittifakı yenilemek istiyor, ayakları üstüne oturtmak istiyor. Yaşanan sapmayı düzeltmek istiyor. Yapmak istediği budur. Şimdi bazıları bunu anlıyor, bazıları tartışıyor fakat bazıları da tartışmanın önünü kapatıyor. Herkesin serbestçe tartışmasına izin vermiyorlar. O önünü tıkayanlar da, o kendini daha çok demokrat görenlerdir. Kendisini demokrat olarak görenlerin tartışmanın önünü almaması gerekir. Açık olmalılar. Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Şu ana kadar önü kesildi; Türkiye ne kazandı? Bir şey kazanabildi mi? Uçurumun kıyısına geldi. Şimdiye kadar yürütülen siyaset iflas etti. Artık siyaseti yürütemiyorlar. Yani artık insan o saptırmalarda, çarpıtmalarda ısrar etmemelidir. Tartışmanın önünü almamak gerekir. Herkes düşüncesini söyleyebilmelidir. Ve öyle ezbere de konuşmamak gerekir. İşte televizyonlara çıkıyorlar, bazıları gazetelerde yazıyor. Yani Misak-ı Milli’yi inkar ediyorlar. Misak-ı Milli, Kürt-Türk ittifakıdır. Orada ne var? O topraklar Kürtlerin ve Türklerin topraklarıdır. Peki neden bunu inkar ediyorlar?

TÜRK-KÜRT HALKI KAZANIRSA ORTADOĞU HALKI DA KAZANIR

Türkiye toplumuna da “Misak-ı Milli’yi koruyoruz” diyorlar.

Onu diyorlar ama Misak-ı Milli benim dediğim gibidir. Neden bunun dışında hareket ediyorlar? Neden Mustafa Kemal Ankara’da, İstanbul’da başlamadı da gelip Erzurum, Sivas’ta başladı ve sonra meclisi kurdu? Kürt-Türk ittifakı üzerinden kurdu. Kürdistan’ı, Kürtleri esas aldı. Eğer bu olmasaydı, Türk devleti oluşur muydu? Oluşamazdı. Bunun üzerinde devlet oluştu, sonra da Kürt’ü inkar et hatta ortadan kaldırmak iste! Elbetteki bu kabul edilmezdir. Bu tartışmaların geliştirilmesi gerekir. Tartışmadan korkmamak lazım, tartışmanın önünü almamak lazım. Böyle konuşmamak, değerlendirmemek gerekir. Bu nedenle Rêber Apo’nun geliştirmek istediği süreç, tarihte Kürtler ve Türkler arasında gelişen ittifakı düzeltmeye yöneliktir, tarihi düzeltmedir. Kardeşlik, ittifak öyle oluşur. Bununla Türkiye halkı, Kürt halkı kazanır. Türk-Kürt halkı kazanırsa Ortadoğu halkı da kazanır. Rêber Apo’nun barış ve demokratik toplum atılımı sadece Kürt ve Türkler için değildir; türm Ortadoğu içindir, tüm insanlık içindir. Bu nedenle benim çağrım, Rêber Apo’nun yaptığı çağrıyla geliştirmek istediği, PKK’nin kendi kongresinde aldığı kararları iyi anlamalılar. Nasıl anlayacaklar? Yani Türkiye’de demokratikleşme gelişecek, demokratik bir toplum oluşacak. Bu, herkesin hizmetine girecek. Sosyalist, demokrat, aydın, liberal herkese kazandıracak. Bu nedenle herkes bunda yer almalı, ona hizmet etmeli ki, Rêber Apo’nun geliştirdiği çağrı, o temelde PKK’nin aldığı kararları kazanabilsin. Eğer kazanırsa herkes kazançlı çıkar.

Şimdi biz bu temelde yürütüyor, bu temelde çalışıyoruz. Herkese çağrım, önyargılarınızı bırakın, düşmanlığı bırakın. Öyle bir yapın ki gerçekten bir kere daha Kürt-Türk ittifakını kardeşlik, demokratikleşme, eşitlik üzerinden geliştirin. Bu herkese kazandıracaktır.

Şimdi en çok 1924 Anayasası üzerinde duruluyor. Daha önce de farklı isimler takılıyordu, bazen “Ergenekon”, bazen “derin devlet”, bazen de “yasadışı devlet” deniliyordu; şimdi de o güçler onun sözcülüğünü yapıyor. 1924 Anayasası Kürtleri inkar yasası olduğu halde bunda ısrar etmek ne anlama geliyor?

1924’te Türkiye devleti resmi olarak kuruldu. Onunla başlayıp Kürtleri inkar ettiler, Kürtler üzerinde inkar imha siyaseti yürüttüler.

Yani yasallaştırdılar mı?

Resmileştirdiler, yasallaştırdılar. Bu temelde tarihi yürütüyorlar. Bunun için Kürt’ün karşısında duruyorlar. Kürt diyor ki biz birlikte bu ülkeyi kurduk, burası benim de ülkem, benim de hakkım var bu ülkede, kendi kimliğimi, kültürümü hakkıyla yaşayabilirim. Bunun için mücadele yürütüyor. Diyor sen teröristsin, ülkeyi bölüyorsun. Terör yapanlar, ülkeyi bölenler kendileridir, Kürtler değildir. Kürtler yaratılmış olan parçalanmışlığı ortadan kaldırıyor. Türkiye için, Türkiye halkı, Ortadoğu için büyük bir hizmet ediyorlar. Yaşanan parçalanmışlığı ortadan kaldırmak istiyorlar. Herkesin kendi kültürü, kimliği, değerleri ile özgürce yaşayabilmesi için. Demokratik bir toplum oluşsun, o toplumda herkes kendini özgürce ifade etsin diye. Kürtlerin geliştirdiği mücadele bu temeldedir. Kürt’ü inkar eden, en büyük zararı Türkiye’ye veriyor. Onlar Türkiye’yi bölüyor. Kürtler hiçbir zaman bölmeyi esas almamıştır; tarihi iyi araştırın, Sultan Sencer’den Mustafa Kemal’e değin hep ittifak yapmış, hep Türkiye halkı ile birlikte mücadele etmiştir, savunmuştur. Misak-ı Milli’yi bir kenara iten kimdir? Kürtler değildir. İttifakı bir kenara iten, Kürtleri inkar eden kimdir? Bunlar iyice sorulmalı. Bu tartışmalar doğru tartışılmalı. Eğer Türkiye için, Türkiye halkı için bir amaçları varsa tarihe doğru yaklaşmalıdırlar.

1924’te inşa edilen zihniyet aslında ondan önce olsaydı, Kürt-Türk ittifakı da olmayacaktı…

Zaten 1924 öncesi Kürtler ve Türkler arasında ittifak vardır. Misak-ı Milli’yi ortak toprak sayıyorlar. Hem Kürtlerin hem Türklerin toprağıdır. Yapılan mücadele de Kürtler ve Türklerin adına gelişiyor. Kurulduğunda da Kürt ve Türkler adına kuruluyor. Belgeleri de vardır, çok sayıda belgesi de vardır.

Atatürk’ün konuşmaları da var.

Birçok konuşma var. Doğrusu budur. Şimdi Rêber Apo, Kürt halkı, tarihi ayakları üstüne oturtmak istiyor. Yaptığı da budur. Bundan herkesin memnun olması gerekir.

HALKIMIZ ÖZ GÜCÜNE GÜVENMELİ

Bu dönemde Kürt kamuoyu, dört parça Kürdistan’da, yurtdışında yaşayan Kürtler bu sürece nasıl yaklaşmalı?

Xalîde Engîzek: Tarihi bir süreçtir. Tehlikeleri de ama özgürlük şansı çok fazladır. Bu şansı Serok Apo açığa çıkardı, oluşturdu. Değişim dönüşüm ihtiyacı da bu temelde açığa çıktı. Bunun için de her şeyden önce tüm PKK sempatizanları, yurtsever halkımız Önderliği okumalı, Önderliği anlamalı, korkmamalıdır. Korkuyu yaşamayın. Rêber Apo tüm yaşamını Kürt halkının özgürlüğü, Kürt halkı için hizmet ederek geçirdi. Rêber Apo bir adım attığı zaman Kürt halkı için, bölge halkları ve tüm insanlık için atar. Halkımız bundan hiçbir zaman umutsuz, güvensiz olmamalıdır. Korkuyu yaşayacağına kendi öz gücüne inanmalı, kendi ayakları üzerinde durmalı. Biz kimseden bir şey istemiyoruz. Biz hiçbir devletten, hiçbir güçten özgürlük dilenmiyoruz, kendi öz gücümüzle kendi özgürlüğümüzü kendimiz oluşturuyoruz. Biz tüm Kürt halkı, PKK sempatizanları ve kadroları olarak bugüne kadar tüm insanlık için fedakarlıklarda bulunduk yaptık, bundan sonra da yapabiliriz. Bunun için de halkımız özel savaş propagandalarına kulak vermemelidir. Ucuz şeylere göz dikmemeli, dış güçlere bel bağlamamalı; öz gücüne güvenmeli. Öz gücümüz de bilgimizdir, Rêber Apo’yu anlamaktır ve birliğimizdir. Evimizden başlayarak demokratikleştirme…

Önderlik her zaman şunu söylüyordu: “Kendini yarat, aileni, komşunu, köyünü inşa et; böyle ülke yaratılır.” “Damladan göl olur.” Bunun için de her Kürt kendisini oluşturmalı, evini, köyünü inşa etmeli. Hangi temelde? Özgürlük, demokrasi, sosyalizm ölçüleri temelinde.

Kürt halkı 21. yüzyılda geriliğin her biçimini içinden söküp atmalıdır. Bilinçli, politik bir toplum gelişti. Gerici olaylar, örneğin şiddetle ya da başka bir şeyle uğraştırmamalıdır. Çözüm için de toplumsal birliği, toplumsal örgütlenmeyi sağlamalıyız. Partilerin birliği, kurum kuruluşların, parçaların birliği de önemlidir. Fakat toplumsal birlik her şeyden daha önemlidir. Toplum; demokrasi, özgürlük ve sosyalizm ölçüleri üzerinden gelişmeli, kendi kendine yetmeli, kendi kendini savunmalı, kendi kendini yönetmelidir. Bu da değişim dönüşümle olur. Hiçbir devletten çözüm ya da hak istemeyelim. Hakkımız bizimdir zaten, biz de hakkımıza sahip çıkmalıyız.

Mesela Rojava Kürdistan’da, -yeni bir Suriye süreci de yaşanıyor- halkımız sadece birkaç Kürt kentinde değil, sadece Kuzey ve Doğu Suriye’de değil; kendilerini Suriye’nin genelinden sorumlu görmeliler. Suriye genelini savunmalılar. Suriye’yi demokratikleştirsinler ki Kürtler orada yaşayabilsin. Suriye demokratikleşmese Kürtler yaşayamaz. Irak demokratikleşmezse, Türkiye, İran demokratikleşmezse Kürtler yaşayamaz. Kürtlerin varlığı diğer halkların varlığıyla bağlıdır. Kürtlerin kaderi diğer halkları kaderi ile bağlantılıdır. Kadın ve gençlerin öncülüğünde toplumun örgütlendirilmesi, iradeleşmesi, kendi kendine yetebilmesi, özyönetim, öz savunma yaşamsal bir konudur. Bundan dönüş yoktur. Biz hem PKK sempatizanları hem PKK kadroları hem PKK’nin kendi çevresinde oluşturduğu toplum olarak başta biz bu fedakarlığı yapacağız; sonra da Kürt toplumunda özgürlük ve demokrasi mücadelesine inananlarda iç birliğimizi de, toplumsal birliğimizi de sağlayalım. Ve birilerinin bizim için yapmasını beklemeyelim. Kendimiz yapalım, tüm halkların özgürlüğünün öncülüğünü de yapalım. Bu konuda da kendimize güvenelim.