Ceng meydanındaki fedailer

23 Nisan akşamı. Burası Kürdistan; her türlü zulmün mubah görüldüğü mazlum Kürt halkının ülkesi. Bu sefer, bilindik seferlerden değildi.

Türk devleti, 1915’in aynı gününde böyle bir sefer başlatmış ve kan revan bir tarih bırakmıştı. Tarihi bilenler, canlı bir hafızaya sahip olanlar biliyordu. Kanlı tarih kimisini yok etti, kimisini ise adeta ateşte dövülen çelik gibi kırılmaz, bükülmez ve yıkılmaz yaptı. İşte bu akşam yıkılmazları yıkmaya ant içmiş barbarların torunları onlar için geliyordu ve fedailer kanlı tarihten karşılaşma gününün o gün olduğunun farkındaydı. Onlar fedaileri yok etmeye, fedailer ise soykırımcı orduya son darbeyi vurmaya hazırlanıyordu.

FAŞİZMİN YENİ SOYKIRIM SEFERİ

Gün boyu başlayan bombardıman akşam saatlerine kadar sürüyor, uçak ve saldırı helikopterleri durmak bilmiyordu. Zapt edemedikleri Zagrosları, Kürdistan dağlarını hınçlarını alırcasına tekrar tekrar bombalıyordu. Akşam saatleri geceye doğru ilerledikçe soykırımcı ordu coştukça coşuyor ve bombardımanın yoğunluğunu artıyordu. Nihayet durumun ne olduğu anlaşılıyor, beklenen gerçekleşiyordu. 106 yıl sonra faşizm yeni bir soykırım seferine çıkmıştı. Tüm imkanlarını harekete geçirmiş ve Kürdistan’a soykırım seferini başlattığını ilan ediyordu.

ARTIK CENG BAŞLAMIŞTI

Fedailer ise tetikte pür dikkat işgalcilerle karşılaşma anını bekliyordu. Zaman akşamın geç saatlerini gösterdiğinde Zagrosların derin vadilerinde Kürdistan kahramanlarının sesleri yankılanır oldu. Zılgıtlar eşliğindeki “Bijî Serok Apo’’ sloganı Zagrosların derin vadilerini inletiyordu. Fedailer ceng meydanına inmiş ve ilk mermilerin sesi duyulur olmuştu; artık ceng başlamıştı…

MAMREŞO TEPESİ’NE İNME GİRİŞİMİ

İşgalciler, bombardımanı kesip onlarca helikopterle önce Mamreşo Tepesi’ne inmeye çalışıyor. Havada ise bir uçak filosu gidip diğeri geliyor ve sürekli alçak uçuş yaparak bu şekilde psikolojik üstünlük elde etmeye çalışıyordu. Tıpkı Osmanlı’nın mehter marşıyla askerleri motive etmeye çalıştığı gibi, parayla satılık yeni yetme sözleşmeli ordu ancak uçak sesleriyle kendisini güvende hissediyordu. Öyle inandırılmışlardı ki, sanki kopardıkları velveleyle dünyayı fethedeceklermiş gibi bir havaya girmişlerdi. Sanki hiç kimse yokmuş ve çayıra çul serip piknik yaparız sarhoşluğundaydılar.

HELİKOPTER İNDİRME YAPAMIYOR

İlk iki helikopter alçalır alçalmaz, gerillaların yaylım ateşine tutuldu. Bir yandan doçkalar, diğer yandan Zagros suikast silahları, dört bir yandan vurmaya başladı. Namlular ısınınca büyük bir debdebeyle gelen helikopter daha birkaç dakika geçmeden tekrar havalanıp uzaklaşmak zorunda kaldı. Böylece ilk raundu kazanan gerillalar, telsizde zılgıt ve sloganlarla ilk zaferlerini kutlamaya başladı. İşgalci ordu, helikopterlerin uzaklaşmasıyla tekrardan savaş uçaklarıyla bombardımana başladı. Gerilla komutanı telsizine el atıp hemen “Heval bu daha başlangıç, tedbirinizi alın ve bombardımana karşı kendinizi koruyun. Tekrar deneyecekler, o yüzden buna karşı hazırlıklı olun’’ diye uyardı. 

ÇELİKTEN İRADE

Savaş uçaklarının tonluk bombardımanları, sınır hattından bulunan karakollardan hiç durmayan ağır topçu atışları ve daha alçak irtifayla saldırıya geçmeye çalışan helikopterler… Zagroslar, savaş sesleriyle yankılanıyor ve devletler arası bir savaşı andırıyor. Orada iki devlet veya eşit bir güç çatışması yok, sadece sayıları birkaç yüzü bulan gerilla gücü ile NATO ordusu savaşıyor. Üstelik de her türlü savaş tekniğine, tank, top ve hava araçlarına karşı çelikten iradesiyle ve hakikate olan inancıyla savaşıyor.

‘VUR VUR İNMELERİNE FIRSAT VERME’

Gece boyunca saatler ilerledikçe ceng meydanı da şiddetleniyor. Saatlerce süren ağır bombardımanlar sonucu işgalci ordu tekrardan atağa geçmeye çalışıyor ve aynı zamanda başka cephelerden de hareketlenme oluyor. Helikopterlerin sesi yine vadide yankılanıyor ve çok geçmeden gerillalar ağır silahlarla tekrar helikopterleri hedef alarak vuruyor, çatışmalar giderek şiddetleniyor. Telsizden birbirlerini koordine eden gerillalar ve yanlarında helikopterlerle çatışan yoldaşlarının coşkusuna zılgıtlar eşlik ediyor; “vur vur, inmelerine fırsat verme!”

İLK TEMAS VE GERİ ÇEKİLİYORLAR

Gecenin karanlığı iyice bastığında çatışmalar giderek şiddetleniyor. Karadan ilerlemeye ve gerillaların savaş tünellerine yetişmeye çalışan işgalciler, takibe alınıyor. Şifreli konuşan gerillalar, düşman birliğinin yerini, konumunu ve sayısını veriyor, başka bir grup gerilla ise eylem hazırlığı yapıyor. Gerilla komutanı, sürekli telsiz üzerinden bağlantı kuramayan gerillalar için şifreli anons yapıyor ve onlara bölgelerindeki düşman hareketliliğini, konumunu tarif ediyor. Çok geçmeden karadan ilk temas yaşanıyor. Gerillalar takibe aldıkları düşman birliğine ilk darbeyi vuruyor. İlk temas yaklaşık 20 dakika sürüyor ve düşman ağır kayıplar vererek birliğini geri çekiyor. Hemen ardından alana dönük ağır bombardımana başlıyor.

HER DENEMEDE KAYIP VERİYORLAR

Gece karanlığı top atışları ve uçakların tonluk bombalarıyla aydınlanıyor. Eski savaşlardaki mancınık atışları gibi, her top atışı önce havada parlayıp sonra büyük bir patlamayla gece karanlığını bir anda aydınlatıyor. İşgalci ordu, sürekli arazideki gerilla birliklerini temasa çekip yerlerini tespit etmeye çalışıyor, ancak her seferinde başka bir yerden vuruluyor. İlerlemeyi başaramayan işgalciler, gerillaların savaş tünellerine ağır bombardımanlarla yükleniyor. Gerillalar ise bombardıman yapıldığında kendilerini sağlama alıyor ve bombardıman durup işgalciler ilerlemeye başladığında mevzi alıp vuruyor. Gece boyunca her bombardımandan sonra ilerlemeye çalışan işgalciler, gerillaların müdahalesinden sonra kayıp verip geri çekilmek zorunda kalıyor.

HAMLE BÜYÜK BİR İNANÇLA BAŞLIYOR

Saldırı helikopteri ile çatışan ve patlama seslerinden kulakları çınlayan gerillalar, silahlarına yapışmış bırakmıyor. Gerillanın kararlığı, işgalci askerlerin tüm umutlarını yerle bir ediyor. İşte o zaman kanlı elleri ve kirli postallarıyla bir halkı yok etmeye gelen soykırımcılar için umut tükeniyor. Soykırımcı için bitmek bilmeyen bir gece haline geliyor. Avaşîn’in Mamreşo alanında ilk birkaç saat böyle cereyan ediyor. Böylece işgalci soykırım saldırılarına karşı Bazên Zagrosê Devrimci Hamlesi büyük bir inançla başlamış oluyor.

İnsan, her anı büyük bir destan olan bu tabloyu nasıl olduğu gibi yansıtırım, hangi kavramlarla ve güzel cümlelerle anlatırım, diye düşünüyor. Bu destan, ancak gözle görüldüğünde, kulakla duyulduğunda, tüm ruhuyla içinde olunduğunda ve hissedildiğinde yaşanır, anlatılmaz. Keşke dersiniz; kahraman ve mazlum Kürt halkı burada olsaydı, kahraman evlatlarının onurlu duruşlarına ve nasıl kahramanca dövüştüklerine şahit olsaydı. İşte o zaman göğüsleri kabarık ve başları dik bir gururla kahraman evlatlarını zılgıt ve sloganlarla selamlardı.

CESARET, FEDEKARLIK VE KAHRAMANLIK

Nicel ve teknik üstünlüğün niteliğe, cesarete ve fedailiğe karşı hiçbir zaman başarı şansı olamayacağının kanıtına tanıklık etmek, her birinin göğsünde kocaman bir güneş bulunduran ve parladıkça yüzlerinde umut olan yiğit genç Kürt kızları ve oğullarının direnişine şahitlik etmek, böyle bir çağda hem gurur verici hem de kahredici bir durumdur. Keşke herkesin mertçe ve eşit derecede dövüştüğü bir çağda bu kahramanların dövüşüne tanıklık edebiliyor olsaydık.

Gerilla kahramanca direniyor. Direnişteki azmi ve kararlılığı her zamankinden daha güçlüdür. Unutulmamalıdır ki; bu bir halk savaşıdır; yani devrimci halk savaşıdır. Halk olarak kahraman evlatlarımızla ne kadar gurur duysak azdır, ancak bu halk ve gerilla beraberliği olmadan çok daha ağır ve büyük bedeller vermek zorunda kalınır.